UYAN SUNAM UYAN DERİN UYKUDAN...
Demokrasi, 4 yılda, 5 yılda bir sandık başına gidip oy kullanmaktan ibaret rejim midir?
Grevli sendikal ve sosyal hakların güvence altına alınmadığı; halkın toplantı ve gösteri hakkını özgürce kullanamadığı, yönetime katılamadığı, tepkisini duyuramadığı, gerçek temsilcilerini Meclis’e gönderemediği; üniversitelerin bilimsel özerklikle donatılamadığı, öğrencilerin üniversitelerde söz sahibi olamadığı bir düzende 4-5 yılda bir seçim yapılması ‘demokrasi’ için yeterli midir?
Partilerin milletvekili adaylarını ön seçimle belirlemediği; halkın gerçek temsilcilerinin aday olma yollarının tıkalı olduğu; seçim sonuçlarının seçim rüşvetleriyle ve hileleriyle belirlendiği; uygulanan seçim barajı nedeniyle, sandıktan çıkan milyonlarca oyun Meclis’e yansımadığı; yüzde 26,2 oyla birinci olan bir partinin Meclis’in yüzde 66,4 ‘ünü ele geçirdiği bir seçim sisteminde sandıktan çıkan sonuç, milli iradeyi temsil eder mi, edebilir mi?
Yargı’nın ve yasamanın tümüyle yürütme organının kontrolü altına girdiği bir düzene demokrasi denebilir mi?
Kadınların başörtüsünü, özgürlüğün tek simgesi sayan bir anlayış, ülkeye demokrasi getirebilir mi?
Soruları çoğaltmak mümkün.
Bu soruların somutlaşarak yanıtını bulduğu gerçek şu ki, ABD güdümlü karşı devrim, AKP aracılığıyla ülkemizi ‘demokratikleştirme’ adı altında, adım adım bir yerlere sürüklüyor.
***
12 Eylül 2010 tarihinde, ülkemizi sözüm ona ‘ileri demokrasiye’ taşıyacağı ileri sürülen bir referandum yapılmıştı.
Sözüm ona referanduma sunulan Anayasa değişiklik paketi kabul edildiği takdirde, 12 Eylül faşizmiyle hesaplaşılacak; kadınlara, çocuklara, engellilere pozitif ayrımcılık, işçilere birden çok sendikaya üye olma hakkı gelecek; fişlemeye son verilecekti...
Aslında referanduma sunulan Anayasa değişiklik paketi içinde yargıyı tümüyle ele geçirmek için kullanılacak olan 3 maddenin üzerini kaplayan tatlandırıcılardı bunlar.
Nitekim bu gerekçelerle referanduma sunulan Anayasa değişiklik paketinin yüzde 58 oy oranıyla kabul edildiği 12 Eylül referandumunun üzerinden 4 koca ay geçmesine karşın, tatlandırıcı olarak kullanılan maddeler unutuldu, Anayasa Mahkemesi’ni ve HSYK’yı tümüyle ele geçirmek için gerekli adımlar en hızlı biçimde atıldı... Referandum’dan hemen sonra Adalet Bakanlığı’nın blok listesi HSYK’ya yerleşti...
Şimdi Yüksek Yargı’yı tümüyle ele geçirme operasyonunda Yargıtay ve Danıştay ile ilgili adımlar atılıyor.
Bu adımlar atılırken de, 2004 yılında AKP tarafından, ’’Avrupa Birliği istiyor’’ diye Meclisten geçirilen ve uygulanması 1 Ocak 2011 tarihine ertelenen yeni Türk Ceza Kanunu’nun, uygulamaya başlanmasıyla birlikte neden olduğu sorunlar gerekçe olarak kullanılıyor.
***
Gelin sizlerle, bundan 6 yıl öncesine, AKP tarafından yeni Türk Ceza Kanunu’nun kabul edildiği tarihlere gidelim.
1 Ocak 2011’de yürürlüğe konmasıyla birlikte derin sorunlara yol açan bu Yeni TCK’nın kabul edildiği o tarihlerde Yargıtay Başkanvekili ve Ceza Genel Kurulu Başkanı olan Osman Şirin, 10 Şubat 2005 tarihinde yeni TCK’yla ilgili düzenlenen bir panelde konuşmuştu. Osman Şirin, söz konusu konuşmada, AKP anlayışına paralel biçimde, yeni yasada yapılan değişikliklerin eskiye göre farkını vurgulamak için ’’Artık Mahmut Esat Bozkurt dönemi kapanmıştır’’ demişti.’’Bozkurt’a vefa’’ başlıklı haber – 30 Nisan 2005/ Hürriyet
Osman Şirin’in, ’’Artık dönemi kapanmıştır’’ dediği Mahmut Esat Bozkurt, ülkemizde uygarlaşmanın, çağdaşlaşmanın önünü açan Kemalist Devrim’in en önemli fikir önderlerinden birisiydi. Mustafa Kemal Atatürk döneminin Adalet Bakanı’ydı. Ülkemize çağdaş bir kimlik kazandıran Medeni Kanun, onun Adalet Bakanlığı döneminde kabul edilmişti...
Yargıtay Başkanvekili Osman Şirin’in bu sözlerinin ardından Yargıtay içinde sert tartışmalar başlamış, 2 Mart 2005’te bir basın toplantısı düzenleyen Yargıtay Başkanı Osman Arslan, Osman Şirin’in yaptığı değerlendirmenin kabul edilemeyeceğini açıklamıştı. TCK’nın aceleye geldiğini, kanun yapmanın bilgi, deneyim ve sabır istediğini, olgunlaştırma dönemi kısa tutulduğu için olumlu ve olumsuz yönlerini belirleme ve değerlendirme imkânının sınırlı kaldığını belirtmişti. Yargıtay’da adalet dağıtanların Mahmut Esat Bozkurt tarafından ülkemize getirilen çağdaş hukuk anlayışını reddedemeyeceklerini vurgulamıştı.
Yargıtay Başkanı Osman Arslan, aynı basın toplantısında adeta günümüzdeki sorunlara da ışık tutmuş, etnik milliyetçilik kışkırtmalarına da dikkat çekmişti.
Şöyle demişti:
’’Demokrasilerde eğer hukuk kurallarına itaat sözde kalıyorsa, yargı kararları uygulanmıyorsa, çeşitli bahanelerle uygulanması erteleniyorsa, evrensel hukuk kuralları ihmal ediliyorsa, kişi ve olay için yasa çıkarılıyorsa, hatta görülmekte olan davalara bu niyetle müdahale ediliyorsa, yasalara aykırı, hatta suç oluşturan emirler veriliyorsa, yargısal işlemlere karşı şike gibi yakıştırmalar yapılıyorsa, hukukun üstünlüğünün sindirilmiş olduğu söylenemez’’.
’’Özel amaç taşınmasa bile farklı kültür, inanç ve etnik grupların hakları savunulurken ayrımcılık, düşmanlık ve milliyetçilik kışkırtılmamalı. Laik, demokratik rejim, üniter devlet, ulus birliği, ülke bütünlüğü geri plana itilmemeli, hele tehlikeye hiç atılmamalıdır. Ayrışma ve bölünme düşüncelerini çağrıştıran, üniter devlet yapısını sorgulatmaya yol açacak ‘Türkiyelilik’, ‘federasyon’ gibi söylemlere hep birlikte ve güçlüce karşı çıkmalıyız’’.
AKP Hükümeti’nin yargı sorunlarının giderilmesinde gerekli yasal düzenlemelerin belirlenmesinde ve gerekli yasal değişikliklerin yapılmasında işi ağırdan aldığına ilişkin de şunları söylemişti:
’’Yasama, ihtiyaçların gerekli kıldığı değişiklikleri gecikmeden yasalara yansıtmalıdır. Ancak, ihtiyaç tespitinde ve zorunlu kıldığı değişikliklerde çok geç kalınmakta olduğu da bir gerçektir’’.
***
Yargıtay Başkan vekili Osman Şirin’in 2004’te kabul edilen yeni TCK ile birlikte Mahmut Esat Bozkurt döneminin bittiğini açıklayan sözlerine tepki olarak ise, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın girişine Atatürk döneminin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un aşağıdaki sözleri yazılmıştı. Dünyanın en büyük barolarından olan İstanbul Barosu da tepki olarak Mahmut Esat Bozkurt adına bir ödül düzenleme kararı almıştı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın girişine kabartma pirinç harflerle yazılan Mahmut Esat Bozkurt’un sözleri şuydu:
’’Cumhuriyet Savcıları, Meriç kıyısında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanından tutunuz da, bu vatanda yaşayanların uğrayacağı en ufak bir haksızlıktan, hatta Bingöl dağlarının ıssız kuytularında nafakalarını bekleyen öksüzlerin gözyaşlarından siz mesulsünüz’’.
Evet dostlar, kapatmaya çalıştıkları Mahmut Esat Bozkurt’un adalet anlayışı bu...
Mahmut Esat Bozkurt ve Mustafa Kemal Atatürk dönemini tümüyle kapatmaya çalışanların ‘adalet’ ve ‘demokrasi’ anlayışını ise ibretle izlemekteyiz...
***
Ülkemiz, geçtiğimiz hafta bu anlayış doğrultusunda ‘ileri demokrasiye’ doğru bir adım daha attı.
AKP’nin radyo ve televizyon yayınlarını düzenleyen Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü TBMM Genel Kurulu’ndaki AKP çoğunluğuyla kabul edildi.
Meclis’te kabul edilen bu kanun tasarısı aynen yasalaşırsa, Başbakan veya görevlendireceği bir Bakan,’’Milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde veya kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının kuvvetle muhtemel olduğu durumlarda, geçici yayın yasağı getirebilecek..’’
Medyanın büyük bir bölümüne el koyan, halkın doğru haber alma yollarını önemli ölçüde tıkayan AKP, bu kanun tasarısı yasalaştığı takdirde, kontrol altına aldığı yayın kuruluşları dışındaki radyo ve televizyonların haberlerine de ‘milli güvenliği ve kamu düzenini bozuyor’ gerekçesiyle sansür uygulama olanağına kavuşacak.
Örneğin, Deniz Feneri’yle ilgili bir haber mi yaptın, yayın yasağı için gerekçe hazır, ’’kamu düzenini bozmak’’... Örneğin, Başbakanın servetiyle ya da BOP eşbaşkanlığıyla ilgili bir haber mi yaptın, yayın yasağı için gerekçe hazır, ’’milli güvenliği bozmak’’...
Demokrasiyi kurum ve kurallarıyla özümseyememiş bir parti, arkasına ABD ve AB desteğini de alarak ülkemizi adım adım bir yerlere doğru sürüklüyor...
Ama sürüklendiğimiz yönün demokrasi olmadığı da kesin...
İrfan Tuna - 9 Ocak 2011
KIRAÇ - UYAN SUNAM UYAN!