Türk Ordusu Kerkük’e Girmelidir
Kıçına geçirdiği donu bile Türkiye’nin sağladığı imkânlar sayesinde temin eden Mesut Barzanî, her eylem ve söylemiyle “Ankara’yı ciddiye almadığını, önemsemediğini, hesaba katmadığını, iplemediğini, Kuzey Irak’ta değil aktör, bir figüran olarak dahi kabul etmediğini” ihsas, ilan ve hatta ihtar ettiği hâlde, Türkiye’yi yönetme sorumluluğunu üstlenenlerden herhangi biri bu herife haddini bildirmemiştir! Irak dağlarında gezinip duran bir aşiret reisini muhatap almaya tenezzül etmediklerinden değildir bu! Öyle olsaydı; Irak dağlarında gezinip duran bu aşiret reisinin ayaklarının altına kırmızı halılar serilmez, onuruna da yemek verilmezdi! Bizim için ne utanç verici bir durumdur ve ne hacâlettir ki Esenboğa’ya iner inmez “Kerkük Kürdistan’ın kalbidir” demek suretiyle Türkiye’nin başkentinde, bir kez daha Türkiye’ye meydan okuyan bu adam, geldiği uçakla, geldiği yere dehlenmemiş, üstelik Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı makamlarını işgal edenler tarafından şerefine yemek verilmiştir! Barzanî’yi, herhâlde Kürdistan Devlet Başkanı olarak kabul ediyor olmalılar ki, reddedileceğini bildiği halde, bu adama ikinci bir kapı açmak için teklifte dahi bulunmuşlardır.
Oysa ikinci bir kapı demek, Barzanî’nin Habur’dan aldığı haracı, yegâne siyasi rakibi olan Celal Talabani ile paylaşması demektir.
Adam bunu kabul eder mi? Etmemiştir.
Pek söz konusu edilmeyen bu çok önemli ayrıntıyı iki sebeple dikkatlerinize arz ettim: 1)Sevgili Ümit Özdağ’ın da yazdığı gibi; daha düne kadar bir Türk Binbaşısıyla görüşmek için aylar öncesinden randevu almak mecburiyetinde olan Barzanî, bugün Türkiye’nin Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı makamlarını işgal eden iki zat tarafından -belki de- Kürt Devlet Başkanı olarak muhatap alınmıştır! 2)Ve Türkiyeli bu iki zat, bütün tekliflerini şiddetle reddeden Barzanî tarafından fena halde refüze edilmiştir! Dahası var.
“Kerkük için savaşmaya hazırız” gibi tehditleri üzerine Ankara’ya çağrılan Barzanî, bu Türkiyeli iki zatı tam 3 ay bekletmiştir! Ankara’da Türkiye’ye bir kez daha meydan okuyup gittikten sonra da Şam’da şunları söylemiştir: -Kerkük konusunda Türk Dışişleriyle anlaştık! Tüyleri diken diken eden, dudakları uçuklatan bu beyandan sonra Sayın Deniz Baykal ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır hükümeti açıklama yapmaya dâvet ettikleri hâlde şu ana kadar Ankara’da Allah’ın hiçbir kulu ağzını açmamıştır.
Eğer Kerkük satılmadıysa ve Türkiye “savaş sebebi sayacağını” ilân ettiği kürt devletinin varlığına baş eğmediyse:
1) Habur kapısı kapatılmalı ve Kuzey Irak’a ambargo konmalıdır.
2) Ovaköy kapısı derhal açılmalıdır.
3) Aslında Kürdistan Büyükelçiliği olan IKDP temsilciliği derhal kapatılmalıdır.
4) Türkiye’yi ABD ve AB adına yönetenler yüzünden birer Türkmen şehri olan Erbil, Musul, Telafer ve Kerkük, Barzanî ve Talabani’nin eline geçmiştir.
Bu zillete daha fazla başeğilmeden, yani Türkiye’nin AB ve ABD hesabına yönetilmesine daha fazla göz yumulmadan Türk Ordusu bu gece yarısından itibaren Kerkük’e girmeli, böylece hem Türkmen’in hem Türkiye’nin istikbalini kurtarmalıdır.
Aksi halde Türkiye Güneydoğuyu elinde tutamayacaktır.
Necdet SEVİNÇ, 23 Ekim 2004