Türkeş "hocaefendi" hakkında ne düşünüyordu?

Tartışma Alanı

İletigönderen MedceziR » Sal Tem 03, 2007 20:18

Türk-Kan yazdı:Said-i Kürdi denen sahsiyet Mustafa Kemal'i Deccal ilan eden bir kürt milliyetcisi, Osmanli'dan raporlu bir zirdelidir!!!

Türkan abla zahmet olmazsa bunların kaynaklarını bana bildirirsen elimde kaynak olur. Blgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayalım dimi...
Resim

"Vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal varki ecnebilerin nasihatlarıyla ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin!
Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir..."


Söylesem tesiri yok
Sussam gönül razı değil...
Kullanıcı küçük betizi
MedceziR
Üye
Üye
 
İletiler: 1763
Kayıt: Pzr Nis 08, 2007 15:54
Konum: Yiğidin Harman Olduğu Yerden...

İletigönderen Veled » Sal Tem 03, 2007 20:18

Türk-Kan, sağol abla ben bu cia olayını bilmiyordum :wink: aslında geniş pencereden bakacak olursak öğretmenlerimizin daha doğrusu türk öğretmenlerin amerikada insanlara türkçe öğretmesi yararı bile olan bir durum olarak gözüküyor ama yapılmak istenen asla bu değil işte adamlar cia içine yerleştirmek için elaman arıyorlar
Kullanıcı küçük betizi
Veled
Satılmıştır
 
İletiler: 3
Kayıt: Çrş Mar 07, 2007 20:46

İletigönderen dertsiz » Sal Tem 03, 2007 20:58

Güzel bir tartışma yürütüyorsunuz. hakaret etmeden, medenice devam eden bu tartışmaya katılmaktan memnunum.

Müsaadenizle, kendi yorumlarımı yapmak istiyorum.

Egeli yazdı:Bit Fettocunun bir ülkücüyü kendi safına çekmek için söylediği söz:
''Eskiden ülkücülerin sloganıydı ''Türk'Ün Şanlı Bayrağını Moskovaya Asacağız...

Adamlar böyle çalışıyorlar.Bunu dinleyen ve düşünen bir adam(tabi herkes için geçerli değil ama genel olarak) saf değiştirebiliyor daha doğrusu ''ideolojik kayma yaşıyor''...


O sloganın aslı,'' Türkün şanlı bayrağını Turan elde açacağız'' şeklindedir. Bazı sempatizanların kendi gayretleri ile eklediği kelimeler, ülkücü hareketin tamamına maledilmemeli.

ayrıca, Atatürkümüzün Turan ve Türk Kültür/hars topuluğunu bir ortak kültürel toplum olarak gerçekleştirmek istediği bilinmektedir.

===

elbette zaman zaman ideolojik kaymalar olabilir. Her siyasi harekette olabilecek şeylerdir bunlar. Zaman zaman bir siyasi hareket ideolojisi dışında söylemler yayınlar. Politika çok çetrefilli konudur.

Çetin Taş yazdı:
1-1980 öncesi MHP bizzat ABD'nin 60'lardan beri hazırlayıp uyulamaya koyduğu YEŞİL KUŞAK PROJESİ'nin Türkiye'deki Amerikan çıkarlarını uygulama mekanizması olmuştur.


2-Türk Milliyetçiliği'ne en büyük zararı veren Türk-İslam sentezini benimseyerek Türk Milliyetçiliğini boğmuştur.Bu yüzden Türkeş hapisteyken"Biziçerideyiz ama fikirlerimiz iktidarda"diyerek Türk-İslam sentezini resmi devlet ideolojisi haline getiren Kenan Evren'e atıfta bulunmuştur.


3-Bu ülkede solcu-sağcı ayrımını yapan kişilerin başında o gelmiştir.Karaköy'de Amerikan 6. Filo askerleri için tertemiz edilen,baştan aşağı boyanılan genelevlere gitmek isteyen 6. Filo askerlerini denize döken vatansever gençlere komandolarını saldırtan ve 2 vatanseveri öldürten ve ne yazık ki daha bunun gibi nice emirleri veren Türkeş'tir.



1-sadece MHP değil, hemen hemen tüm siyasi hareketler, Amerikanın tezgahına düşmüştür. Ama tezgaha düşmek başka şeydir, hizmet etmek başka.

sadece bir anekdotu anlatayım. 27 mayıs darbesi olmuş ve Türkeş içişleri bakanlığı binasına gider teftişe. Bakarki orada Amerikalı görevliler ayrı bir bölümde oturmakta ve çalışmaktadır. sorar bunlar kim diye. meğerse, menderes iktidarı döneminde kendilerine oda ve masa tahsis edilmiş ve her türlü faaliyeti!!!! istedikleri gibi serbestce yapabilmektedirler. Türkeş hemen o büroyu kapattırır ve amerikalı görevlilerin TC.İç İşleri Bakanlığına girmelerini yasaklar. (zaten hemen sonra da Hindistana sürülür)

2-bu bahsettiğin cümlenin kullanılma gerekçesi tamamen değişiktir ve ayrı bir tartışma konusudur. ilerde yaparız gerekirse.

3- hayır, yanılıyorsun. 6.Filo olaylarında saldıranlar TMTB üyeleridir ve onlar Komando diye tabir edilen Ülkücüler değildir. o dönemde ülkücülerin teşkilatının ismi Ülkü Ocakları Birliği idi.

Ayrıca 6.Filo defol mitinglerini yapan kadro, daha sonra şehir ve kır gerillası isimleri ile Türk Ordusuna ve Polisine kurşun sıkmış ve dağlarda Halk İhtilali yapmak için gerilla orduları kurmuşlardır.


Pisagor yazdı: Türkeş'i yorumlarsam müthiş değişim ve gelişim içersinde olmuş birisidir.Darb hakkındaki görüşlerim belldir.Darbe bir devri ölümsüzleştirmiş ve yapılmış ilk büyük Cumhuriyet hatalarındandır.Türkeş'in Amerikada eğitim aldığı doğrudur.Sadece Türkeş değil birçok silahlı kuvvet lideri bundan bu sınavdan geçmiştir.Ancak bunu üstüne basarak kendisini bir tarafa koymak aces kaçar.Bugün birçok Türk askeri dışarıda eğitim görüyor.Birçok Türk askeri dışarıda(Almanya,Afganistan,Gürcistan bildiğim ülkeler) eğitim veriyor.20 yıl sonra burada eğitilen askerleri Türk Projesi dahiline yetişmiş mi diyeceğiz?


pisagor arkadaş çok güzel bir noktayı yakalamış.

bende katkıda bulunayım. TSK da Kurmay sınıfına yükselen ve NATO bünyesinde görev yapan her subay muhakkak ABD de askeri eğitim veya kurs görmüştür.

Alparslan Türkeş, ABD de Askeri Akademide okumuş olan binlerce Türk Subayından sadece bir tanesidir. ABD de askeri okulda okumak Amerikancılık veya ABD yanlısı olmak ise, TSK nın diğer mensuplarına ne diyeceğiz?

Söylediğimiz lafın arkasının nereye varacağını bilmek lazım.

Çetin Taş yazdı:Türk-İslam sentezi konusunda Alperen,Medcezir arkadaşlarımla aynı düşünmüyoruz.Daha önce de bu konuda tartışmıştık,ben yine söyleyeyim.Türk Milleti için kesin ve yegane yol Kemalist Milliyetçilik'tir.Mustafa Kemal Atatürk Türk-İslam sentezcisimiydi?.


Sevgili kardeşim

bu konuda sana sadece tek bir örnek vereyim. Atatürkümüzün çok önem verdiği
ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesinin ideologlarından Ziya Gökalp diyor ki:
Türk Milletindenim, İslam Ümmetindenim, Batı Medeniyetindenim
Kullanıcı küçük betizi
dertsiz
Üye
Üye
 
İletiler: 248
Kayıt: Çrş May 16, 2007 1:10
Konum: uzaydan

İletigönderen Türk-Kan » Sal Tem 03, 2007 21:29

MedceziR yazdı:
Türk-Kan yazdı:Said-i Kürdi denen sahsiyet Mustafa Kemal'i Deccal ilan eden bir kürt milliyetcisi, Osmanli'dan raporlu bir zirdelidir!!!

Türkan abla zahmet olmazsa bunların kaynaklarını bana bildirirsen elimde kaynak olur. Blgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayalım dimi...

tabii ki :)

Kürt Said'in 1327 ( 1909 ) yılında, İstanbul'da Vezir hanındaki İkbal-i Millet matbaasında basılmış bir eseri vardır. Adı: "İki Mekteb-i Musîbetin Şahâdetnâmesi Yahut Divan-i Harb-i Örfî ve Saîd-i Kürd-î" dir. Kendisinin Saîd-i Kürd-î Yani Kürt Said) olduğunu tastik ettiği bu eserde, eserin muharriri diye de kendisini "Bedîüzzaman" diye taktim etmektedir. Eserin tâbii, yani editörü de "Kürdîzade Ahmed Ramiz" dir. yani dört başı mâmur bir eser. Bu 48 sayfalık eserin "hâtime" kısmı (44-48. sayfalar) Kürt Said'iin içyüzünü göstermesi bakımından çok ilgi çekicidir. Bunun aynen alıyor ve ağdalı bir dille yazıldığı için açık Türkçeye çeviriyorum:

Ebnâ-i cinsime burada birkaç söz söylemezsem, bence bahs nâtamam kalır. ( Soydaşlarıma burada birkaç söz söylemezsem, bence bahis eksik kalır.)

Ey Asurîler ve Keyânîlerin cihangirlik zamanından pişdar, kahraman askerleri olan arslan Kürtler!... Beşyüz sene yattınız. Yeter artık. Uyanınız. Sabahtır. Yoksa sahrâ-i vahşette vahşet ve gaflet sizi vahşet sahrasında yağma edecektir. Hikmet-i ilâhî denilen makine-î alemin nizamı ve telgraf hattı gibi umum âleme mümted ve müteşa'ib kanun-i nûrân-î ilâhînin müessisi olan hikmet-i ilâhî ufk-i ezelden engüşt-i kaderi kaldırmış, size emrediyor ki, tefrika ile katre katre müteferrik su gibi zayi olan hamiyet ve kuvvetinizi fikr-i milliyetle tevhit ve mezcederek zerrâtın câzibe-i cüz'iyyeleri gibi gibi bir câzibe-i umum-î millî teşkili ile Kürt gibi bir kütle-i azîmi küre gibi tedvir ederek şems-i şevket-i islâmiyye Osmâniyyenîn mevkibinde bir kevgeb-i münevver gibi câzibesini ittiba ile muvazene ve âheng-i umumiyyeyi muhafaza ediniz. ( = Ey Asurlular ve Ahemenidlerin cihangirlik zamanında, onların öncüleri ve kahraman askerleri olan arslan Kürtler! Beşyüz yıldır yattınız. Yeter artık. Uyanınız. Sabahtır. Yoksa vahşet ve gaflet sizi vhşet sahrasında yağma edecektir. İlâhi hikmet denilen âlem makinesinin nizamı ve telgraf hattı gibi bütün âleme dalbudak salan Tanrı'nın nurlu kanununun kurucusu olan ilâhî hikmet, ezel ufkundan kader parmağını kaldırmış size emrediyor ki: Ayrılık, gayrılıkla damla damla dağınık sular gibi boşa giden hamiyet ve kuvvetinizi milliyet fikriyle birleştirip kaynaştırarak zerrelerdeki küçük cazibelerden bir umumî ve millî cazibe teşkili ile Kürtler gibi büyük bir kütleyi dünya gibi döndürerek İslâm ve Osmanlı şevket güneşinin mevkibinde parlak bir yıldız gibi cazibesine uymakla muvazeneyi ve umumî ahengi muhafaza ediniz.)



***

Görülüyor ki Kürt Said, zavallı Kürtlere eski Asur ve İran ordularının hayali öncülüğünü yaptıracak kadar koyu bir Kürt milliyetçisidir ve çapraşık acemî ifadesiyle Kürtleri Kürt milliyetçiliği etrafında birleşmeye çağırmaktadır. Bunun hiçbir tevili, tesfiri yoktur. Beyninde ve gönlünde kötü düşüncesi olmayanlar, bu açıklıktan sonra onun bir İslâmcı değil, bir Kürtçü olduğunu kabule mecburdur.

Bundan sonra Kürt Said şöyle diyor:

Süphan ve Ağrı dağları gibi geleceğin yüksek dağlarının doruğunda ayağa kalkmış, nefse esir olmayı yasak etmiş ve başkasına tecavüzü caiz görmeyerek şeriata dayanmış olan hürriyet sultanı yüksek sesle sizin gibi mâzinin en derin derelerinde gafil ve dağınık bir kavme, cehalet ve yoksulluğa hücum için "fen, sanat ve silâh başına, ileri arş" emrini veriyor.

Hakikat denilen tabakalar altında örtülü ve mahpus kalmış ve istibdadın yok edilmesiyle omuzu üstünde olan cehalet ve gafletin hafiflemesi sayesinde harekete gelip kalkmaya teşebbüs etmiş bulunan hakikatler habercisi, size her cihetle haber veriyor ki, mahiyetinizde kaderin ektiği istidatları ve mukadderatınızı fiile çıkaran ve kavmi mahiyetinizde saklanmış olan seciyenizi maarifin hayat suyu ile sulamanın vaktidir. Yoksa kuruyup çürüyecektir.

İhtiyaç denilen, medeniyetin babası ve ilerlemelerin kurucusu olan üstad, sillesini kaldırmış, size hükmediyor: Ya hayat ve hürriyetinizi bu vahşet sahasında yağma ettireceksiniz, yahut medeniyet alanında fen ve sanat balon ve trenine binerek istikbali karşılayacak ve olgunluğun Kâbesine koşacaksınz.

Milliyet denilen mâzi derelerinde, hâl sahralarında ve istikbâl dağlarında çadır kurmuş olan Rüstem-i Zâl ve Selâhaddin-i Eyyubî gibi, herkesi başkasını haysiyet ve şerefiyle şereflendiren ve yüksek duyguların timsali olan milliyet fikriniz size kesin emirle emrediyor ki, her biriniz umum bir milletin hayatının mâkesi, saadetinin koruyucusu ve bütün milletin müşahhas misali oldunuz. Şimdiki gibi bir şahıs değil, bir millet kadar büyüyeceksiniz. Zira, maksadın büyümesiyle himmet de büyür ve millî hamiyetin galeyanıyla ahlâk da yükselir.

Kavimlerin saadetinin sebebi olan ve millî hakimiyeti temin ile hayat makinesinin buharı olan hürriyetteki cüz'i iradeyi istibdadın söndürmesinden kurtaran ve şer'î meşveretin mayasıyla mayalandıran meşru meşrutiyet, sizi imtihan meclisine davet ediyor. Erginlik çağına vardığınızı ve vâsîye ihtiyacınız olmadığını görmek istiyor. İmtihana hazırlanınız. Varlığınızı birleşerek gösteriniz. Millî hamiyet ve şahsî fikir ve vicdanınızı milletin müşterek kalbi ve aklı gibi gösteriniz. Yoksa sıfır alacaksınız ve hürriyet şahadetnamesi elinize verilmeyecektir.

Mâzide dağınıklığınıza sebebiyet veren birinizdeki bencillik fikri şimdi istikbalin medeniyet saadethanesinde icad fikrine, şahsî teşebbüse ve hürriyet fikrine inkılâb edecektir. Hattâ diyebilirim ki, başkalarının sükûtî medreselerine nisbetle sizin gürültülü olan medreseleriniz bir ilmî mebuslar meclisini gösteriyor. İmam arkasında fatihalar okuduğunuz zamandaki semâvî ve rûhânî vızıltılarınızda, mezhebî ve kavmî mahiyetinizdeki istidat, meşrutiyet sırrına kaderin bir îmâ ve nişanı vardır.

"İnsan için çalışmaktan başka yol yoktur" sözünün öteki ifadesi, şahsî teşebbüstür. Her kemâlin kurucu ve koruyucusu olan cesaret ve millî namus emrediyor ki, şimdiye kadar nasıl maddi şecaatte terakki ettinizse, şimdi de akıl ve medeniyet meydanında millî namusu çiğnetmeyiniz. Millî duyguların mâkesi olan, kıymetinizin ölçüsü olduğu halde ihmalinizle gayet çapraşık bununan diliniz, tûbâ ağacı gibi bir ağacın tecellisine müstatken, böyle kurumuş, perişan ve edebiyatsız kalmış olduğundan, diliniz sizden millî hamiyete şikâyette bulunuyor. İnsanda kaderin sikkesi sikkesi lisandır. Anadil tabiî olduğundan, kelimeler zihne kendiliğinden gelir. Zihin çatallaşmaz, O zihne giren bilgiler taş üzerinde oyulmuş gibi bâki kalır. Millî dille görünen herşey hoş gelir. Millî hamiyetin bir misalini size takdim ediyorum. O da Mutkili Halil Hayâlî Efendi'dir. Millî hamiyetin her şubesinde olduğu gibi, dil alanında da dilimizin esası olan elifbe, sarf (gramer) ve nahvini (sintaksını) vücuda getirmiştir. Hakikaten Kürdistan madeninde böyle bir hamiyet cevherine ratgeldiğinden, istikbalimizi onun gibi birçok cevherler ışıklandıracaktır.

İşte bu zat bir hamiyet örneği göstermiş ve tekemmüle muhtaç dilimize bir temel atmıştır. Onun izinden gitmeyi ve temeli üzerine bina kurmayı hamiyet sahiplerine tavsiye ediyorum.

Bedîüzzaman Saîd-i Kürdî



Kitap hakkinda Osmanli arsivlerinden:

Resim

Eminönü Polis Merkezi:

İstanbul Polis Müdürlüğüne,

"İki Mekteb-i Musibetin Şehâdetnâmesi" yahud "Divân-ı Harb-i Örfî" ve "Said-i Kürdî" nâm risâle münderecâtı câlib-i nazar-ı dikkat tefevvühât ve terhâtı cami' görülmekle ifây-ı muktezâsı zımnında leffen takdim kılındı. 5 Eylül 1325/18 Eylül 1909.

Eminönü Merkez Memuru

Efkâr-ı Umûmiyeyi tehyic edecek bir takım ibârâtı havî olan risâle-i mezkure takdim kılınmış olmakla ve Divân-ı Harbî Örfiye tevdiiyle beraber bu risâlelerin toplattırılması hakkında emr-i iş'arı istirhamıyla Emniyet-i Umûmiye Müdüriyeti'ne arz ve tefhim olunur. 10 Eylül 1325/23 Eylül 1909.

Hareket Ordusu Kumandanlığı'na yazılmıştır: 10 Eylül 1325.

DH.EUM.THR., nr.5/7-3, 8 Ramazan 1327


Halki "heyecanlandiracak" bir mahiyeti oldugu, icinde cezayi gerektirecek sözler ve "bosbogazlik" oldugu ve bunlarin toplattirilmasi icin emir verilmesi gerektigi anlatiliyor bu belgede.

(özet olarak sadelestirmedeki yardimlarindan dolayi Nihan'a cok tesekkür ederim)






Said-i Kürdi 1907 yılında İstanbul'a gelerek Abdülhamit Han'a hitaben bir dilekce yazar ve saraya verir. Dilekcede kullandığı ad "molla Said-i Meshur"dur.

Dilekcenin iceriginde "kürdistan" da egitimin türkce yapildigini, kendisinin buna karsi oldugunu ve "kürdistanda" kürtce egitim yapilmasi için üc okul acilmasini talep etmektedir. Bu dilekceden sonra Said-i Kürdi Abdülhamit Han tarafindan müsahade icin Toptasi Akil hastanesine gönderilmis ve bir süre orada tutulmustur. Yani Abdülhamit Han tarafindan timarhaneye gönderilmistir.

Ve bu olayi daha sonra yazilarında kendisi söyle aciklamistir:
Said-i Kürdi yazdı:Nasılki zaman-ı istibdatta tımarhaneye düştüm, divanelerin hükmüne konuldum, eğer müdahaneye, kelbi tabassusa, şahsi menfaat için umumi menfaatı feda alan aklın icabı ise, ben divaneligi kabul ettim.Şahit olunuzki böyle akıldan istifa ediyorum. Ey Kürtler tımarhaneyi bunun için kabul ettim. Kürtlüğü lekedar etmemek için irade-i padişahiyi, maaşını, ihsan-i şahaneyi kabul etmedim."


Yani Said kürtcülük için artik her seyi göze aldigini ve kürtlügü ayakta tutmak icin timarhaneyi bile kabul ettigini söylemektedir.

II. Abdülhamit'tir saidi-i kürdi yi Toptasi Timarhanesine tikan!



Osmanli belgeleri Said-i Kürdi'nin suuru ve alimligi hakkinda neler söylüyor:
Resim


Mektubî Kalemine Mahsus:

Van Vilayet-i Âliyesi'ne,

Van'dan aldığı 5 Teşrinisani 1323 tarihli ve üç cild ve 12 sıra numaralı tezkiresiyle berây-ı tedâvi Dersaadet'e gelmiş olan Molla Said Efendi Van'da ne vakitten beri bulunur ve ne ile iştigal ediyor. Ve buraca şuurunda eseri hiffet görüldüğünden orada hastalığı nasıl bulunur idi. [Ettiğinin ve mezkur tezkirenin faziletli elkabı konmuş olduğu cihetle rütbe-i ilmiyesi olup olmadığının ve yine zikr olunan tezkirede berây-ı tedâvi Dersaâdet'e azimet ettiği muharrer olduğundan ve kendisinin şuurunun hiffet eseri görüldüğünden hastalığından ibaret idiğünün] Serian ve muvazzıhen inbası babında.

BOA., ZB., 618/64, 18 Kasım 1907.

Said-i Kürdi'nin okurluğunun olup yazarlığının olmaması beynindeki öğrenme merkezinde ve şuurunda bir aksaklık olduğunu göstermekte yani tıbbi bir sorunu vardır; zaten hakkındaki arşiv belgelerinden öğrendiğimize göre yapılan muayenesinde şuurunda bir hafiflik olduğu tesbit edilmiş ve saçmaladığı görülüp elindeki sevk kağıdında faziletli elkabını ilmiye sınıfı taşıdığı için bu sınıfa mensup olduğuna inanılmamış, geldiği yerden bu konuda belge istenmiştir.





Deccal konusu:
“Ben bir manevi alemde, İslam Deccalini gördüm. Yalnız bir tek gözünde teshirce bir manyetizma gözümle müşahade ettim ve onu bütün bir münkir bildim. İşte bu inkarı mutlaktan çıkan bir cüret ve cesaretle mukaddesata hücum eder.(...) Fakat kahraman ve mücahit ordunun ve dindar milletin ruhundaki nur–u iman ve Kur’an ışığıyla hakikat–i hal–i göreceği ve o kumandanın çok dehşetli tahribatını tamire çalışacağı rivayetlerden anlaşılıyor.” (Şualar458–459,Siracun Nur 247)

Saidi Kürdii, başlangıçta şifreli olarak işaret ettiği Deccal’in kim olduğunu daha sonra şöyle anlatıyor:

“Ölmüş gitmiş dünyadan ve hükümetten alakası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir Hadis–i Şerif’in ihbariyle Kur’an’a zararlı bir adam çıkacak demiştim.Sonra Mustafa Kemal’in o adam olduğunu zaman gösterdi. (Emirdağ Lahikası I/278,Yirmiyedinci mektuptan Sabık Reis–i Cumhur’a ve üç makama gönderilen istida)

Saidi Kürdi, Mustafa Kemal’e yönelik Deccal suçlamasında daha da ileri giderek şunları yazar:

“...Lozan Muahedesinde söz veren ve pek şiddetli ve dehşetli hücumlarına rağmen hiçbir hakiki Müslüman Türk’ü Protestan yapamayan ve Millet–i İslam için pek zararlı olduğunu ef’aliyle ispat eden ve Hadis– Şerif’in haber verdiği o müthiş şahıs kendisi olduğunu(yani Deccal, y.n) hayat ve mematiyle gösteren Mustafa Kemal’e bir mahrem eserde ‘din yıkıcı Süfyan’ dediğimizi (...)” (Emirdağ Lahikası I,50–51;Yirmiyedinci Mektuptan Mahkeme–i Kübra’ya Şekva ve Müdafaatın Bir Haşiyesi olan Parçanın Hülasasıdır, Ayrıca Müdafaalar, 226–227)

Saidi Kürdi Atatürk’e açıkça Deccal diyor, Millet–i İslam’ı Protestan yapmak istediğinden bahsediyordu.

Oysa, Saidi Kürdi’nin Deccal dediği Atatürk, İzmir Amerikan Koleji’nde misyoner faaliyette bulunuluyor diye bu okulu tamamen kapatmış, hayatta iken Bab–ı Ali’nin “Misyonerle Mücadele Teşkilatı” kurmasına destek vermiş, 3 Ocak 1922’de Meclis Başkanı iken yayınladığı bir muhtırada, İçişleri Bakanlığı’na çok sert çıkışarak, Amerikalıların Anadolu’da “Öksüzler Yurdu” altındaki yapılanma isteklerinin tamamen Hıristiyanlığı yaymak amacı taşıdığını vurgulayarak “bu talebin derhal reddedilmesini” istemişti.

Said-i Kürdi ve şehitlik

Şöyle diyor Said-i Kürdi:

“Birinci Dünya Savaşı’nda bizimle savaşmış da olsa, bir Hristiyan ölmüşse şehit sayılır, ahirette mükafatı vardır.” (Kastamonu Lahikası,s.45)

“Ne dinden olursa olsun bir nevi şehit hükmündedir. Mükafatı büyüktür, belki onu cehennemden kurtarır. Elbette şimdi fetret gibi karanlıkta kalan ve Hz. İsa’ya mensup Hristiyanların mazlumlarının çektikleri felaketler, onlar hakkında bir nevi şehadet denebilir.” (Kastamonu Lahikası,s.75)

“Hatta o mazlumlar kafir de olsa, ahirette kendilerine göre o dünyevi afattan çektikleri belalara mukabil rahmet–i ilahiyenin hazinesinden öyle mükafatları var ki, eğer perde–i gayb açılsa o mazlumlar haklarında büyük bir tezahürü rahmet görünüp, “Ya Rabbi şükür elhamdü lillah diyeceklerini bildim ve kati surette kanaat getirdim.” (Kastamonu Lahikası,s.45)


İslam tarihi boyunca kendini Müslüman olarak addeden hiçbir din adamı, Müslümanları ve İslamdaki şehitlik kavramını böylesine aşağılayan ifadeler kullanmadı. Bu cinayete ilk kez Said–i Kürdi’de rastlıyoruz.

Şehitlik, Allah yolunda savaşan, vatanını savunan ve bu uğurda ölenlere verilen bir mükafattır. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’ya karşı savaşan “yedi düvel”, Haçlı dünyasının karşımıza çıkardığı küfür ordusuydu. Bu savaşta Ortadoğu’dan, Çanakkale’ye kadar bir çok cephede milyonlarca “Mehmedimiz” din uğruna, İlay–ı Kelimetullah uğruna, vatan uğruna, bu vatan üzerinde Ezan–ı Muhammedi ilelebet çınlasın diye şehit oldu.



Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen AlpereN » Sal Tem 03, 2007 21:40

Çetin Taş yazdı:Uzun zamandır bu kadar çok arkadaşın katıldığı bir tartışma olmamıştı.
Fettullah Gülen'in vatan haini olduğunu söylüyorum,fazla kanıta da gerek olmadığını,hakkında dava açılır açılmaz soluğu ABD'de almasının,Türkiye'den kaçmasının bunun en büyük kanıtı olduğunu söylüyorum.Başka da bir şey söylemiyorum Feto'yla ilgili.Zaten Türkkan,Ram,Reisbey ve Semih benim diyeceklerimi fazlasıyla söylemişler.
Türk-İslam sentezi konusunda Alperen,Medcezir arkadaşlarımla aynı düşünmüyoruz.Daha önce de bu konuda tartışmıştık,ben yine söyleyeyim.Türk Milleti için kesin ve yegane yol Kemalist Milliyetçilik'tir.Mustafa Kemal Atatürk Türk-İslam sentezcisimiydi Medcezir,Alperen?Ya da ırkçımıydı Atatürk Alperen?Ama sorarım size ondan daha milliyetçi bir babayiğit çıkardı mı bu millet onun vefatından sonra?

Türkeş konusunda tartışmak istemiyordum ama kintex isimli arkadaş beni tahrik ediyor.Hangi Atatürkçülük maskesiyle solculuk yapanlara karşı mücadele başlatmış bakalım Türkeş ve Nihal Atsız?Bir söyle,birkaç isim ver de ben de öğreneyim.Bu ülkede onlarca yıl Ülkücü gençler ile vatansever solcu gençler birbirlerine kıydılar(bak Kürtçü solcuları demiyorum,harbi vatanseverleri söylüyorum,Deniz Gezmiş ve onun arkadaşlarını söylüyorum).Kimin yüzünden oldu bu kıyım?ABD'de kontrgerilla eğitimi alıp buraya gelip Ülkücü gençlere komando eğitimi veren ve onları vatansever solcu gençlerin üzerine saldırtan Türkeş yapmadı mı bunları?Yoksa bilmiyormusun bunları?Öğretmediler mi size?Ya da okumuyormusun kitaplardan Türkeş'in yönetiminde yapılan katliamları?Maraş'ı,Çorum'u ve daha nicelerini?Bu ülke çok kötü günler geçirdi ve bu kötü günlerin geççirilmesinde Demirel'den Ecevit'e,Erbakan'dan Türkeş'e pek çok siyasetçinin sorumluluğu var.Ama emin olun bu sorumlulukların en büyüğü memleketin gerçek SOLCUlarını birer birer "gomonislere ölüm"diyerek öldürten Türkeş'tir.Amerikan 6. Flosu Karaköy'deki genelevlere çıkartma yaptığında onları tutup tutup denize atan vatanseverlere komandolarını saldırtan aynı Türkeş'tir.Oysa ki 12 Eylül sonrası Demirel ve Ecevit'in gösterdiği hoşgörüyü gösterebilseydi,ülkeyi karıştıran gençleri birbirine kırdıran Amerikan planlarını yerle bir etseydi işte o zaman BAŞBUĞ olurdu.Hepimizin başbuğu olurdu.

Geldiğimiz noktada niçin anketlerde CHPliye "eğer CHP'ye oy vermeseydin kime oy verirdin" dendiğinde "MHP"diyebiliyor ya da MHP'liye"eğer MHP'ye oy vermezsen kime oy verirdin"dendiğinde hatırı sayılır miktarda "CHP"deniyorsa bunun sebebi kesinlikle ama kesinlikle Alparslan Türkeş değildir.Bilmem anlatabildim mi?
Ölen kişinin ardından beni daha fazla konuşturmayın.
Çetin Taş ve Berco arkadaşım Türkeşin ne ABD ne kilise imamları ile işi vardı.Türk Dünyasının ebedi hizmekarı olan Alparlan Türkeşi hayatı ve davasını bilmeden hakkında atıp tutma.

Kimse için bilmeden konuşmam,yani atıp tutmam.Beni başkalarıyla karıştırma.Feto konusunda bir şey söylemiyorum çünkü yukarıda söylediğim gibi bu konuda gerekenleri arkadaşlar gayet güzel filmli,yaşanmış hikayeli anlatmışlar.Hakaret etmeden bana hitap edersen sevinirim.

Medcezir,"önce Türkmüsün,Müslümanmısın" konusundaki tartışma yine bana göre anlamsız.Tıpkı insanın inancını sorgulamak gibi bir şey.Ben önce Türk'üm.Sonra her ne inançta isem oyum.Sen "önce Müslümanım" diyorsan elbette ki senin bileceğin iş,bunu gerçekten de tartışmanın anlamı yok.


Fethullah Gülen konusunda dediklerin doğru yanlış bilmem,ülkücüyüm ama bu ülkede örnek aldığım en büyük devlet adamı Mustafa Kemal Atatürktür.Ama bunun neticesinde Devlet adamlığındna bahsediyorum Türkeşide örnek alıyorum neden örnek aldığım ise Türkeşin bir sözü ile açıklayım "İslamiyeti ele alıp Türklüğü inkar etmek ihanettir.Bunun tam terside aynı şekilde ihanettir" benim için biri olmassa diğeri olur değildir Müslümanım Türküm tarihime bağlıyım islamiyet öncesi sonrası farketmez çünkü Türkler her zaman hak yolda Allah yolunda olmuştur bunuda islamiyet öncesi Bilge Kağan çok güzel söylüyor zaten "Ben ki tanrının izniyle tahta oturmuş Türk : Bilge Kağan . . . " ama bugün şunu söylemem gerekir hepimiz bu ülke için varız sağcıymış solcuymuş bunlar yanlış şeyler belli bir akımlar ortaya çıkabilir ama bunu memleketin aleyhine değil lehine kullanmak en doğrusu olur :wink:
Kullanıcı küçük betizi
AlpereN
Üye
Üye
 
İletiler: 628
Kayıt: Pzr Nis 22, 2007 22:57

İletigönderen Çetin Taş » Sal Tem 03, 2007 21:51

Ayrıca 6.Filo defol mitinglerini yapan kadro, daha sonra şehir ve kır gerillası isimleri ile Türk Ordusuna ve Polisine kurşun sıkmış ve dağlarda Halk İhtilali yapmak için gerilla orduları kurmuşlardır.

Kaynak istiyorum.Çünkü bilgim bu sözlerinin gerçekle alakası olmadığını söylüyor.Türk askerine ve Türk polisine kurşun sıksaydı ne Deniz Gezmiş yakalanırdı,ne de diğer arkadaşları(bu sözlerim yanlış anlaşılabilir,ergeç yakalanırlardı elbette ama bildiğimiz gibi teslim olarak değil,çatışarak-dövüşerek).Onlar hep asker ve polisle çatışmamaya özen göstermişlerdir.Ama belli bir dönemde polisin içindeki faşist kadrolaşma ayyuka çıktığından Deniz Gezmiş polise değil,Türk askerine teslim olmuştur.

Ziya Gökalp örneğini vermenin benim söylediğime zıt bir yönünü görmedim.Atatürk Türk-İslam sentezini mi uyguladı diye sordum.Tabi ki cevabın hayır olduğunu bilerek sordum bunu.İnsanın İslam dininden olması ile Türk-İslam sentezini savunması ayrı bir şeydir,çok farklıdır.Türk Milliyetçisi olmak için insanın İslam dininden olması gerekmez.Böyle gerektiğini iddia eden 12 Eylülk'ün Türk-İslam sentezi ürünü tarih dersidir.İşin trajikomik yanı buna en güzel örneklerden biri dinsiz Nihal Atsız'dır ülkücü camiadan.Ya da Türk Ortodoks Patriği Sevgi Erenerol'dur.Veya Yahudi olmalarına rağmen bize tarihte anlatıldığının aksine gelenek ve göreneklerini kaybetmemiş olan,hatta dillerini bile düzgün şekilde korumuş olan Hazar Türkleri'dir.

Daha önce de dediğim gibi,yaptığımız tartışma bana göre bu konuda biraz boşuna bir tartışma.Netice olarak bu bir inanç işidir.Her kim kendisini nasıl görmek isterse öyle görecektir.Yani ister önce Müslüman,sonra Türk.İsterse önce Türk,sonra Müslüman.Veya her ne ise.
Ama fikri anlamda tartışırsak Türk-İslam sentezinin Türk Milliyetçiliği'ne büyük zarar verdiğine ve vermeye devam ettiğine inanıyorum ve bu inancımın da arkasındayım.

Türkan,sağlam döktürmüşsün,Medcezir kardeşime iyi bir kaynak aktarımı yapmışsın :wink:
En son Çetin Taş tarafından Sal Tem 03, 2007 22:18 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Kemalistim.Vatanımı her şeyden çok seviyorum.
Kullanıcı küçük betizi
Çetin Taş
Üye
Üye
 
İletiler: 2354
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:02

İletigönderen yakup_cemil » Sal Tem 03, 2007 22:07

ne yazık ki okuduklarıma çok üzüldüm !!

daha doğrusu gülsem mi ağlasam mı bilemedim!!

arkadaş videoyu koymuş evet doğrudur Başbuğ Fethullah Gülen'e ılmlı bakıyordu !!

Tıpkı Bülent Ecevit gibi...!! Ancak ilk olarak Türki Cumhuriyetlere okullar açan

yatırım yapan ve oradaki gençlere her türlü imkanı veren bir insanı kim takdir

etmezdi ki? yani o zamanlar bu adamın amacından kim veya kimler haberdardı ki?

yani hanginiz ben o zamanda böyle bir demeç vermezdim diyebilir?

öldürülen gençlere gelince sağcısından da solcusundan da binlerce insan ölmüş

ülkücülerin 3500 şehidi var !! şimdi kim diyebilir ki bu ülkücülerin öldürülmesi

emrini solcu bir lider vermiş? şimdi bakıyorum da bazılarınız Başbuğ katil ilan etmiş

bile !! gerçekten hiç yakıştıramadım !! elbette bu cinayetler iki siyasi fikre de

yakışmıyor ama milyonları arkasından sürüklemiş liderlere çamur atmak hiç

yakışmıyor ! her iki fikiri de kendisine zırh etmiş ve bu düşünceleri kullanarak rant

elde etmeye çalışmış bazı çürük elmaları da unutmamak gerek !!

işte bu gibi suçlamalar en son bahsettiğim çürük elmalardan kaynaklanıyor ya...

neyse......
Resim


уαкυρ_¢ємιℓ® --»» (αℓтıη νυяυş уαρтıм нαуαℓℓєяιмє)--»» (вєкℓє νє göя)
Kullanıcı küçük betizi
yakup_cemil
Üye
Üye
 
İletiler: 171
Kayıt: Pzr Haz 17, 2007 20:00
Konum: Trabzon, Isparta, İstanbuL

İletigönderen dertsiz » Sal Tem 03, 2007 22:30

Çetin Taş yazdı:ABD'de kontrgerilla eğitimi alıp buraya gelip Ülkücü gençlere komando eğitimi veren ve onları vatansever solcu gençlerin üzerine saldırtan Türkeş yapmadı mı bunları?


Türkeşin, Kıbrısta ilk mukavemet teşkilatının kurucusu ve oradaki direnişin başında bulunmuş olduğunu unutmayalım.




Çetin Taş yazdı:Türkeş'in yönetiminde yapılan katliamları?Maraş'ı,Çorum'u ve daha nicelerini?.


Bu konuyu istersen uzun uzun tartışabiliriz.


Çetin Taş yazdı:Dertsiz,kusura bakma ama sen sonucu yazmışsın.Feto Türkeş'i şu nedenle suçluyor.Menderes'e karşı yapılan askeri darbenin yönetici kadrosunda olan ve bizzat darbe sonrası bildiriyi okuyan Türkeş'tir.Elbette Türkeş otak karar ile katılmıştır ama emir-komuta zinciri içinde değil,bizzat o darbenin gerekli olduğunu düşünen komutanlardan biri olarak katılmıştır.
.



o darbeye katılan tüm komutanlar, darbenin gerekliliğine inanarak katıldılar. eğlence olsun diye değil. Bildiriyi okumasının sebebi, Radyo evini işgal eden birliğin başında olmasından dolayıdır.

şimdiki gibi internet yoluyla muhtıra yayınlamak olsaydı, bildiri okumaya gerek kalmazdı.




Çetin Taş yazdı:Darbe sonrası çek senet mafyasına katılma konusu ise bence biraz gülünç,kusura bakma.27 Mayıs'tan sonra böyle mafyalaşma,çeteleşme olmadığını sana hatırlatayım.


estağfurullah, niye gülünç olsun ki. mafyalaşma konusunu ben 27 mayısla ilgili değil 12 eylülle ilgili yazmıştım.
Kullanıcı küçük betizi
dertsiz
Üye
Üye
 
İletiler: 248
Kayıt: Çrş May 16, 2007 1:10
Konum: uzaydan

İletigönderen MedceziR » Sal Tem 03, 2007 23:00

Türk-Kan, abla teşekkür ediyorum incelemeye başladım...
Resim

"Vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal varki ecnebilerin nasihatlarıyla ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin!
Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir..."


Söylesem tesiri yok
Sussam gönül razı değil...
Kullanıcı küçük betizi
MedceziR
Üye
Üye
 
İletiler: 1763
Kayıt: Pzr Nis 08, 2007 15:54
Konum: Yiğidin Harman Olduğu Yerden...

İletigönderen dertsiz » Sal Tem 03, 2007 23:03

eyvah, ta başından başlamamız gerekecek galiba

Çetin Taş yazdı:Kaynak istiyorum.Çünkü bilgim bu sözlerinin gerçekle alakası olmadığını söylüyor.Türk askerine ve Türk polisine kurşun sıksaydı ne Deniz Gezmiş yakalanırdı,ne de diğer arkadaşları(bu sözlerim yanlış anlaşılabilir,ergeç yakalanırlardı elbette ama bildiğimiz gibi teslim olarak değil,çatışarak-dövüşerek).Onlar hep asker ve polisle çatışmamaya özen göstermişlerdir.Ama belli bir dönemde polisin içindeki faşist kadrolaşma ayyuka çıktığından Deniz Gezmiş polise değil,Türk askerine teslim olmuştur.


Teslim olmamış yakalanmiştır. Seyrettiğiniz filmlere fazla inanmayın. olaylar o film ve tv serilerindeki gibi olmadı.


Deniz Gezmiş ve arkadaşları, şanlı ODTÜ direnişi sırasında Askeri Güçlerle üç gün boyunca çatışmış ve askerlerin Orta Doğu Teknik Üniversitesine girmesini engellemişlerdir. Bu çatışma sırasında Mustafa Baş isimli askerimiz şehit oldu.

Deniz Gezmiş ve arkadasları THKO (Türk Halk Kurtuluş Ordusu) isimli orduyu!! kurdular ve şehir gerillası eylemlerini başlattılar.

Ankara ve istanbulda birçok Polis kontrol noktasını bombaladılar.

Ankarada rehin aldıkları taksinin şoförünü öldürerek banyo küvetine koydular.

Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir, İstanbulda polisten kaçarken, bir eve girdiler ve Sibel erkan isimli genç kızı rehin aldılar. Çıkan çatıimada H.Cevahir ölü M.Çayan ise yaralı olarak ele geçirildi.

Sinan Cemgil ve ekibi Nurhak dağlarında gerilla ordusu kurdular ve askeri kuvvetlerle çatışarak hayatlarını kaybettiler.

Tekrar cezaevinden kaçan M.Çayan ve arkadaşları, rehin aldıkları ingiliz teknisyenleri götürdükleri Niksarda Türk askeri ile çatışarak hayatlarını kaybettiler.

====

devam edeyim mi?
Kullanıcı küçük betizi
dertsiz
Üye
Üye
 
İletiler: 248
Kayıt: Çrş May 16, 2007 1:10
Konum: uzaydan

İletigönderen reisbey » Sal Tem 03, 2007 23:34

MedceziR, Kardeş birazcık yorumlarına baktım..Galiba sen şakirtsin...sen bunu ne demek olduğunu bilirsin...Bak kardeş bunlar sana kardeş nasihatı...Ben bu heriflerin yurtlarında,okulunda dershanesinde enafında şusunda busunda her yerinde eğer aktif yahut dolaylı olrak herşeylerini gördüm...Şimdi sadece sana bi kaç tecrübemi anlatayım...Sen bu işlere bayağı bi hevesli görünüyorsun ki ben bunların arasından mecburiyeten durmak zorunda kaldım ve sana bu adamlardan uzak durmanı tavsiye ederim,hizmet dedikleri şey evleri çağırıp çay içip sohbet ise amenna baş tacımdır bunlar ama bunlar alttan alttan beyinleri sullandırıyor ve en sonunda sen ayrılmak istediğinde "şefkat tokadı"ile korkutuyorlar...Müslaman isen ilehim bunlaramı çalışman lazım...Allah ile sümme haşa bunlar konturat mı imzalada cenneten tapumu aldılar...Sen sen ol bunlara fersahlar kadar uzak ol...Bunları kullanma ve kendini kullandırtma.Allahta arandaki munasebet seni ilgilendirir sen bunu çetelesini tutup üstekilere bildirmezsin..umarım bişeyleri izah edebilmişimdir..
Kullanıcı küçük betizi
reisbey
Üye
Üye
 
İletiler: 1609
Kayıt: Pzr Nis 08, 2007 9:04
Konum: Kuytularımdan

İletigönderen kintex » Çrş Tem 04, 2007 8:24

Arkadaşlar bana şu okulların gerçek yüzünü söyleyinde aydınlanayım.

Üst üste mesaj atmak yerine yapilan yorumlari, paylasilan bilgileri okursaniz umarim siz de aydinlanirsiniz! Türk-Kan
Kullanıcı küçük betizi
kintex
Üye
Üye
 
İletiler: 8
Kayıt: Cmt Haz 16, 2007 22:24

İletigönderen kintex » Çrş Tem 04, 2007 8:25

Alparslan Türkeş / Amerikan, İngiliz ve Fransız Belgelerinde adlı kitabın yazarı Rasim Ekşi'den(Kitabın arka kapağı)

Amerika’nın 27 Mayıs’ta kendi menfaati için uygun görmediği, siyasi hayatta iken, zararlı gördüğünü açıkça ilan ettiği, CIA’nın Türk İçisleri Bakanlığı’ndaki bürosunu kapatan Alparslan Türkeş mi ABD’ye yakındı?
Fransız işgaline karsı direnen Cezayir milliyetçilerini destekleyen Alparslan Türkeş, Fransa’ya yakın olabilir miydi?
İngilizler’in Kıbrıs’taki oyunlarını bozan; Atina ve Londra’nın adamlarının (Dr. Ihsan Ali Olayı ileride izah edilecektir) Türkiye’ye girmesini yasaklayıp Dr. Fazıl Küçük-Rauf Denktaş ikilisinin Kıbrıs Türklerinin lideri olarak kalmalarını sağlayan Türkeş’in İngilizlerle bir yakınlığı olabilir mi?
Amerikalıların, İngilizlerin, Fransızların elinden çıkmış belgeler, 3 Mayıs 1944 ve 27 Mayıs 1960 olayları ve Türkes’in siyasi hayatıyla ilgilidir. Bu belgelerle birlikte bu üç devreye dair bilgileri de okuyucularımıza aktardık. Böylece merhum Türkeş’in hayatının üç dönemi hakkında Amerika, İngiliz ve Fransızların neler düşündüğünü gözler önüne sermeye çalıştık. Ayrıca Rusların (Sovyet zamanında), komünizmin en büyük düşmanlarından Alparslan Türkeş’le ilgili görüşlerinin de yine okuyucuların tarafından ilgisini çekecektir.



Üst üste mesaj atmak forum kurallarına aykırıdır,düzenleme butonunu kullanarak ilk mesajınıza ekleme yapabilirsiniz...NuNNi
Kullanıcı küçük betizi
kintex
Üye
Üye
 
İletiler: 8
Kayıt: Cmt Haz 16, 2007 22:24

İletigönderen Veled » Çrş Tem 04, 2007 11:19

Türk-Kan, abla çok detaylı bir araştırma olmuş sağol bunlar benimde arşivimde yer almalı şimdi okumaya başlıyorum :D
Kullanıcı küçük betizi
Veled
Satılmıştır
 
İletiler: 3
Kayıt: Çrş Mar 07, 2007 20:46

İletigönderen Ram » Çrş Tem 04, 2007 12:09

Tartışma bu seviyede devam etsin. Yalnız tartışma geçmişle ilgili, geleceği unutmamak gerek. Bugün, birilerine karşı birçoğumuz birliğiz. Geleceğimizdeki dirliği, ancak birleşerek sağlayabiliriz.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

ÖncekiSonraki

Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x