Doğu illerimizden birinde yaşayan çok çocuklu bir ailenin en küçükten bir önceki çocuğuydu.
Okul çağı geldiğinde ailesi onu YİBO (Yatılı ilköğretim bölge okulu) okuluna vermek zorunda kaldı.
İlk, orta ve liseyi ailesinden uzak anne şefkatinden, baba güvencesinden kardeşlerinden uzak, kendi başına okuyup, büyümek zorunda kaldı. Büyüdü, ODTÜ İngilizce öğretmenlik bölümüne birincilikle girdi. Bölümün puanını yükseltti. Okuduğu bölümü süresinde derece ile bitirdi. Okulu bitirince yurt hayatı da bitti.
3-4 kız bir kiralık eve çıktılar. Hepsi çalışıyor, insani ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorlardı.
Bu arada bu zeki, çalışkan kız önce kolejlerde çalışmayı denedi. Ancak yetersiz ücret ve yoğun iş yükü yüzünden işinden ayrılarak namlı üniversitelerimizden ikisinde birden saat ücreti (saat=30TL) ile çalışmaya başladı. Günde full 8 saat ders verse bile ayda eline gene asgari ücretin altında bir para geçiyordu.(8saatx30tlx20gun=4800tl) Üniversiteler sözleşmeli kadro haricinde inatla asil kadroya almıyorlardı. Alsalardı ücretinin de artması gerekecekti çünkü. Sonunda o da diğer gençler gibi çıkar bir yol aramaya başladı. Yurtdışına onlarca cv gönderdi. Görüşmeler yaptı. Sonunda bir Asya ülkesinden bir Asya ülke okulundan olur cevabı geldi. Bir hafta içerisinde tüm hazırlıklarını yaptı. Borç bularak uçak biletini aldı. Ankara’daki o namlı üniversiteye giderek ilişik kesmek ve istifasını vermek istedi. Tabi tahmin ettiğiniz gibi binbir zorluk çıkarttılar. Çünkü kölelik düzeninden bir köle özgürlüğünü talep ediyordu.
Tüm çıkartılan zorluklara ve olumsuzluklara rağmen o gün ilişiğini kesti. Her şey kılı kılına hâl olmuştu. Ertesi gün uçağına binerek yeni hayatına doğru ülkeden ayrıldı.
Bugün yurt dışında Asyalı çocuklara İngiliz dilini öğretiyor. Mutlu ve umutlu.
Yukarıda hikâyesini okuduğunuz ülkeden giden/kaçan binlerce pırıl pırıl gençlerden bir tanesinin hikâyesi.
Hepsinin benzer hikâyeleri var. Bir hafta sonra ise bir arkadaşımın Avukat oğlu ve gelini de ülkeyi terk ettiler.
Neden bu gençler ülkeyi terk ediyorlar?
Gitmekteki birincil neden, artık bir umutlarının, ümitlerinin kalmaması.
Kendilerine bir değer verilmemesi.
Bilgi ve yeteneklerine göre bir iş bulamamaları.
Yaşamak için asgari beklentilerini karşılayamamaları.
Ülkenin her tarafında parti kanalı ile bilgisiz ve liyakatsız tiplerin köşe başlarını tutmaları ve cehaletlerini her fırsatta gözünüze sokmaları.
Bugün bu ülke çok hızlı bir şekilde gençlerini, genç beyinlerini kaybediyor.
Bu kaybı telafi etmek çok zor neredeyse imkansız.
Bu aşamaya birdenbire gelmedik.
Göstere göstere bizi bu noktaya getirdiler. (Suda ısıtılan kurbağa olduk)
Anne ve babalar, teyzeler, amcalar, dedeler, nineler bugüne gelmemizde, düşünmeden verdikleri oylarla, gidişe geri dönülemez katkılar yaparak yaşantılarımızda büyük tahribatlar yarattılar.
Çaldıysa benden çaldı diyen bugün çok mu mutlu.
Bir eli yağda bir eli balda mı yaşıyor.
Hayat pahalılığı karşısında tüm suçu CeHaPe’ye yükleyenler,
bugün kim tarafından ne ile yönetildiğini dahi bilmeyenler.
Sizler bu gençlere ne vaat edebilirsiniz?
Koyu bir karanlıktan başka.
TÜİK (Yalancılık Kurumu) 2021 ve 2022 göç istatistiklerini yayınlamadı yayınlamaya da niyeti yok.
Fakat güneş balçıkla sıvanmaz her ne kadar saklayıp görmezden gelseler de gerçeklerin er yada geç ortaya çıkma gibi bir kusurları vardır.
Son söz; Ebeveynler, dedeler, nineler elinizden kayıp giden çocuklarınız, torunlarınız bu ülkeden kaçıp giderken mutlu musunuz? O sahte cennetinizde huzur içinde rahat ediyor musunuz.
Zafer ATUN
18 Eylül 2022
zaferatun.wordpress.com