Türkçü Birey Türk Milletine Yabancılaşmamalıdır
Türkçülük, gelip geçici bir heves değil; öncelikle bir düşünce disiplini ve bu düşünce disiplinin belirlediği yaşam tarzıdır.
Tek başına hamaset yaparak, "ben" kavramını merkeze alarak Türkçülük yapılmaz.
Okumak, fikir üretmek, stratejik esasa dayanan yöntemlerle düşünce üretmek kadar; milletle iç içe olmak, bilimsel ve milli pencereden dünyayı, bölgemizi ve vatanımızı incelemek, geleceğe dair öngörülerde bulunmaya çalışmak bundan sonraki dönemimiz için çok önemlidir.
Ön yargılarla beslenen biri Türkçü olamaz. Farklı esaslara dayanan düşünceye sahip olan çevremizdeki insanları, Türk milletine düşman olmadığı müddetçe, dinlemeliyiz. Şiir ve roman okuyarak ruhumuzu beslemeli, ancak ordulara yön veren temel ilkenin, doktrin olduğunu hesap ederek strateji, propaganda, psikoloji ve sosyoloji bilimlerine de zaman ayırmalıyız.
Türkçü genç, kibirli ve burnundan kıl aldırmayan tavrıyla millete yabancı olan değil, işçiyle, esnafla, yaşlı ve genç insanlarla kaynaşan, bilgilerini onlarla paylaşan öğrettiği kadar da halktan öğrenmesini bilen bireydir.
Türkçü , "muhafazakar olmayacağım" diye, Türk milletinin tarihine, kültürüne, töresine aykırı davranmayan; ahlaki ve kültürel yozlaşmaya karşı savaş açan bireydir.
Türkçü aynı zamanda "aydın" insandır. Ancak Batı'nın ajanı konumunda olan değil, Batı'nın yabancılaştırma operasyonuna karşı ideolojik - kültürel savaş açmış aydındır.
Türkçü aydın, halktan ayrı bir "seçkin" değildir.
Bakınız, Ziya Gökalp halka yabancılaşan "seçkinleri" için nasıl bir tanı koyuyor :
"Seçkinler henüz milli kültürden nasiplerini almamışlardır. O halde milli kültürden yoksun bulunan seçkinler, milli kültürün canlı bir müzesi olan halka, nasıl bir biçimde milli kültür götürebilecekler? Meseleyi çözebilmek için, önce şu noktalara cevap verelim: seçkinler, neye sahiptir? Halkta ne vardır? Seçkinler medeniyete sahiptir. Halkta milli kültür vardır. O halde, seçkinlerin halka doğru gitmesi şu iki amaç için olabilir: 1) Halktan milli kültür terbisi almak için, halka doğru gitmek. 2)Halka medeniyet götürmek için, halka doğru gitmek.
Gerçekten de seçkinlerin halka doğru gitmesi iki amaç içindir. Seçkinler, milli kültürü yalnız halkta bulabilirler, başka bir yerde bulamalar. Demek ki, halka doğru gitmek, milli kültüre doğru gitmek demektir. Çünkü, halk, milli kültürün canlı bir müzesidir."
( Türkçülüğün Esasları – Ziya Gökalp, Toker Yayınları, 2002 )
Yani neymiş? Halkın içinde olmak, halkla kaynaşmak, halkın sorunlarını halktan dinlemek dahası halktan milli kültürü öğrenmek bir aydın için ilk şartlardan biriymiş.
Olmaza ne olur?
Günümüzde kendisini "Türkçü" olarak nitelendiren bir çok irili ufaklı yapıda olduğu gibi milletle kaynaşma sağlanamaz. İdeolojik derinlikten yoksun bir yapı, başka odakların düşünce etkisi altına girer. Çünkü kendileri düşünce üretmeyen yapılar, başkalarının düşündüklerini icra ederler. Halkla kaynaşmayan, halktan milli kültürü öğrenemeyen, yalnızca hamaset yapan gruplar, önce ideolojik yozlaşmaya, sonra kültürel yozlaşmaya sonra da ahlaki yozlaşmaya uğrarlar. Bunun nihayeti dağılmak ve yok olmaktır.
Bu kapsama, NATO / ABD ekseninde politika üreten, Amerikancı siyasetlerini, gençlere "Türkçülük" olarak yutturmaya çalışanları almıyorum. Çünkü onların zaten Türk milleti ile kaynaşma gibi bir derdi yok.
Ancak kendisini bir fikir cereyanı etkisinde tanımlayan, iyi niyetle ve vatansever duygularla yola çıkmış gençlerin, yukarıda tanımladığımız kültürel - ahlaki yozlaşmaya uğrayan çevrelere dikkat etmeleri lazım gelir.
Atatürk'ün aşağıda alıntıladığım sözlerini, aklımıza mutlaka kazımalı ve unutmamalıyız.
"Mükemmel bir millette, milli ahlakın icapları, o milletin fertleri tarafından, hiç tereddüt etmeksizin vicdani ve hissi bir şevkle yapılır. En büyük milli heyecan işte budur." (Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, sf. 302)
https://www.facebook.com/profile.php?id=100006232153226
Mithat akar