ULUS ve ULUSALCILIK
Son günlerde yeni bir kavram kargaṣasι yaṣanιyor.
Zaten biz, ‘kargaṣa’yι seven denilmese bile ‘kargaṣa’dan çekinmeyen bir ‘toplum’uz.
Sözgelimi, son tümcede ‘Toplum’uz yerine ‘millet’iz denilmiṣ olsa sorun çιkmayabilirdi.
Ve belki de ‘millet’imizin özelliklerine vurgu yapιldιğι için, için için gurur bile duyulabilirdi.
Ancak, bir an için ‘ulus’uz denilmiṣ olduğunu düṣünelim.
Hemen kimi kafalarda ṣimṣekler çakacak ; yazarιn ‘Türk milliyetçisi’, ‘Irkçι’, ‘Kafatasçι’, CHP’nin sol kanadιndan biri, İṣçi Partili ve giderek ‘Ergenekoncu’ ya da ‘darbeci’ olduğu düṣünülecekti.
Sözü, Doğu Perinçek’in 3 Şubat tarihli Aydιnlιk gazetesinde sakιnιlmasιnι önerdiği ‘cepheleṣme’ye getireceğim.
Doğu Perinçek, « Milletçiler ve ulusçular diye cepheleşmenin anlamı var mı ? » diye soruyor son yazιsιnda.
Bence var.
Anlamlι bir ‘cepheleṣme’ var Türkiye’de ve dünyada.
Cephenin bir yönünü Dr Recep’in ‘tek millet, tek devlet, tek bilmem ne’ grubundakiler oluṣturuyorlar.
Bu cephe ‘beynelmilel sermaye’ye dayanιyor ve dogal olarak beynelmilelcidir.
Her yönüyle ‘beynelmillel’ yani ‘milletlerarasι’ ve giderek ‘milletlerüstü’cü bir cephedir.
Karṣι-cephe ise ulusçuluk cephesi ya da ulusalcιlιk cephesidir.
Ulusalcιlιğιn da ‘acunsal’ bir yönü yok mu denirse, o da vardιr.
Buna da ulusalcιlιğιn ‘Uluslararasι’ yönü diyebiliriz.
Nasιl ‘beynelmilel sermaye’ ve o sermayeye sahip ‘devletler’ bir cephe oluṣturuyorsa, o sermayeden yoksun ‘devlet’lerin de bir cephesi olacaktιr.
Bu cepheler, geliṣmiṣ-geliṣmekte olan ülke, merkez-çevre ülkeleri, ezen-ezilen ülkeler olarak da ayrιlabilebilmektedirler.
Emperyalist/ sömürge ayιrιmι ise en iyi bilinenidir.
Her ne kadar « Millet ve ulus kavramları aynı anlama geliyor, o nedenle kuşkusuz isteyen istediği kavramı kullanacaktır. » deniliyorsa da, bugün Türkiye’de bu iki kavram iki farklι kesim tarafιndan kullanιlmakta değil midir ?
Demek ki sorun tam da ‘anlambilimsel’ bir sorundur.
Evet ‘millet’ kavramι eskimemiṣtir ama ‘millet’ sözcüğü eskimiṣtir.
Fransιzca ya da ingilizdeceki ‘nation’ kavramι olduğu yerde duruyor.
Paris’teki ‘place de la nation’ da duruyor Ankara’daki ‘Ulus meydanι’ da..
Ne var ki, Melih Gökçek ‘Ulus meydanι’nιn adιnι ‘Millet Meydanι’ diye değistirecek olsa, belki Türkiye’deki ‘milliyetçiler’ ses çιkarmayabilirler. Ama ulusalcιlar ayağa kalkmaz mι ?
« Düşmanın Milliyetçiliğe saldırma cesareti gösterememesi ve Ulusalcılığı hedef tahtasına oturtması » bile « ulusalcιlιk » kavramιnιn Türk Devrimi’nin bir kavramι oduğunu göstermeye yeter.
Kaldι ki « Millî Müca dele » yerine ‘Ulusal Kurtuluṣ Savaṣι’ demek kulağa daha hoṣ gelmektedir.
Ve son olarak « Emperyalizmin azamî sömürü eğilimi »nin, « mazlum milletleri devletsiz bırakma pratiği »ni beslemek yerine onlara emperyalizmle uyumlu ‘devlet-ulus’lar kurdurmaya yol açtιğι söylenebilir.
Yirminci yüzyιlda kurulan yüzlerce ‘Devlet-Ulus’ içinde kaçιnιn ‘devrim’le kurulduğu ileri sürülebilir ?
Onlarιn içinde yalnιz ve sadece ‘Türk Devrimi’ bir ‘ulusal devlet’ olmayι hedeflemiṣti.
O nedenle kesintiye uğratιlan o ‘devrim’e ‘ulusalcιlιk’ nitelemesi çok yakιṣmaktadιr.
Ve Türkçesi ile ‘ulusalcιlιk’ tarihsel ve bilimsel bir kavram gibi durmaktadιr.
Habip Hamza Erdem