Türkiye’nin gerçeği bu!
Ablamın vefatı öncesi ve sonrasında birkaç gün Türkiye’de meydana gelen üzücü olayları bir gazeteci yoğunluğu ile takip etme imkânı bulamadım. Fakat en az gündemdekiler kadar önemli başka bir konuda gözlemlerim oldu. Ayrıca uzman kişilerin bilgilerinden de faydalandım.
Konu, kanser hastalarının son evresinde bakımlarının nasıl yapılacağı!
Hastanıza evde bakıyorsunuz ama yemek yiyememek, su içememek, vücudun çeşitli bölgelerinde şişkinlik gibi durumlarda, mecburen onkoloji servisi olan tam teşekküllü bir hastanenin acil servisine götürmek için ambulans istiyorsunuz. Ambulans geliyor ve görevliler, hastanızı, onkoloji servisi olmayan, kanser tedavisi hakkında da hiçbir tecrübesi bulunmayan, en yakın devlet hastanesine götürebileceklerini söylüyor! Bunu kabul etmeyip, özel ambulans çağırıyor ve kişisel bağlantılarınız sayesinde, bir üniversite hastanesine gidiyorsunuz. Acil serviste, doktorlar gereken müdahaleyi yapıyor ve iki üç günün sonunda “Artık yapabileceğimiz bir şey yok, eve götürün, ne istiyorsa yapın!” diyerek hastanızı çıkarıyorlar. Aynı hastanenin onkoloji merkezine sevk etmiyorlar! Siz onkolojiye başvurursanız, “Artık bizim de yapabileceğimiz bir şey yok, ağrı merkezine gidin” diyorlar. Ağrı merkezine gidiyorsunuz, “doktor yok, olsa bile randevusuz hastaya bakmaz” cevabını alıyorsunuz. Randevu istiyorsunuz, bir ay sonrasına gün veriyorlar!
Belediyelerin evde bakım servislerini arıyorsunuz. Evde serum bağlamak, iğne yapmak gerekiyor. Gelip bir bakıyorlar ne yapabileceklerini değil de ne yapamayacaklarını anlatmaya başlıyorlar! Tanıdık bir hemşire bulup günün belirli saatlerinde eve getiriyorsunuz. Durum daha da kritikleştiğinde, ya devlet hastanesi sürecini yeniden yaşıyorsunuz ki ambulansla gelen hastayı ambulans vermeden alıp götürmenizi istiyorlar; ya da onkoloji servisi olan bir özel hastane arıyorsunuz. Tabii, hastanın durumuyla birlikte “para” konuşuyorsunuz.
* * *
Hastanızı kaybettiğinizde, gerek Mezarlıklar Müdürlüğü, gerekse Büyükşehir ve İlçe Belediyesi, sizi hiçbir bürokrasi ile uğraştırmadan ne gerekiyorsa yapıyor. Cenaze, vasiyet üzerine başka bir şehre götürülecekse ambulans veriyorlar, cenazeye gidecek kişiler için otobüs tahsis ediyorlar ve beş kuruş istemedikleri gibi görevlerini tam bir titizlik ve saygı çerçevesinde yapıyorlar. Çalışanların bahşiş alması bile yasak. İster istemez, “Canlılara gösterilmeyen ilgi, ölülere gösteriliyor” diyorsunuz. Türkiye’nin gerçeği bu!
Başka hastalıklar için de benzer durum söz konusu. Özellikle kronik ruhi hastalıklar yaşayan ve sürekli uzman kişilerin kontrolünde olması gereken yaşlı kişiler için de bakım evleri yok.
Uzman görüşü
Peki son dönem kanser hastalarının bakımı nasıl olmalı? Bu konuda Prof. Dr. Coşkun Tecimer, şöyle diyor:
“Ne yazıktır ki günümüz Türkiye’sinde tıp dilinde ‘terminal dönem’ dediğimiz bu hastaların durumu hep sorun olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Gelişmiş ülkelerde bu tür kişiler için ‘hospis’ denilen ‘terminal dönem hasta bakım merkezleri’ vardır. Burada hemşire ve hatta doktor gözetiminde hastaların son dönemlerini rahat ve acısız geçirmeleri amaçlanır. Fiziksel ve psikolojik destek sağlanır. Böylelikle zaten büyük bir stres altında olan hasta yakınlarının da yükü hafifletilir.
Ülkemizde terminal dönemdeki hastalar için kurumsallaşmış sistemler çok yetersizdir. Sosyal Güvenlik Kurumu da masrafları karşılamamaktadır. Hatta özel sigortaların birçoğu bu hastaları, kapsamına almamaktadır. Çoğu hastane de bu tür hastaları kabul etmemektedir.
Bu durum gerçekten Türkiye için büyük sorundur. Bunu yaşayan bilir. Hastalar, aileler ve konunun uzmanları bu acıları çok yakından yaşamaktadır. Ama konu, hayat gailesindeki çoğu insana yabancıdır. Oysa yalnızca hayatın değil ölümün de bir gerçek olduğu ve acısız, insan onuruna yakışacak şekilde yaşanması gerektiği bilinçlere işlenmelidir.
Konunun bir an önce hükümetin gündemine gelmesi ve son dönemdeki hastalar için hastane ya da evde bakım hizmetinin sosyal güvenlik kapsamına alınması en doğru yoldur.”
Teşekkür
Bu vesileyle, ablam Güller Bulut’un tedavisi için zor şartlar altında ellerinden geleni yapan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi (Çapa) Acil Cerrahi ve Acil Dahiliye doktorlarına ve diğer görevlilerine, Küçükçekmece Mezarlıklar Müdürlüğü’nün bütün personeline, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne, Avcılar Belediyesi’ne, Maçka Belediyesi’ne, Trabzon Maçka Ocaklı Köyü halkına, akrabalarımıza, eski bakanlar, Agâh Oktay Güner, Ufuk Söylemez, İlhan Kesici, Koray Aydın ve Yaşar Okuyan’a, Yeniçağ ve Aydınlık Gazetesi yöneticisi ve yazarlarına, Aydınlar Ocağı mensuplarına, Milli Merkez mensuplarına, bizzat gelerek veya telefonla, mesajla başsağlığı dileyen bütün arkadaşlarımıza teşekkür ederim.
Arslan BULUT, 6 Nisan 2015
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr