Türkiye’yi Çiğnetmedik, Çiğnetmeyeceğiz!
Avrupa Birliği’nin dayatmalarını Türkiye’ye kabul ettirmek için ecnebi sermayenin ortakları tarafından yayınlanan gazetelerde “özel sûrette konuşlandırıldıklarından,” dolar cinsinden maaşa bağlandıklarından bahsettiğimiz AB lobisinin elemanları, gene ellerine zilleri -mendilleri alıp, döne döne oynamaya başladılar.
Türk Milleti’ni teslim olmaya ikna etmekle görevlendirilen bu takıma, her biri ayrı bir belayı temsil eden rum, ermeni, süryani, keldani, patrikleri katıldı! Papaz, keşiş, zangoç - mangoç katıldı! Bir kuvvet vehmettikleri dağdaki eşkıyaya dayanarak Türkiye Cumhuriyeti’ni tehdide yeltenen hapishane kaçkınları katıldı. Avrupa Birliği’nin ipten - kazıktan kurtardığı eli kanlı câniler katıldı! Dönme - devşirme çocukları katıldı! Levantenler katıldı!
Bu takımın AB lobisinin güdümündeki televizyonlardan pompalanan “şıkırdım - şıkırdım” havasına ayak uydurarak göbek atmasının bir tek sebebi var:
Bir türlü yıkamadıkları Türkiye’nin AB eliyle parçalanacak olması!
Evet!
Bin kere, yüzbin kere evet; eğer bir gürûh, Türkiye’nin AB baskısıyla önlerinde diz çökertileceğinden emin olmasaydı 17 Aralıkta resmen hakarete uğradığımız hâlde “Başardık... başardık...” diye çığlık atar mıydı hiç?
“Neyin başarıldığına” gelmeden şu mü’min - mütedeyyin AKP seçmenine bir-iki sualim olacak:
Senin bu kalabalığın içinde ne işin var muhterem?
Yıllardan beri takkenden, takunyandan, tesbihinden dolayı seni hor görenler, hakir görenler, sana hakaret edenler bunlar değil miydi? Kâfirin yolunda papazın patriğin kolunda, dönmenin - rumun ardında nereye gidiyorsun? Bu takıma güç vermekle türban meselesinin çözümleneceğine gerçekten inanıyorsan; -Allah korusun- yarın Türkiye’nin başına bir hâl gelirse, bırak türban taktırmayı, karılarınıza don bile giydirmezler, don! Filistin’i görmüyor musun muhterem, Irak’ı görmüyor musun?
Her ne hâl ise...
Neyi başardınız Allah aşkına.
“Ucu açık müzakereyi kabul etmeyiz” diye bar bar bağıran adam Başbakanlık koltuğunu işgal eden şu başbayi değil miydi?
O başbayi rum kesimini tanıyacağına söz verdi!
Fansız Cumhurbaşkanı “rum devletini tanımaz, ermeni soykırımını da kabul etmezseniz 2005 Ekiminde müzakerelere başlamanızı veto ederiz” diyor.
AB lobisi için Avrupa Birliği demek, işsizimize iş kapısı, çiftçimize pazar demek değil miydi?
Adamlar ne iş gücünün serbest dolaşımını kabul ettiler, ne malın, ne hizmetin.
Ne başardık öyleyse?
Bu başbayi Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerini 700 bin kişilik şu münasebetsiz rum devletinin ipoteği altına sokmuştur.
İlk cümlelerde niteliklerini sıraladığımız gürûh işte bunun için göbek atıyor. Sen neyi kutluyorsun muhterem?
Sen niçin oynuyorsun?
Şu sözüm herkesedir:
Allah’tan korkmayanlar bizden korksunlar, Türkiye’yi çiğnetmedik, çiğnetmeyeceğiz.
Necdet SEVİNÇ, 21 Aralık 2004