Türkiye enerji savaşını kaybediyor…
Soğuk Savaş döneminde dünyayı anlamak daha kolaydı.
İki kutup arasındaki itiş-kakış, Berlin Duvarı'nın çökmesinden itibaren yerini ulus devletlerin, hatta devlet vasfı bile taşımayan oluşumların sürekli değişen ittifaklarına bıraktı.
Tüm bu karmaşa içinde sabit olan tek unsur ise enerji.
Dünyada yeşil enerjiye doğru bir geçiş yaşanıyor olsa da petrol, doğalgaz, son dönemlerde kaya gazı hâlâ değişen ittifakların en belirgin sabit noktası.
Artık ittifaklarda, çatışmalarda hep enerji unsuruna bakmak gerekiyor.
AVRUPA'DA DOĞALGAZA KARŞI LNG
Mesela en belirgin “enerji çatışmalarından” biri Avrupa'da yaşanıyor.
Rusya'nın, Avrupa'nın en büyük ekonomisi Almanya üzerindeki enerji hakimiyeti malum. Ruslar, Ukrayna üzerinden Avrupa'ya akıttıkları doğalgaza ek olarak, şimdi de bir de “kuzey akım” boru hattı ile doğrudan Almanya'ya doğalgaz göndermeye hazırlanıyorlar.
Ruslar bu kadar baskın olur da ABD durur mu?
Başkan Trump yönetimi son iki ay içinde, LNG haline getirdiği kaya gazını Avrupa'ya ulaştırmak için adeta seferberlik ilan etmiş durumda. Yaşlı kıtada Rusya'dan en çok tedirgin olan ülkelerden Polonya, ardından da Avrupa'nın Batı ucundaki İspanya ile iki kritik anlaşma yaptı; ABD, bu ülkelere tankerlerle LNG gönderecek.
ABD'nin bu hareketlenmesine karşı Rusya'nın tavrı ise kuzey akımdan sonra bu kez güneye, Türkiye kara ve deniz sahalarından geçen Türk Akımı'na yüklenmek oldu. Türk Akımı'nın Türkiye üzerindeki bölümünün inşası sürüyor. Şimdi sıra, bunun Türkiye'den sonra Avrupa'ya hangi ülke üzerinden aktarılacağını seçmeye geldi.
YUNANİSTAN, ENERJİ MERKEZİ OLUYOR…
İçine kapanmış Türkiye, “Türk tipi başkanlık” denilen, kuvvetler ayrılığına giderek daha fazla zarar verir hale gelen yeni sistemiyle uğraşırken, “enerji merkezi” hayali de Batı'ya, Yunanistan'a kaymakta.
Yunanistan Başbakanı Çipras, en kritik zamanda Moskova'ya gitti, Putin'le görüştü. Yunanlar geçen hafta gerçekleşen bu görüşme ile Türkiye üzerinden “transit” geçen Türk Akımı'nın Avrupa'ya dağıtım merkezi olmak yönünde Rusları ikna etmiş görünüyorlar.
Bitmedi…
Bir de Türkiye'de AKP hükümetinden gelen “çıkarlarımıza dokundurtmayız”, “karşılığını veririz” gibi hamasi -ve şu ana kadar boş- çıkışlara rağmen, Kıbrıslı Rumların Akdeniz'i “parsel parsel” doğalgaz ve petrol aramaya açması var.
AKP hükümeti, İhvan/Müslüman Kardeşler'in bekası adına Ortadoğu'daki kilit ülkelerle itişip kakıştıkça, Rumların bölgedeki müttefikleri sadece Yunanistan ve üyesi oldukları AB olmaktan çıktı. Şimdi Akdeniz'deki enerji oyununda Türkiye'nin karşısında bu aktörlere ek Mısır, İsrail, hatta kasımdan bu yana resmen Akdeniz'de doğalgaz aramaya başlayan Exxon'un bağlı olduğu ABD de katıldı.
İsrail, Kıbrıslı Rumlar, Yunanistan ve İtalya daha bir kaç gün önce, Akdeniz'den çıkacak doğalgaz ve petrolün boru hatlarıyla Yunanistan'a, oradan da Avrupa'ya akıtılması için anlaşma imzaladılar. Bir zamanlar bu boru hattının Türkiye'den geçmesi planlanıyordu. Ama elbette bizim ülkede herkes belediyeleri kimin yöneteceğini -Saray'ın son çıkardığı kararnamelerle yönetilebilecek bir belediye kalacakmış gibi- tartışırken, Türkiye bu projede de başrolü Yunanistan'a kaptırıverdi.
TÜRKİYE ENERJİDE RUS YÖRÜNGESİNDE
Tüm bu gelişmeler şunu gösteriyor:
Türkiye'nin içine düştüğü durum ülke bağımsızlığı ve egemenliği açısından -deyim yerindeyse- kabus niteliğine bürünmekte; Türkiye, adım adım o çok aç olduğu enerji alanında Rusya'nın yörüngesine giriyor.
Şöyle ki…
Türkiye'nin en büyük doğalgaz sağlayıcısı halihazırda Rusya. Türk Akımı, doğalgaz konusunda Rusya'ya bağımlılığını biraz daha artıracak.
ABD, Tahran yönetimine yönelik baskıyı arttırdıkça, Türkiye'nin ikinci büyük doğalgaz tedarikçisi İran da giderek Rusya'ya yakınlaşıp, onunla birlikte hareket eder hale geliyor. Yani bir süre sonra, İran'dan doğalgaz almak için bile Moskova'nın onayına ihtiyaç duyulur hale gelinebilecek.
Bir başka doğalgaz tedarikçimiz ise Azerbaycan. Rus etkisine karşı Azerbaycan'ın deyim yerindeyse “kalesi” Türkiye. Türkiye, Rus yörüngesine girdikçe, Azeriler ne kadar direnebilir, en büyük soru işaretlerinden biri.
Kuzey Irak'ta Barzani'nin kalkıştığı referandum karmaşasında Ruslar, ilk kez enerji alanında bu bölgeye girmeyi başardılar. Şimdi Kuzey Irak'taki petrol ve doğalgaz borularının vanalarının kontrolünü de Ruslar ele almış durumda.
Ve en büyük hata; -Türkiye nükleer enerjiye geçmeli mi, geçmemeli mi tartışmaları bir tarafa-, AKP hükümeti kurulmakta olan nükleer santralini de Rusya'ya emanet etti.
Peki Rusya'yla bu kadar yakınlaşıp, enerji konusunda bir kazanım elde ettik mi?
Bunun yanıtı Türk Akımı boru hattının inşaat sürecinde gizli; Türk Akımı kurulurken Türkiye bölgede enerji merkezi olacak diye anlatılmıştı kamuoyuna. Enerji merkezi olmak, Türkiye'ye akıtılacak doğalgazda re-export hakkına sahip olmak, dolayısıyla fiyatın belirlenmesinde etkin olma anlamına geliyordu. Ancak bunların hiçbiri olmadı. Rusya'dan Türk toprak ve karasularını Türk Akımı'na kullandırmak karşılığında ala ala sadece satın alacağımız doğalgazda küçük bir indirim koparabildik, o da elbette sınırlı bir süre için, iki yıllığına. -Ruslara gerek nükleer santral, gerekse Türk Akımı konusunda AKP hükümetinin sağladığı vergi muafiyetini hiç saymıyorum bile-.
Ruslar Türkiye'nin içinde bulunduğu sıkıntılı süreçte kartlarını iyi oynadılar; Mesela Türk Akımı'nın kara kısmının inşa iznini tam 24 Haziran seçimleri öncesinde sessiz sedasız alıverdiler. Deniz kısmı inşasının izinleri ise -ilginçtir- TSK'nın Suriye'de yapacağı Afrin operasyonunun hemen öncesine rast geldi.(Tesadüftür elbette, başka ne olabilir?)
Kısacası Rusya, Türkiye'nin büyük kazanımlar elde edebileceği Türk Akımı'nı neredeyse bedavaya getirdi. Üstelik dağıtım vanasını da Yunanistan'a vermeyi kabul etti.
Hadi biz yine Saray'daki starex meyvesi ile ejder meyveli smootieyi tartışmaya dönelim…
Zeynep GÜRCANLI, 10 Aralık 2018
zgurcanli@sozcu.com.tr