Türkiye İlerleme Raporu ve Katılım Ortaklığı Belgesi

Tartışma Alanı

Türkiye İlerleme Raporu ve Katılım Ortaklığı Belgesi

İletigönderen Panzehir » Çrş Şub 21, 2007 2:11

9 Kasım 2005'te Türkiye İlerleme Raporu, Katılım Ortaklığı Belgesi ve Strateji Belgesi yayınlanmıştır.

AB belgelerinde Türkiye'ye yöneltilen talep ve dayatmaları incelemek gerekmektedir.
Özetlemek gerekirse;



1] AZINLIK HAKLARI

İlerleme Raporu'nun hemen girişinde Türkiye'de Lozan Antlaşmasında yer alan azınlıklar dışında, azınlık sayılması gereken topluluklar olduğu vurgulanmaktadır.
Bu çerçevede kültürel haklar ön plana çıkarılmakta ve şu konular Türkiye'nin adım atması gereken hususlar olarak önümüze konmaktadır.

Birinci talep, Türkiye'nin BM Siyasi, Ekonomik ve Kültürel Haklar sözleşmelerine koyduğu çekincelerin kaldırılması ile ilgilidir. Türkiye bu sözleşmelere taraf olurken, azınlıkların eğitim haklarının korunması konusunda çekince koymuştur.

Bu çerçevede Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın resmi dilin Türkçe olduğunu Türkçe'den başka dillerin eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulmayacağını ve öğretilmeyeceğini amir 3. ve 42. maddelerin geçerliliğini sürdüreceğini kayıt altına almıştır.

AB, bu çekincelerin kaldırılmasını isterken fiiliyatta Anayasa'nın 3. ve 42. maddelerinin değiştirilmesini talep etmektedir.

İkinci talep olarak, Kürtçe dâhil Türkçe dışındaki dillerde yayın yapılması ve Kürtçenin öğretilmesi önündeki engellerin kaldırılmasıdır.

Türkiye'de, zaman içinde, ayrı bir milli mensubiyet şuuru yaratılmasını amaçlayan bu yaklaşıma dil merkezli kültürel hakların bu sürecin ilk adımı olarak ön plana çıkarılması tesadüf değildir. Türk vatandaşlarının Türklük bilinci ve mensubiyet şuurunu zayıflatarak, bunun yerine "Türkiyelilik" kimliğinin oluşturulmasında, dil en önemli araç olarak görülmektedir.




2] İlerleme Raporu'nda Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki durum, azınlık alt başlığında yer almıştır.

Bu çerçevede, bölgenin sosyal, ekonomik ve siyasal sorunlarının çözümü için henüz kapsamlı bir siyaset belirlenmediği tespiti yapılmış, buna rağmen Başbakan Erdoğan son Diyarbakır ziyareti ve "Kürt Sorunu" olarak tanımladığı sorunun demokratik yollardan çözümü sözü vermesi AB tarafından takdirle karşılanmıştır.

Başbakan'ı bu nedenle öven AB, buna karşılık, teröristlerin cirit attığı bölgedeki güvenlik kuvvetlerinin bunlarla mücadele için aldığı yol kontrolü gibi güvenlik önemleri ve bazı durumlarda gösterdikleri iddia ettiği uygun olmayan tepkileri şikâyet konusu yapmıştır.



3] İmralı'daki eli kanlı katilin yeniden yargılanması AİHM'nin yeniden yargılamaya ilişkin kararlarının tam olarak uygulanması talebi terörist başına ismen atıf yapılarak Türkiye'nin karşısına getirilmiştir.

Bu hususa raporun insan hakları ve azınlıkların korunması başlığı altında yer verilmiş olması, AB açısından utanç verici bir gelişme olmuştur. Bu çerçevede, Türkiye'nin bu caninin adil yargılanmasından sorumlu olduğunu belirtmiş ve Türk makamlarının Avrupa Mahkemesi'nin yeniden yargılama kararının gereğini yerine getirmek için alacağı önlemlerin beklendiği ifade edilmiştir.

AB, bu tutumuyla, Avrupa Mahkemesi'nin İmralı katilinin yeniden mahkeme çıkarılması konusunda tamamen siyasi düşüncelerle aldığı bu hukuk ve ahlâk dışı kararın uygulanması içi her yola başvuracağı ve bunun ısrarlı takipçisi olacağını bu vesileyle bir kere daha göstermiştir.



4] Türkiye'nin siyasi partiler mevzuatında değişiklik.

Bunun amacı da açıktır. AB, etnik bölücülük kimliğiyle siyaset yapma yolunun açılmasını istemektedir. Bunun yanı sıra, siyasi partilerin faaliyetlerinde Türkçe dışındaki dilleri kullanmasının önündeki engeller de İlerleme Raporu'nda tenkit konusu yapılmış ve Kürtçenin bu amaçla kullanımına izin verilmesi istenmiştir. Aynı şekilde, terör örgütünün sivil uzantısı, bölücü partilerin TBMM'de temsil edilmesi için 10 ülke seçim barajının hâlâ kalkmadığı olumsuz bir unsur olarak takdim edilmiştir.



5] Alevi vatandaşlarımızın Sünni olmayan Müslüman topluluk olarak tanımlanması ve gayri Müslim vatandaşlarımıza ilişkin talepler ilk olarak Ermeni, Rum, Yahudi cemaatlerine tüzel kişilik tanınacak, gayrimenkulleri üzerinden tasarruf etmelerinin önündeki engeller tamamen kaldırılacak, bu cemaatlere ait vakıflar yasal denetim dışında bırakılacak v bunlar için gerekli acil yasal düzenlemeler gecikmeksizin yapılacaktır.

Bunun yanı sıra, Ermeni topluluğu için yeni bir idari düzenleme yapılarak bunun uygulamaya konulması talebi ilk kez Türkiye'nin karşısına getirilmiştir. AB'nin bundan ne kastettiği, bu konuda hükümetin hangi temasları yürüttüğü Türk milleti tarafından bilinmektedir. Hükümet, herhalde bu konuda Türk kamuoyunu aydınlatmak sorumluluğunun gereğini yakında yerine getirecektir. Bu yapılmadığı takdirde, hükümetin gizli görüşmelerle azınlıklara ilişkin pazarlıklar içine girdiği sonucunu çıkarmamızın doğal karşılanması gerekecektir.

İlerleme Raporu'nda, ayrıca Türkiye'den Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması, Fener Rum Patrikliği'ne "ekümenlik" sıfatı kullanmasına izin verilmesi ve kilse yönetimi seçimlerine Türkiye'nin karışmaması istenmiştir.

Ruhban okulu konusunda, Milli Eğitim Bakanı şahit gösterilmiş ve Bakan'ın okulun kapalı kalmasına karşı olduğunu Ekim 2005'de açıklamasına rağmen, bu konuda hiçbir adım atılmadığı kaydedilmiştir. Hatırlanacağı gibi MEB Bakanı söz konusu beyanında "kendisine kalsa, Ruhban Okulu'nu 24 saat içinde açacağını" söylemiştir.

Şimdi, AB bu sözün gereğinin yapılmasını AKP'den istemektedir.


İlerleme raporunda Türkiye'nin karşısına yeni bir talep olarak çıkarılan diğer bir konu da Yunanistan vatandaşlarının ve Gökçeada'daki Yunan azınlığının gayrimenkulleri üzerindeki kısıtlamaların kaldırılmasıdır.

Bu çerçevede, Kıbrıs olayları sonrası Yunanistan’a göç eden Rumların gayrimenkulleri üzerinde alım-satım-devir gibi işlemler yapmalarının ve Gökçeada'daki Yunan azınlığın gayrimenkul satın alması önündeki engellerin kaldırılmasının istenildiği anlaşılmaktadır. Bu konu da ilk defa AB raporunda yer almaktadır.

Bu noktada üzerinde durulması gereken husus, Yunan asıllı Türk vatandaşlarının değil, bizatihi Yunanistan vatandaşlarını ilgilendiren bir konunun Türkiye-AB ilişkileri denklemine sokulmuş olmasıdır.



6] Türkiye'nin milli güvenlik ve ülkenin bölünmez bütünlüğü konusundaki mevzuatını köklü biçimde değiştirmesi İlerleme Raporu'nda bu konuda üç istek yer almıştır.

İlk planda Türklüğü, Türkiye Cumhuriyeti'ni ve devlet organlarını alenen aşağıla fiillerini düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesinin uygulanması ağır biçimde eleştirilmiştir. AB'nin dayatmalarına boyun eğerek Türkiye Cumhuriyeti'nin milli birlik ve bölünmez bütünlüğü aleyhindeki fiilleri ve terör propagandası yapmayı suç olmaktan çıkaran AKP'den, şimdi Türklüğü aşağılamayı cezalandırmaması istenmektedir.

Türkiye'nin milli güvenlik kapsamının daraltılması istenmektedir.
Kuruluş amaçları ve faaliyetleri Anayasa'ya aykırı olan derneklerin tescil edilmesi istenmektedir. AB, derneklerin tescilinde Anayasa'da yer alan ülkenin bölünmez bütünlüğü ve laiklik ilkelerinin yorumunun değiştirilmesi ve Anayasa'nın temel ilkelerine aykırı amaçlar için dernek kurulmasına izin verilmesini istemektedir.



7] Kıbrıs

Buna göre; Türkiye, Kıbrıs Rumlarını bütün Kıbrıs'ın temsilcisi olarak tanıyacak, sahte Rum Cumhuriyeti ile ilişkileri diplomatik ilişki kurulması yönünde normalleşmetirmek için adımlar atacaktır.

1963 Ankara Antlaşması'nın Rumları da temsil eden Kıbrıs ek protokolünü onaylayarak uygulamaya koyacak ve Rum gemilerinin ve uçaklarının Türk limanlarına ve havaalanlarına gelmesini yasaklayan uygulamaya son verecektir.

Bunun yanı sıra, Türkiye Kıbrıs Rum yönetimi'nin uluslararası örgütlere üye olması üzerindeki vetosunu da kaldıracaktır.

- Devamı sonraki mesajdadır...

Gün gelir devran döner
Adımıza türküler söylenir bu şehirde!..
...
Kullanıcı küçük betizi
Panzehir
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi
 
İletiler: 3483
Kayıt: Pzr Şub 18, 2007 20:02

İletigönderen Panzehir » Çrş Şub 21, 2007 2:11

8] Yunanistan

Yunanistan ve Ege sorunları konusunda da Türkiyenin önüne iki somut talep ve dayatmayla çıkmıştır.
Türkiye, ilk olarak, Ege sorunlarının Yunanistanın istediği çerçevede çözümü için Uluslararası Adalet Divanının yargı yetkisini tanıyacaktır. Bunun yanı sıra, İlerleme Raporunda Türkiyenin Egede Yunan karasularının 12 mile çıkarılmasını savaş sebebi sayacağına ilişkin siyaseti üzerinde özel olarak durulmuştur.

Bu konuda TBMM Başkanının Nisan 2005te bu politikanın değişebileceği hakkındaki açıklamasına ve Dışişleri Bakanlığının buna karşı olmadığına ilişkin beyanına atıf yapılarak, buna rağmen bu siyasetin değişmediği vurgulanmıştır.

AB Türkiyenin 12 mili savaş sebebi sayma konusundaki bugüne kadar etkili olan caydırıcılık siyasetini değiştirmesini ilk defa gündeme getirmiştir.



Bunun anlamı ve amacı çok açıktır.

AB, TBMM Başkanının ve Dışişleri Bakanı’nın bu hayati konudaki devlet politikasına alenen aykırı sorumsuz beyanlarını dayanak yaparak, Türkiyenin geri adım atmasını sağlamak, böylece Yunanistanın karasularını 12 mile genişleterek Egeyi bütünüyle bir Yunan gölü haline dönüştürülmesine zemin hazırlamak istemektedir.





SONUÇ:

AB, Katılım Ortaklığı Belgesiyle Türkiyenin yerine getireceği öncelikli talepleri ve şartları ortaya koymuş ve bunları kısa ve orta vadeli uygulama takvimine bağlamıştır.

Katılım Ortaklığı Belgesi, ABnin Türkiyeden yapmasını istediği hususları genel ifadelerle ana başlıklar halinde sıralamıştır. Bunlardan ne kastedildiği ise İlerleme Raporunda çok ayrıntılı olarak belirlenmiştir.

Bu durumda AKPnin İlerleme Raporu ABnin gözlemlerini içeren bir belge olarak Türkiyeyi bağlamaz, biz Katılım Ortaklığı Belgesine bakarız demek hakkı ve imkânı yoktur. Bu konuda Yüce Türk Milletini aldatmak artık mümkün değildir.

Çünkü Katılım Ortaklığı Belgesinin giriş bölümünde, Türkiyenin İlerleme Raporunda belirtilen tüm konuların gereğini yerine getirmenin şart olduğu açık bir hüküm olarak yer almıştır.

Karşımıza çıkarılan bu talep ve dayatmaların, kendisine saygısı olan bir devlet tarafından kabulü mümkün değildir.

Üstelik 9 Kasım belgeleri Türkiye için ikinci sınıf ortaklıkla sonuçlanacak çıkmaz bir sokağın yol haritasıdır. Bütün bu dayatmalar kabul edilse bile ( ALLAH korusun ) Türkiyeye biçilen konum Ab yörüngesinde bir taabiyet ilişkisidir. AB sürecinin bu ipotekler altında ilerlemesi esasen mümkün değildir.

İlişkilerin yeni bir tanıma kavuşturulması da artık elzem değildir.




Not: Gazi Üniversitesi - Akademi Dergisi - Türk Kültür Topluluğu

Gün gelir devran döner
Adımıza türküler söylenir bu şehirde!..
...
Kullanıcı küçük betizi
Panzehir
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi
 
İletiler: 3483
Kayıt: Pzr Şub 18, 2007 20:02


Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x