Türkçe, Türk Dilinin Destanı

Türkçe, Türk Dilinin Destanı

İletigönderen Feza Tiryaki » Sal Tem 19, 2011 11:52

TÜRKÇE, TÜRK DİLİNİN DESTANI


Türkçeyim ben, Türk milletinin dili.
Binlerce yıl öncesinden geliyor köklerim,

Ural- Altay dil ailesinin Altay kolundan gelirim…
***
Anadolu’ya geldiğimde Türk Beyliklerinde geliştim…
İlk zamanlar iyiydi durumum, sonra başladı varlığıma saldırı,
Yabancı sözler, yerine geçti Türkçe sözlerimin.
Türk ulusunun varlığı tehlikedeydi, yabancı sözler yerleştikçe içime…
İşte, ta o zamanlardan beri yabancı dillerin saldırısındayım.
Karamanoğlu Mehmet Bey haykırmıştı 1277’de, fermanında:
“Bugünden sonra hiç kimse sarayda, divanda, mecliste, seyranda
Türk dilinden başka bir dil kullanmaya!..”

Selçukluların İranlaşması karşısında demişti bunu.
Türklüğün, Türk değerlerinin yaşatılması için…
Türk dilinin, Türkçenin korunabilmesi için…

***
Atatürk Büyük Nutku’nda da bildirmiştir:
“Türkiye Devleti’nin resmi dili Türkçedir.”
***
Arapçanın Farsçanın etkisiyle bozulan dilimiz için de:
“Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk Milleti,
Dilini de yabancı diller boyunduruğundan korumalıdır.
Millî his ile dil arasındaki bağ çok önemlidir.” demişti Atatürk.
“Dilin millî ve zengin olması millî hissin gelişmesinde başlıca etkendir,
Türk dili, dillerin en zenginlerindendir;
Yeter ki bu dil bilinçle işlensin.”

Sözleri, Büyük Atatürk’ün unutulmaz sözleridir…
***
Atatürk , benim geçmişime de çok önem vermiştir.
Türk dilini bir yana itenlere içerlemiş,
Türk tarihini benim tarihimle başlatmıştır…
Sümerceye kadar dayanan köklerimi aratmıştır dil bilginlerine…
Türk dili, dünya dillerinin anasıdır denmiştir ilk kurultayda.
***
En dayanıklı yanım dilbilgimdir benim, belkemiğim.
Türk diliyle yazılmış belgeler sekizinci yüzyıldan başlar.
Anadoluya gelişim on birinci yüzyıla…
Oğuz kolundan gelen Osmanlı padişahları önceleri korudular beni,
Ekonomileri bozulunca devletin düzeni de değişti.
Türkçeyi sonradan öğrenmiş dönmeler devletin başına geçti
Yozlaştım, unutuldum, dağlara, bozkırlara atıldım…

Aşık Paşa hâlimi dillendirdi, devrin aydınlarını uyardı :
“Türk diline kimseler bakmaz idi,
Türklere hergiz gönül akmaz idi.”

Dizeleriyle elimden tuttu, ayıpladı bunu yapanı, devlet katını…
***
Yüzyıllar sonra “dil devrimiyle” canlandım ben yeniden,
Bundan önce, “Arapçasız , Farsçasız Türkçe olamaz,
Arapça Farsça yabancı dil bile değildir bize,” derlerdi.
“Ne kısır bir dil bu Türk dili, bununla anlaşılmaz,
Çağdaş uygarlığa mümkün değil ulaşılmaz…”

***
Bu denilenlere aldırmadı yurdumuzun kurtarıcısı,
Türk vatanını kurtardıktan hemen sonra, bana döndü…
Kurtuluş Savaşı bitince, Büyük Zafer’den sonra,
Dedi ki; “Eğitimde, bilimde mücadeleye devam edeceğim,
Eminim bunda da muvaffak olacağız …”

***
Gecesini gündüzünü verdi beni incelemeye,
Sözlükler, dil kitapları getirtti her yerinden dünyanın.
Kurduğu ilk kurul, Türk Dili Tetkik Cemiyeti,
Ardından Birinci Türk Dil Kurultayı.

***
Dolmabahçe Sarayı’nda toplandı ilk Kurultay.
Benim kökümü inceleme, gelişimime kadar,
Yapacağı dil devriminin, Atatürk burada temellerini attı,
Türk dilini yabancı dil boyunduruğundan kurtarmak ilk sırada,
Geliştirilmem, geleceğim, varlığımın korunması,
Tartışıldı, böyle kurullarda görüşüldü durumum…
Arapça , Farsça sözler pek fazla girmişti içime,
Kimliğimi yitirmiştim, halk anlamıyordu bu karmaşık dili,
Yeniden canlandım devrimci, halkçı ilkelerde…
***
Atatürk’e göre,” Dil, düşünceye araç olmaktan çok,
Düşünceyi yaratan bir kurumdur.”

Atatürk devrimleri, geleneğe bağlı değerleri akla(usa) bağladı,
Halkçılıkla da halka bağladı beni, ulusla buluşturdu…
Halkla aydın arasındaki yapay dili kaldırdı.
Yabancı diller baskısından kurtarmaya çalıştı beni.
Ulusal kurumların en başında saydı Atatürk Türk dilini,
Ulusal duyguyu(millî duyguyu), ulusal dile bağladı.
“Ülkenin bağımsızlığı ancak dil bağımsızlığıyla olur,”
dedi.
***
Gerici ayaklanmalar, karışıklıklar, geciktirdi dilde devrimi.
1928 yılında belirlendi ancak yeni harflerim,
Atatürk yeni alfabeyi Türkçe sözler için düşündü,
Arapça sözleri yazabilmek için, içine hiçbir işareti aldırmadı!

“K” sesini karşılayan “kh”, “g” sesini karşılayan “gh” birleşiklerini
Çıkardığı bir yönergeyle kaldırdı, kolay yazıma önem verdi.
“C” sesiyle yazılan ses, bu kurullarda “j” sesi ile yazdırılmak isteniyordu.
Atatürk bunu da kabul etmedi, şimdi olduğu gibi “c”yi bıraktı.
***
Kurul üyeleri, “Beş yılda, bu yeni yazıya geçilir.” dediler,
Böyle bir tasarıda birleştiler…
Onlara göre, bir yandan bu çalışmalar sürdürülmeli,
Bir yandan eski yazıyla okuma yazma devam etmeliydi…
***
“Bu iş ya üç ayda olur, ya da hiç olmaz!” dedi Atatürk,
“Gazetelerde yarım sütun eski yazı kaldığı zaman,
Herkes bu eski yazılı yeri okuyacaktır,
Hele arada bir iç buhran, bir savaş, bir terslik oldu mu,
Yeni harfler hemen terkolunuverir…”

***
9 Ağustos akşamı bir halk toplantısı düzenlemiş Atatürk:
“Asırlardan beri kafalarımızı birer demir çerçeve içinde bulunduran,
Anlaşılmayan ve anlamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak,
Bunun gereğini anlamak mecburiyetindeyiz,”
demişti.
Ardından bu iki nedeni de yeni harflerin varlık nedeni saymıştı:
“Türkçenin Arap harfleriyle deyimlendirilemeyişi, eski yazının zor öğrenilmesi…”
Bu halk toplantısında şu ünlü sözlerini de söylemiştir.
***
“Bir milletin yüzde onu, yirmisi okuma yazma bilir,
Yüzde sekseni doksanı bilmezse, bu ayıptır.
Bundan insan olanların utanması lâzımdır…
Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir,
İftihar etmek için yaratılmış, tarihini iftiharlarla doldurmuş bir millettir…”

***
1 Kasım 1928 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışında,
Ulusumuza, “Büyük Türk Milleti” diye seslenmişti:
“Büyük Türk Milleti cehaletten, az emekle, kısa yoldan,
Ancak kendi güzel soylu diline kolay uyan böyle bir araçla sıyrılabilir.”
demişti.
***
Yeni harflerle yazmaya hızlı başlanmasına karşı çıkanlara:
“Yeni Türk alfabesini ve imlâ kaidelerini güzelce öğrenmek ve öğretmek lâzımdır.
Bunun için senelere ihtiyaç yoktur.
Benim şahsen kuvvet ve kudretim,
Halkın bana gösterdiği emniyet ve itimattan ibarettir.”

Diyerek, her yaptığını halka dayandırmıştır.
***
Millet Mektepleri açıldı, ülkemizin her köşesi okul oldu bundan sonra.
Karatahta başında, elinde tebeşir, başöğretmenlik yaptı Atatürk.
Sırasıyla dolaştı, yurdumuzun köşe bucağını, “Başöğretmen” oldu:
Bursa’da, Çanakkale’de, Sinop’ta, Samsun’da, Sivas’ta, Kayseri’de…
***
Tekirdağ’da şöyle bir olayı anlatırlar.
Sarıklı bir hocaya “Vettîni vezneytûhî…” ayetini yazdırmış,
Bu ayetin Arap harfleriyle ,
Hareke (Arapça ses işaretleri)yazılmadan okunmayacağını göstermiş,
Ardından ayeti yeni Türk harfleriyle yazdırmıştı:
“Görüyorsun Hoca efendi, bu harflerin şeddesi, meddesi yok,
Hem bak, ne kadar kolay ve yanlışsız okunuyor.
Biz işte bunu düşünerek ve Garp âsarını da(Batı edebiyatı) kolayca öğrenebilmek için,
Bütün cihana lisanımızı kolayca öğretebilmek için…
Bu harfleri kabul ediyoruz.”
demişti.
***
Sinop’ta yaşanan şu olayı da hep anlatırlar:
Yatılı okul bahçesinde toplanılmıştı.
Başöğretmen Atatürk. a,e,ı,i,o,ö,u,ü sesli harflerini öğretiyordu.
Bu sesleri okuttu, yazdırdı, herkesi imtihan etti.
Halkı, öğretmenleri, memurları, orada bulunanları…
Atatürk, bir ara en önde duran birine,”Sen gel bakalım!” dedi.
***
“Adın ne?” “Bekir Paşam!”
“Ne iş yaparsın?” “Arabacıyım Paşam!”
“Okuman yazman var mı?””Yok Paşam!” Senden öğrenmeye geldim!”
***
Atatürk okuması yazması olmayan arabacı Bekir’e, harfleri öğretti.
Eline tebeşir verdi. Önce “A” ile başladı, seslileri yazdırdı.
Sonra “T” harfini belletti. Önüne “a “ yazdı oldu: ”At”.
Sonuna “o” yazdı, oldu: “Ot.” Bekir Ağa, bunu okudu yazdı.
Yarım saatte belledi Türk alfabesinin esaslarını, yapısını.
***
Millet mektepleriyle, halkla bütünleşti aydınlar.
Her köşede okuma yazmayı öğretmeye derslikler açtılar…
Dil Kurultaylarında,Türk dilinin bir anadil olduğunu,
İlk medeniyetin Türkler tarafından Orta Asya’dan yayıldığını
Hint- Avrupa dilleriyle de ilgisini
dünyaya açıkladılar…
***
Atatürk hiç ara vermeden, durmaksızın dil üzerinde çalıştı.
Din adamlarının dillerinde de sadeleştirmeye girişti.
Türkçe ibadet dili, zamanla Arapça olmuştu,
Halk din adamlarının ne dediğini bilmezdi.
İbadet dili Türkçeleştirildi, Kur’an ilk kez Türkçeye çevrildi…
***
Dilimize kardeş kurumlar kurdu Atatürk,
Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu.
“Türk millî varlığını aydınlatan çok kıymetli ve önemli birer ilim kurumu…”
Diye tanımladı bu Türk dilinin kardeş kurumlarını.
Bin yıldan beri işlenmemiş, ihmal edilmiş dilimizi işledi yeniden, yeniden…
Türkçe köklerden yeni kelimeler türetti, eski kelimeleri attı…
Matematik terimleri üzerinde çalıştı, geometri öğretenlere kitap yazdı.

Yazdığı kitap yazanın adı belirtilmeden okullara ders kitabı oldu.
Bu kitaptaki bütün terimleri kendisi bulup koydu.
Bütün Matematik terimleri Atatürk’ten armağandır:
Yay, çember, üçgen, dörtgen, eğik, yatay, orantı, çarpı, bölü, eksi, artı…

***
Açı demesini de Atatürk buldu, kesit, konum, gerekçe, yöndeş…demesini de.
Daha böyle onlarca adı bulup verdi milletimize.
Türk çocuğunun zihnini tıkayan yabancı terimleri söküp attı…
“Müselles mütesaviyül” yerine “eşkenar üçgen” dendi örneğin,
Anlaşılmaz sözleri bıraktırdı, ilim, fen ve matematikte…

***
Dil devriminini amacına ulaşması için çalıştı son nefesine kadar .
“Arkadaşlara selâm, dil çalışmalarını sakın gevşetmeyiniz…”
Diye vasiyet ettiğini söylerler, 1938’de hasta döşeğinde…
***
Atatürk ömrünü cephelerde geçirmiş bir askerdi.
Kafkas cephesinde, Suriye’de, Trablus’ta, Balkanlarda…
Osmanlı devletinin aksak yönlerini yakından görmüştü…
Türkiye Cumhuriyeti’ni sağlam temeller üzerine bu nedenle kurmuştu…
Türk diline bu nedenle, çok… çok önem vermişti…

***
Türk diliyim ben, geçmiş günlerimi özetledim size…
Nereden nereye geldiğimi anlattım…
Türk dilini siz böyle teslim aldınız Atatürk’ten,
Cumhuriyetin çalışkan, özverili ilk kuşaklarından
Aldığınız emaneti ne yazık ki hiç korumadınız!
***
Topallaya, aksaya seksenli yıllara kadar geldim…
Bizi çekemeyen sömürgecilere teslim olduğumuz yıldır 1980 yılı.
Büyük önderimizin yolundan iyice saptığımız,
Amerika’nın kuyruğuna yapıştığımız…
Beni, Türkçenizi ihmal etmeye başladığınız…
Son otuz yıldır her gün darbeler yiyorum,
Her gün, her geçen gün, elinizden alınıyorum…

***
İçimden temizlenen eski sözler yeniden geri geldiler…
Osmanlı dönemine özlem duyanlar, çıktılar kara deliklerinden…
Sakallı yobazlar, yoluyor benim yaldızlarımı, ışıltılarımı…
Beni öldürüp yerime bir yabancı dili geçirmek bunların dilekleri…
Eğitimi bu dille yapmak, ta ilkokuldan başlayıp…

***
Siz çoktan devşirildiniz, beni terkettiniz…
Öz vatanınızda bir parya gibisiniz…
Çocuklarınız devletinizin televizyonunda İngiliz eğitimi alıyor.
Gece gündüz beyinleri yıkanıyor yavrularınızın.
TRT Çocuk,TRT Okul kimliğinizi kemiriyor sömürgecilerin dişleriyle…
Atatürk ne yaptıysa tam tersini yapıyor bunlar.
Değil Türk dilini geliştirmek, Türk dilini yok saymak amaçları.

***
Beni ilkokullardan da silecekler yakında.
Ortaöğretimde toptan silindim, kaldırıldım, haberiniz yok mu yoksa?
Eski Millî Eğitim Bakanı açıklamıştı seçimlerden önce,
İçinde millîsi olmayan bir eğitim ilân edilmişti:
“Düz liseler kalkacak! Bütün okullar Anadolu Lisesi olacak!”
Yani eğitim dilimiz Türkçe değil, toptan İngilizce olacak!

Üniversitelerimiz çoktan terketmişti beni zaten.
Karapapaz takkeleri giydiklerinde, karapapaz cüppeleri geçirdiklerinde sırtlarına…
Beni bırakıp İngilizceyle eğitim yapmaya kalkıştıklarında…

***
Dünyanın en zengin diliyim ben, Atatürk sayesinde!
Cumhuriyet in ilk kuşaklarının da gayretleriyle…

Uzun uzun anlattım, nasıl kurtarıldığımı size,
Dille millî benliğin arasındaki ilişkileri…
Atatürk’ün dediklerini, milletinin dili, devleti için yaptıklarını…
Nerelerden bugünlere geldiğimizi, bana verilen emekleri…
Türk Milleti’nin bu eşsiz dilini, Türkçeyi, dil devrimini…

***
Dokuz yıldır da iyice yok ediyorlar beni, yok sayıyorlar.
Eskinin Arapça, Farsça sözleri yine geri geldi içime.
En çok da İngilizce kelimelerle, İngilizce adlarla sarıldım.

Tarzanca konuşuyor gençlik, Tarzanca dükkanlarınızın adları…
Beyniniz kendinize yabancılaşacak böyle giderse!
Beyniniz başka kültürün etkisinde, ona hayran olacak!
Beğenmeyecek, utanacak, sorgulayacaksınız atalarınızı…
Kendinizi, tarihinizi, geçmişinizi unutacaksınız, beni unutmakla…
Bununla da kalmayacak, yabancı İngilizce öğretmenleri,
Birer misyoner gibi çalışacaklar öz yurdumuzda…
Müslüman halkımızı dinlerin kardeşliğiyle kandıracaklar…
Anadoluyu hristiyanlaştırana kadar sizi bırakmayacaklar…
Yahudiler yerleşecek vaadedilmiş (!) topraklarına yurdumuzun…

Yurdunda gözü olan her millet satın alacak toprağını taşını elinden…
Dilini aldılar, dinini alacaklar, toprağının çoğunu çoktan sattılar…
***
Güneydoğu Anadolu’n ve Doğu Anadolu’n tehlikede Türk Milleti!
Trakya’n tehlikede, suların tehlikede, kıyıların, dağların,ovaların…
Varlığın,birliğin, bütünlüğün, egemenliğin, dilin, kültürün tehlikede!
Dadaşlar diyarı tehlikede! Gazi Antep tehlikede! Kahraman Maraş tehlikede!
Şanlı Urfa , tarih kokulu Mardin, öz vatan toprağın, yiğitler diyarı Diyarbakır tehlikede…
Anlı Şanlı Van’ın, Hakkari’n…Sınır kentin Kars, Iğdır ve Trabzon…

***
Seni bölecekler, seni parçalayacak iç ve dış düşmanların…
Bunu terör örgütüyle, onların kanlı çapulcularıyla mı yapacaklar ?
Kahraman orduna pusu kurup, can yakarak mı ulaşacaklar hedeflerine?
***
Hayır, bin kere hayır! Silahları başka bunların!
***
Silahları sana dayatılan İngilizce dili!
Eğitimini yaptırdıkları ve yaptıracakları İngilizce dili!
Modelleri, Fethullah Gülen okulları,
Amerikan’ın kültürünün, dilinin köleleşmiş bekçileri!

***
Bu dille yapılınca bütün eğitimin,
Yerel bir ağız olan Kürtçeyi kolayca dayatacaklar sana.

Ne olduğunun bile ayırdına varamadan, ayınamadan uykundan…
Ne varmış bunda, insan hakkı, bilmem ne şartı diyecekler.
Nasıl olsa İngilizce ders görüyoruz,
Bir iki sınıfı da Kürtçe görsün kardeşleriniz diyecekler…
***
Hiç kimse geri kalmayacak ki birbirinden diyecekler,
Herkes istediği yerde, istediği okulda okur…
Okullarının dili Türkçe olmadıktan sonra ne değişir diyecekler…
Bunu Anayasa’ya da geçirecekler!

***
İşte, o gün ben öleceğim, sen öleceksin, Atatürk’ün devrimleri ölecek…
Türkçe giderse Türkiye bitecek…
***
Ben Türkçeyim, senin terkettiğin dilim…
Harflerimi artık doğru dürüst yazmadığın,
Benden şarkılar türküler dinlemeyi çoktan bıraktığın…
Benimle gülüp, benimle ağlamayı unuttuğun…Unutacağın…

***
Atatürk Büyük Nutku’nda da bildirmişti:
“Türkiye Devleti’nin resmi dili Türkçedir.”
Anayasa’nın üçüncü maddesinde de yazar:
Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe'dir.
***
Bu destanı işte bunun için yazdım, bunları hatırlaman için,
Ölümden dönmen, uykudan ayılman için…
Türkçeyim ben, Türk milletinin dili.
Binlerce yıl öncesinden geliyor köklerim…
Türkiye Devleti’nin dili, Türk Milleti’nin diliyim,
Türk diliyim, Türkçeyim…


Feza Tiryaki, 18 Temmuz 2011
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 988
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Re: TÜRKÇE, TÜRK DİLİNİN DESTANI

İletigönderen Feza Tiryaki » Pzt Eyl 26, 2011 13:52

Türk Dil Bayramı

Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün en önemli devrimlerinden biri, belki de birincisi Dil Devrimi’dir.

12 Temmuz 1932 yılında ilk önce “Türk Dili Tetkik Cemiyeti”(Türk Dil Kurumu) adında bir dernek kurulmuş, bu derneğin Atatürk’ün başkanlığında toplandığı ilk kurultay günü de (26 Eylül) her yıl yurdumuzda “Türk Dil Bayramı” olarak kutlanmıştır.

Ülkemizde eğitimin neredeyse hepsinin İngilizceyle yapıldığı, Türkçemizin, devletin radyosu ve televizyonu eliyle yerel dillerle 24 saat yayın yapılarak yaralandırıldığı, bölücülerin önlerinin açıldığı, ses bayrağımızın sanki göklerimizden indirildiği günümüzde, bu gün, içimize sinerek bayram yapılabilir mi bilmiyorum ama yine de milletimizin “Türk Dil Bayramı” kutlu olsun….

26 Eylül 2011
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 988
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Re: Türkçe, Türk Dilinin Destanı

İletigönderen Feza Tiryaki » Prş Eyl 26, 2013 11:58

Yine bir 26 Eylül'ü yaşıyoruz. İçimiz buruk, iki yıl öncesinden daha da kötü günlerdeyiz. Pazartesi açıklama bekliyormuş bölücü örgüt üyeleri, bölücü sevicileri... Olmayan dillerine... Bekleyip göreceğiz. Umudumuz dilimiz. Türkçemiz! Türkçemizin gücü, büyüklüğü... Halkımızın yüceliği...
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 988
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12


Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x