UYANIK
Uyanık, bir uyanıklık etmiş dün sabah, iki dakika arayla.
Ali Gülen aktarıyor, Doğan Haber Ajansı’ndan.
Duyan soruyor uyanığa:
Nasıl bir uyanıklıkla iki oy attın, iki ayrı sandıkta, üstelik konsoloslukta?
Frankfurt’ta, el yurdunda, 1990’da iki parçayken bütünleşen, birleşen Almanya’da.
Eloğlu ikinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkıyor, çalışıyor, çabalıyor,
Yabancı iş gücünü gücüne ekliyor,
Ülkesini Avrupa’da en büyük ekonomi yapıyor, arkasından Doğu’sunu ülkesine katıyor.
Sen ekmek parasına gurbete düşmüşsün, kötü yöneticilerin yüzünden.
Ülken savaşa girmemiş ama Atatürk’ten sonra iyi yönetilmemiş.
Daha 1922’de, bağımsız bir ülke verilmiş sana, yedi düvelle savaşan atalarınca,
Atatürk, Türk’ün önderi, yol göstereni, Türk devrimleriyle yükselten Türkiye’yi.
O zamanlar Almanya’dan ileriymişiz, daha öndeymişiz...
İkinci Dünya Savaşı’na girmeyen ülkemiz, bu üstünlüğünü gelişmede, ilerlemede gösterememiş.
Kötü siyasetçiler, açgözlüler, satılmış hainler, kuyruk acılılar yönetmişler çünkü yurdunu.
Yemişler içmişler, isteyene istediğini vermişler, Amerika’yı gizli ortak etmişler.
Gurbetçisin, yurdunda gözü olanların, seni bölmek yıkmak isteyenlerin derdini bilmez misin?
1978’den beri terör örgütünü, dincileri kullanıyorlar üzerinde,
Bölücüler azıttılar, çok yol aldılar, onların isteğidir yeni Anayasa, yok mu bundan haberin?
İşin yolunda mutlaka orada, tuzun kuru olmalı...
Ülken de böyle olsun, çağdaş olsun, yargı bağımsız, uygarlık, yolun olsun istemez misin?
Libya gibi, Irak gibi, Mısır gibi olalım, başkanlık gelsin,
BOP yaşama geçirilsin, terörist sevinsin, yurdum bölünsün, uyanıksan, der misin!
Bu halkoylaması, bir meclis seçimi değil ki, partinin peşindesin.
Uyanıklar, egemenliğini oylatıyorlar ulusa, bağımsızlık mı, başkanlık mı, sordukları soru!
Avrupa ülkeleri gibi özgür bir ülke mi kalacaksın, insan haklarına saygılı,
Halkın egemenliğiyle yönetilen, değil toprak vermek, eski topraklarını yeniden ekleyen...
Yoksa, Saddam’ın Irak’ına benzeyen bir yapıya dönüştürerek ülkeni,
İşgalin, bölünmenin yolunu açmak, gücü ulusundan alıp bir kişiye vermek, sömürgecileri sevindirmek mi istediğin?..
Egemenlik oylanır mı? Savaşarak alınan, sandıkla verilir mi?
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” yüce Atatürk’ün dediği gibi.
Buna karşın, bir oyuna getirdiler herkesi, bir onlar akıllı, alem aptal sanki.
Büyük Ortadoğu Projesinde (BOP), bölünecek yirmi iki devletten biri de duydun elbet, ülkemiz.
Sen Avrupa görmüşsün, vatandan uzak kalmak, el vatanında yaşamak ne demek öğrenmişsin.
Duyduk ki, üstelik evetçiymişsin, evet, Türkiye bölünsün, ülkeyi tek adam yönetsin,
Bir kişinin dediği olsun, kanla irfanla kurulan Cumhuriyet’e ne olursa olsun, bana ne, dermişsin...
Başın dik, gururla dolaşman oralarda, sayesindedir, çağdaş, laik Cumhuriyetin.
Avrupa’dan aşağı kalmayan yaşam tarzın, çağdaş kurumların mı koydu sana?..
Arap uşaklarına özenme; sınır kapılarına yığılan, kovulan, itelenen, ülkesinden kaçan sürülere... devletine silah çekenlere, dinci yönetimlere... Neden?
Bir kez eveti de az bulmuşsun, yan sandıkta, tutup bir daha oy vermişsin.
Kimbilir, senin gibi daha kaç uyanık, tutulmayan tutanak,
Gazetelere düşmeyen olay var duyulmayan, saklanan.
Gözlemcinin gözünden kaçan, ikinci oyu atan, bir yetmez iki diyen,
Ademden utanmayan, Tanrıdan korkmayan...
Kimbilir, ne çoktur, babalı Arap, Bey devesi güden hilekar...
Ülkesinin geleceğiyle oynama hakkını kendinde gören, aslını inkar eden, oyuna gelen...
Diyecekler ileride:
Ülkesine bir kötülük etmesi yetmedi, hileyle ikincisini de denedi...
Olayı duyan Yüksek Seçim Kurulu, tam iki saat sonra yanıtlamış durumu:
“Oy sandığa atılmış, bu durumda bir şey yapılamaz,
Sorumlular hakkında yasal işlem yürürlüğe girsin, oy vermeye devam...”
Uyanık Niyazilerin uyanık oyları, memleketin bağrına sokulsun,
“Yasal işlem yapılacak” denilerek, uyanıklar, göstermelik korkutulsun...
Nasılsa bir yaptırım olmaz, evet diyeceksen, iktidar tüm gücüyle bunu istiyorken...
Uyanıklığın tarihine geçti, “Niyazi” Uyanık.
Sormakla alim olunurmuş, yanılmakla adam, al bezi sakla tuzu,
Al takke ver külah, ne zararı var, bak, oyun sayılacak.
Üstelik şaka gibi, adının anlamı nizam, düzen...
Bu daha işin başı, bağımsız yargın da kalmayacak yakında, Tanrı layığını versin, kendi düşen ağlamaz.
Su bulanmayınca durulmaz derler,
Eden bulur, kimsenin ahı da kimsede kalmaz...
Feza Tiryaki, 1 Nisan 2017