Türkiye... Açık Toprak!...
AKP iktidarı en çok neye benziyor biliyor musununuz? Zücaciye dükkânına giren bir file!... On yılda Türkiye Cumhuriyeti’nin altını üstüne getirdi desem yeri… ne millî egemenlik bıraktı ne bağımsızlık, ne ekonomi, ne yargı, ne üniversite… En büyük kötülüklerinden biri de yabancılara toprak satışını, neredeyse sınırsız ölçülerde başlatmış olmasıdır. Yurdun bir köşesinde çiçeği burnunda fidanlarımız bir karış vatan toprağı uğruna kara toprağa düşerken, diğer köşesinde aynı topraklar 3 dolar karşılığında dünün işgalci milletlerine, Arap şeylerine hektar hektar satılıyor. Topraklarımızın bu şekilde elden çıkarılması hiç kuşkusuz Türkiye’nin kanayan bir yarasıdır, temel sorunlarından biridir. Ancak ilgilenen de, gündeme getiren de pek az… Ben kendi hesabıma, elimden geldiğince bu trajik süreci takip etmeye, kamuoyunu olabildiğince aydınlatmaya, uyarmaya çalışıyorum.
I) Satışlar Ne Durumda?
Cumhuriyet tarihimiz boyunca gerçekleşen toprak satışlarının yüzde 90’ı AKP döneminde yapıldı. 2003 yılına kadar 80 yıllık Cumhuriyet tarihimizde yabancılara sadece 12 km² toprak satılmıştı. On yıllık AKP iktidarında ise bu rakam 11 kat büyüyerek 137 km² yi buldu!
Önceki kanuna göre “yabancılara satılacak toprak miktarı imarlı alanların yüzde 10’u”nu geçemezken, yeni düzenleme ile yasa metnine “özel mülkiyete dahil alanların yüzde 10’unu geçmeyecek” ibaresi kondu. Böylece “imarlı alan” terimi yerine “özel mülkiyete dahil alan” terimi konarak, satışa konu olabilecek toprak alanı genişletildi, tarım alanları ve benzerleri de “satılabilir toprak” statüne dahil edildi. Ayrıca bir defada satılabilecek toprak miktarı –ülke sahipsiz ya- pervasızca 2,5 hektardan 60 hektara çıkarılıverdi. Bunlar “açılımcı” ve “gayrimillî” AKP iktidarının, ülkemizin geleceği bakımından, insanı gerçekten dehşete düşüren uygulamalarıdır.
Soruna duyarlı bir aydınımızın, Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Dr. Turhan Tuncer’in, yasadan önceki bir tarihte yapmış olduğu yorumları buraya almakta fayda var, şöyle diyor: “2644 sayılı Tapu Kanunu`nda değişiklik yapacak yasa tasarısı ile, yabancıların edinebilecekleri taşınmaz miktarı 2,5 hektardan 30 hektara (300 000 m2) çıkarılıyor, Bakanlar Kurulu’na bu miktarı 60 hektara çıkarma yetkisi tanınıyor. Mütekabiliyet ilkesi aranmayabilecek, çokuluslu şirketler de Türkiye’den toprak alabilecek.
Yabancıya toprak satışı ülkenin temel üretim faktörünün, millî servetinin satılmasıdır. Toprak satışı sadece bir mülkiyet devri değildir; devleti satmak demektir, egemenlik ve bağımsızlıktan vazgeçmek demektir. Satılan her bir toprak parçası; zamanla, ülkemizde yabancı azınlıkların oluşmasına, ekonomik ve siyasî taleplerin ortaya çıkmasına, yabancıların uyruğu oldukları devletlerin iç işlerimize karışmasına yol açacaktır.”
Yukarda belirttim: Türkiye’nin millî serveti olmaktan çıkarak yabancı ülkelerin millî servetine eklenmiş olan toprak alanı, yaklaşık 137 km2 dir. Bu alan yüzölçümü 316 m2 olan Malta adasının yüzde 40’ına eşittir; Türkiye’nin yüzölçümünün de on binde 2’sine (136,5 km² / 783 562 km² = % 0.017421)... Ancak bu tür bir hesaplama aldatıcıdır: Oranlamanın, ülkenin yüzölçümüne değil, yerleşim alanlarının yüzölçümüne yapılması lazım. Adamlar gidip dağ başında toprak satın almıyor ki... Bu takdirde yabancının mülkü haline gelen topraklar, çok daha yüksek bir yüzde ile ifade edilecektir. Sonra arazinin değeri de önemli, o da hesaba katılmalı. Öte yandan son düzenleme ile, artık tarım alanları da satılabilecek. Bu yoldan tapusu yabancıya geçen alanları da toplam tarım alanının yüzölçümüne oranlamak gerekir 1 .
II) Yabancılar İşi Şansa Bırakmıyor
Yabancıya toprak satışını 30, hatta 60 hektara çıkaran, mütekabiliyet koşulunu kaldıran son yasa ile birlikte Türkiye’ye yabancı akını başladığı anlaşılıyor “Açılımcı” iktidar sayesinde Türkiye toprakları da artık –açık pazar gibi- “açık toprak” statüsüne sokulmuş bulunuyor.
Öte yandan özellikle Arap fırsatçılar çok tedbirli hareket edip işi şansa bırakmıyorlar. İşte TSKB Gayrimenkul Değerleme Genel Müdürü’nün bu konuyla ilgili gözlem ve yorumları: Uzun süredir beklenen yasanın ardından, gayrimenkul sektöründe hareketli günler başladı. Körfez'den gelmeye başlayan yatırımcı, 'Türk ortak peşinde… Yabancı, ülkeyi yeniden keşfetmek yerine, işi bir bilenle yapmak istiyor. Hatta ortaklık görüşmeleri de yapılıyor. Firmalarına da yoğun teklifler geliyormuş. Şimdiye kadar Türkiye ile hiç ilgilenmemiş fonlar, kişiler artık Türkiye pazarını inceliyor. Son 2 ayda 20'nin üzerinde fizibilite yaptık. Uzakdoğu kökenli çok büyük bir geliştirme firması da Türkiye'de ciddi bir araştırma yaptı. Ayrıca ülkemizde var olan, ancak şimdiye kadar gayrimenkul sektörüne çok iştahlı olmayan fonlar da pazarla ilgileniyor. Ülkelerindeki alıcılara, Türkiye'de yatırım fırsatı sunacaklar.
En risksiz yatırım konut olduğu için yatırımlar birkaç yıl konut odaklı olacak. AVM bir dönemin en popüler yatırımıydı, ancak şimdi piyasa şehir otellerine kayıyor. Körfez ülkelerinden gelen bireysel yatırımcı, şehrin merkezinde, bir yerinden deniz gören projeleri tercih ediyor. Avrupalı fonlar ise küçük dairelere yöneliyor. Körfez ülkelerinden gelen bireysel tüketici serin ve yeşil ortam istediği için Karadeniz sahilinde de bir hareket bekliyoruz. Bugün herkes arsa arıyor, ‘arsama nasıl doğru proje yaparım' diyor. Ve bu, Türkiye'nin tamamında böyle... 2007'de tamamen Avrupalılara çalışırken, şu an Kuveyt, Katar, Körfez fonlarına hizmet veriyoruz. 2
“Toprak bezirgânı”nın açıklamaları burada bitiyor.
Bu gözlem ve yorumlar çok şey anlatıyor insana: Öncelikle Atatürk’ün “iç ve dış bedhahlar”ı geldi aklıma her nedense… Dikkat ettiyseniz, vatan toprakları bir “pazar” olarak niteleniyor. Sonra, özel girişimciyi başıboş bıraktınız mı, ne millet dinliyor, ne vatan toprağı… Tek kutsalı, tek hedefi var: Para, para kazanmak!… Bunu yaparken, hareketinin toplumsal sonuçlarını, ülkenin kayıplarını ve geleceğini düşünmüyor. Büyük olasılıkla o bakir, cennetten köşe, Karadeniz orman ve sahilleri de yakında elden çıkacak anlaşılan.
III) Bir Valinin Feryadı
a) Yabancılara toprak satışının 25 dönümden 600 dönüme çıkartılması ve mütekabiliyet koşulunun kaldırılmasının ardından, Türkiye toprakları artık “açık toprak” konumuna gelmiş bulunuyor. Çok tehlikeli bir gelişmedir bu… Ne yazıktır ki bu toplumsal gafleti kendine mesele yapan, halkımızı da uyaran, pek az yurtsever idarecimiz var. Onlardan biri, Tekirdağ valisi Ali Yerlikaya… Kendisini candan kutluyorum. Vatanına sahip çıkan nadir valilerimizden biri olduğu anlaşılıyor. Emperyalist tuzu kuruların topraklarımıza kurtlar gibi üşüşmesi karşısında çiftçilerimizi, bakın nasıl uyarmış: "Dünyanın ilk 4 zengini; son 10 yıldan beri blok olarak, tek tapu olarak verimli tarım arazilerimizi topluyor. Bizim şehrimizin yüz ölçümünün, yani 6 313 kilometre karenin yüzde 56.6'sı tarım arazisi... Şehrimizin tarım arazilerini elde etmeye, arazi, arsa, tarla toplamaya yönelik bir gayretin olduğunu işittim. Topraklarınızı satmayın! Şu anda ve bundan sonraki yıllarda çok stratejik öneme sahip bu ülkenin, Avrupa'ya açılan penceresi olan en güzel arazilere sahipsiniz. Onların değerini biliyorsunuz ama, başınızı döndürecek rakamlardan uzak durun, buraları elinizden çıkarmayın."
b) Ne var ki yalnızca Tekirdağ'da değil, daha birçok ilimizde toprak satışları patlamış durumda. Yabancıların Türkiye'de en çok taşınmaz edindikleri ilçelerin başında gelen Alanya'da, “mütekabiliyet yasası” ile birlikte tapu işlemleri yüzde 60 artmış bulunuyordu. Alanya Tapu Sicil Müdürü Çetin Özdemir’e göre daha önce 60 ülkenin yer aldığı liste, yabancılara mülk satışının önünü ardına kadar açan yasa ile birlikte 180 ülkeye çıktı; 2,5 ay içinde 600'e yakın satış işlemi yapıldı. Yabancı şirketler ise en çok araziyi Muğla'dan aldı. Sadece 85 şirket, 4,8 milyon metrekare büyüklüğünde araziyi mülkiyetlerine geçirdiler. Muğla'yı 1,5’ar milyon metrekare alanla Antalya ve İstanbul takip ediyor [Milli Gazete, 02.09.2012].
c) AKP hükümetinin Maliye Bakanı Şimşek Mehmet de bir ara şu açıklamayı yaptı: “4070 sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra Milli Emlak Otomasyon Projesi verilerine göre toplam 26 190 adet olmak üzere, yaklaşık 310 milyon m2 hazineye ait tarım arazisi satıldı” [Aydınlık, 27.2.2012]. Görüyorsunuz, kamuya ait tarım arazilerini de kapan götürüyor. Hangi aydınımız, hangi üniversite hocamız soracak şimdi: Ey Şimşek Mehmet! Bu tarım arazilerimizden ne kadarı yabancılara gitti ve gitmekte? AKP ille iktidarda kalacak diye ülke topraklarının satılması hak mıdır?
IV) Sevda Tepesi “Açılım”ı
AKP hükümeti “açma”yı, “açılım”ı çok seven bir iktidar, habire açıyor. İstanbul Kandilli’deki, Suudî Kralı Abdullah’a ait olan Sevda Tepesi’ni de imara açtı sonunda. Bu nadir doğa parçasının imara açılması, 2002 yılında yıkılması iki ülke arasında gerilime neden olan Osmanlı mirası Ecyad Kalesi’ne reva görülen barbarlığın çoktan unutulmuş olduğunu gösteriyor.
Fahd bin Abdülaziz el Suud’un iktidarda olduğu 2002 yılında yıktırılan Ecyad Kalesi, iki ülke ilişkilerinde gerginliğe sebep olmuştu. Türkiye, Osmanlı kalesinin yıkılmaması için Suudîlere Ankara’da ve Cidde’de diplomatik notalar vermiş, daha sonra UNESCO devreye girmiş, Diyanet İşleri Başkanlığı 112 bin hacıya imzalattığı dilekçeyi Suudî yetkililere iletmiş ama sonuç alınamamıştı. Suudîler konunun kendi içişleri olduğunu ileri sürmüş, “Tarihten en son söz edecek olan ülke Türkiye’dir, önce Ermeni sorununu çözsün” diye bir açıklama da yapmışlardı. Ecyad Kalesi’nin yıkılmasına önayak olan Kral Abdullah, 2006 yılında Türkiye’ye gelmeden önce Sevda Tepesi’ne imar izni verilmesi için kulis yapmıştı 3 .
Olay beni hiç şaşırtmadı. AKP iktidarı, programı, hedefleri millî olmayan bir iktidar... Birçok alanda olduğu gibi toprak sorunlarında da ondan ne millî duyarlılık, ne de bundan kaynaklanan onurlu bir davranış beklenebilir. AKP hükümetinde millî bilinç olsa, vatan topraklarını üç beş dolar uğruna, iktidarlarına payanda olsun 4 diye satışa çıkarır mıydı? Bu trajedide elbette satışlara etkili bir şekilde karşı çıkmayan muhalefet partilerinin, ülke aydınlarının, üniversitelerin de büyük sorumluluğu vardır.
V) Güneydoğuda İsrail’in İşi Ne?
Yabancıya toprak satışı konusunda baştan beri ileri sürülen, güncelliğini yitirmeyen bir iddia var: İsrail’in Güneydoğu bölgemizde siyasî amaçlarla gizli veya açık toprak satın aldığı iddiası… A.Metin Akpınar da bir yazısında “kafamı kurcalayan bazı sorular var” diyerek aynı sorunu gündeme getirmiş, şöyle yazıyor: AKP’nin yaptığı yasa değişikliği ile yabancılara toprak satışının önündeki tüm engeller kaldırılmış oldu. Bu yasa değişikliğinden sonra İsrailliler Suriye ve Irak sınırındaki illerimizden kaç dönüm toprak satın aldı? İsraillilerin bugüne kadar sadece Urfa’da aldıkları toprağın bir milyon dönümü aştığı doğru mudur? İsrail’in Güneydoğu Bölgemizle bu kadar ilgilenmesinin sebebi nedir? Bu soruların yanıtlanması yalnız hükümetin değil, aynı zamanda aydınlarımızın, bilim adamlarımızın da görevidir 5 .
VI) Kolonileşme Tehlikesi
Türkiye'de artık yabancılara bir defada binlerce metrekare toprak satılıyor, siz şu satırları okuduğunuz anda bile... Demek ki bu gidişle önümüzdeki birkaç on yılda yabancıların eline geçen vatan toprakları binlerce kilometrekareyi bulabilecektir. Öyle ki Amerikalı, İngiliz, Alman, Fransız, Yahudi, Yunan, Ermeni,…, küresel şirketler dolarla aldıkları tapuları, günün birinde burnumuza dayayıp “bu ülkeye biz de ortağız, kendinizi ne sanıyorsunuz” diyebileceklerdir. Türklere yurtdışında aldıkları taşınmaz için sadece kullanım hakkı veriliyor. Türkiye’de ise yabancılara doğrudan mülkiyet hakkı veriliyor. Yapılacak bir takım yeni düzenlemelerle bunların yurdumuzda koloni oluşturma ihtimali de var. Türkiye’den zamanında göç etmiş olan bir takım kişilerin geri dönmesi ve bunlara çifte vatandaşlık hakkının tanınmasıyla devletimiz büyük sıkıntıya girecektir (Yusuf Halaçoğlu).
Toprak satışı ihanetinin asıl sorumlusu AKP gibi millî kaygıları olmayan bir partiyi iktidara taşıyanlardır. Ancak bu taşıyıcılar sadece AKP'ye oy verenler değildir; onlar aynı zamanda halkımızı bu halk dalkavuklarına terk eden –aydın diyemeyeceğim- diplomalılardır; olup biteni bile fark edemeyen, halkımızı suçlamaktan başka bir şey bilmeyen, Atatürkçülüğü de bilmeyen, sonunda devleti de Cumhuriyet düşmanlarına teslim etmiş olan “sözde Atatürkçü"lerdir.
1 Topraklarımızın yarıdan fazlasını dağlar kaplar. Düzlük alanların (ova ve platolar) toplamı 270 000 km2’dir. İşlenebilir 100 000 km2’lik engebeli ve yassı tepeli araziler ile birlikte Türkiye’de dağlık alanların dışında 370 000 km2 düzlük alan vardır. Tarım arazileri toplamı 280 000 km2’dir.
2 Şenay Köşdere, “Yabancılar Gayrimenkulde Türk Ortak Peşinde”, Akşam, 04.06.2012
3 Bahadır Selim Dilek, “Ecyad Kalesi’ni Unuttular”, Cumhuriyet, 17.05.2012
4 Bu yıl Türkiye'nin dış kaynak ihtiyacı 156 milyar dolar… AKP iktidarının yabancılara toprak satışını neden 2,5 hektardan 60 hektara çıkardığının, mütekabiliyet koşulunu neden kaldırdığının sebebi anlaşılıyor: Vatan toprağını daha çok satarak iktidarını güvenceye alıyor.
5 A. Metin Akpınar, “Güneydoğu’da İsrail’e kaç dönüm arazi satıldı”, Odatv.com, 02.09.2012
Prof. Dr. Cihan DURA, 20 Ekim 2012