UYANIN UYANDIRIN, BİLİNÇLENİN BİLİNÇLENDİRİN!

Derebeyi, toprak ağası, maraba gibi sınıflar; şeyhlik, dervişlik, dedelik gibi dinsel unvanlar; cemaat, tarikat, müritlik gibi dinsel bağlantılar; medrese, tekke gibi dinsel kurumlar; kabile, kavim, aşiret gibi etnik topluluklar; bölgecilik, mezhepçilik gibi anlayışlar insanlık tarihinin feodal toplum aşamasına özgü durumlardı.

Feodal topluma özgü bu ilişkiler ağı; üretimde sanayinin, dağıtımda ticaretin, yerleşimde kentlerin gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan burjuvazinin ve insanlığın toplumsal ilerlemesine ayak bağı olmaya başlayınca, 18.yüzyılın sonlarından itibaren, dünyaya dalga dalga yayılan ulusal demokratik devrimlerle birer birer yıkıldı.

O süreçte dönemin en ilerici ve devrimci sınıfı olan burjuvazi, toplumdaki diğer ilerici sınıfları da yanına alarak gerçekleştirdiği bu ulusal demokratik devrimlerin ardından; tarikat, cemaat, aşiret, kabile, kavim gibi feodal topluma özgü etnik ve dinsel ortaçağ topluluklarını ortak ulusal kimlikler etrafında kaynaştırıp, uluslaştıran ulusal devletler kurdu…

Hiç kuşkusuz, bu ulusal demokratik devrimlerin, vatan birliği, tarih birliği, kader birliği, dil birliği, kültür birliği gibi değerlerle uluslaştırdığı tüm etnik ve dinsel topluluklar; bu değerlerin tüm altyapısını, binlerce yıl süren büyük imparatorlukların çatısı altında binlerce yıl bir arada yaşayarak oluşturmuşlardı.

Günümüzde ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Rusya gibi tüm ulusal devletlerin çatısı altında yaşamakta olan Amerikan, İngiliz, Alman, İtalyan ve Rus gibi adlarla tanımlanan tüm uluslar, onlarca etnik kavmin ve grubun kaynaşmasıyla bu şekilde uluslaştılar…

***

Diğer tüm uluslar gibi, Türk adı da, Türkiye’mizin ulusal demokratik devrimi olan Kemalist Devrim’le kurulan Türkiye Cumhuriyeti’yle birlikte ulusal bir anlam kazandı…

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte Türk kimliği de Alman, Fransız, Amerikan, İngiliz gibi adlarla anılan diğer tüm ulusal kimlikler gibi, ülkedeki tüm etnik, mezhepsel ve dinsel toplulukları bünyesinde bütünleştiren ulusal bir anlam kazandı. Bir ırkı ya da etnik grubu değil, ulusal bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’ne yurttaşlık bağıyla bağlı olmayı ifade etti…

Tüm bu tarihsel ve toplumsal gerçeklerin ortada olmasına karşın, ABD ve AB temsilcileriyle onların ülkemizdeki işbirlikçileri, bilinçli bir çarpıtmayla Türk kimliğinin ulusal anlamını etnik bir kimliğe indirgemeye çalışıyorlar. Türk ulusal kimliğine ırkçı ve etnik anlamlar yüklemeye çalışıyorlar…

Elbette emperyalist çevrelerin ve ülkemizdeki işbirlikçilerinin bu bilinçli çarpıtmayı neden yaptıkları çok açıktır.

Ulusal ve sınıfsal kavramlar gibi çağdaş kavramlar yerine, etnik ve mezhepsel kökene dayalı ortaçağ kavramlarını kullanarak bu çarpıtmaları yapanların amacını anlamak için; kendi ulusal devletini gözü gibi koruyan ABD emperyalizminin, bölgemizdeki tüm ulusal devletleri dağıtmaya çalıştığı Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi’nin haritasına bir kez bakmak bile yeter…

Bu haritaya iyi bakın, bu projenin tüm görevlilerini iyi tanıyın dostlar.



***

Son olarak şunu da belirtmek gerekir, bir ulusu bir arada tutan, ulusal devletin çimentosu olan kamu kuruluşlarını, kamuculuğu son 30 yıldır ABD güdümlü ‘Özelleştirme’ politikalarıyla yıkıma uğratanların tümü bu emperyalist projeye hizmet etmişlerdir, bunu da unutmayın…

Ve unutmayın ki, bilinçlenen, tehlikenin nereden geldiğini görerek birleşen, örgütlenen mazlum sınıfların ve ulusların karşısında hiçbir emperyalist ve alçak proje asla başarılı olamaz!

İrfan Tuna - 16 Mayıs 2011 - Güncel Meydan