19 Mayıs Türk'ün Milli Kıyam İradesidir19 Mayıs 1919, Batı emperyalizminin millî Türk devlet kurumunu tasfiyeye
memur taşeron sözcülerinin söylediği gibi faşizan törenlerin yapıldığı bir gün değildir.
19 Mayıs, bir ruhtur, bir semboldür.
19 Mayıs, emperyalist Haçlı sürüleri tarafından vatanı işgal edilmiş Türk milletinin, vatanını, dinini, dilini, kültürünü, devletini, toprağını özgürleştirme iradesiyle attığı bir işaret fişeğidir. 19 Mayıs, son Türk hakanı başbuğ Atatürk'ün işgal altında kıstırılmış, bunaltılmış, kuşatılmış olan İstanbul'dan Anadolu'ya çıktığı bir hicrettir. 19 Mayıs, yeniden millî doğuş için çıkılan bir hicret yolculuğu ya da Türk'ün değişmez taktiği olan Turan taktiğidir. Geri çekilir gibi yapıp kararlı bir dönüştür. 19 Mayıs, Türk'ün bir manevra taktiği olan kerr ü ferr harbidir. 19 Mayıs, İstanbul'dan Anadolu'ya geri dönüp İstanbul'u yeniden almak için çıkılan bir hicret yolculuğudur.
Türk'ün iki önemli Mustafa'sı vardır. Dininin peygamberi Mustafa Muhammed (a.s.) ve milliyetinin simge isimlerinden Mustafa Kemal Atatürk. Biz Muhammed Mustafa peygamber ile Müslüman kimliğimizi, Mustafa Kemal Atatürk ile de Türk millî kimliğimizi derinden hissederiz.
Mustafa Kemal Paşamız da Millî Mücadelede sevgili peygamberi Mustafa Muhammed'i örnek aldı, O'nun yolundan gitti, onun stratejisini uyguladı.
Atatürk'ün İslam tarihini iyi bildiğini, Hz. Muhammed'in savaş taktiklerini, yapıp etmelerini iyi okuduğunu ve onun tecrübelerinden faydalanmaya çalıştığını biliyoruz.Mekke'nin emperyalist kâfirler tarafından işgali gibi vatanımız da 30 Ekim 1918 gününden itibaren İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan, Amerikan kâfirleri tarafından işgal edildi.
Mekke Müslümanlarının siyaseten, ekonomik olarak, kültürel olarak, psikolojik olarak bastırıldığı, kuşatıldığı, bunaltıldığı gibi Türk milleti de Mütareke döneminde kıskıvrak baskı altında tutularak esaret altına alındı. Kendi kendisini bağımsız bir şekilde yönetme iradesi yok edildi.
Yer altı yer üstü bütün ekonomik kaynakları gasp edildi, Türk-İslam kültür değerleri itibarsızlaştırıldı. İşte bu vasatta adaşı, peygamberi Muhammed Mustafa'nın taktiğini kullanan Mustafa Kemal Paşa, İstanbul'dan Anadolu'ya hicret etti. 19 Mayıs 1919 günü Samsun'a çıkış, yani Anadolu'ya çıkış bir hicrettir. Peygamberimiz, İslam ve iman kılavuzumuz Hz. Mustafa Muhammed, 622 yılında kâfirler ve özellikle Kureyş kabilesine mensup eşkiya tarafından işgal edilmiş olan Mekke'de kuşatma altına alındı. Ekonomik, siyasi, kültürel anlamda tam bir kuşatılmışlık ve işgal altında iken peygamberimiz, bir avuç inanmış yiğit müslümanla birlikte Medine'ye hicret etti. Bu hicret, bir huruc harekâtıydı, bir kıyamdı, bir manevraydı, emperyalizme karşı bir direnişti.
Mekkeli kâfirler Müslümanları yok etmek için şeytanca planlar yapmışlardı. Buna göre "Kureyş'in bütün kollarından birer temsilci seçelim. Bunlar aynı anda hücûm edip Muhammed (s.a.s.)'i bir hamlede öldürsünler. Kimin vurduğu, kimin darbesiyle öldüğü belli olmasın." diye plan yaptılar.
Aynı planı 1918 sonrası süreçte, mütareke döneminde işgalci emperyalist batılı kâfirler de bizim için yaptılar. İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Amerika kendi aralarında karar alıp "Anadolu'ya askerlerimizi gönderelim, birlikte çullanalım, aynı anda Türklere hücum edelim, bir hamlede işlerini bitirelim." dediler ve planlarını uygulamaya koydular. Ama bütün şeytanî planlarını akamete uğratacak Mustafa Kemal Paşa ve Kuva-yı Milliye mücahitlerinin varlığını hesaba katmamışlardı.
Kureyş kabilesinin zalim, katil canileri Hz. Muhammed'in evini kuşattılar. Fakat Hz. Muhammed bu kuşatmayı yararak Medine'ye hicret etti. Benzer şekilde İstanbul'u işgal ederek Türk milliyetçilerini kuşatan emperyalist Haçlı ordularının amacı da aynıydı. Hep birden saldırıp Türk'ü yok etmek istiyorlardı. Fakat Atatürk bu kuşatmayı yararak Anadolu'ya hicret etti.
Müşrikler, Hz. Muhammed (s.a.s.)'in yatağında yattığını sanıyorlardı. Fakat hicret etmişti. Kudurdular, öfkelendiler, her tarafı aradılar, ele geçirip yok etmek için çok uğraştılar, ama başaramadılar.
İşgal döneminde haçlı çapulcuları da Mustafa Kemal Paşa'yı ele geçirmek için çok uğraştılar, peşine kiralık katilleri saldılar, tuzaklar kurdular, ajanlar gönderdiler ama ele geçiremediler.
Hz. Muhammed, Mekke'yi terk edip Medine'ye hicret etti ama bir süre sonra dönüp Mekke'yi teslim aldı. Mustafa Kemal Paşa da İstanbul'dan Anadolu'ya hicret etti ama bir süre sonra dönüp İstanbul'u teslim aldı. Bu, bir kerr ü ferr taktiğidir, tekrar dönüş için geçici bir çekiliştir.
Mustafa Muhammed peygamberimiz nasıl hicret sonucu yepyeni bir İslam devleti, daha önce adı Yesrib olan ama hicret sonucu Medine'ye dönüştürülen şehirde yepyeni bir medeniyet inşa ettiyse, Mustafa Kemal Paşa'nın 19 Mayıs hicretinden sonra da Müslüman Türk milleti hürriyetine, bağımsızlığına, kişiliğine kavuştu. Yepyeni bir millî Türk devleti kuruldu.
Hz. Muhammed ve arkadaşları olan muhacirler; imanları uğruna yurtlarını terk etmişler, Allah yolunda eziyetlere uğramışlar, müşriklerle savaşmışlar (Âl-i İmrân, 3/195), mallarını ve canlarını ortaya koymuşlardır (Enfâl, 8/72).
Mustafa Kemal Paşa ve Kuva-yı Milliyeci arkadaşları da 19 Mayıs 1919'da vatan ve millet sevgileriyle makamlarını, rütbelerini, ikballerini, rahatlarını, ailelerini terk ettiler. Vatan ve millet yolunda mallarını ve canlarını ortaya koyarak eziyetlere uğradılar, müşrik olan işgalci Haçlı ordularıyla, İtilaf devletleri ordularıyla, emperyalist Batıyla savaştılar, cihad ettiler.
Hicretten sonra İslam, dünyanın her tarafında hızla yayıldı, Müslümanların hâkim olduğu topraklar olağanüstü genişledi, çoğaldı. Mustafa Kemal Paşa'nın 19 Mayıs kıyamını takip eden bağımsızlık hareketinden sonra da diğer esir milletler, Türk istiklâl hareketini örnek alarak hızla hürriyetlerine kavuştular ve İslam ülkelerinin alanı genişledi. Nitekim Türk Millî Mücadelesinden önce Batı emperyalizminin elindeki topraklar 25.5 milyon mil kare idi. 1993'e gelindiğinde Batının elindeki toprak hacmi 12.7 milyon mil kareye geriledi. İslam dünyası 1920'de 1.8 milyon mil kareye sahipken 1993'te 11 milyon mil kareye genişledi.
19 Mayıs, Türk gençliğinin bayramıdır. Yani 19 Mayıs, Türk gençliğine her türlü emperyalist işgalden kurtuluş umudunu, heyecanını, şuurunu canlı tutmak için ortak bir coşku, sevinç ve eğlence zeminidir.
19 Mayıs, millî istiklâl ruhunu diri tutmak, esareti kabul etmemek için her türlü maddi ve manevi işgale karşı fiilen direniş başlatma kararlılık ve iradesini temsil eder. 19 Mayıs, Türk gençliğinin siyasi, kültürel, ekonomik, dinî bağımsızlığını hatırlatan önemli bir uyarıcıdır. Avrupa Birliği ve Amerika kaynaklı odakların siyasi, ekonomik ve kültürel işgal projelerine taşeronluk yapanların Türk gençliğinin 19 Mayıs bilincini yok etmeye çalışmaları anlaşılabilir bir şey. Ama bunun yanında, Türk gençliğinin bütün bunların farkına varan uyanık vicdanlarının olduğunun bilinmesi de anlaşılabilir bir şeydir.
Prof. Dr. Nurullah Çetin - 19 MAYIS 2012 Yeni Mesaj
"Haydi beni bir daha tutuklayın İngilizler! Ama tutuklamak ve öldürmekle iş bitmiyor. İşte, öldü sanılan Türkler, cenaze törenleri için hazırlanan tabutlarını kaatillerinin başlarına geçirdiler." -
Gandhi