
Bağımsızlık Savaşı’nda, küresel çetelerin işbirlikçilerini, emperyalizmin paralı askerlerini, İngiliz Muhipleri, Wilson Prensipleri ve Türk milletine düşman nice cemiyetin artıklarını yenmek, yedi düvelin hayasızca akınını durdurmak kurtuluşa giden yolun çok önemli bir parçasıdır.
Ancak düşman içerde ve dışarıda varlığını halen sürdürmektedir. Gerçek utkuyu elde edebilmek için alaca karanlık aydınlarının, Padişah’a bağlılığını her fırsatta dile getiren biat kültürüne teslim olanların yenilmesi şarttır.…İlkellik, yoksulluk, gericilik, bilgisizlik, akıl tutulması, çağ dışı düşünceler…Bunların tümü yok edilmelidir.
Yüzde doksanından fazlası okur-yazar dahi olmayan halkı bilgilendirerek aydınlığa kavuşturmak, bağnazlığı yok etmek ve millet olmak… Atılması gereken son derece önemli adımlardır.
Elbette tek çare cumhuriyettir. Ancak cumhuriyet anlayışının yol haritası, Bağımsızlık Savaşı’ndan çok önce Mustafa Kemal Paşa tarafından çizilmiştir. Mustafa Kemal 1905'te arkadaşlarına, öğrencilik yıllarında Bulgar Türkoloğ Aralof'a, 1908'de ise gene Bulgar gazeteci Manilof'a "Cumhuriyet'in kurulacağını" söylemiştir
Yıl 1919 Erzurum Kongresi yapılmıştır. Tarih 20/Temmuz/1919. Mustafa Kemal Ali Çavuş'a, "Git, bana Mazhar Müfit'i çağır" der. Mazhar Müfit koşarak, elinde not defteri ile gelir. Paşa, kahvesinden bir yudum aldıktan sonra, "Yaz Müfit..." der. "Zafer kazanıldıktan sonra, Cumhuriyet ilan edilecektir, Latin harfleri kullanılacak ve kadınlar bağımlılıktan kurtarılacaktır."
Mazhar Müfit notları aldıktan sonra Mustafa Kemal'e gülümseyerek "Çok hayalperestsiniz Paşam" diyecektir.
Mustafa Kemal, öngörüsü son derece güçlü, olayları tarihi akışı içersinde değerlendirerek planlayan ve eylemselleştiren bir dahi ve eylem adamıdır. Mustafa Kemal Bağımsızlık İhtilâli'nin, dünya tarihinin bir daha kaleme alamayacağı milletin birlikteliğiyle yapılan büyük bir eylemin önderidir.
19 Mayıs 1919'da başlayan süreç, "Düşünüyorum, öyleyse varım" savının, eylemsel boyuta geçtiği zaman dilimidir.
Bu zaman dilimi içinde Anadolu'da var olan tüm milli dernekleri tek çatı altında toplayarak, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri adıyla Heyet-i Temsiliye'ye bağlamıştır.
Heyet-i Temsiliye ve 23 Nisan 1920'de Meclis'in açılmasına "eylemsizlik" damgasını vurmak mümkün değildir.
Sivas'ta çıkarılan İrade-i Milliye ve Ankara'da yayımlanan Hakimiyet-i Milliye gazeteleri, eylemsel sürecin yazılı vesikalarıdır. Mustafa Kemal'in bu gazetelerde yayımlanan yazıları düşünsel boyutta kalmamış, sözcüklerle ifade edilen fikirleri eyleme dönüşmüştür. Yapılan ve başarılan işlerin tamamı cumhuriyete giden yolun temel taşlarıdır.
1921 Anayasa'sı henüz adı konmamış Cumhuriyet'in ilânının duyurusunu yapan, eylemler zincirinin ilk halkasıdır.
"Hakimiyet bilâ kayd-ı şart milletindir." Milletin kayıtsız şartsız egemen olduğu yönetim şekli ise Cumhuriyet'tir.
Görüldüğü gibi Cumhuriyet, 1921 Anayasası’nın 1. Madde’si eylemsel boyutta olmasa bile ilan edilmiştir.. Ancak en büyük demokratik devrimi, cumhuriyetin ilanı barış döneminde eyleme dönüştürmek şarttır.
Yoksul ama bağımsızlıkçı, kahraman bir milletin büyük utkusu tüm mazlum milletleri etkilemiş ve tümünde uyanan bağımsızlık anlayışı emperyalizmi son derece tedirgin etmiştir.
Bu nedenle müttefikler, barış masasında Türkiye’yi çok zorlamışlar ve savaşla tehdit etmişlerdir. Mudanya ve Lozan’da kazanılan diplomatik zafer, kanla, irfanla ve devrimle kurulacak olan cumhuriyetin kuruluş belgesi olmuştur. Bu iki antlaşma Bağımsızlık İhtilâli’nin mührüdür.
Cumhuriyetin ilanı elbette, tereyağından kıl çeker gibi kolayca gündeme gelmemiştir. Meclis’te Padişah’a biat edenler ile Cumhuriyetçilerin çekişmesi hayli zorlu geçmiştir. O tarihte karşı-devrimin ilk tohumları atılmış, Milli Mücadele’yi başlatan kadro ikiye bölünmüştür.
“Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” denmişse, cumhuriyet adı konmamış olsa dahi kurulmuştur.
Cumhuriyet, 1921 Anayasası’nda yapılan değişikle 29 Ekim 1923 saat 20.40’da ilan edilmiştir.
29 Ekim 1923 ve saat 20.40…Bu tarih ve Cumhuriyet’in 101 pare top atışıyla ilan ediliş saati bir tesadüf müdür?
“Altay Paşa Çankaya'da 29 Ekim tarihinin anlamını sorunca M. Kemal ona şöyle der: “Mütareke'nin ilk günlerini hatırlarsın, saray ve hükümet teslimiyeti kabul etmişti. Hükümet sarayın saray da İtilaf Devletlerinin elinin altına girmişti, saray bu halinden 'memnundu'. Fakat ben bunu kabul edemezdim, buna karşı koymakla bir çıkış yolunu temin ederek bu mazlum milleti tarih sahnesinden silmek, ortadan kaldırmak isteyenlere karşı harekete geçmek için kendimi vazifeli saymıştım. Dünyada tek başımızaydık, fakat benim inandığım mefkureye benimle beraber olanlar da bağlandılar ve netice hasıl oldu.
Mütareke 30 Ekim 1918'de imzalanmıştı, vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı, peki 30 Ekim 1918'den bizim İzmir'e girdiğimiz tarih olan 9 Eylül 1922'ye kadar kaç yıl geçti? 4 yıl. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyeti ilan ettik. İşte beş yıla sığdırdığımız büyük inkılap! Bizim yaşadığımız şartlara duçar olmuş hangi milletin tarihinde bu vardır? Bu mazlum millet kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır, çektiğimiz sıkıntıların en büyük mükafatı işte budur. Bütün dünya bunu görmüştür. Daha da görecekleri vardır. Beni en çok mesut eden hadise bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir” YURT Gazetesi-Taylan Sorgun
Cumhuriyet; Türk’ün Mondros’tan, Sevr’den ve emperyalizmden aldığı intikamdır! Yedi düvele, işbirlikçilere, Türk varlığına düşman olan herkese atılan tokattır.
“Emperyalizm bizi af eder mi? Yüz yıllık emeğinin ürünü Sevr’i, Üçlü Antlaşma’yı tarihe gömdük. Hevesi kursağında kaldı. AF ETMEZ!” M. Kemal Paşa
10/Kasım/1938’de Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ün HAKK’a yürümesinin ardından emperyalizm, mıntıka temizliğine başlamış ve alan taraması yapmıştır.
Bu alan taraması ve mıntıka temizliği Mondros’un yıl dönümünde daha da belirgin bir hal almıştır. 30/Ekim/2013’de görünen ise manzara Cumhuriyet’in satılan milli değerleriyle yoksullaştırılmış olduğudur. Küresel çetelerin programladığı beyinler; efendilerine biat ederek Türk milletine ihanet etmiştir. Sadece Cumhuriyet değil, Türk varlığı da saldırıya uğramış, Türk milleti etnik kökene indirgenmeye çalışılmıştır.
1918-1923 yıllarına sığdırılmış kanla ve canla başarılan Cumhuriyet Devrimi hangi milletin tarihinde vardır?
Cumhuriyet; İrade-i Milliye’nin tapusudur. Bu tapu, “YA İSTİKLAL-YA ÖLÜM” şiarı ile millet tarafından mühürlenmiştir. Satılamaz, devredilemez, üniter yapısı yok edilemez ve yıkılamaz.
Üçlü Anlaşmaları tarihin çöp sepetine atan bu millet; küçük bir azınlık dışında tekrar bir araya gelerek, cumhuriyeti, cumhuriyet yapan milletin iradesini ayağa kaldıracaktır. Bu irade devrimcidir, milliyetçidir, cumhuriyetçidir.
Tarih tekerrür edecek, Türkler gene emperyalizmi ve onların işbirlikçilerini yenecektir. Aş, ekmek kaygısına düşen insanlar vatan kaygısıyla, bir araya gelecek ve yeniden büyük bir utkuya mühür vuracaktır.
Tüm saldırılara rağmen temeli milletin egemenliği olan Cumhuriyet ayaktadır. Büyük zafer Türk milletini beklemektedir.
“İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal… İkinci Mustafa Kemal, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!”
Biz memleketin her köşesinde cumhuriyet için tam bağımsızlık için savaşan bir milletiz. Mustafa Kemal biziz, hepimiziz. Biz de bir gün toprak olacağız. Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti sonsuza dek payidar olacaktır.
Başaracağız.
Figen ÖZEN, 31 Ekim 2013

http://www.milliiradebildirisi.org