"Türkiye Cumhuriyeti'ni Kuran Türkiye Halkına Türk Milleti Denir." M. Kemal Atatürk
16 Kasım rezaletine aslında iktidar partisinin kuruluş ve iktidara geliş nedenini hatırlayarak bakmamız, Diyarbakır’da, fotoğraflara yansıyan karelerin ardındaki gerçeği anımsamamız adına son derece önemlidir.
“Zaten AKP’nin kuruluş felsefesi, daha parti kurulmadan önce ABD’den gönderilen gizli bir belge ile oluşturulmuş, bu belgedeki bütün fikirler parti programı haline getirilmiştir.
Gizli belgede “Mr. Erdoğan, sizin küreselleşme ile demokrasi ilişkilerini bağdaştırma yönündeki adımlarınız, Türkiye’ye kriz sırasında destek olan uluslararası güçler tarafından da kabul görecektir. Ankara, küreselleşmenin gerekliliğini anlamak ve dünyada geçerli olan kurallara uyum sağlamak zorundadır. Ankara şunu da anlamalıdır ki, uygun gördüğü kuralları uygulayıp, kendi çıkarlarına uymayanları reddetmesi mümkün değildir... Küreselleşmenin bir adı da şehirleşmedir. Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir. Bu memoranduma göstereceğiniz ilgiden dolayı takdirlerimizi sunarız...” deniliyordu.
Erdoğan ise küresel örgütlerin taleplerini AKP Program ve tüzüğüne hemen hemen aynı ifadelerle taşıyordu.” KÜRESEL İHALE- Arslan BULUT
Bakkallı adlı lobi şirketi vasıtasıyla Erdoğan'a New York'tan gönderilen memorandumda "Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir. Bu memoranduma göstereceğiniz ilgiden dolayı takdirlerimizi sunarız..." denmektedir.
Şirket, ABD’nin eski Türkiye Büyükelçilerinden Abramoviç tarafından yönlendirilmiştir. Abramoviç ise CFR üyesidir. Recep Tayyip Erdoğan RP Beyoğlu İlçe Bşk.nı iken dönemin, ABD Büyükelçisi Morton Abromowitz'le tanışmış veya tanıştırılmıştır. 1996 yılında ise Morton Abromowitz Erdoğan'a Türkiye'nin geleceğini işaret eden bir hitapta bulunmuştur.
"Türkiye'nin geleceği için önemlisiniz."
Bu "önemli" olma durumu Cumhuriyet Türkiye'sinin dönüştürülmesi ve Amerika'nın çıkarları için gereklidir.
Diyarbakır’da sahneye konan figüranlığını Erdoğan, Barzani, Şivan Perver’in yaptığı oyunun gerçek nedeni, AKP’nin tüzükleştirdiği CFR’nin Councel of Foreign Relations (Dış İlişkiler Konseyi) memorandumudur.
İktidarda kalmak için ne pahasına olursa olsun, verilen sözler tutulmalıdır. Böylece “deliğe süpürülmek” geciktirilecek ve Türkiye çok eyaletli bir sisteme geçecektir.
16 Kasım’da Türkmen diyarı Diyarbakır’da adeta “ev sahibi” gibi davranan “ B… Kürdistan” çığırtkanlığı ile karşılanan Haham Sallum Barzani’nin neslinden türeme Peşmerge reisinin niyetini anlamak için Bölgesel Kürt Yönetimi”nin Anayasa’sının giriş bölümüne bakmak yeterlidir.
Bu giriş bölümü aynen tarihin çöplüğünde dahi yer bulamayan Sevr Antlaşması’nın 62-63 ve 64. Maddelerinden kopyalanmıştır.
VE BARZANİ ANAYASASI’NIN GİRİŞ BÖLÜMÜ:
“Kürtler, yurtları olan Kürdistan’da binlerce yıl yaşamış olan tarihi bir kavim olup, dünyanın diğer milletleri ve halkları gibi özelliklerinin kendilerine kendi kaderlerini belirleme hakkı verdiği bir millettir. Bu hak, ilk defa I.ci Dünya Savaşı sonunda yayınlanan ve ilkeleri o günden beridir uluslararası hukuk içinde sağlamlaşmış olan Woodrow Wilson’un On dört Maddesi adlı prensipler uyarınca kabul edilen bir haktır. (İKİZ YASALAR - 4/HAZİRAN/2003)
1920 yılında imzalanan Sevr Anlaşması’nın 62-64 nolu maddeleri Kürtlere self-determinasyon hakkını tanımasına rağmen, uluslararası çıkarlar ve siyasal dengeler Kürtlerin bu hakkı elde edip uygulamaya geçirmelerini engellemiştir.
Sevr Antlaşması’nın verdiği haklara aykırı olarak 1921 yılında kurulmuş olan Güney Kürdistan, Kürt halkının istekleri dikkate alınmadan ve Kürt kökenli devlet memurlarının kendi topraklarının yönetimine atanacağı, Kürtçenin eğitim dili, Yargı dili ve diğer hizmetlerde kullanılacak dil olacağı taahhüt edilmesine rağmen dört yıl sonra, 1925 yılında yeni kurulan Irak devleti toprakları içine katılmıştır.”
***
İngilizlerin kışkırtmasıyla Kürtçü ayaklanma başlatan Şeyh Sait’in Diyarbakır’ı ele geçirmek için 88 yıl önce başlattığı, ardından Molla Mustafa Barzani’nin kurguladığı “Kürdistan” özlemine, Mesud Barzani’nin 16 Kasım’da yaptığı Diyarbakır ziyareti ile bir adım daha yaklaşılmış olacaktır.
Şeyh Sait İsyanı sadece gerici ve şeriatçı bir isyan değildir. İngiliz’in kışkırtması ve planlaması bu isyanın en önemli özelliğidir. İngiltere’nin Musul’da yapılacak olan halkoylaması sonuçlarını Türkiye’nin aleyhine çevirmek için bazı girişimlerde bulunduğu bilinmektedir. Özellikle, Türk sınırları içerisinde gerçekleşen bir isyanı bahane olarak kullanıp Irak’ta, Musul bölgesinde yaşayan Kürtler üzerinde, “Türkiye’deki Kürtler yapılan baskılar sonucu isyan etmek zorunda kaldılar” şeklindeki bir propagandayla halkoylamasından istedikleri sonucu almak için çalışmalar yaptıkları da tarihe düşürülmüş, bir nottur. Ayrıca Türkiye’nin Musul’u kaybetmesindeki en önemli neden bu isyandır.
Bağdat’taki Fransız Yüksek Komiserliği’nin Fransa’ya Şeyh Sait İsyanı hakkında gönderdiği 40 sayfalık bir rapor da isyanda İngiliz parmağı olduğu savlarını güçlendirici niteliktedir. Raporun 25. sayfasında yazılanlar son derece dikkat çekicidir:
Şeyh Sait, 1918 yılından beri amacı İngiliz mandası altında bir Kürt devleti kurmak olan İstanbul Kürt Komitesi’ne bağlı olarak çalışmaktadır. Şeyh Sait,1919 yılında Kürdistan Bağımsızlığı Türk Komitesi lideri Abdullah Djendel Bey tarafından İngilizlerin Kürt politikasında temel unsur olan Binbaşı Noel ile bir araya getirilmiştir.
Devir değişmiş, devran dönmüş Şeyh Sait’in ağababası, İngiltere patronluğunu yitirmiş, küresel çetelerin taşeronu Amerika, artık “BÜYÜK ABİ” atanmıştır. Türkiye’deki, Eşbaşkan, “DÜNYA HÜKÜMETİ” yani Büyük İsrail için kollarını sıvamıştır.
Kral öldü-Yaşasın Kral! Yeni kral Amerika’dır.
Kürdistan”ı resmen tanıyan iktidar, emperyalist güçlerin ve onların kuklası baba-oğul Barzanilerin asırlık rüyasını gerçeğe dönüştürmek için çaba sarf etmektedir.. ABD kuklası Barzani ile ilişkilerin normalleşmesi sürecinde ilk fitili Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ateşlemiş, 2009’da Irak’a giderken uçakta, “Kuzey Irak Yönetimi” yerine, “Kürdistan Bölgesel Yönetimi” söyleminde bulunmuştur. Erdoğan daha da ileriye gitmiş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hükümeti Başbakanı’nın asla söylememesi gereken bir söylemde bulunmuştur. KÜRDİSTAN…
Eşbaşkan’ın verdiği icazetten sonra Ahmet T…’ün (O soyadı bu adama yakışmıyor) “Barzani’nin Kürdistan’ın başkenti Diyarbakır’a gelmesini ve görüşmeleri önemli buluyoruz.” söylemi garip karşılanmamalıdır.
19 Kasım’da Erdoğan’ın grup toplantısında yaptığı konuşma ise bir bilgisizlik örneğidir. Cumhuriyet’in mirasını ret ve yok eden kişilerin, Kurucu Meclis’in zabıtlarından örnek vermesi, bilgi zafiyetinin eseridir.
“Bugün MHP ve CHP neye karşı çıkıyorsa, orada ilk Meclis zabıtlarında o karşı çıktıkları şeyleri görecekler. Hem de en başta Gazi Mustafa Kemal’in nutuklarında görecekler. Kürt kelimesini o Meclis’te görecekler. Gürcü, Laz, Arap, Boşnak kelimelerini o zabıtlarda görecekler. Kürdistan kelimesini o Meclis zabıtlarında görecekler. Anasırı İslam kavramını o zabıtlarda görecekler. Kendi tarihini bilmeyen, kendi tarihini okumayan, cehalet ve karanlıktan başka hiçbir şey söylemez. Şöyle biraz daha geçmişe, Osmanlı’ya gittikleri zaman Doğu-Güneydoğu’nun Kürdistan eyaleti olduğunu görecekler, Doğu Karadeniz’in Lazistan eyaleti olduğunu görecekler; bunlar bizim tarihimizin bize devrettiği mirastır.” 19 Kasım Erdoğan-Grup Konuşması
“Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vahdettin Engin, Başbakan Erdoğan’ın Osmanlı eyalet sistemi konusunda büyük bir tarihi yanılgı içinde olduğunu söyledi. Osmanlı Devleti’nde uygulanan eyalet sistemi çerçevesinde Kürdistan ve Lazistan eyaletlerinin mevcut olduğunun Başbakan Erdoğan tarafından ifade edildiğini hatırlatan Prof. Dr. Engin, “Bu tamamen yanlış bir bilgi” dedi.” Yeniçağ Gazetesi
Görülüyor ki, Erdoğan’da her zamanki gibi tarihi saptırma alışkanlığı öne çıkmıştır. Aynı zamanda vatanın her karış toprağından, adını silmeye çalıştığı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün arkasına sığınma gibi bir çırpınış da dikkat çekmektedir. Osmanlı’da dahi KÜRDİSTAN ve LAZİSTAN diye bir eyalet yoktur.
Kurucu Meclis zabıtlarından kopyalama yapan Erdoğan’ın şu önemli noktayı bilerek görmezden geldiği bir gerçektir. Kurucu Meclis her şeyden önce siyasi, dinsel, mezhepsel ve etnik kökenleri ne olursa olsun, küçük bir azınlık dışında tüm milli cenahları bir araya getirerek Türk milletini birleştirmiştir.
Erdoğan ise her fırsatta Türkiye’de var olan etnik kökenleri öne çıkararak, CFR’nin emirnamesini uygulamakta, babasının malıymış gibi öz vatanımızı bölücülere peşkeş çekmektedir.
Dinle, ALLAH’la kandırmanın yanı sıra, Erdoğan Türk milletini “Atatürk’le aldatmak” gibi bir aymazlığa sığınmıştır.
Bu sığınış ise bir çaresizliğin, bir korkunun açık ifadesidir. Danışmanlarının hazırladığı konuşmaları aynen okuyan Erdoğan, tarih bilgisinin ne kadar yetersiz olduğunu bir kez daha ispatlamıştır.
Osmanlı döneminde bu isimde eyaletler olduğunu söyleyen Başbakan’a bilim dünyasından yalanlama geldi: Erdoğan tarihi yanılgı içinde.
Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vahdettin Engin, Başbakan Erdoğan’ın Osmanlı eyalet sistemi konusunda büyük bir tarihi yanılgı içinde olduğunu söyledi. Osmanlı Devleti’nde uygulanan eyalet sistemi çerçevesinde Kürdistan ve Lazistan eyaletlerinin mevcut olduğunun Başbakan Erdoğan tarafından ifade edildiğini hatırlatan Prof. Dr. Engin, “Bu tamamen yanlış bir bilgi” dedi. Prof. Dr. Engin konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: Osmanlı döneminde bu isimde eyaletler olduğunu söyleyen Başbakan’a bilim dünyasından yalanlama geldi: Erdoğan tarihi yanılgı içinde.
Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vahdettin Engin, Başbakan Erdoğan’ın Osmanlı eyalet sistemi konusunda büyük bir tarihi yanılgı içinde olduğunu söyledi. Osmanlı Devleti’nde uygulanan eyalet sistemi çerçevesinde Kürdistan ve Lazistan eyaletlerinin mevcut olduğunun Başbakan Erdoğan tarafından ifade edildiğini hatırlatan Prof. Dr. Engin, “Bu tamamen yanlış bir bilgi” dedi. Prof. Dr. Engin konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: Osmanlı döneminde bu isimde eyaletler olduğunu söyleyen Başbakan’a bilim dünyasından yalanlama geldi: Erdoğan tarihi yanılgı içinde.
Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vahdettin Engin, Başbakan Erdoğan’ın Osmanlı eyalet sistemi konusunda büyük bir tarihi yanılgı içinde olduğunu söyledi. Osmanlı Devleti’nde uygulanan eyalet sistemi çerçevesinde Kürdistan ve Lazistan eyaletlerinin mevcut olduğunun Başbakan Erdoğan tarafından ifade edildiğini hatırlatan Prof. Dr. Engin, “Bu tamamen yanlış bir bilgi” dedi. Prof. Dr. Engin konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
Erdoğan, kendisini “BAŞKAN”lığa götürecek yolda ilerlediğini zan ederken, vatan topraklarını bir koltuk uğruna bölücülere, Dünya Hükümeti’nin efendilerine pazarlamaktadır. Elbette Barzani’den gelecek yeşil dolarların da önemi de çok büyüktür.
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” M. Kemal Atatürk
Erdoğan bu gerçeği kabullenmek zorundadır. Bir de…T.C. Anayasa’sı 3.Madde
III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
MADDE 3. – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır.
Diyarbakır’da Kürdistan’ı ilan edenler, açıkça Anayasa’yı ihlâl etmektedir. Bu Yüce Divan’lık bir suçtur. Cezası da TCK. 302. Madde’de belirtilmiştir.
TCK MADDE 302. - (1) Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak, Devletin birliğini bozmak, Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını zayıflatmak amacına yönelik elverişli bir fiil işleyen kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.
Son söz elbette Türk milletindir. Çünkü PKK’lıra “Hukuku sizin için değiştirdik” “Sizinle savaşanlar bugün içerde.” diyenler, TCK-302’de kılıf bulmakta gecikmeyeceklerdir.
Türk milletinin bölücülüğü meslek edinenlere verecek cevabı mutlaka vardır.
Figen ÖZEN, 22 Kasım 2013
http://www.milliiradebildirisi.org