Türkiye: Bir Kürt Devletinin Ebesi mi? / (Çeviri: Erkan GÜÇİZ)

Türkiye: Bir Kürt Devletinin Ebesi mi? / (Çeviri: Erkan GÜÇİZ)

İletigönderen NİLGÜN BAŞTUĞ » Pzr Ara 16, 2012 0:02

Türkiye: Bir Kürt Devletinin Ebesi mi?

"Ankara’nın plansız, ölçüsüz davranışları Kürt cininin şişeden çıkmasına yardım etti; onu geri şişeye sokmak Türkiye için çok zor olacak." Ofra Bengio / The Jerusalem Post - 13 Haziran 2012

Irak Kürdistanı'nda bir Kürt Devleti kurulmasına yardımcı olan bir ülke varsa o da Türkiye'dir. Bu sonuç Ankara'nın, Irak'ta böyle bir olasılığın Türkiye Kürtlerine sıçraması çekincesinden dolayı, ABD ve diğer müttefiklerine Irak Kürtlerine herhangi bir şekilde destek olmamaları için uyguladığı baskı politikası ile çelişiyor. Türkiye'nin yeni tutumu, Bir Kürt devletine verdiği destek, bölgedeki son ayaklanmaların hem kendi Kürtleri hem de Suriye’dekilere bulaşma ihtimali göz önünde tutulursa, iyice anlaşılmaz görünüyor.

Bu zıt tavırlar nasıl açıklanır?
Öncelikle bölgenin gerçeklerine kısaca bir göz atalım. 1991 Körfez Savaşı ve 2003 Körfez Savaşı’ndan sonra Türkiye yavaş, fakat emin adımlarla, adeta bir akıl tutulmasıyla, amacı bir Kürt devleti olan Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) önderliğindeki Irak Kürdistanı’nın can simidi oldu.
Ankara'nın politikasında KBY’ye yönelik değişim, hayırsever tutumundan dolayı değil, çok gerçekçi sebeplerdendi. 1991 Körfez Savaşı’nın hemen ardından ortaya çıkan Kürt ayaklanmasının bastırılmasından sonra, Türkiye, sınırına yığılan bir milyon Kürt mülteci sorunu ile karşı karşıya kaldı. Bir milyon Kürt’ün daha kendisine yük olmasını istemediğinden Türkiye, müttefiklerle birlikte Irak’tan kaçan Kürtleri evlerine geri göndermek için “Huzur Operasyonu” projesini geliştirdi.

Bu proje ve Kürtlerin, Irak ordusundan korunacağı ‘uçuşa yasak bölge’ Ankara ile Bağdat arasında ilişkileri kopardığı gibi, Türkiye ile KBY arasındaki oluşacak şizofren ilişkilerin de başlangıcı oldu.
Bir yandan Türkiye kendi Kürtlerine KBY’den bulaşabilecek etkilerden son derece endişeli olduğundan Ankara’nın girişimleri KBY’nin siyasi ve diplomatik kazanımları önlemek yönünde gelişti. Öte yandan Ankara, gelişmekte olan KBY ile ilişkilerin meyvelerinin en önemlilerinden biri olan ekonomik kazanımları toparlamak için elinden geleni yaptı. Bu yaklaşım Kürdistan Bölgesinde iş yapan şirketlerin yarısının Türk şirketler olmasıyla sonuçlandı...

Bu sayı yaklaşık 900 şirkettir ve KBY Türk şirketleri için büyük bir yatırım sahası haline gelmiştir.
Bu listeye, KBY’i Türkiye’nin ilân edilmemiş etki alanı haline getiren diğer büyük işleri, kültürel ve sosyal girişimleri de eklemek gerekir. Net sonuç, Türk ihracatının en azından yüzde yedisi KBY’e gitmiştir.
Ankara’nın petrol ve doğalgaz iştahı ve İran’dan ithalatı durdurmak için gördüğü baskı 20 Mayıs 2012’de, Bağdat merkezî hükümetinin onayı olmadan KBY ile yapılan beklenmedik petrol boru hattı antlaşmasını açıklamaya yeter. Eğer gerçekleşirse, Kürdistan bölgesinden Türkiye’ye planlanan iki petrol ve bir doğalgaz boru hattı Kürtlerin bağımsızlık umutlarına bir destek olabilir.

İlginçtir, Türk Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, bu vesileyle, “Türkiye aynı zamanda Bölgesel Kürt Hükümeti’nin Batı’ya açılan kapısı olarak kabul edilmelidir” demişti.
Bu ilişkilerin geliştirilmesinin bir ikinci önemli amacı KBY’nin Türkiye'nin kendi akut Kürt sorununun, yani silahlı PKK’nın Türkiye’de devleti hedefleyen saldırılarının çözümünde yardımcı olacağının umudu idi.
Ankara'nın, KBY’nin, kampları Irak Kürdistanı'nda bulunan PKK ile mücadele edeceği, en azından sınırlayacağı umutları gerçekleşmedi. Üçüncü, belki de en önemli husus Ankara’nın ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ diyerek kendini bölgenin değişen jeostratejik haritasına uyumlaması oldu.
Son iki yılda çeşitli gelişmelerden dolayı önemi artan jeostratejik durum, Türkiye'nin çevresini ve dış politikasını olumsuz bir şekilde etkiledi.

Bu değişiklikleri analiz etmeden önce AKP hükümetinin Kürt sorununa ve KBY’ye karşı zamanla değişen tutumunun AKP’yi önceki hükümetlerden farklılaştırdığı vurgulanmalıdır.
Türkiye-İran-Suriye ekseninin çöküşünü hızlandıran, içinde “Arap Baharı” da olan jeostratejik değişiklikler oldukça ciddi idi. Dahası, Suriye devrimi, Ankara ve Şam’ı sadece bir kez daha yeminli düşmanlar haline getirmedi, üstelik Suriye’den mülteci akını endişesini de ortaya çıkardı. Daha da kötüsü, Suriye Kürtleri’nin Pandora’nın kutusunu ve onların Türkiye’deki ırkdaşları ile olası işbirliği konusunu açmakla kalmadı, aynı zamanda Şam da Ankara’ya karşı yeniden PKK kartını oynamaya başladı.

Kasım 2011 yılında Amerikan güçlerinin Irak’tan çekilmesi ve bundan doğan boşluğu doldurmak için İran ile olan rekabetini arttırması Türkiye için çok endişe verici bir gelişme oldu.
Son olarak, dikkat edilmesi gereken diğer noktaların arka planında, bölgede Sünni-Şii rekabeti içinde olan Ankara ve Bağdat arasındaki ilişkilerin bozulması, Irak Başbakanı Nuri el Maliki’nin İran’a yakınlaşması ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a verdiği destek, Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve Maliki arasındaki büyüyen kişisel soğukluk var.

Tüm bunlar Ankara'nın, Irak’ın neredeyse kutsal saydığı bütünlüğü kavramına ‘bağlılığını’ azalttı ve Ankara-Bağdat için zor kabul edilebilecek olan, KBY ile ikili ilişkilerle yukarıda bahsedilen petrol boru hattı anlaşması yapma cesaretini buldu.

Türkiye'nin, KBY ve onun lideri Mesut Barzani'ye karşı değişen tutumu sembolik olarak da kendini gösterdi.
Barzani'nin Nisan’da Türkiye ziyareti bunun bir göstergesi. Geçmişte Ankara basit ‘kabile reisi’ olarak gördüğü Barzani‘yi bu son ziyaretinde bir devlet başkanına yakışır şekilde ağırladı; böylece onu bölgedeki en önemli müttefiklerinden biri haline getirdi. Dahası, bu ziyarette Barzani, Kürtlerin geleceklerini kendilerinin belirleme hakkına sahip oldukları bir defa daha açıkça ilân etti, fakat ilginç olan, Türk yetkilileri ve medyası bu beyana ‘kulağını’ tıkamayı seçti.

Türkiye şimdi üç cephede bir Kürt sorunu ile karşı karşıya; bu ikilemleri çoğalttı ve Türkiye esnek ve geleneksel olmayan bir politika benimsemeye doğru kaydı: KBY’i kabullenerek Türkiye ve Suriye’de Kürtleri kontrol altında tutacak. Türkiye Barzani’ye yeşil ışık yakarsa, o bir adım daha öteye gitmekten ve bağımsızlık ilân etmekten hiç tereddüt etmeyecek. Bir şey kesin: Türkiye’nin plansız, ölçüsüz davranışları Kürt ‘cininin’ şişeden çıkmasına yardım etti; onu geri şişeye sokmak Ankara için çok zor olacak.


Prof. Ofra Bengio, Tel Aviv Universitesi Moşe Dayan Merkezi Kürt Araştırmaları bölümü başkanı ve “Irak Kürtleri, Devlet İçinde Devlet Kuruluşu” adlı kitabın yazarıdır

Erkan GÜÇİZ, 15 Aralık 2012
Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.
Ya istiklal, ya ölüm!
Kullanıcı küçük betizi
NİLGÜN BAŞTUĞ
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 694
Kayıt: Çrş Eki 26, 2011 12:44

Şu dizine dön: Erkan GÜÇİZ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x