Türkiye'deki hane halklarının toplam serveti 2022 yılında Türk Lirası'ndaki değer kaybı nedeniyle bir önceki yıla göre 142 milyar dolar azaldı ve 1 trilyon 41 milyar dolara düştü. Son 9 yılda toplam servetteki düşüş miktarı 929 milyar doları buldu. Türkiye'nin küresel servet içindeki payı ise 2022'de yüzde 0.2 seviyesine gerileyerek 2001'den beri en düşük seviyeye ulaştı. Ekonomist Akkoç servet düşüşünün nedeninin enflasyon ve kur şokundan dolayı olduğunu belirtti.
UBS ve Credit Suisse tarafından yayımlanan Küresel Servet Raporu'na göre, Türkiye'de son 9 yılda toplam servette yaşanan düşüş 929 milyar doları aştı. 2022 yılında Türkiye'nin küresel servet içindeki payı yüzde 0.2 seviyesine gerileyerek, 2001 yılından bu yana kaydedilen en düşük seviyeye düştü. Raporun sunduğu verilere göre, 2022 sonunda nüfusun en zengin yüzde 5'i, toplam servet içindeki payı yüzde 59.2'ye ulaştı
Rapora göre toplam küresel servet 2022 yılında bir önceki yıla göre 11.3 trilyon lira, yani yüzde 2.4 gerileyerek 454.4 trilyon dolara düştü. Bu, küresel servet miktarında 2008 yılından bu yana kaydedilen ilk düşüş oldu. Küresel olarak kişi başı servet de geçen yıl 2021'e göre yüzde 3.6'lık gerilemeyle 84 bin 718 dolara düştü.
Raporda bu düşüşte ABD Dolarının pek çok diğer para birimine karşı değerlenmesinin etkili olduğu belirtildi. Eğer kurlar 2021 seviyelerinde kalsaydı küresel servette yüzde 3.4'lük yükseliş kaydedilecekti.
EN ÇOK TL DEĞER KAYBETTİ
Raporda değerlendirmeye alınan ülkelerde dolardaki değerlenmeden en çok etkilenen ülke ise Türkiye oldu. Türk Lirası dolar karşısında 2022 yılında yüzde 46 değer kaybetti. Değer kaybında TL'yi yüzde 42 ile Arjantin Pesosu takip etti.
KONUT VE HİSSELERDEKİ YÜKSELİŞTE TÜRKİYE ZİRVEDE
Buna karşılık Türkiye geçen yıl yüzde 155 ile hisse değerlerinin en fazla yükseldiği ülke olarak öne çıkarken, bu bakımdan da Türkiye'yi yüzde 124.7'lik artışla Arjantin ve yüzde 33.3'lük artışla Birleşik Arap Emirlikleri takip etti. Rapordaki seçili pazarlar arasında Türkiye yüzde 59.6'lık artışla konut fiyatlarının en çok arttığı ülke oldu. Türkiye'yi yüzde 34.4'lük artışla Rusya ve yüzde 30.7'lik yükselişle Macaristan takip etti.
YÜZDE 12'LİK GERİLEME
Rapora göre 2022 sonu itibarıyla Türkiye'de hane halklarının toplam serveti 1 trilyon 41 milyar lira oldu. Ülkedeki toplam servet TL'deki değer kaybının etkisiyle bir önceki yıla göre 142 milyar dolar eridi. Oransal olarak servetteki düşüş yüzde 12 oldu. Bu düşüşle beraber Türkiye'nin küresel servetten aldığı pay yüzde 0.3'ten yüzde 0.2'ye geriledi.
KİŞİ BAŞI SERVET 1 YILDA 2.616 DOLAR DÜŞTÜ
2022 sonu itibarıyla yetişkin başına servet 17 bin 578 dolar olarak hesaplandı. 2021 yılında söz konusu rakam 20 bin 194 dolar seviyesindeydi. Yani geçen yıl Türkiye'de yaşayan her yetişkin ortalama 2 bin 616 dolar servet kaybı yaşadı.
Doç. Dr. Uğur Akkoç
Doç. Dr. Uğur Akkoç, servet eşitsizliği hakkında Bloomberg HT'ye değerlendirmelerde bulundu. Akkoç, servet düşüşünün nedeninin enflasyon ve kur şokundan dolayı olduğunu belirterek bundan en çok etkilenen ülkelerden birinin Türkiye olduğuna dikkat çekti.
Akkoç'un açıklaması şu şekilde:
"Servet dağılımı ile ilgili rapor her yıl takip ettiğimiz raporlardan bir tanesi çünkü gelir dağılımı ile gelir eşitsizliği ile ilgili veriler nispeten daha açıklanabilir durumunda ülkelerin kendi istatistik ajansları tarafından ama serveti ölçmek servetin dağılımını eşitsizliğini ölçmek daha zor bir mesele. O nedenle eskiden beri aslında yegane kaynaklarımızdan birisi Suisse'in verisi. Bu seneki raporda yeni yayınlandı. Öncelikle şunu hemen belirtmek lazım 2022 yılının raporu ama referans olarak bir önceki yılı yani 2021'i esas alıyor aslında Kovid pandemisinden çıkış dönemi olarak adlandırabiliriz. Küresel 43,6 trilyon dolara ulaşmış reel düzeyde de bir artış görünüyor. Raporda belirtilen önemli hususlardan bir tanesi servet kaybı yaşayan ülkelerde buna neden olan temel iki faktörden bahsediyor. Bir tanesi enflasyon bir tanesi de nüfus piramidinde yetişkin sayısının artması. Türkiye olarak biz neredeyiz buna baktığımızda Türkiye rapor içerisinde servet kısmında net düşüş yaşayan az sayıda ülkeden bir tanesi. Türkiye’nin toplam serveti önemli bir düşüşle 1,14 trilyon dolara kişi başına yaklaşık 19 bin 500 dolara gerilemiş durumda. Dolayısıyla önemli bir servet düşüşü var ve belirtildiği gibi bunun önemli sebeplerinden birisi enflasyon. Diğer önemli sebebi ise kur şoku. Japonya gibi İtalya gibi ülkelerle beraber yerel para biriminin dolar karşısında değer kaybetmesi. Bundan aslında en çok muzdarip olan ülkelerden bir tanesi olarak gözüküyoruz.
TÜRKİYE’NİN TOPLAM SERVETİ 1,5 TRİLYON DOLARIN ALTINA İLK DEFA İNİYOR
Küreselde diğer ülkelerden farklı olarak ayrıştığımız noktalardan bir tanesi net bir servet kaybını yaşıyor olmamız. Önceki yıllardaki veriye baktığımız zaman Türkiye’nin toplam serveti 1,5 trilyon doların altına ilk defa iniyor. Yaklaşık 2012-2013’lerde 1 trilyon dolar barajına yaklaşan bir toplam servet büyüklüğü var. O dönemden bu döneme istikrarlı bir şekilde azalıyor. Ama 2021 en düşüş yaşadığımız yıl. Yaklaşık 60 dolarlık bir kayıpla ilk defa 1,5 trilyonun altına 1.14 trilyon dolara iniyor ve kişi başı servette ilk defa 20 bin doların altına iniyor. Burada da raporda belirtildiği üzere önemli etkinlerden bir tanesi kur tarafındaki değer kaybı dolayısıyla rapordan Türkiye için çıkaracağımız birinci genel sonucun şu olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’nin ekonomisinde önemli bir servet kaybı var. Bu toplumun tamamını etkiliyor. İkinci tarafından baktığımız zaman önemli bir mesele de tabi bu servetin nasıl dağıldığı. Yani pastanın büyüklüğü bir meseleyse pastanın dağılımının nasıl paylaşıldığı.
PİRAMİTTE YUKARIYA DOĞRU BİR SIKIŞMA VAR
Piramitte yukarıya doğru bir sıkışma var. Türkiye’nin verilerine baktığımızda da en yüksek yüzde 1 yaklaşık servetin yüzde 40’ına sahip. Belki daha önemli bir veri bunun yüzde 1’i yani en fazla servete sahip yüzde 5’lik kesime baktığımız zaman toplam servetin yüzde 60’ına sahip. Yani yarısını geçiyor. Bu elbette piramidin yukarıya doğru sıkıştığını gösteriyor. Bu aslında küresel bir trend. Çünkü biraz daha olgulardan konuşarak gelir dağılımına gidecek olursak servet eşitsizliği olgusu aslında iktisadi tarafta tutarlı veistikrarlı uzun vadeli bir düzeltici bir politika izlenmediği müddetçe hali hazırda giderek bozulan bir şey. Nesiller arası aktarım mekanizmasıyla beraber servet eşitsizliği eğer düzeltemezseniz nesiller arası giderek bozulur. Bunu küreselde de görüyoruz. Tabi küreselde 2008 krizi servet eşitsizliğini bir miktar düzelten iktisadi bir yapı olarak karşımıza çıktı. Özellikle Amerika’da. Fakat hem küreselde hem de Türkiye’de servet eşitsizliğinin bozulmaya devam ettiğini piramidin yukarıda birikmeye devam ettiğini görüyoruz. Burada kamuoyunda raporun çok ilgi çekmeyen başka bir verisi de aslında toplumun yüzde kaçının net servetin negatif olduğu.
Burada aslında şunu kastediyoruz. Toplumun her kesiminin servetini hesapladığımızda aslında herkes için pozitif bir rakam elde etmiyoruz. Keşke öyle olsa. Yani keşke öyle olsa da dağılımın yine bozukluğundan bahsetsek ancak en düşük servete sahip toplumsal kesimlerde bu servet maalesef negatif. Yani borçları aslında bu toplumsal kesimin ellerindeki birikiminden daha fazla yani net servetleri negatif. Türkiye’de bu rakam Credit Suisse’nin raporuna göre, yüzde 30. TÜiK’in açıkladığı mikro verilerden bizim hesapladığımız yüzde 30 yüzde 40 arası benzer bir dönem için. Dolayısıyla Türkiye’de toplumun yaklaşık yüzde 30’u ve yüzde 40’ı arasında değişen bir bölümünün net servetinin negatif olduğu yani borçlarının sahip oldukları varlıklardan daha fazla olduğunu söylemek mümkün.
Bu üst taraftaki eşitsizlik kadar önemli bir nokta aslında. Çünkü bu kesimin finansal piyasalara da erişi mi yok bu nedenle çünkü teminat kısıtları devreye giriyor. Ve herhangi bir gelir kaybı yaratacak iş kaybı gibi durumlarda ekonomi kötüye giderken sigortalayabilecekleri bir serveti yok. Buda aslında çok önemli. Dolayısıyla servet dağılımında yalnızca üst yüzde 1 ‘in üst yüzde 5’in sahip olduğu servet cinsinden bakmak elbette çok önemli ama birde bu dağılımın en altında neler olduğuna bakmak lazım. Aslında Türkiye en yüksek yüzde 1 ve yüzde 5’in sahip olduğu servet bakımından da ortalamanın üstünde bir noktada ancak CN endeksine baktığımızda CN endeksi neyi ölçer servetin bütün toplumun sahip olduğu servetin yüzde 1’lik dağılımına göre bir eşitsizlik ölçütüdür. Bu ölçüt 1’e ne kadar yakında o kadar eşitsizlikten bahsederiz. Ve toplumun tamamını dikkate alır. CN endeksi servet cinsinden Suisse'in araştırmasına göre 0,80’dir.
Burada CN endeksi açısından rapora dahil ülkeler arasında çok daha kötü bir sıralamadayız. Yanılmıyorsam 3. Sıradayız. Türkiye ‘de servet eşitsizliğinin önemli boyutu en yüksek servete sahip toplumsal kesitin çok büyük bir servete sahip olması yani yüzde 1’in yüzde 40’a sahip olması. Ama bu kadar önemli bir meselede de alt dilimde de çok büyük negatif servete sahip toplumsal kesimin olması. Bu tabloda en kırılganlar elbette ki bir yandan da en düşük gelire sahip olanlar. İş gücü piyasasında oldukça esnek yapıda çalışanlar. Bununla beraber nesiller arası servet aktarımında dezavantajlı konumunda olanlar. Daha genel bir ifadeyle gelir dağılımında olduğu gibi servet dağılımındaki en dezavantajlı grubun ücretli çalışan kesim olduğunu çünkü nesiller arası servet aktarımı mekanizmasından yeterince yararlanamadığını hem de var olan gelirleriyle servet edinimi konusunda oldukça dezavantajlı olduklarını son yıllarda Türkiye’de tasarruf etme ihtimali oldukça düşük. Burada Merkez Bankası’nın da bir hane halkı portföyüne ait bir anketi var. Hane halkı finans ve tüketim anketi sanıyorum. Önemli bir anket önemli bir veri. Orada ankete katılanların içerisinde tasarruf etme ihtimali olanların yüzde 13 oranında karşımıza çıkıyordu. Aynı anket Avrupa’da yapılıyor. Euro bölgesinde bu oran yüzde 50 civarındaydı. Dolayısıyla Türkiye’de yalnızca toplumun yüzde 13’ü tasarruf yapma ihtimaline sahip.
SERVET EŞİTSİZLİĞİ GELİR EŞİTSİZLİĞİNE DÖNÜŞÜYOR
Öncelikle servet dağılımı, servet eşitsizliği, gelir eşitsizliği birbirini besleyen eşitsizlik ve daha sonra tüketim eşitsizliği yani servet eşitsizliği bir haliyle gelir eşitsizliğine dönüşüyor. Çünkü izlenen makro iktisadi politikalar çerçevesinde servet önemli bir gelir yaratma aracı. Bir başka deyişle para politikasının biçimine bağlı olarak varlık kanalı üzerinden var olan servet önemli bir gelir yaratıyor. Servet eşitsizliği bir yandan gelir eşitsizliğine dönüşüyor. Bunu da zaten TÜİK’in açıkladığı veriler çerçevesinde gelir dağılımının kötüleşmesinden göreli yoksullaşmadaki artıştan izleyebiliyoruz. Bunun önemli politik ve siyasi sonuçları olabilir bende Siyaset Bilimci olmadığım için o alanda keskin cümleler söylemek istemem ama özellikle 2008 krizi öncesinde servet eşitsizliği Amerika’da yüz yıllık rekor seviyedeydi. Ve servet eşitsizliğindeki, gelir eşitsizliğindeki bu rekorun 2000’li yıllarda Amerikan siyasetindeki etkileri literatürde çok tartışıldı. Amerika’daki sağcı eğilimler, Trump’ın başkanlığı kazanması beraberinde ilk defa sosyalist bir adayın başkanlık seçiminde aday olabilecek potansiyele ulaşması literatürde tartışıldı. Benzer şekilde iktisadi dönemlerde dahası artan eşitsizlik dönemlerinde ülkelerin güncel veya yerleşmiş siyaset dinamiklerinin yanı sıra aslında halkın siyasi tercihlerinin daha sağ ve daha sola doğru marjinalleştiğini gösteriyor bize. Arjantin örneğinde olduğu gibi yada borç krizinde Avrupa örneğinde olduğu gibi.
Servet vergisi çok tartışılan bir olgu. Servet vergisinin iyi bir çözüm olduğu ancak çeşitli lobi engelleri olduğunu yönünde çünkü bir takım kamuoyu servet birikimini sermaye birikimi ile ilişkilendirerek servet vergisini büyümenin önünde bir engel olarak görebileceğini düşünüyor. Bu yüzden servet vergisinin önünde bir takım lobi engellerinin olduğunu düşünüyor. Bir yandan da servet vergisinin iki önemli dezavantajı var.
Servet vergisi elbette gündeme gelecek önümüzdeki yıllarda Dünya’nın gelişmiş ülkelerinde takiben gelişmekte olan ülkelerinde servet vergisinin yürürlüğe gireceğini daha doğrusu servet vergisinin kapsamının genişleteceğini tahmin etmek zor değil. İki önemli dezavantaj var birincisi ölçüm meselesi yani servetin biçimi özellikle son yıllarda servet eşitsizliği yaratan servet biçimi finansal servet, yüksek karlar dolayısıyla bu noktada vergilendirebilmek için serveti ölçmek ve bu servetin bir kısmı farklı farklı ülkelerde. Dolayısıyla burada servet ölçmek önemli bir sorun vergilendirme açısından.
İkincisi ise servet vergisi getirmek bir noktada yüksek servet sahibi toplumsal kesimlerin servet birikimini yavaşlatır evet ama biraz önce Türkiye örneğinde konuştuğumuz gibi önemli bir meselede daha kalabalık toplumsal kesim olan servet edinimi zor olan servet biriktiremeyen tasarruf yapamayan halk dilindeki toplumsal kesimleri veya bunu çokça konuşuyoruz şuan ki gençler kuşak çalışmaları çerçevesinde gösteriyor ki şu anda üniversite çağındaki olan gençler önceki iki üç kuşağın sağladığı eriştiği madde ve imkanlara servete erişemeyecekler. Servet vergisi yalnızca üst birikimin servetini yavaşlatıyor. Ama alt kesimin servet edinimi veya tasarruf meselesini çözmüyor."