ABD emperyalizmi, Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi kapsamında Fas’tan Çin sınırına kadar olan bölgede, aralarında ülkemizin de bulunduğu 24 ülkenin sınırlarını ve rejimlerini, emperyalist çıkarlarına uygun olarak değiştirmek istiyor…
Bu proje kapsamında bölgedeki ulusal ve üniter devletleri dağıtmaya, kendisine sıkı sıkıya bağımlı küçük etnik ve dinsel devletçikler oluşturmaya çalışıyor… Bu amaçla iç karışıklıklar çıkarıyor, etnik ve mezhep çatışmalarını kışkırtıyor… Kendi kışkırttığı karışıklıkları bahane ederek ülkelere fütursuzca askeri müdahalelerde bulunuyor… Oluşturduğu kukla devletlerin başına kuklalarını yerleştiriyor…
***
ABD açısından ülkemiz hem bu emperyalist projenin en önemli hedeflerinden biri hem de en önemli merkez ülkesi.
Üstelik 9 yıldır başbakanlık koltuğunda oturmakta olan Recep Tayyip Erdoğan da bu projenin Eşbaşkanı.
Bu proje kapsamında, bir yandan ülkemizin rejimi, diğer bölge ülkelerine de model oluşturacak biçimde, ABD emperyalizmiyle sıkı bir işbirliği içindeki dinci ve işbirlikçi bir ’’Ilımlı İslam’’ rejimine dönüştürülmek isteniyor. Bir yandan da, doğu ve güneydoğumuz ülkemizden koparılarak Irak’ın kuzeyindeki ABD yapımı kukla devletle bütünleştirilmeye çalışılıyor…
Bu amaçla psikolojik savaşın en incesinden en kabasına tüm yöntemleri kullanılıyor. Akademisyeninden politikacısına, teröristinden gazetecisine bu uğurda ülkemizdeki tüm Amerikancılar, tüm işbirlikçiler seferber ediliyor…
Devletin ulusal ve üniter yapısına ilişkin hangi kavram varsa, hangi ilke varsa üzerinde tepiniliyor. Bu emperyalist projenin önünde direnen güçler en akla ziyan iftira ve tertiplerle hedef alınıyor…
Hatta bu konuda açık açık, ’’Uzun lafın kısası: Leninist Rusya ile Kemalist Türkiye aynı dönemde kuruldular; bugün Rusya Leninist değil, ama Türkiye hâlâ Kemalist… Leninizm de Kemalizm de kendi içlerinde sistemin barışçıl yolda değişimini mümkün kılan ‘demokrat’ geleneği barındırmıyorlar. Bu iş için Rusya’da Gorbaçov’un gelmesi gerekti; Türkiye ise hâlâ Gorbaçov’unu bekliyor.’’ (*) diye yazıyorlar…
***
Bu projenin önünde direnen güçlere yönelik tertiplerle ilgili en somut belgelerden biri WikiLeaks belgeleri içinde ortaya çıkan, dönemin ABD Ankara Büyükelçisi Robert Pearson’ın, 22 Mart 2003’te Washington’a gönderdiği kriptoydu.
Bu kripto, WikiLeaks belgelerini yayımlayan Taraf gazetesi tarafından sansürlemesine karşın, 24 Mart 2011 tarihli Aydınlık gazetesinde yayımlanmıştı.
Söz konusu kriptoda şöyle diyordu Pearson:
’’... (Türk generaller) AKP’den seçilmiş Tayyip Erdoğan’ın davranışlarından büyük rahatsızlık duymaktadır. Erdoğan güçlü bir müttefikimizdir. Orgenerallerin tutum ve duruşu Amerikan menfaatlerinin korunması açısından engelleyicidir. Orgeneral Hilmi Özkök’ün sadakatli duruşu mutlaka sahiplenilmelidir.
Muhalif orgeneraller, Orgeneral Hilmi Özkök’ün çizgisine itiraz etmektedirler... Erdoğan kendisine desteğin devamı halinde ABD’nin bir müttefiki olarak Ortadoğu ve Irak dahil olmak üzere Türk hava sahasını, kara ve demir yolları ile Mersin ve İskenderun limanlarını kullanımımıza açacağını taahhüt etmektedir... Ancak Türk ordusundaki üst rütbeli subaylar tarafından sürekli engellenmek istenmekteyiz. Bu üst rütbeli subaylarla ilgili özel kaynak verilerimiz CRT (kripto) olarak gönderilmiştir. Bu dosya ile ilgili veri toplamalarımız devam etmektedir.
Amerikan menfaatlerine karşı çıkan Org. Aytaç Yalman, Org. Şener Eruygur, Org. Çetin Doğan, Org. Hurşit Tolon, Org. Fevzi Türkeri, Org. Tuncer Kılınç, Org. Yaşar Büyükanıt Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’ün emir ve talimatlarına uymadıkları gibi her an muhtıra verebilirler. Bu bakımdan değerlendirildiğinde güçlü bir medya grubunun oluşturulmasına acilen ihtiyaç duyulmaktadır. Bu konu Recep Tayyip Erdoğan ile paylaşılmış olup gereğinin değerlendirileceği hakkında olumlu değerlendirmelerin yapıldığı ve yapılacağı teyidi alınmıştır.’’
***
Bölgedeki ulusal devletleri tasfiye etmeyi amaçlayan Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin ülkemizdeki görevlileri ve uşakları; bağımsızlık, egemenlik, ulusal kimlik, Türklük ve Türk milleti gibi kavramlardan… Ulusalcılık, halkçılık, devletçilik, milliyetçilik, devrimcilik, laiklik gibi ilkelerden… Ulusal devletimizi kuran Kemalizm’den ve bu devrimci pratiğin büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk’ten son derece rahatsızlar… Bu kavramları ve ilkeleri duyduklarında cin çarpmışa dönüyorlar…
Evet dostlar, uzun lafın kısası, 12 Haziran’daki seçim, Kemalist Devrim’le kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal ve üniter yapısını güvence altına alan Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek olan ilk 4 maddesini değiştirmeye, ulusal devlete son darbeyi indirmeye hazırlanan Gorbaçov’larla, Mustafa Kemal’ler arasındadır…
Yapacağınız seçim bunun seçimidir, seçiminizi ona göre yapın…
------------------------------------------- (*) Fehmi Koru – ’’Demokrasi ve Laiklik: Türkiye Deneyimi’’ (İslam ve Demokrasi – TÜSES Yayınları, İstanbul 2.Basım, 2002, s. 207-208)
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...