Türkiye bu ayıbı 100 yıl geçse temizleyemez!
Yüksek Seçim Kurulu'nun İstanbul seçimlerini iptal kararına yazılan gerekçeye muhalefet şerhi koyanlardan Kürşat Hamurcu'nun metni daha net ve daha anlaşılır olduğu için kendisinin de siyah harflerle yazdığı paragrafları biraz da kısaltarak okuyalım:
* "İtiraz edenin, itiraz dilekçelerinde iddialarını ispata yönelik, somut, açık ve doğrudan ulaşılabilir kanıtlarını bildirmemesi, sandık kurullarının teşkiline ilişkin itirazların seçim takvimi içerisinde tamamlandıktan sonra 2 Mart 2019 tarihinde kesinleştirilmiş olması, bazı sandık kurullarında sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmaması halinde bu durumun seçim sonuçlarına ne şekilde etki yaptığının somut ve açık olarak ortaya konulmaması karşısında, bu hususlar seçimin iptaline gerekçe olamayacağından, 31 Mart 2019 Pazar günü İstanbul ilinde yapılan Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı seçiminin iptali ve yenilenmesi doğrultusundaki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.."
* "Kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanının, parti temsilcisi olan beş sandık kurulu üyesinin bilgisi ve onayı dışında hangi eylem ve işlemiyle, seçimin dürüstlüğü ve objektifliğine müdahale ettiğine ilişkin somut iddia ve itiraz bulunmamaktadır."
* "Tahmini ve farazî gerekçelerle, seçmen iradesi yok sayılarak salt sandık kurulu başkanın kamu görevlisi olmaması nedeniyle seçimin iptaline karar verilmesinde hukukî uyarlık bulunmamaktadır."
* "Oy kullanma hakkı, kişinin devlet yönetimine katılmasını sağlayan haklardandır. Usul hükümlerinden birine aykırılığın, bireye tanınan hakkın özünü ortadan kaldıracak şekilde yorumlanması mümkün değildir."
* "Sandık başında seçimi, siyasi partilerin yaptığı kabul edilir. Oy verme işlemleri, oyların sayımı ve dökümü, buna ilişkin tutanakların tanzimi, beşi siyasi parti temsilcisi olan yedi kişilik sandık kurulu tarafından birlikte gerçekleştirilmektedir."
* "Sandık kurulu başkanının kamu görevlisi olmaması, seçmene yüklenecek bir kusur değildir. Bu nedenle, bu sandıklarda oy kullanan seçmenin oyunu geçersiz kabul ederek iradesinin yok sayılması, en temel yurttaşlık haklarından olan seçme hakkının özüne müdahale anlamı taşır."
* "Seçim hukukuna egemen olan serbest, genel oy, eşit, tek dereceli, gizli oy, açık sayım ve döküm ilkelerinin hangisinin kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanı tarafından ihlal edildiği, hiçbir şekilde ortaya konulmamıştır."
* * *
YSK Başkanı Sadi Güven'in muhalefet şerhinin son paragrafı da yeteri kadar açıklayıcıdır:
* "Sandık kurullarının usulsüz oluşması tam kanunsuzluk halini oluşturmaz. Sandık kurullarının kuruluşuna ilişkin işlemlerin kesinleşmesinden sonra bu kuruluşa karşı yapılacak itirazlar seçimden sonra o seçimlerin iptali için tek başına bir itiraz sebebi olarak ileri sürülemez."
* "5 kişisi siyasi parti temsilcisi olup 7 kişiden oluşan sandık kurulunda siyasi partili üyelerle birlikte görev yapan usulsüz atanmış sandık kurulu başkanının, seçime ilişkin maddi hatalar giderilip geçersiz oyların tamamının yeniden sayılması karşısında, tek başına seçimin neticesine tesir ettiğine ilişkin seçimin iptalini gerektirir tespit olmadığından sayın çoğunluğun seçimin iptali ile yenilenmesine ilişkin kararına katılınamamıştır.."
* * *
Sadi Güven, son kelimede "katılmıyorum" diyebilirdi! "5 kişisi" de denilemez. Türkçeyi istediğiniz gibi eğip bükemezsiniz. Bükerseniz, böyle garip kelimeler kullanırsınız. Sadi Güven, başından beri tereddütlü bir dil kullanmasaydı, yedek üyelerin katılımı ile oylama yaptırmasaydı, İstanbul seçimleri iptal edilemez ve yenilenemezdi.
Muhalefet şerhi vermiş olması, tarih ve millet önünde Sadi Güven'i temize çıkarmıyor.
Bu karar, ileride dünyanın bütün hukuk fakültelerinde, hukuk tarihi içinde bir yüz karası olarak okutulacaktır.
Bakalım, Türkiye bu ayıbı yüz yılda temizleyebilecek mi?
Arslan BULUT, 24 Mayıs 2019
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr