TÜRKÇE EZAN MI?

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

TÜRKÇE EZAN MI?

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Pzt Kas 12, 2018 7:54

TÜRKÇE EZAN MI?
CHP Ardahan milletvekili Öztürk Yılmaz, bir televizyon programında, bence ezan Türkçe okunmalı demiş.
Vay sen misin bunu söyleyen?
Alaca Karanlık Partisi ve onun genel başkanı dahil herkes, ‘milletin bilmem ne değerleri’ diye ayağa kalkmasın mı?
Onları geçiyorum, üzerlerine konuşup yazmaya değmezler.
CHP’nin başta genel başkanı olmak üzere, merkez karar kurulu mu, merkezî yönetim kurulu mu ne olmak üzere, tüm demokrat, sosyal demokrat ve Atatürkçü (peh peh peh) üyeleri de ‘olur mu canım, şimdi sırası mı’ demişlermiş.
Kemal bey Kılıçdaroğlu, bir din otoritesi gibi kestirip atmış; bu dava kapanmıştır.
Sanki imam kendileri.
Haydi dede diyelim.
Ancak ve ne var ki, CHP’yi bilemem ama, programında ‘Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve Devrimcilik’ yazan herhangi bir parti için ‘o dava’ kapanmamıştır.
Hele ‘Sürekli Devrim’i savunan Mustafa Kemal’in izinde olduklarını ileri sürenler için kapanması sözkonusu bile olamaz.
Ki eğer, gerçekten Kemalist, Mustafa Kemalci ya da Atatürkçü olduklarını düşünüyorlarsa..
Konunun özü ‘Ezan-mezan’ değildir aslında, ama ‘laiklik’in ta kendisidir.
Laiklik üzerine düşünen yazarlarımızdan Özdemir İnce’nin laiklik ve sekülarizmi ayırdetmeye yarayan bir formülü var:
Sekülarizm = Devlete karşı Kilise + Halk ittifakı.
Laiklik = Kiliseye karşı Devlet + Halk ittifakı.
Bu formülde Hristiyanlık yerine müslümanlığı koyacak olursak;
Sekülarizm = Devlete karşı Cami/tarikat + Halk ittifakı.
Laiklik = Cami/tarikata karşı Devlet + Halk ittifakı.
Böylece Alaca Karanlık Partisi ve mütemmim-cüzleri olan, Feto, IŞİD, ÖSO ve benzeri tüm tarikatların Türkiye Cumhuriyeti’ni ‘seküler bir biçimde’ ele geçirdiklerini söyleyebiliriz.
Öte yandan, laiklik=Cami/tarikata karşı Devlet+halk ittifakı formülü, laiklikin tanımı bakımından cuk oturmaktadır.
Ancak bu denli basit değildir.
Bunun hem tarihsel/toplumsal ve hemde felsefî/ideolojik boyutları vardır.
Fransa’da laikliğin başlangıcı IX. Louis(1214-1270)’ye dayandırılır.
Öykü uzun ama, şu kadarını söyleyelim ki, IX.Louis, kendisine ölümünden sonra Sainte ünvanı veren Kilise’ye karşı, senin yetkilerin ayrı benimki ayrı demiştir.
Böylece İmparator (pouvoir séculier) ile Kilise’nin (pouvoir sprituel) yetkileri, biri bu dünyaya ilişkin kurallar koymak diğeri de öteki dünyaya ilişkin kurallar koymak olarak ayrılmış olmaktadır.
Gel zaman git zaman, Sainte Louis’ten tam 550 yıl sonra ve Aydınlanma döneminin ardından 1789’da Büyük Fransız Devrimi yapılmıştır.
Tam anlamıyla ‘politik bir Devrim’.
Sadece ‘Devlet’in ele geçirilmesi anlamında ‘politik’ değil, insanların ‘Din’den bağımsızlaşması anlamında da ‘politik’.
Çünkü ‘Devrim’le birlikte, özel hukuk/kamu hukuku ayırımına gidilmiş, Devlet ya da Kamu Hukuku, özel hukuk ya da insan ve yurttaş haklarını bir ‘hak’ olarak kabul etmek durumunda kalmış ve ona doğrudan müdahale etmemeyi kabul etmiş olmaktadır.
Böylece Din, ‘Devlet esprisi’ olmaktan çıkıp, insanın başka insanlarla ümmet (communauté) ilişkisinin dışında bireysel özgürlüğünü yaşayabileceği bir ‘sivil toplum esprisi’ kapsamına girmiş olmaktadır.
İsterseniz ‘vicdan özgürlüğü’ de diyebilirsiniz.
Ki, eğer ‘vicdan özgürlüğü’ terimi kullanılacaksa, tam da bu bağlamda kullanılmalıdır.
Din komünotenin özü değil fakat farklılıkların özü olmaktadır (elle n’est plus l’essence de la communauté, mais l’essence de la différence) diyor Adam.
Daha önce özgül ve soyut bir inanış iken, kişisel özenç (Lubi personnelle), olmuştur ve isteğe bağlıdır.
O zaman, Büyük Fransız Devrimi’nden tam 230 yıl sonra, Devlet’in illa ‘Din Dersi’ alacaksın demesini, ne insan ve yurttaş haklarıyla ve ne de ‘bireysel özgürlükler’le bağdaştırmanın olanağı yoktur denilebilecektir.
Hele ben dinimi anadilimde öğrenmek, edeceğim duanın anlamını bilmek istiyorum diyorsam, Devlet’in hayır sen hiçbir zaman edeceğin duanın anlamını öğrenemeyeceksin demesini sokacak herhangi bir bilimsel/toplumsal/dinsel... kategori yoktur.
Ancak ve sadece IŞİD/ÖSO/MÖSO ve benzeri tarikatlar ile Türkiye’deki Diyanet İşleri Başkanığı ile onun Devlet’ine özgü bir tutum olabilir.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulurken, en az Büyük Fransız Devrimi kadar önemli ‘Devrimler’ yapılmıştı.
Bunlardan biri de ‘Laiklik’ olup, 18 yıl boyunca Ezan da Kuran da Türkçe okunabilmişti.
Şimdi tatlısu demokratları ile sözde ‘demokrat’lar, o arada sosyal-demokratlar, Atatürkü hiçbir zaman anlamamış olanlar ile hiçbir zaman anlayamayacak olanlar, efendim ‘Türkçe ezanın sırası mı’ diyorlarmış.
O defter kapanmışmış.
Oysa onların kitapları kapalı, ayırdında değiller.
Bir ‘sürekli devrim’ ögesi olarak ‘laiklik’ anlatılacak olursa, sizi temin ederim bunlar, sürüyle birlikte, ‘demokratlık’ı da bırakırlar, sosyal-demokratlığı da, Atatürkçülük’ü de bırakırlar.
Nitekim Dr Recep’in safına geçmeyenler de yok değildir...
Ne diyelim, bravo sana Öztürk Yılmaz.
Tek-tük de olsa, CHP’de bile Atatürkçü’ler varmış diyelim o zaman..
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1626
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Re: TÜRKÇE EZAN MI?

İletigönderen Güncelolsun » Pzt Kas 12, 2018 10:52

Teşekkürler paylaşım için. Gereksiz bir tartışma konusu.
Kullanıcı küçük betizi
Güncelolsun
Üye
Üye
 
İletiler: 64
Kayıt: Sal Kas 08, 2016 11:43

Re: TÜRKÇE EZAN MI?

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Pzt Kas 12, 2018 13:47

Hiçbirşey öğrenmek niyetiniz yok ; hiçbirşeyi anlamak diye bir niyetiniz de yok. Siz her şeyin en iyisini biliyorsunuz ve neyin gerekli neyin gereksiz olduğuna da yüce bir yargıç gibi karar verebiliyorsunuz. Ne yazık ki böyle. Çok yazık hem de..
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1626
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01


Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x