Sokaktaki vatandaşa bugün Türkiye'nin en büyük meselesi nedir diye sorsanız size ilk söyleyecekleri; işsizlik, ekonomi, terör ve eğitim olacaktır. Oysa bana göre en büyük mesele partizanlıktır.
Şöyle bir bakın yukarıdaki meseleler aslında partizanlar olmasa çözülebilecek meselelerdir. Ama ülkemizde partizanlar yüzünden hiçbir şeyi çözemezsen de, kandırılıp, yanıltılsan da o koltuklarda oturmaya devam edilir. Particilik yapanlar oy verdiği partiyi o kadar benimseyip sahipleniyorlar ki, partisinin yaptığı yanlışı asla kabullenmiyorlar.
*
Bu partizanlar duruma göre parti çıkarlarını ülke çıkarlarından bile üstün hâle getirdiklerini asla görmezler. Örneğin; ağzını açtığında "Vatan Millet Sakarya..." derken, Yunanların Ege adalarımızda cirit atmasına ses etmezler. Bu partizanlara mantıklı bir soru sorduğunuzda doğruya "Doğru" ya da "Evet, haklısın" demezler.
Size ilk başta belki hak bile verirler. Ama sonra bir partili yöneticisinin yaptığı açıklamaları mantıksız bulsalar da kabullenirler. Sıkıştığı anda da kendi kendilerine ürettikleri bahane: "Oy verilecek başka parti mi var?
Kime oy verelim?" olur.
*
Partisi; Ergenekon operasyonlarını savunuyorsa savcı kesilirler. Barzani'ye "kardeş" denildiğinde gurur duyarlar. Bir cemaate "Hizmet Hareketi" deniyorsa övgü yarışına başlarlar. Pardon kandırıldık dediklerinde ise, "Kul beşerdir; beşer ise şaşar." diye anında aklar ve paklarlar.
Kandırılmak, yanılmak, şaşırmak doğaldır onlar için. Her şeye bir kılıfları vardır; dolar artıyorsa dış güçler ve faiz lobisindendir, düşüyorsa hükümetin becerisinden. Kredi kuruluşları not yükselttiğinde ekonomi çok iyidir, not düşürüldüğünde ise "Zaten gâvurlar bizi kıskanıyorlar"dır.
İstanbul'da yaşayıp köprülerden zamlı geçerken, yolunu bilmediği Osmangazi Köprüsü'nde yapılan indirime göbek atarlar. "Geçmediğim köprünün parasını benden niye alıyorlar?" diye sorgulamazlar. "Çalıyorlar ama çalışıyorlar" diyerek akıllara zarar bir bahane uydururlar. Oysa Allah: "Çaldın ama çalıştın, yürü cennete der mi?" diye düşünmezler.
*
Camilere cumadan cumaya giderler. Allah'ın ilk emri "Ikra: Oku!" olmasına rağmen okumazlar.Üstelik "Allah okumuşların şerrinden bizi korusun!" diyen zihniyet de bunlardan çıkar. Ne kadar gerçekleri, hakkı söylesen de duble yollardan, ekonominin büyümesinden dem vururlar. Allah Kur'ân'da "Düşünmez misiniz! Akıl etmez misiniz!" diye defalarca uyarmasına rağmen tarımda kendi kendine yeten bir ülke iken, "Samanı, buğdayı neden ithal ediyoruz?" diye sorgulamazlar.
Kredi kartının asgarisini ödeyemezken, "IMF'ye borcumuz yok!" diye övünürler. Kul hakkı ve liyakate bakmadan torpille bir yerlere girmeye çalışırlar. Belediye başkanlığı seçimlerinde öve öve bitiremedikleri kişinin emirle gitmesine sevinirler. Çünkü tanıdıkları, yakın oldukları yeni bir partili gelecek ve mutlaka bir çıkarları olacaktır. Parti liderlerine ise asla bir şey demez, diyemezler...
Çünkü onlara göre lider, partinin sahibi gibidir. Yazacak, söylenecek çok şey var ama uzatmaya gerek yok. Partizanlık bitmedikçe işimiz zor. " Partizanlık bitmediği sürece değişmeyen seçmen kitlesinin, değişti denilen Türkiye'sinde bunlar yaşanmaya devam edecek.
Levent BULUT