Türkiye ABD-AB-İsrail İlişkilerini Derhal Gözden Geçirmelidir / Erdal SARIZEYBEK

Emekli Jandarma Albay - Yazar

Türkiye ABD-AB-İsrail İlişkilerini Derhal Gözden Geçirmelidir / Erdal SARIZEYBEK

İletigönderen Halaskar » Cmt Ara 24, 2011 10:36

Türkiye ABD-AB-İsrail İlişkilerini Derhal Gözden Geçirmelidir

Halkımız artık siyasetten, açık sözler, açık ve dik duruş, kararlı ve onurlu bir duruş beklemektedir.

Türkiye siyaseten kilitlenmiş durumdadır, AKP ülkemizi ve çocuklarımızın geleceğini bir yandan karanlığa sürüklerken, MHP ile CHP bu gidişatı tersine çevirecek hamlelerden ısrarla kaçınmaktadır. Türkiye’nin çözümü bu değildir, çünkü ardındaki büyük halk desteğini siyasete yönlendiremeyen bu iki köklü partinin bu şekilde bir umut olması beklenemez. Her iki siyasi parti de halkımızla yüzleşmek durumundadır…

Neyi yüzleşmek?

Kürt sorunu, Kürt sorunu diyerek ortaya atılan AKP’nin halkımızı içine çektiği tuzak, Doğu Anadolu’da beş yüz yıldır hüküm süren feodal ağalığın günümüze yansımasıdır. Toprak reformu, topraksız köylüye toprak verilmesi ve desteklenmesiyle çözülmesi planlanan feodal ağalıklar, Demokrat Parti iktidarıyla birlikte rafa kaldırılmış, planlananın aksine ağalar, özgür iradesi elinden alınan halkımızın iradesi olarak Meclis’e taşınmıştır. Bu suç kimindir?

Ne ile yüzleşmek?

Kürt sorunu, Kürt sorunu diyerek ortaya atılan sözde aydınların halkımızı içine çektiği tuzak, cehalet, yoksulluk, yalnızlık ve feodal din ağalarının halk üzerindeki baskısının PKK adıyla günümüze yansımasıdır. İmralı’da yatan hain de bu trajik gerçeği Yargıtay savunmasında açık açık dillendirmiştir. “Köy Enstitüleri” modeli ile söndürülmek istenen cehalet yangını, “Sümerbank fabrika-okul” modeli kaldırılmak istenen yoksulluk, “halk evleri” modeli ile bitirilmek istenen yalnızlık ve “Allah’la Kul arasına kimse giremez” prensibi ile sağlanmak istenen inanç özgürlüğü, feodal gücün ve din üzerinden siyasetin etkisiyle gerçekleştirilememiştir. Bunda suç kimindir?

Bu sayılanların üzerine iç politikada;

Gelir dağılımındaki adaletsizlik,

Sanayileşme denilerek üretim yerine montaj sanayi ile dışa bağımlılık,

Sanayileşme maskesi altında tarım ve hayvancılıkta kasten yapılan gerileme,

Özelleştirme denilerek ekonomik kaynakların tıpkı bir kapitülasyon gibi yabancılara devri,

Yanlış siyasetle halkımızın borçlandırılması, yoksullaştırılması ve asgari refah düzeyinden uzaklaştırılması,

Çiftçinin tarım arazilerinin yabancı bankalara ipotek edilmesine kadar varan yanlış tarım politikaları,

Eğitim ve öğretim sisteminin sıkça değiştirilerek “araştıran ve sorgulayan” bir nesilden “sürü psikolojisiyle sürüklenen” bir neslin yaratılması…

Türkiye’yi gerçek bir açmaza sokmuştur.

Bu sayılanların üzerine dış politikada;

Akdeniz’deki hak ve menfaatlerimizin güçlü savunucusu KKTC’ni AB’ye üye yapmak dururken, Rumların AB’ye üye yapılmış olması,

Irak’ın toprak bütünlüğüne sahip çıkmak ve Türkmenlerin haklarını korumak varken, Barzani’nin Irak’ta bir devlet kurmasına kapı açılması,

Bölgesel ittifaklarla güvenliğimizi sağlamak varken, Suriye ve İran’ın Türkiye’ye düşman edilmeye çalışılması,

Azerbaycan’ı güçlendirmek varken, İsviçre’de Ermenilerle anlaşma imzalanarak Ermeni kartına güç kazandırılması,

Batı Trakya ve Balkanlarda Müslüman Türk varlığını güçlendirmek dururken, İstanbul’da Bizans Rum Ortodoks Patrikliğine güç kazandırılması…

Türkiye’nin dış dünyadaki hak ve menfaatlerini zayıflatmış ve Müslüman Arap dünyasında yalnızlaştırmıştır…

Tüm bu sayılanların üzerine iç hukukta, Silivri soruşturmaları Türk Ordusu ve bu siyasete karşı duranlara karşı bir linç hukukuna dönüştürülmüş, polisin yaptığı sözde “elli yere bir baskın”, “dalga dalga operasyon” taktiğiyle halkımız bir korku esaretinin içine düşürülmüştür.

Bu siyaset Türk Milleti’nin ve devletinin siyaseti olamaz, çünkü varlığımızı ve bekamızı tehlikeye düşürmektedir ve fiilen de düşürmüştür.

Bu siyaset, Anadolu’yu ateşe atmaktadır, ülkemizi nerdeyse bir kardeş kavgasının eşiğine taşımaktadır.

Bu siyaset bizim değildir ve bize hizmet etmemektedir.

Hal ve gerçek bu iken, muhalefetteki siyasi partilerin bu gidişatı durdurması ve değiştirmesi gerekirken, MHP’nin AKP’ye destek anlamına gelen tavrı ile CHP’nin İmralı ve ABD’den medet umar tavrını anlamak mümkün değildir.

Hal ve gerçek bu iken, yeni anayasa çalışmalarıyla yukarıda sayılan tüm bu sorunlarının çözüleceği beklentisinin medya ve siyaset eliyle halkımıza dayatılmasını anlamak mümkün değildir.

MHP ile CHP’nin geçmişte yapmış olduğu ve kamuoyunda “yanlış” olarak nitelendirilen karar ve uygulamaları ne olursa olsun, söz konusu vatan olduğunda, hiçbir şey için geç değildir!

Siyaset artık kartını açık oynamalı ve halkımızla yüzleşmelidir. AKP siyasetinden bir beklentimiz yoktur, çünkü vazifesini yaparak bizi yok olma sürecine taşımaya çalışmaktadır, ancak MHP ile CHP siyasetinden halkımızın büyük bir beklentisi vardır, bu görmezden gelinemez.

Türkiye iç barışını, huzur ve güvenliğini ancak, ardında ABD-AB-İsrail olan PKK siyasetini etkisiz hale getirmekle, halkımızın can ve mal güvenliğini sağlamakla, sayılan ekonomik, sosyal ve kültürel tedbirleri tez elden almakla sağlayabilir.

İç barışını sağlayan, milli birlik ve beraberliği yolunda ilk adımı atan Türkiye, küresel güç dengeleri içerisindeki yerini ancak, özelleştirmeleri bir kenara bırakıp öz kaynak kullanımından sağlayacağı dış siyasi ve ekonomik güçle ve de bölgesel ittifaklarını sağlamlaştırarak elde edebilir.

ABD-AB-İsrail yörüngesindeki bir Türkiye’nin çıkış yolu bulması artık mümkün değildir. Başta NATO, başta ABD müttefikliği, başta ABD üsleri, başta Malatya’daki ABD radar üsleri, başta AB gümrük birliği, başta AB ilişkileri, başta İsrail ilişkileri masaya yatırılmadan, ABD uydusu gibi hareket etmenin artık hiçbir anlamı kalmamıştır.

Siyaset kartını açık oynamalıdır.

MHP için tek başına milliyetçilik söylemleri, CHP için tek başına ulusalcılık söylemleri (aslında ve özünde her ikisi de aynıdır), ülkemizin ve milletimizin içine düşürüldüğü bu dar boğazdan çıkması için yeterli olmadı, olamaz ve bundan sonra da olmayacaktır.

Halkımız artık siyasetten, açık sözler, açık ve dik duruş, kararlı ve onurlu bir duruş beklemektedir. Bu duruşu gösteren siyaset, Türkiye’nin bugün ve geleceğine damgasını vuracak ve bizi de bu dar boğazdan kurtaracaktır. Aranan halk desteği de bu yolda yürüyen siyasetin olacaktır. Aksi halde Türk Milliyetçiliği’nin sembol ismi MHP ile Atatürkçülüğün sembol ismi CHP’yi bir yok oluş süreci beklemektedir.

Siyasete bugüne kadar yaptığımız ağır eleştiriler, ülkemizi çok sevdiğimizdendir, şahsi ve siyasi çıkar peşinde koştuğumuzdan değil…


Erdal SARIZEYBEK, 16 Aralık 2011
erdalsarizeybek@gmail.com
Kullanıcı küçük betizi
Halaskar
Üye
Üye
 
İletiler: 51
Kayıt: Çrş Ara 14, 2011 14:29

Şu dizine dön: Erdal SARIZEYBEK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x