Üç İhanetin Öyküsü
Bizler bilinçli olarak tarihimizden uzaklaştırıldık..
Yaşanan onca zorluklar, verilen savaşlar, Türklere uygulanan sömürü ve soykırımlar, yeryüzünün en büyük katliamları, en acımasız vahşetleri, en büyük ihanetleri sanki hiç yaşanmamış gibidir.
Ayni ihanetlerin bu günkü aktörleri de geçmişte neler olduğunu bilmelidirler ki, gelecekte baslarına nelerin geleceği bilsinler.
Hem ibret alsınlar, hem de ayaklarını denk alsınlar.
İste tarihimizden ibret verici üç ihanet öyküsü ve bugüne bağlantıları, benzerlikleri;
1-) Kurtuluş Savaşımız sırasında halk arasında 'Artin Kemal' (Ermeniden daha ermenici tutumu ona bu unvanı kazandırmıştır!)
Artin Kemal olarak tanınan Ali Kemal, milli mücadele aleyhine ve işgal güçlerini destekleyen yazılarıyla tanınmış, ihanetin ve mandacılığın sembolü haline gelmiş bir gazetecidir.
'Peyam-i Sabah' adıyla çıkardığı şer gazetesinde, 25 Nisan 1920 tarihinde Atatürk için:
'İdam, idam, idam. Mustafa Kemal cezasını bulacak' ,
Kurtuluş Savasını yapan Türk Milleti için:
'Bu mahluklar kadar basları ezilecek yılanlar tasavvur edilemez. Düşmanlar onlardan bin kerre iyidir' diye yazmıştır.
Mandacıların ve ihanet güruhlarının başını çeken bu adam, Damat Ferit Pasa hükümetinde Milli Eğitim ve İçişleri Bakanlığı yapmıştır.
Yakalandıktan sonra sorgusunda,
'Ben Türk Milletinde bu kadar büyük yasama gayreti ve mücadele ruhu olduğunu bilmiyordum. Bu bilgisizliğimden dolayı da mazur görülmeliyim çünkü hayatımın büyük bolumu yurt dışında geçmiştir.' demiştir.
Sorgudan çıkarılırken kendisini tanıyan halk tarafından bir anda linç edilmiş, yanında bulunan ve onu korumak isteyen görevliler dahi yaralanmıştır.
Ali Kemal'in İzmit'te linç edilmesinden sonra, İstanbul'da ne kadar işbirlikçi mütareke basın mensubu varsa, Amerikan elçiliklerine ve limanda bekleyen İngiliz gemilerine sığınmışlardır.
Gelelim bugüne;
Ne gariptir ki; Artin Kemal'in linç edilmesinden sonra İngiliz eşinden olan oğlu ve torunu da Türkiye Cumhuriyetinin Dış İsleri Bakanlığına girmiştir.
Dede Artin Kemal'in adı,Türkiye Gazeteciler Cemiyeti sayfalarında, önceleri 'Basın Şehidi' şimdilerde ise; 'Öldürülen Gazeteciler Başlığı' altında, adı Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı'nin isimleri ile yan yana geçmektedir.
Gelelim 'ibretlik' ikinci olayımıza :
2-) Dini bir sıfat taşıyan 'Sait Molla'
30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesinin imzalanmasında sonra, Protestan misyoneri papaz Frew ile birlikte 'İngiliz Muhipleri-Sevenleri - Cemiyetini' kurmuştur.
İngiliz Muhipleri Derneğinin, İstanbul'un işgalinden sonraki ilk bildirisi 21 Mart 1920 tarihinde Alemdar Gazetesinde 'İngiliz dostlarımız biraz geç kaldılar, daha önce gelmeliydiler' olmuştur.
Sait Molla 4.11.1919 tarihinde papaz Frew'e yazdığı mektubunda;
'Aziz üstadım Frew, Kurt Teali Cemiyetindeki yakın dostlarımızla görüştüm. Kurt aşiretlerinin yasadığı bölgede büyük bir ödeneğe ihtiyaç vardır. Aksi halde ayaklanmayı teşvik edemeyiz' diye yazmıştır.
Kurtuluş Savaşı sonrası Yunanistan'a kaçan Molla Sait, hizmet ettiği Yunanlılar tarafından hapise atılmış, ihanet ve sefalet içinde ömrünü tamamlamıştır.
3-) Manisa Mutasarrıf'ı (Valisi) Husnuyadis ve amca oğlu Menemen ayaklanmacısı Derviş Mehmetin hikâyeleri;
Hüsnü Bey ve sülalesi, Girit'ten kovulmuşlar, Manisa'ya yerleşmişler, Hüsnü Bey vali seçildiği Manisa'da üç yıl boyunca, Yunan işgal güçleriyle sarmaş dolaş yasayarak işbirlikçi olmuştur.
Keza Derviş Mehmet de yardakçısıdır.
Fahrettin Altay Paşa'nın süvarileri Manisa'ya yaklaşırken, düşman yurdu terk edecek aldatmacası ile Manisa ahalisini oyalayan Husnuyadis; Yunan işgal güçleri komutanı General Bagorciye, Manisa'yi terketmemeleri için yalvarıyordu. Daha sonra Husnuyadis, yunanlılar ile Manisa'yi terk ettiğinde, ardında 5 bin kişi ölmüş, tecavüz edilen cocuklar, yakılan ve yıkılan evler kalmıştı. Ahalisinin çoğu öldürülmüş kalanları perişan edilmiş Manisa'nın üçte ikisi yanmış ve enkaz altındaydı.
İste bu Giritli Hüsnü Bey-Husnuyadis daha sonra kaçtığı Yunanistan'da bir kilisenin terk edilmiş bir köşesine atılan mezarının başına 'haçı kırık' bir mezar taşı dikilerek, üzerine; 'Palio Turko - Serseri Türk' yazılarak tarihin çöplüğüne atilmistir.
Ancak Husniyadis ile birlikte Yunanistan'a bir kişi daha kaçmıştır.
O da amca oğlu Derviş Mehmet'dir!! !
Derviş Mehmet daha sonra yurda donerek Menemen isyanını tertiplemiş ve Kubilay'ı şehit ettirmiştir.
Derviş Mehmet'in ikinci eşinden olan torunu de siyasette önemli mevkilere gelmiştir..
* * *
Bu hainlerin ruhlarını, ihanet beslemektedir.
Ekmeğini yedikleri ülkeye de, adına ihanet ettikleri ülkeye de yaranamamış, kaçınılmaz ve ortak sonlarından kurtulamamışlardır.
Bunların 'şimdiki numuneleri' de aynı sondan kurtulamayacaklardır.
Ey ! Artin Kemal'ler, Sait Molla'lar, Husnuyadis'ler
İbret alın ve ayağınızı denk alın...
Kaynak