Ulusal Varlığımız Neden Tehlike Altında?
Atatürk bir konuşmasında şöyle der:
Ben, milletimle el ele bir istiklal savaşı verdim, onu yönettim. Diyelim ki, milletimiz böyle bir durumla yine karşı karşıya gelmiştir. Ve biz düşmana taarruz için kesin kararlıyız. Ancak kararı uygulamaya geçmeden önce, hazırlamaya ve tamamlamaya mecbur olduğumuz üç savaş aracı vardır ki her birinin hazırlığı yeterli derecede yapılmış olmalıdır.
Bunlardan birincisi ve en önemlisi, asıl olanı doğrudan doğruya milletin kendisidir. Milletin, hayat ve bağımsızlığı için kalbinde, vicdanında ortaya çıkıp kendini gösteren arzu ve emellerin sağlamlığıdır. Millet bu derin arzusunu ne kadar kuvvetli gösterirse, bu arzu ve emelini gerçekleştirmek için ne kadar çok azim ve iman gösterirse, düşmanlara karşı başarı için o kadar kuvvetli bir vasıtaya sahip olduğumuza inanırım.
İkinci vasıta milleti temsil eden meclisin, millî arzuyu açığa vurmada ve bunun gereklerini inanarak uygulamada göstereceği azim ve cesarettir. Meclis millî arzuyu ne kadar çok dayanışma ve birlik içinde ortaya koyarsa, düşmana karşı o kadar kuvvetli üstünlük aracına sahip oluruz.
Üçüncü vasıta ise milletin silahlı evlatlarından ibaret olup, düşman karşısında toplanıp kenetlenmiş bulunan ordumuzdur.
Özetle şunu söylüyor Önderimiz: Saldırgan düşmana karşı bizim üç esas mücadele aracımız vardır. Birincisi milli iradenin sağlamlığıdır. Diğer ikisi meclisin azmi ile kenetlenmiş ordumuzdur.
Kısacası: mücadele aracımız, kuvvetle desteklenmiş Milli İrade’dir.
***
Farkında mısın, değerli okur?
Türkiye, yurdumuz ve devletimiz, bugün içten ve dıştan hain darbelerle sarsılıyor. Neden düşmanlar hedefleri yönünde böyle kolayca ilerleyebiliyorlar? Çünkü üç esas mücadele aracına gereken önemi vermedik, onları tamamlayamadık. Bugün bütün tehdit, saldırı ve yıkım bu üç en yaşamsal mücadele aracımıza karşıdır:
-Millet parça parça edilmek istenmekte. Milli İrade bir ve ortak olmaktan çıkarılıyor. Milletimizin arzu ve emelleri, hayatı ve bağımsızlığından başka, değersiz yönlere saptırılmış. Milletin birlik ve bağımsızlık içinde gelişme azmi bastırılmış. Bu en kuvvetli savaş aracı elinden alınmak üzere.
-Meclis’in millî niteliği kalmamış, Millet iradesi ile bağı zayıflamış, zayıflıyor. Üyeleri milletten kopmuş; kişisel ikbal, sınıfsal çıkar peşinde. Böylelerinden milli iradeyi açığa vurma ve uygulama yönünde çaba beklenebilir mi?
-Ordumuz ise, art arda getirilen, dayatma değişikliklerle millî olmaktan hızla çıkarılıyor. Kumpaslarla beyni dağıtılmış, yapısı ve birliği bozulmuş.
***
Ne yapmalıyız?
Bütün çabamızı, bütün düşünce ve eylem gücümüzü öncelikle tek bir hedefe yöneltmek zorundayız:
Milli birlik… Yalnızca Millî İrade’nin emrinde olan bir meclis ve ordu…
Atatürkçüler!... Bu hedef yönünde tüm varlığınızla çalışmadıkça, görevinizi yapmıyorsunuz, demektir.
Prof. Dr. Cihan DURA, 19 Nisan 2015