Uygar Uluslar Gibi Bağımsızlık İstiyoruz!.. / Sacide ERÇETİN

Uygar Uluslar Gibi Bağımsızlık İstiyoruz!.. / Sacide ERÇETİN

İletigönderen Güncel Meydan » Pzt Tem 25, 2011 20:41

UYGAR ULUSLAR GİBİ BAĞIMSIZLIK İSTİYORUZ!..

Ne yazık ki tarihimize yeteri kadar değer vermiyor sahip çıkmıyoruz. Birçoğumuz çanak çömlek, taş yığını ya da kâğıt parçası deyip geçiyor veya yakılıp yıkılıyor.

Belki de yıllar önce kaybolan Lozan belgesinde de aynı mantık hâkim olmuştur.

Evet, yanlış duymadınız Lozan belgesi tek nüsha hazırlanarak tüm katılan ülkelere dağıtılan Lozan belgesi kayıpmış.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesi olan ve buna rağmen nerede bulunduğu bilinmeyen Lozan Antlaşması’nın tek orijinal nüshası, mezbelelik halindeki Dışişleri Bakanlığı arşivinde tesadüfen bulunmuş.

Eski büyükelçi Kemal Girgin’in "Diplomatik Anılarla Dış İlişkilerimiz" adlı kitabında anlattığı olaya göre, MİT’in anahtarı olmadığından oksijen kaynağıyla açtığı kasadan yağ lekeleri içindeki orijinal Lozan belgesi çıkmış.

Girgin, ilk iş olarak Lozan Antlaşması’nı bir güzel ciltletmiş bulunduğunu da bir genelge ile bütün birimlere duyurmuştur. Neyse ki şu an Dışişleri Bakanlığı’nın elinde güvence altındadır umarım tekrar başına bir şey gelmemiştir.

Lozan belgesi 24 TEMMUZ 1923 tarihinde İsviçre’nin Lausanne (Lozan) şehrinde İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, S.S.C.B., Yugoslavya temsilcileri tarafından, Lozan Üniversitesi salonunda imzalanmıştır.

Bu belge ile savaş alanında kazanılan başarılar diplomasi alanında teyit edilmiştir.

İsmet Paşa bilerek, tasarlayarak, bıktırırcasına ısrarla belirttiği; "Bütün uygar uluslar gibi, özgürlük ve bağımsızlık istiyoruz!" diye diretmiştir.

Hani bugün her fırsatta birileri tarafından delinmeye çalışılan o belge, ülkemizin tapusudur garantisidir.

İsmet Paşa, muhabir olan Du Bois’e şunları söylemiştir: “Biraz önce imzalanan anlaşma bana tam bir huzur verdi. Çünkü yirmi yıldan beri harp halinde olan Türkiye’ye sulhun paha biçilmez nimetlerini getirmektedir. Evvelce yabancı ülkeler köhneleşmiş anlaşmalara dayanarak sık sık işlerimize karışmaktaydılar. Bütün diğer bağımsız milletler gibi, kendimizi yönetmek hakkına sahip olduğumuza inanıyoruz ve anlaşma bizim tam millî bağımsızlığımızı teminat altına almaktadır. Bu bize en büyük mutluluğu vermektedir” demiştir.

23 Ağustos 1923 tarihinde 14 oya karşı 218 oyla onaylandı ve 6 Ekim 1923'de İstanbul'un yabancı işgal kuvvetleri tarafından boşaltılması ile vatanımız bağımsızlığına kavuşmuştur.

Atatürk’ün söylemi ile “İşgalciler geldikleri gibi gitmişlerdi”.

Atatürk Lozan Antlaşmasından sonra,

    “Saygıdeğer Efendiler;
    Lozan Barış Antlaşması’nın içine aldığı esasları, öbür barış teklifleriyle daha çok karşılaştırmaya gerek olmadığı kanısındayım. Lozan Barış Antlaşması, Türk Ulusu’na yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşmasıyla tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın yıkılışını anlatan bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri bulunmayan bir siyasal utku eseridir!”
    demiştir.
    (1927, Söylev)
Lozan Barış Antlaşması Türk tarihinin önemli dönüm noktalarından biridir.

Sevr, Osmanlı Devleti'nin yıkılmasını ve Türklerin yaşam hakkının ellerinden alınmasını öngörürken, Lozan,Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin doğuşunu müjdelemiştir. Kurtuluş Savaşı'nda elde edilenler ve Türk Milleti'nin hakları güvence altına alınmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri, Lozan Antlaşmasında da yer almıştır. Buna göre, ülkesi ve ulusuyla bölünmez bir bütün oluşturan Türkiye’de yaşayan ve Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes eşit ve aynı haklara sahip Türk ulusunu oluşturmaktadır.

Anadolu’da hiç direnmeden, üstelik direnenlere karşı direnerek, imzalanan utanç belgesi olan Sevr’in koşullarının oluşturulmasında, iç ve dış düşmanlar el ele vermiş yurdu paylaşıyorlardı.

Günümüzde yapılanlar Curzon’u bütünüyle haklı çıkartma gayreti içindeler.

Ne demişti İngiliz temsilcisi Lord Curzon, İnönü'ye "Hiçbir işte bizi memnun etmiyorsunuz. Her talebimizi reddediyorsunuz. Biz de, her reddettiğinizi cebimize atıyoruz. Memleketiniz haraptır. Harap bir memleketi nasıl ayağa kaldıracaksınız?! Bunun için gerekli para yalnız bizde vardır. İhtiyaç sebebiyle, yarın para istemek için karşımıza gelip diz çöktüğünüzde, bugün reddettiklerinizi cebimizden çıkarıp, birer birer size göstereceğiz." demiştir.

Lozan’ı tanımayan ABD bugün Montrö Antlaşması’nın ömrünü doldurduğunu bu anlaşmanın bütün koşullarının uygun olarak yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirtiyor, eski ABD elcisi yaptığı açıklamada “..... Karadeniz’in uluslar arası sularda bulunmasından kaynaklanan haklarımızdan yararlanmak istiyoruz. Yani gerektiğinde gemilerimiz buraya girebilir” diyordu.

“Kopenhag kriterleri SEVR’ in yerini tutmalıdır”
diyen Ulla Hoffman daha sonra ise “AB eğer Türkiye’yi üyeliğe alacaksa, Türkiye Lozan Antlaşması ile yaptığı hatayı düzeltmelidir” demiştir. Fransız milletvekili Jacques Toubon'un “Türkiye AB'ne girmek istiyorsa Sevr'i kabul etmek zorundadır” ve Almanya eski Başbakanı Helmut Kohl “Türkiye için bir Yugoslavya modeli öngörülmektedir” sözleri unutmamak gerekir.

Aslında amaç ta dayatmalar da ortada adamlar niyetlerini açık açık söylüyorlar da bizdeki akil(!) adamlar anlamakta zorlanıyorlar.

Lozan antlaşmasını tanıyan veya tanımayan herkes ortak bir amaç için fırsat kollamaktadırlar. Sonuç açıktır: Sermayesi ve bankacılığı milli olmayan, denetimi milli olmayan, yabancı sermayenin tutsağı olan, ABD ve AB’ye itaat eden, küreselleşme adıyla dayatılan uyumsuzluklara uyan, Lozan’ı delmek, ülkemizin bölünmez bütünlüğüne son vermek için büyük cabalar vardır.

Artık Lozan hükümlerinin zayıflatılması dönemi geride kalmış toptan tartışmaya açılmıştır. Ülkemiz sermaye sınıfının kontrolü altına girmiştir, ekonomimiz yüksek miktarlarda borçlandırılarak çökertilmiş, topraklarımız satılmış, temel değerlerimizin birçoğu elden çıkartılmış. Yani ülkemiz üzerinde kara bulutlar dolaşmaktadır.

Bir ay önce aman istikrar bozulmasın ülke hopladı zıpladı diyenler kişi başına 20 bin dolar düşürürken şimdi aman kriz geliyor alışveriş yapmayın riske girmeyin demekteler.
Avrupa’nın hasta adamını yeniden yaratma çabasında olanlar ve Türkiye’ye ısrarla diplomasi, insan hakları ve demokrasi dersi vermeye kalkan beyinleri, yürekleri, elleri kanlı emperyalistler ve bunlara uşaklık edenlere karşı bu belge kurtarıcımızdır ve her fırsatta sonuna kadar sahip çıkıp ileri sürmeliyiz.

Atatürk, İsmet Paşa ve ekibinin Lozan’da sağladığı diplomasi zaferi, bugünkü politikacılara örnek olmalıdır.

Lozan’ı savunmayan bir yönetim Türkiye devletine ve ulusuna layık bir yönetim olamaz.

Sacide ERÇETİN, 24 Temmuz 2011
Kullanıcı küçük betizi
Güncel Meydan
Üye
Üye
 
İletiler: 584
Kayıt: Pzr Eki 12, 2008 23:12

Şu dizine dön: Okur Mektupları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x