Dünya karanlık bir dönemden geçiyor. Ülkelerin başında diktatör özelliği gösteren yöneticiler var.
Bunlar her gün çeşitli bahaneler ile insanların özgürlüklerini kısıtlayıp her şeye karşın saldırganlıklarını rutin bir şekilde devam ettiriyorlar.

Örneğin, Trump ülkesinde artık faşist bir diktatör olarak tanımlanmasına karşın kasım ayında yapılacak ABD başkanlık seçimlerinde karşısında bilim insanlarının, ülke entelektüellerinin ve muhaliflerin birleşerek bir blok oluşturmalarına karşın bir kararname çıkartıp “Bidenin seçime girmesini dahi engellerim” deyiverdi.
Kaybederse seçim sonuçlarını kabul etmeyeceğini de açıkladı.
Bu bir boşboğazlık mıydı, üstü kapalı bir tehdit mi belli değil.
Kendi taraftarları ise hızla daha çok silahlanıyorlar. Muhtemel yarın olabilecek/hazırlanacak kaotik duruma hazırlanıyorlar.
Ülkenin milis güçleri de muhtelif yerlerde polis şiddetine karşın sokağa çıkan zencilere karşı zaten sokağa inip ilk alıştırmalarını yaptılar.
ABD dış siyasetine bakarsak gerek Ortadoğu’da gerekse Akdeniz’de sular giderek ısınıyor.
Ortadoğu’ya daha kolay müdahale için Güney Kıbrıs’ta ABD, Rumların sırtlarını sağlama alma düşünceleri ile GKR kesiminde üs kurma iznini koparttılar ve üs inşa ediyorlar. Yunanistan ile ortak tatbikat yapıp resim çektiriyorlar.
Bu arada ülkemize sopa gösterip tehdit etmekten de geri durmuyorlar.
Savaş birçok emperyal ülke için muhteşem bir gelir kaynağı ve kapitalizmin tıkandığı noktalarda en büyük kurtuluş reçetesidir.
ABD'nin iç ve dış siyaseti kaynarken, Pandemi olayında ise aynı İngiltere gibi sürü bağışıklığı sistemini benimseyip insanlarının biner biner ölmesine göz yumuyorlar. Orada da insanlar sağlık hizmetlerine ulaşamıyor en doğal haklarını elde edemiyorlar.
Sebebi ise ülke yönetiminde bulunan küçük bir azınlığın ülkeyi bir şirket gibi kâr zarar hesabına göre yönetmeleri.
ABD’de böyle de diğer ülkeler çok mu farklı Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya İspanya örnekleri çok mu farklı. Hayır hiç farklı değiller. Ufak tefek ayrışmalar haricinde özde aynılar.
Ortadoğu’da eften püften sebeplerden ülkeler işgal edilirken, Ortadoğu haritası yeniden çizilirken hangi devletler işgalci pardon özgürlük getirmek için o ülkelerdeydi. Bir hatırlayın.
Dünya giderek daha da yaşanılmaz bir hâl alıyor. İnsanlar giderek daha da fakirleşiyor, kazançları düşüyor.
Özgürlükler giderek daha çok kısıtlanıyor. Üstüne her şey sizin iyiliğiniz için diye kuyruklu yalanlar söyleniyor.
Tüm ülkelerin kapısında gelmekte olan bir gıda krizi var.
Hibrit tohumlar sayesinde bu işten kimlerin kazançlı çıkacağı ortadayken, fakir açlıktan ölürken varsıl gene gemisini yürütecek.
Önümüzdeki iki çeyrek zaman süresi, birçok olaya ve gelişmeye gebe, bir şeylere müdahale etme yetimiz olmayıp ancak müdahil olma yetimiz var o da mecburiyetten.

Yukarıda yazdıklarımı alıp kendi ülkemize monte edin şablon aynı birebir oturacak.
Ancak Türkiye’nin cepheleri daha fazla ve gücü sınırlı.
Ekonomi tıkandı, insanlar fakirleşti, orta sınıf yok oldu, barış siyasetinden savaş siyasetine geçildi, Avrasyada emperyal bir güç olma hayalleri hortlatıldı, sağlık, eğitim, tarım, enerji, sanayi gibi çok önemli alanlarda hızla geriledik.
Ülke sınırları elek, Suriyeli sığınmacılar ülke için artık tehdit noktasına geldiler.
Yunanistan bile artık açıktan ülkemizi tehdit eder oldu.
Kıbrıs ayrı facia ABD ve Fransa adada üs kuruyorlar, adada güçler dengesi bizim aleyhimize günden güne değişiyor ve biz mahmur gözlerle sadece seyrediyoruz.
ABD parasını ödediğimiz uçaklara el koyuyor,
Rusya’dan aldığımız hava savunma sistemlerini ABD'nin tehditleri neticesinde kuramayıp depolara kaldırıyoruz,
Merkez bankası rezervleri eksi bakiye açıklanırken kasımda başlayacak dış borç ödemelerini ne ile yapacağımızı bilmezken, yabancı raporlarında ülke ödeme kabiliyeti kaybolmuştur diye yazılırken en son ABD büyükelçisi aldığınız ilaçların parasını ödemiyorsunuz bu yüzden ilaç firmalarımız size ilaç satımını durdurabilir derken, Türkiye’deki ilaç sektörünü son yirmi yılda yok edip tamamen dışa bağımlı hale gelip Türkiye’de 11 liraya üretilen ilaç alternatif ödeme kanalı üzerinden getirilmeye başlanınca kutu fiyatı 303 Euro olursa (Kara Kutu s,694 S.Yalçın) gelecekte kısa vadede aç da kalırız, ilaçsız da , doğalgazsız da, savunmasız da.
Tüm bunların sebebi de kötü, basiretsiz, öngörüsüz ve liyakatsız ellerce yönetilmek diye özetleyebiliriz
Artık televizyon başında Selçuklu ve Osmanlı dizileri seyredip üçüncü dünya savaşına elimizde balta ve kılıçlar ile hazırlanıyoruz.
Öykündükleri Osmanlının son yıkılış dönemini birebir yaşıyor, fakat tarih kitabını açıp o dönemi tekrar okumak zahmetine katlanmıyoruz.
Yurt içi tarikat liderleri bile (Cüppeli Ahmet) Selefi örgütlerin silahlanıp sokağa çıkmaya hazır hale geldiğini ve tehdit oluşturduklarını önlem alınmasını söyleyebiliyorsa,
Abdurrahman Dilipak yazıları ile uyarmaya çalışıp, İslamcılar tarafından aforoz edilip linç edilmeye çalışılıyorsa bazı eşikler çoktan geçilmiş demektir.
Yalnız milletimin bilmesi, görmesi gereken tek bir şey kaldı.
Bu ülkeye yeniden bir ATATÜRK gelmeyecek, ülkeyi yoktan var etmeyecek,
sizlerin canını kefereden kurtarmayacak.
Nutuk isimli kitabı elinize alıp bir okuyun orada olabilecekleri, olasılıkları ulu önder tek tek yazmış.
Artık şu beyni tatilden çağırıp çalıştırmaya başlayın.
Yoksa tarihin çöplüğüne gitmeye çok az kaldı.
Bu çöplüğe kimler gitmedi ki…

Zafer ATUN
25 Eylül 2020
zaferatun.wordpress.com

TÜM BUNLARIN SEBEBİ KÖTÜ, BASİRETSİZ, ÖNGÖRÜSÜZ VE LİYAKATSİZ ELLERİ teşhir eden ve NUTUK İSİMLİ KİTABI OKUMAYI salık veren MÜKEMMEL bir yazı. Çok değerli yazarı sevgili Zafer ATUN'un gerçek KEMALİST yüreğine, usta eline ve altın kalemine sonsuz sağlık ve bağışıklık, mut ve kut, utku ve umut.

Tüm yazdıklarınıza ve güzel dileklerinize teşekkürler.
Gün geçmiyor ki daha yeni cepheler açılmasın.
Ancak eldeki kadrolar ve kısır bakış açılarıyla nereye varır bu gidiş hep birlikte yaşayarak deneyimleyeceğiz.
Sevgiler, saygılar aydınlık yarınlar dileği ile...