TÜRKİYE’Yİ YENİDEN SEVMEK

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

TÜRKİYE’Yİ YENİDEN SEVMEK

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Sal Tem 09, 2024 16:52

TÜRKİYE’Yİ YENİDEN SEVMEK
Fransa seçimlerinin ardından, ülke içi ve dışında bir dizi ‘yorum‘ yapıldı.
Kimi ‘politik’, kimi sosyolojik ve kimi ‘pratik‘ diyelim.
‘Politik’ derken, politika (la politique) ve ‘siyaset’ (le politique) ayırımı yapmak istiyorum.
O nedenle sağcılar kaç oy aldı faşistler kaç oy; komünistler kaç oy aldı sosyalistler kaç; solcular kaç oy aldı ekolojistler kaç diye bakmayacağım.
‘Aşırı’ diye nitelendirilen ‘Başıdik Fransa’ (FR- la France İnsoumise) hareketinin lideri Jean-Luc Mélanchon’un ‘Fransa’yı yeniden sevmek zamanı’ (On peut aimer la France à nouveau) sözünün, Fransa seçimlerini özetlediğini söyleyeceğim.
Gerçekten de Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, sözde ‘Milliyetçi sağ’ın oy oranlarını gelecek seçimlerde ‘hükûmet’ olabilecek düzeye çıkarması, ülkede olağanüstü bir ‘tedirginlik’ yaratmıştı.
Peki ama bu ‘milliyetçi sağ’ Fransa’yı komünist, sosyalist, çevreci ya da kısaca ‘solcu’ kesimlerden ‘daha çok seviyor’ savında değil miydi?
Oysa Mélanchon, seçimlerde birinci çıkan hareketin lideri olarak; Fransa adına derin bir rahatlama olduğunu belirtmesinin ardından, ‘şimdi ülkemizi daha çok sevmek zamanı’ başladı diyor.
Efendim, Rusya ile ilişkiler, Ukrayna sorunu, Filistin davası, İslamofobi-mislamofobi gibi, benim siyaset (la politique) dediğim alandaki konular ne oldu denilecek olursa; bunlar Mélanchon ve onun kişiliğinde, ‘Yeni Halk Cephesi’ partileri ve giderek Fransa genelinde, hep ‘ikincil’ sorular olarak ele alınacak demektir.
Şimdi başbakan kim olacak, hükûmet programı nasıl yazılacak (ki Halk Cephesi’nin bir taslak programı seçimlerden önce hazırlanmış ve öyle cak-cuk değil ama rakamsal olarak her şey belirlenmişti) gibi konular, ‘ikincil’ konulardır.
Önce ‘Fransa’yı yeniden sevmenin mutluluğu’nu yaşamak gerekiyor.
Öyle ki, Victor Hugo gibi bir sağcı yazarın yirmi yıllık bir sürgün döneminden sonra, Kuzey Garı’nda söylediği söze gönderme yaparak ‘yeni bir sayfa açılmış’ olmaktadır diyor.
Bu sayfada Fransa’yı Fransa yapan ‘değerler’ söz konusudur.
Mélanchon ‘ben ve benim gibi düşünenlerde, garip bir ülke sevgisi var’ (une forme d’amour bizarre) diye ekliyor.
1789’un ‘getirdikleri’ ve Fransa’ya ilişkin evrensel kabul gören ne varsa o ‘değer’lere duyulan ‘aşk’ yani.
Yoksa baba Le Pen gibi, ağzından salyalar akarak Jeanne d’Arc güzellemesini ‘vatan sevgisi’ sanmak değil…
Tıpkı Türklerdeki bozkurt söylencesini, parmaklarla keçi boynuzu işaret yaparak yaşatmayı ‘milliyetçilik’ sanmak gibi.
‘Milliyetçilik’, sadece Kangal tipi köpeklerimizi sevmek olabilir mi?
Kara para aklamada, uyuşturucu ticaretinde, eğitimde çağın en geri ülkeleri grubuna sokulmamızda, dinsel cehaletin ayyuka çıkarılmasında, insanımızı ‘sefalet’ derecesinde yoksulluğa sürüklemede, bu sözde ‘milliyetçi’lerin gıkı çıkıyor mu?
Kaldı ki, orduda, okulda, sanayi ve ticarette, adliyede, karakolda yapılan her türlü ‘melanet’i bu sözde ‘milliyetçi’lerin yaptıkları yadsınamaz bir gerçeklik değil midir?
Bunlar, en çok, ülkeyi değil ama ülkede bu dolapları çevirmeyi seviyorlar.
İşte Fransa’da sağın yükselmesinden korkulan tam da bu durumdur.
Evet Macron da sağcı, daha doğrusu bir ‘dönme sağcı’dır ama Le Pen ve benzeri diğer ‘aşırı’ denilenler Fransa için bir ‘tehlike’dir.
O nedenle ‘solcu’lar, yani gerçek ‘vatanseverler’ bir ‘cephe’ oluşturmuş ve aşırı sağcıları üçüncü gruba düşürmüşlerdir.
Türkiye’de ise böyle bir ‘tehlike’ var mıdır denilecek olursa, yoktur diyeceğim.
Çünkü son elli yılda yavaş yavaş geliştirilmiş ve son on yılda (2015’ten itibaren) ise ‘hükûmet’ de değil ama doğrudan ‘iktidar’ olmuşlardır.
İşte Türkiye’de bu ‘iktidar’ın devrilmesi, en büyük sevincimiz olacaktır.
Türkiye’yi uluslararası ortamlarda ‘Türkiye’ yapacak olan bu ‘devirme’nin bizzat kendisi olacaktır.
İşte o zaman Türkiyemiz ile ‘övünebilecek’, ona olan ‘aşk’ımızı yeniden dillendirebileceğiz.
Kuşkusuz bunun için ‘çalışıp’ ‘güvenmemiz’ de gerekiyor.
Yoksa bir ‘millî maç’ta keçi boynuzu mu tavşan kulağı mı ne işareti yapmanın ‘ülke aşkı’ ile zerre ilişkisi yoktur diyeceğiz.
‘Vatanı en çok sevenlermiş’…
Hadi oradan da denilebilir, ‘hoşt’ da.
Seçimi okurun nezaketine bırakalım yani.
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1635
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x