Son günlerde, liberal tavırlarıyla tanınan ve özgürlükler konusunda AKPye başından beri destek olan arkadaşlarda bile bir tereddüt seziyorum.
Türbanın Anayasa maddesi haline gelmesine ve ahlaklı genç kadın yaratma girişimine tedirginlikle bakıyorlar. Çünkü girişim, başı bağlı olmayan kadınları ahlaksızlıkla suçlama tehlikesi içeriyor.
Bence önemli bir gösterge bu: Çünkü beş yıldır ilk kez kuşku düştü liberallerin içine. Acaba AKP bizim düşündüğümüz gibi bir parti değil mi? sorusu, yavaş yavaş uç vermeye başladı.
Türban uğruna 301. madde değişikliğini ve AB hedeflerini rafa kaldıran partiyi dikkatli gözlerle süzmeye başladılar.
Dün, AKPye en çok destek çıkan arkadaşlardan birisi diyordu ki: Peki, dört yıl Hukuk Fakültesinde türbanla okuyan bir öğrenciye, okulu bitirdikten sonra nasıl başını aç diyeceksin. Bu kadar okudum, hakim olmak hakkım! demeyecek mi?
Belli ki, mahkemeye işi düştüğü zaman türbanlı bir hakimin, acil sersive kaldırıldığı zaman türbanlı bir doktorun önüne çıkmak düşüncesi onu kaygılandırmaya başlamıştı.
Zaten türbanın sadece üniversiteyle sınırlı kalmayacağını bilmeyen mi var.
Türkiyede göz göre göre bir tiyatro oynanıyor.
Bazı AKPliler türbanın kamuda, meslek hayatında olmayışını ahlaksızlık olarak nitelendirirken, en temkinlileri, adım adım diyor.
Yani hedefe adım adım varılacak.
Hedef ne: Türbanı kamunun tümüne yayarak İslami bir devlet yönetimi yaratmak.
Bunun artık lamı cimi yok.
***
Bir kız düşünün, ilköğretimi ve lise eğitimini başı açık olarak tamamlayacak.
Yani -bazılarına göre- günah içinde bir çocukluk ve ergenlik geçirecek.
Sonra üniversiteye giderken başını örtecek.
Dört yıl sonra mesleğe başlarken yine başını açıp günah işlemeye devam edecek.
Türban madem Allahın emri, bu emre sadece üniversite çağındayken mi uyulur?
Bu kandırmacaya inanacak kimse var mı sizce?
***
Türkiyenin başını takiye yaktı.
Eğer takiye geleneği olmasaydı ve AKP çıkıp hedefini açık açık söyleseydi, belki bazıları bu hedefe baştan karşı çıkabilecekti.
Ama Değiştik! dediler. Gömleğimizi çıkardık. dediler.
İyi niyetli birçokları da onlara kandı.
Oysa sırtlarındaki bir gömlek değil, onların derisiydi.
İnsanlar yılanlar gibi deri değiştirmez. Hep aynı deriyle yaşar.
***
Türkiyenin içine girdiği neo İslamist hava, giderek güç kazanıyor.
Düşünün ki camide kalp krizi geçiren mümin kardeşlerinin hayatını kurtarmak için bile namazını bozmayan bir imam ve cemaat anlayışıyla karşı karşıyayız.
Türkiye büyük bir süratle Orta Doğuya kayıyor.
Eğrisiyle doğrusuyla, 300 yıllık Batılılaşma ideali terk ediliyor.
Göreceksiniz; böyle bir ülkede harflerin Latince olması bir çelişki haline gelecek.
İleride, Arapça harflere dönülmesi de gündeme gelecek, tatil günlerinin cumaya alınması da.
Çıkıp İstanbulu bir gezin bakalım: Tabelalar eski yazı olsa, gözünüze batar mı sanıyorsunuz?
Zülfü Livaneli