Türk-Metal'in Kabahati Batıcı Değil Avrasyacı Olması!
Patron sendikaları ve onların uluslar arası ilişkilerini en iyi bilmesi gerekenler aslında ‘gazetecilerdir’! Çünkü aynı operasyon onların üzerinde de gerçekleştirilmiştir. Avrasyacı olanlar, ‘sistem’den elenmiş, Batıcılar sahne ışıkları altına getirilmişlerdir.
Bu operasyon, Küresel çete/sermaye eliyle yönetilir!.
Dünyada ve Türkiye’de oynanan kirli oyunun kalbinde ABD’nin ünlü ‘Demokrasi Projesi’ vardır.
Sendikalara da, medyaya da, eğitim kurumlarına da aynı anda operasyon yapılmıştır.
*-*-*
Demokrasinin temel taşı işçi sendikaları, 2. Dünya savaşı sonrası, emperyalistlerce yönlendirilen sahte sendikal örgütlerin hedef tahtasına oturtuldu. Gerçek sendikalar emperyalizm için büyük tehlikeydi, sarartılmaları ve batı istihbarat servislerine bağlanmaları şarttı. ‘Demokrasi Projesi’ çerçevesinde, sendikaların yerine Sivil Toplum Örgütleri geçirilecek, sendikalar sanallaştırılacak ve zaman içinde
eritilecekti. Batı ilk ‘turuncu darbeyi’ sendikalara yapmıştı.
1949’da ICFTU Uluslar arası Özgür Sendikalar Konfederasyonu kuruldu. Hangi kurum ve kuruluş Amerikan denetiminde işe başlasa, adının bir yerine ‘Özgür’ ‘Hür’ damgası vuruluyordu...
Yıllar içinde çeşitli iş kollarında tüm sendikal örgütler AFL –CIO, AAFLI , WCL ve IMF (Uluslar arası Metal işçileri federasyonu) gibi zehirli bir ağın içine çekildi.. Bu küresel ağababalara bağlı ‘özgür’ (!) örgütler, tüm ülkelerde sendikaları zehirledi.
Hepsi ‘Küreselciydi’! Yani emperyalizmin hedefleri doğrultusunda küresel sermayeye hizmet gayesiyle oluşturulmuşlardı. Detaylarını ve tarihçeyi öğrenmek isteyen Yıldırım Koç’un kitaplarını okusunlar.
Yarım asır boyunca batıcı sendikal ağ çok yol katetti. Bir çok ülkede, demokrasinin olmazsa olmazı, işçi sendikaları felç edildi, sarartıldı, işlevsiz hale getirildi.
İlk hedef petrol, silah, demir çelik alanlarında faaliyet gösteren sendikalardı.
Türkiye’de de bu örümcek ağı, başta ağır sanayi işçilerininki olmak üzere sendikaları kuşattı…
Bugün KESK, DİSK, Türk İş ve Hak İş bu örümcek ağı ile bir şekilde ilişkilendirilmiştir. Bu sendikal üst örgütlerin, 2006’da ITUC adını alan Uluslar arası Sendikalar Konfederasyonu ile bağları vardır. Umarız bir gün sivil örümcek ağından silkinip gerçek özgürlüklerine kavuşurlar.
TÜRK METAL bir devrim yapmıştır!
Türkiye’de sadece bir sendika, TÜRK METAL, yalnız Türkiye çapında değil, Avrasya çapında örgütlenerek, Batı sistemine başkaldırmıştır. Bu Türk sendikacılık tarihinde çok önemli bir adımdır. Ve şiddetle cezalandırılmıştır.
TÜRK METAL’i diğerlerinden ayıran , bağlı olduğu Federasyondur.
ULUSLAR ARASI AVRASYA METAL İŞÇİLERİ FEDERASYONU TÜRK METAL tarafından kurulmuştur.
Bu federasyonun küresel örgütlerle bağı yoktur, ilişkisi de! Doğuşu, küreselci/batıcı İMF’ye (İnternational metalworkers federastion--Uluslar arası metal İşçileri Federasyonu) isyan sonucudur.
Kurucusu, 2010’a kadar Türk Metal’in başkanlığını yapan Mustafa Özbek’tir.
1990’da Uluslararası Metal İşçileri Federasyonuna üye olmak için Mustafa Özbek başkanlığında Cenevre’ye giden Avrasyalı Metal İşçileri Sendikaları, UMİF’den ‘demokrasi zafiyeti gösteren ülkelerden geldikleri’ gerekçesiyle RED cevabı almış ve sonrasında, Mustafa Özbek başkanlığında Uluslar arası Avrasya Metal işçileri Federasyonu’nun kurulması kararlaştırılmıştır.
Zaman içinde , Avrasya coğrafyasında yeralan 21 ülkeden 52 sendika, Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonu içinde yeralmış, üye sayısı 21 milyona ulaşmıştır.
Bugüne kadar da onbinlerce Avrasyalı Sendikacı Türkiye’de eğitim görmüş, ‘sistem’in korktuğu olmuş, batı tehdidi altındaki ülkelerin öncü gücü sendikalar aynı çatı altında buluşmuştur.
Batı fırıldakları dışında kalan ve Avrasya coğrafyasına açılan, üstelik ağır sanayi işçilerini kapsayan böyle bir oluşum sadece Türkiye’de belli odakları değil, ABD ve AB istihbarat örgütlerini de çok telaşlandırdı! Metal işçileri en örgütlü, en büyük ve en etkili sendikalardı. Bunlar batı istihbarat odaklarınca yönlendirilen ‘yoldan’ çıkarlarsa küresel çete ne yapardı!?
TÜRK METAL, Batıyla bağlantı içine sokulmuş olan tüm sendikalardan farklıdır.
BU önemli detayı bilmeden, yeterince araştırmadan, sorgulamadan atıp tutmamalıdır!
Bu konularda yazıp çizen arkadaşlar, gazetecilerin de birer fikir işçisi olduğunu bir kere daha düşünmelidirler. Malum gazetecilik 4. kuvvet olmanın bilincini gerektirir..Gazetecinin yeri mazlumun , hakkı çalınan gaspedilen, köleleştirilen işçinin yanıdır.
Gazetecilik, sadece Karabük üniversitesinde değil, Türkiye’nin birçok eğitim kurumuna yuvalanan Amerikalı ‘görevlilerin’ sayılarının arttırılmasının altında yatan, ‘bağımlılık ruhunu’ sorgulamaktır, savunmak değil!
Karabük halkına ve Türk milletine, Atatürk’den miras kalan bir fabrikanın soyup soğana çevrilmesini araştırmak, patron sendikası ile patronlar, haddehaneler ile Kardemir, 4C’li köle işçiler ve sendikalı işçilerin başına gelenlerin araştırılması gazetecilerin konularıdır .. Nefesimiz yettiğince bu konularda söz söylemeye devam edeceğiz..
NOT: Belden aşağı vurmak için Armenian weekly’de görüp bir canlı yayında dile getirme gafletinde bulunduğumuz ve hemen özür dilediğimiz bir konuyu, yazıya eklemleme ustalığını gösteren meslekdaşlar, acaba zalimlerin sayısız zulmünü yüzlerine vurmakta bu denli dikkatliler mi?! Umarım öyledir..
Banu AVAR, 4 Ocak 2011
http://www.banuavar.com.tr/?pg=articles&id=86
Elmek: banuavar@superonline.com
http://www.facebook.com/BanuAVAR