
Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletleri, daha savaş sürerken gizli anlaşmalar yaparak Osmanlı İmparatorluğu topraklarını aralarında paylaşmışlardı. 8 Mayıs 1916’da İngiltere ve Fransa arasında imzalanan Sykes-Picot Antlaşmasına göre, Doğu Anadolu’da bir Büyük Ermenistan kurulacaktı; fakat Kürdistan yoktu.

İngiliz Askeri İstihbarat Subayı Noel, yanına Bedirhan aşiretinden Kamuran ve Celadet’i de alarak, Nisan 1919’da Doğu Anadolu’yu dolaşmaya başlamış; Kürt yurttaşlarımıza Türklerden ayrı bir ırk olduklarını, bu nedenle ayrı devlet kurma haklarının bulunduğunu, Türklere karşı bağımsızlık savaşına girişmeleri durumunda, İngiltere’nin kendilerine her türlü yardımı yapacağını söylüyordu. Noel’in Nisan 1919’da yani Atatürk Samsun’a ayak basmadan bir ay önce İngiltere Dışişlerine verdiği raporlara göre; görüştüğü Kürt aşiretleri, Mr. Noel’in isteklerini "Türkler ve Kürtler kardeştir, biz Türklerden ayrılmayız" diyerek reddediyordu. İngiltere’nin beklentilerini boşa çıkartan Türk-Kürt kardeşliği, Atatürk’ün Samsun’a çıkışından sonra çektiği telgraflarda şöyle yer alıyordu:

•16 Haziran 1919: “Kürtleri de bir öz kardeş olarak aguşumuza katıp bütün milleti tek bir nokta etrafında birleştirmek ve bunu dünyaya Müdafaai Hukuku Milliye Cemiyetleri vasıtasıyla göstermek karar ve azmindeyim.” (a.g.e-c.2, sf. 391)
•16 Haziran 1919: “Cemil Paşazade Kasım Bey’e: Kürtlerin devletten ayrılarak İngilizlerin himayesinde bağımsız Kürdistan kurmaları teorisini doğru bulmam, tasvib etmem. Çünkü bu teori, muhakkak Ermenistan lehine İngilizler tarafından tertip edilmiş bir plandır... Tabii ki bunu reddettim ve edeceğim. Kürtlerle Türkler birbirinden koparılmayı, ayrılmayı kabul etmez özkardeştirler; bugün için vicdani borcumuz, Kürtler, Türkler, bütün İslami unsurlar tek vücut ve tek yürek olarak bağımsızlığımızı savunmak ve vatanın parçalanmasını önlemektir.” (a.g.e-c.2, sf. 388)

•24 Haziran 1919: “Kürtler,kayıtsız şartsız; devletten ve Türk kardeşlerinden ayrılmayacaklarını, bu uğurda en son neferlerine varıncaya dek canlarını vermeye hazır olduklarını söylemişlerdir.” (a .g.e - c.3, sf.117)
•28 Temmuz 1919: “Türk ve Kürt kardeşler, milletin talih ve mukadderatına, birbirinden ayrılmasına, tarih ve varlığımız engel olduğundan, amacımızın gerçekleşmesi için, en büyük bir yetkiyle çalışmak, özellikle bizlere düşen görevlerdir.” (a.g.e-c.3, sf. 247)
•24 Eylül 1919: “Kürtler ve Türkler arasında bir kardeş savaşına neden olmak için, Kürtleri İngiliz himayesi altında bağımsız bir Kürdistan tasarısına katmak üzere kışkırttılar”. (a.g.e-c.4, sf. 109)
•15 Eylül 1919: “Türk ve Kürtün birbirinden ayrılmaz iki öz kardeş olarak yaşamakta devam eyleyeceği (...) sarsılmaz bir vücut halinde iç ve dış düşmanlarımıza karşı demirden bir kale halinde kalacağı kuşkusuzdur.” (a.g.e-c.4, sf. 39)
•15 Eylül 1919: “Siirt’te Garzanlı Aşiret Reisi Cemil Çeto Bey’e: (...) Bütün Kürt kardeşlerimizin ... bağlılıklarını ilan eden dostça tezahüratlarınız ... şükran duygusu uyandırdı.” (a.g.e-c.4, sf. 40)
•6 Kasım 1919: “Doğu Anadolu’nun soylu bir unsuru olan Kürt kardeşlerimizin... milli harekat ve örgütün en bağlı ve güçlü bir uzvu bulundukları apaçıktır.” (c.5 sf.108)
•3 Aralık 1919: “Kürt asil kavminin Türk kardeşleriyle ayrılmaz bir yiğitlik kitlesi oluşturduğu bütün dünyaca bilinmektedir.” (a.g.e-c.5, sf.329)
•15 Ocak 1920: “Garzan’da Kürdistan Meşayihi İzamından Hazreti Ziyaeddin Efendi Hazariyle Arkadaşlarına: Kürt ile Türk, bu iki öz kardeş, dindaş, elele vererek kutsal birliğini savunmaya kararlıdır.” (a.g.e-c.6, sf 149)
•15 Ocak 1920: “Eruh, Garzan Aşiretleri Reisi Musa ve Zinya Aşireti reisi Resul Beylere ve Arkadaşlarına: .. Bütün Kürtlerin Türk karde şleriyle beraber canlarını vermeye hazır bulunduklarına dair hükümete, yabancı temsilciliklere çektiğiniz telgrafı büyük bir kıvançla öğrendik. Fedakâr Kürt kardeşlerimizin bu hamiyetli ve dini eserlerine şükran sunarız.” (a.g.e-c.6, sf 148)

•1 Aralık 1919: Siirt sancağından ileri gelen birçok kişi, İçişleri Bakanlığı’na gönderdikleri telgraflarda, Kürtlerle Türklerin etle tırnak gibi birbirinden ayrılmaz bir bütün oluşturduklarını bildiriyorlar. (B.N.Şimşir, Kürtçülük-I, c1, sf. 365)
•23 Aralık 1919: Yenigün gazetesinin başlığı: “Erzurum’dan dikkat çekici bir telgraf: Kürtlerle Türkler birbirinden ayrılmaz”diyor. (a.g.e., sf. 365)
•17 Mart 1921: Doğu ve Güneydoğu’dan T.B.M.M’ye gönderilen çok sayıda telgrafta Türklerle Kürtlerin kardeş oldukları, Londra Konferansı’nda Ankara Hükümeti delegelerinin aynı zamanda Kürtleri de temsil ettiği bildiriliyor. Meclis’te okunan İzoli, Aluçlu, Bariçkan, Zeyve, Deyükan aşiretleri reislerinin gönderdiği 17 imzalı bir telgrafta: “T.B.M.M Hükümeti dahilinde Kürtlüğün Türklükten ayrı bir unsur (ayrı bir etnik topluluk, ayrı bir soy) olarak görülmesini hiç bir zaman işitmek istemediğimizi bildirir, başarı dileklerimizle saygılarımızı sunarız.” deniyor. (a.g.e., sf. 482)
•3 Ekim 1921: Dersim Mebusu Hasan Hayri Bey, TBMM gizli oturumunda yaptığı konuşmada, kendilerini Kürt olarak tanımlayan aşiretlerin gerçekte Türk olduklarını açıklıyor. (TBMM Zabıt Cerideleri)


Lozan Barış Konferansı’nda İngilizler, Kürtler’in ayrı bir ırk olduklarını, ırklarının ayrı olması nedeniyle ayrı bir devlet kurma hakları bulunduğunu öne sürmüşlerdi. İsmet İnönü, Lord Curzon’un ırk ayrımcılığına karşı çıkarak şöyle dedi:
“Kürt halkının İran kökenli olduğu öne sürülmüştür; oysa, bu iddiayı, Kürtlerin Turan kökenli olduğunu kabul eden Encyclopedia Britannica yalanlamaktadır. Zaten Anadolu’yu tanıyanlar bilirler ki, gerek töre, gerek gelenek ve görenek bakımından, Kürtler hiç bir yönden Türklerden farklı değildirler; ayrı dilleri konuşmakla birlikte, bu iki halk, soy, inanç ve görenek bakımlarından tek bir bütün meydana getirmek t e d i r.”
* * *
Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı yıllarında toplumumuzu bölmeye yönelik ırk ayrımcılığını boşa çıkartan Türk-Kürt Özkarde şliği ve Üniter Laik Demokratik Ulus Devlet temeli üzerinde kurulmuştur.
Cumhuriyetimizi yıkmayı amaçlayanlar, yıllardır kardeşliğimizi ırk ayrımcılığıyla ve araya kan davası sokarak unutturup, ulusumuzu, ülkemizi, devletimizi parçalamaya çalışmaktadır.
Aradan geçen yaklaşık yüz yılda toplumumuzu bölünmenin eşiğine sürükleyen şey; ırk ayrımı propagandalarının etkisiyle unutturulan kardeşliğimizdir.
İşte bu yüzden Karl Jasper’in ünlü sözünü hiç usumuzdan çıkarmayalım: "Unutmak ihanettir."
Cengiz ÖZAKINCI, “Bütün Dünya”, Eylül 2017
cengizozakinci@butundunya.com.tr
cengizozakincibd@gmail.com