HER ŞERDEN HAYIR DOĞAR MI?
Dr. Noyan UMRUK
Ne Kolomb’un Latin Amerikası,
Ne İncil hatmettirilirken soyulan Kenyatta’nın Afrikası…
Ne üzerinde güneş batmayan imparatorluğun Çin, Hindistanı
Ne yedi düvelin hasta adamı Osmanlısı,
Ne yankilerin Kore ve Vietnamı,
Ne küresel ağaların stratejik Afganistan-Pakistan’ı,
Ne de enerjinin Irak ,Libya ve Suriye’si aşırı tüketim ve ego-refah uğruna vahşi kapitalizm ve onun en yüksek aşaması kılıçlı-silahlı emperyalizmden yakasını kurtarabildi…
Kurtaran olmadı mı?
Oldu tabii, olmaz mı?
Çin, Hindistan, Türkiye, Vietnam, Küba, Venezuela gibi L.Amerika ülkeleri, Atatürk’den esinlenen Cezayir, Tunus gibi Afrika ülkeleri…
Peki nasıl?
Ulusal Kurtuluş Savaşlarına eklemlenmiş devrimlerle…
Peki hangi ülkeler paçayı kurtaramadı?
Bölgedeki çıkarlarına hizmet etmek için başkaları tarafından güçlendirilip, kendi halklarını da mahveden Kızıl Kmerler, Taliban, El Kaide, El Nusra ve nihayet İŞİD gibi vahşi terör örgütlerinin kucağına düşenler…
Bölünmüş, parçalanmış ülkelerde kaybedilecek hiç bir şeyi olmayan gençlerden yaratılan bu canavarların ortak özellikleri ise kurtuluş vaat ettikleri halkları engizisyon yöntemleri ile orta çağ karanlığına sürüklemeleri ve de kullanma süreleri dolduğunda kendilerini yaratanlar için bumerang haline gelmeleri…
Lakin rivayet muhtelif…
Örneğin;11Eylül’ün, Afganistan’ın ve nükleer silah bulundurduğu yalanıyla Irak’ın işgali ile sonuçlanması komplo senaristlerine(Örneğin en ciddisi Zeitgeist) güç kazandırıyor…
Charli Hebdo olayını da biraz “fatalist”-meşum olmakla birlikte farklı yorumlayanlar var:
*Örneğin; Rusya-Türkiye-Fransa-Almanya ekseninde özellikle enerji alanındaki gelişmelerin ya da Fransa’nın Filistin sorununa yaklaşımının, ilgili istihbarat örgütlerince uyarıldığı iması var… Nitekim Repüblik meydanında ABD sadece büyükelçi düzeyinde temsil edildi, Netenyahu’nun ise gelmesi istenmedi…
*Örneğin; ekonomik kriz, bozulan demografik denge (Hollanda da 30 yıl içinde Müslüman nüfusun çoğunluğu teşkil etme olasılığı) gibi nedenlerle PEGİDA, Le Pen’lerle yükselen aşırı sağın önünün kesilmesi için yabancılara yönelik baskıların yoğunlaştırılması ile “Köye Dönüş Projesi” başlatılıyor diyenler var…
*Örneğin; kara harekâtı ile Suriye’nin işgali için İŞİD iyi bir bahane diyenler var… Nitekim, derhal bir Fransız uçak gemisi yola çıkarıldı ama, zaten İŞİD istenildiği zaman bombalanmıyor mu? Müdahalenin kara harekâtına dönüştürülmesi ise Rusya-İran Cephesini hesaba katmak zorunda…
Olay sadece göründüğü gibi ise…
Olay dinsel duyarlıklarının aşağılanmasına karşı gösterilebilecek en vahşiyane tepki…
Olayı en azından resmi bağlamda bu şekilde yorumlayan Batılı liderlerin Hollande ile simgelenen sağduyulu tavrı, “terörün lanetlenmesi” “ basın özgürlüğü” çerçevesinde, bizlere de geçmişimizi anımsatan “teröre karşı ulusal birlik”, hayli geç de olsa “uluslar arası birliktelik” söylemi…
Le Monde’ da yayınlanan mektubuyla Fransız aydınlarının hissiyatını yansıtan yönetmen Luc Besson ise, daha derine inerek Fransa’nın Müslüman gençlerine şöyle sesleniyor:” Kardeşim, bilsen bugün senin için ne kadar acı çektim, senin ve güzel ama aşağılanmış, alay edilmiş dinin için. Unutulmuş gücün, enerjin, neşen için. Bu adaletsizliği birlikte düzelteceğiz. … Sana sunduğumuz toplum para, kâr, ayrım ve ırkçılık üzerine kurulu. Bazı banliyölerde, 25 yaş altındakilerin işsizlik oranı yüzde 50’ye erişiyor… Sevgili egemenler, çocuklarınız var mı? Onları seviyor musunuz? Onlara ne bırakmayı istersiniz? Mangır mı? Neden daha adil bir dünya değil? Mutluluklarımızı başkalarının mutsuzlukları üzerinde kuramayız. Bu egoistçe tavır toplumumuzun ve gezegenin duvara toslamasına neden olacak. Bu toplumu değiştirmemiz için sen ne öneriyorsun kardeşim? Çabala, çalış, kalaşnikof yerine kalem tut. Gücü demokratik olarak eline al, tüm kardeşlerine yardım et. Terörizm asla kazanamaz. Tarih bunun kanıtı…”
Sonuç:
Ne dersiniz? Milyonlarca insanın canı pahasına bir yol ayrımına gelindi mi, acaba?
Ya Batının, etnik, mezhepsel mikro milliyetçiliği destekleyerek mazlum ülkeleri bölüp,parçalayıp, yutmasına dayanan 1970’lerin neoliberal atağı ile hızlanıp, iyice azgınlaşan utanç düzenine kan revan içinde devam edilecek.
Ya da akıllar başlara toplanıp, kiralık kral, şeyh, emir ve diktatör bozuntuları ile yeşil kuşakla başlatılıp sürdürülen politikalar yerine laik ve seküler rejimler yeğ tutularak, terör anlamsız kılınıp, mazlum, özellikle Müslüman ülkeler içtihat kapısını açarak kendi aydınlanma ve kalkınma süreçlerini yaşama imkânını bulacak.
Umut edelim şerden hiç olmazsa bu kez hayır doğsun… Umut fakirin ekmeği…
AYDINLIK G; 18.01.2015