Türk Ordusu Kimlerle Savaşıyor?
Türk Ordusu, öncelikle içindeki çürüklerle sonra ABD ile sonra PKK ile sonra işbirlikçi kimliksiz, vatansız dönmelerle savaşıyor. Hepsinde de kayıplar veriyor.
Topyekün saldırı altında olan TSK Personelinin bazısı şehit oluyor bazısı gazi oluyor, bazısı işbirlikçi köstebek olarak dava arkadaşlarını silah arkadaşlarını ispiyonluyor gammazlıyor, bazısı intihar ediyor, bazısı tutuklanıyor, bazısı itibarsızlaştırılıyor
ABD; Türk ordusu üzerinde 1939, 1947, 1951 anlaşmalarıyla başlayan ve hala devam eden operasyonlar yapıyor. Amaç; TSK’nın kendisine bağlı ve bağımlı kalmasıdır.
Bir ülke silahlı kuvvetlerinde tartışmalı gerekçelerle onlarca general, subay tutuklanıyorsa, bilinmelidir ki o silahlı kuvvetler tasfiye ve de yeniden inşa edilme sürecindedir.
Milli Devlet vazgeçilmezliğin teminatı olan TSK, çökertiliyor ve hızla finale gidiliyor.
Hukuksal ambalajla, yapılan yayınlar, aşağılamalar ve tutuklamalarla TSK’yı yıldırma, sindirme ve dönüştürme faaliyeti sürüyor.
Kuşkusuz bu proje ittifak halinde olan bir ekibin hazırlayıp uyguladığı projedir.
İşbirlikçiler, Pentagon’un ehlileştirme projesine, hem bilinçaltındaki klasik duyguları tatmin etmek, hem de Türkiye’ye tamamen hükümran olmak adına destek oluyor.
İşbirlikçilerin bu noktadaki yanılgısı, TSK sarsıldıktan sonra tamamen ele geçirilecek bir Türkiye’nin kalamayacağını görememesidir.
Oysa; karmaşık Ortadoğu coğrafyasında güçlü bir ordunuz olmazsa, devlet yaşayamaz.
ABD; tıpkı soğuk savaş günlerinde olduğu gibi kendine tabi olacak bir TSK istiyor.
TSK; milli bir refleksi, 2003’deki Irak tezkeresi olayından Afganistan’a muharip güç gönderilmemesine kadar pek çok olayda fiili olarak ortaya koymuştu. ABD’nin kabullenemediği budur.
ABD; batı için önemli gördüğü enerji havzası Orta Doğu’da milli tezahürler sergileyen güçlü bir orduyu istemiyor ve o yapıyı kendine göre yeniden dizayn etmek istiyor.
ABD’nin istediği, bölgede kendine jandarmalık yapacak gönüllü bir lejyoner yapının inşasıdır. Ön Asya’daki değişimde öncü güç olarak işlerini TSK’ya gördürmek istiyor.
ABD; İsrail’le birlikte, bölgede yeni haritanın muhafızlığını da TSK’ya yaptırmak istiyor. Çeşitli adlarla yapılan operasyonlar, bu talebe direnen TSK’ya diz çöktürme operasyonlarıdır.
Bazı çevreler, yapılanlara TSK’daki Kemalist yapı kırmak amacıyla destek olmaktadırlar.
Vatan kavramı olmayan, benim için vatan seccademi serdiğim yerdir, diyen etnik olarak Yahudi, Ermeni ve Rum dönmelerinin kontrolündeki dinci örgütlerin, iktidar için, güç için servet için, Hıristiyanlarla, Siyonistlerle işbirliğine girmesi kadar doğal bir şey olmaz.
Askerin yanlışlarını, hatalarını belirtmek gerekir.
TSK, Türkiye’nin dinamiklerini okuyamamıştır. Eğer okuyabilseydi, dini yapıları başka istihbarat örgütlerine kontrol ettirmez, kendi yörüngesine alır ve ülke lehine kullanırdı.
TSK; işbirlikçi iktidar tutkunlarını, kazanılabilecek olan yapıları, ABD ve AB’nin kucağına atacağına, kendisi sahiplenebilir ve asgari müşterekleri belirleyip ülkenin önünü açabilirdi.
TSK; kendisine açıktan yapılan ve yıllar süren bir psikolojik harekata karşı strateji ve taktik geliştirememiştir.
TSK’nın yapılanlara karşı, yaptığı açıklamalar dışında bir şey yoktur.
Sevr’i hayata geçirelim denirse, TSK ona ne diyecek?
TSK; kendini sorgulamalıdır. Eğer kol kırılır yen içinde kalır denilirse, Yeniçeri Ocağı gibi tasfiye veya değişim ve dönüşüm sürecine girmiş demektir.
TSK; bağımsızlık, milli devlet ve bölünmezlik temelinde, ülke bekası için tarihi rolünü, bilmeli, anlamalı ve gereğine göre hareket etmelidir.
Günün Sözü: Çıkarını ve rahatını düşünen insandan devlet adamı olmaz.
Nurullah AYDIN, 22 Ağustos 2011
nurullah@gazi.edu.tr