Vahdettin'in ingilizlere sığınma mektubu

Tarihî belgeler, resimler, belgeseller, sesli ve görüntülü içerikleri, bu bölümde paylaşabilirsiniz.

İletigönderen MedceziR » Çrş Mar 19, 2008 16:36

Bu konuda ne kadar tartışırsak tartışalım orta yolu bulamıyoruz, bulamayız da. Ben Vahideddin'in hain olmadığını düşünüyorum, nedeninide önceki yazılarımda belirtmiştim. Böyle düşünmeye de devam edeceğim.

Bu arada üstteki yazıları okuyorum hep Atatürk'ün Vahideddin hakkındaki düşünceleri alıntı yapılmış ve yazılmış, kimsenin kendi düşüncesi yok mu? ( Ram abi seni istisna tutuyorum)

Hain olduğunu düşünenlere de eyvallah, bu konu çok derin bi konu ve bence yeterince de sulandırıldı. Vahideddin'in hain olduğuna dair birsürü şey sıralanıyor, ee bende hain olmadığına dair birsürü madde yazarım. Sonuçta ne oluyor iki tarafta tatmin olmuyor...
Resim

"Vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal varki ecnebilerin nasihatlarıyla ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin!
Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir..."


Söylesem tesiri yok
Sussam gönül razı değil...
Kullanıcı küçük betizi
MedceziR
Üye
Üye
 
İletiler: 1763
Kayıt: Pzr Nis 08, 2007 15:54
Konum: Yiğidin Harman Olduğu Yerden...

İletigönderen Ram » Çrş Mar 19, 2008 18:22

MedceziR, görüşünü zaten birkaç defa belirtmişsin. Verilen cevaplara binaen, her türlü cevap verilmiştir. Aklında bir soru işareti varsa, gidermek için sorularına cevap vermeye çalışırım.

Ayrıca; burada ve başka birçok yerde, büyük kısmı medyatik olan isimler, Vahdettin'in hain olmadığını ileri sürerken, devamlı Vahdettin'in o anki halet-i ruhiyesini ön plâna sermektedir. Eminim, bu tür psikolojik harpçıların bugün dezenformasyon için kullandığı bu taktiği, 50-100 yıl sonra da terörist ve it başı/katil başı İmralı Fahişesi için de bazıları kullanacaktır. Bu bir örnektir, kıyaslama değil...

Bazıları da şöyle diyor... "Atatürk'ü put yaptınız, peygamber yaptınız, ilâh yaptınız. Elbette kabûl etmezle Vahdettin'in hain olmadığını..." Aklınıza sadece dinciler (dini siyasete alet eden dürzüler yahut din tüccarları) gelmesin. Pek sosyalist, özde faşist pekaka eşkıya terör örgütü yandaşları ve sempatizanları da, son iki yıldır bu tür tabirler kullanmaktadır. Haydi hayırlı *traslar.

*Tras: Volkanik tüf.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen kaye » Prş Mar 20, 2008 2:05

"Sen ne kadar anlatırsan anlat karşıdaki anlamak istediği kadar anlar" diye başlamak istedim söze..
Tüm yazılanları okudum ve anladım ki daha fazla tarihsel belge göstermeye gerek yok, gösterilmesi gereken herşey gösterilmiş zaten. Bu yüzden ben olaya mantıksal açıdan yaklaşarak anlatmaya çalışacağım, inşallah muvaffak olurum:
1- Vahdettin'in hain olması, tüm Osmanlı'nın ve padişahlarının da hain olması anlamına gelmez..
2- Bir devlette (veya imparatorlukta) tüm hükümdarlar devlete müspet hizmet edecek, millî başkan olacak, şahsî menfaatlerini müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhid etmeyecek, çıkınını doldurmayacak ve yedi sülalesini ihya etmeyecek, dini siyasete payanda yapmayacak diye bir kural yoktur, herkesin aynı olması da beklenemez. Siyasî tarihte bu gibi örnekleri çok bulabilirsiniz, hem de her ülkenin tarihinde..
3- Eğer Vahdettin ve Atatürk hakikaten denildiği gibi anlaşmış olsalardı, her türlü tilkiliği bilen ve yapan İngiltere sizce bu oyunu göremezmiydi! Eğer Vahdettin bize değil de İngiltere'ye ihanet etseydi, İngiltere bu adamı topraklarına kabul edermiydi! Kabul etme sebeplerinden biri de zaten daha önce ihanet içerisinde olan bir insanı, günü geldiğinde tekrar kullanmak olmaz mı!
4- Kuva-i İnzibatiye'nin; parasız, ilaçsız, giysisiz, silahsız ve aşsız bir hâlde düşmanla ve yobazlarla savaşan kaç tane Kuva-i Milliyeci öldürdüğünü; bunun kuvvacılara ve bugünkü Türkiye Cumhuriyeti'ne ne kadar bir külfete sebep olduğunu düşünüyor musunuz!
5- "Hain olmadığı hâlde, şartlar bunu gerektirdiği için Atatürk'te hain demiştir" diyenler ve diyecekler! Siz M.Kemâl'in kaç cephede savaştığını düşünüyorsunuz! Peki, hiç savaş kaybetmediğini biliyor musunuz! Asıl ve en zor savaşını da Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra cehalete karşı verdiğini biliyorsunuzdur; hiç bir zaman bu konuda ve her konuda ödün vermediğini, alavere-dalavere çevirmediğini, fikrinden dönmediğini ve hep herkese açık olduğunu, kimseye minnet etmediğini, kimseden yardım istemediğini ve hâliyle kimseye müdanasının olmadığını bilmiyor musunuz! Atatürk dönemi dış liderlerden örnekler vereyim: Churchill, Mussolini, Hitler, Wilson.. Bu adamlar dünya tarihinin en büyük liderleridir. Mustafa Kemal Paşa'nın bu adamları hem askerlik hayatında hem de siyasi hayatında hep alt ettiğini biliyorsunuzdur, Vahdettin ve taraftarlarıyla mı başa çıkamayacağını sanıyorsunuz :) da "Anlaştılar", "Şartlar bunu gerektirdi", "Cumhuriyetin bekaası için bu yalan gerekliydi" gibi savlar öne sürüyorsunuz!! Hem Atatürk'ün kaç tane yalan sözünü hatırlıyorsunuz?
6- "Tarih yazanlar tarih yapanlara sadık kalmalıdır" düsturuna katılıyorsunuzdur; peki, Mustafa Armağan, Murat Bardakçı gibi tarih yazdığını iddia eden adamlara nasıl oluyor güveniyorsunuz da, tarihi yapan ve yazan bir insana, herşeyinizi borçlu olduğunuz Cumhuriyet'in kurucusuna inanmıyorsunuz!!!!
7- Vahdettin'in hain olmadığına dair belgelerin hep İngiltere kaynaklı olduğunu biliyor musunuz!
8- Vahdettin'in hain olmadığını iddia eden Ecevit'lerin bile çok koyu Fetocu olduklarını gözardı ediyor musunuz?
9- Sitemizde mevcut: "Banu Avar'la Sınırlar Arasında - Fransa ve Sevr Rüyası" adlı belgeseli, sonuna kadar seyreder misiniz?
10- I. Dünya Savaşı'nda ülkemizi işgal eden, milyonlarca insanımızı öldüren, ırzımıza geçen, topraklarımızı parçalayan emperyalist ülkelerle bugün aynı söylemlerde bulunduğunuz için acınacak halde olduğunuzu, onların ekmeklerine yağ sürdüğünüzü biliyor musunuz? Maksatlarınınsa Atatürk'ü korkak, güçsüz, yalancı göstermek; Türk Milleti'ni en büyük siyasi liderlerinden soğutup aramızda nifak oluşturmak ve Türkiye Cumhuriyeti'ni parçalamak, yıkmak olduğunu anlayamıyor musunuz?????
11- Atatürk'ü karalamak içinde dini, AB kriterlerini, türbanı, demokrasiyi, Osmanlı'yı, Vahdettin'i (mukayese yeteneği olmayan insanlar için muallakta ama hoş olan şeyleri) kullandıklarını göremiyor musunuz????
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

İletigönderen celalsungur » Prş Mar 20, 2008 14:23

"Banu Avarla Sınırlar Arasında - Fransa ve Sevr Rüyası" adlı belgeseli, sonuna kadar seyreder misiniz?

Bu belgeseli bulamadım, linkini yazarmısınız.

http://guncelmeydan.com/forum/banu-avar ... l?highligh t=banu+avar+fransa

Buldum-Adı ''Fransa ve Özgürlük''


''Programı, Kürt Şerif paşa ile, Ermeni Bogos Nubar paşa arasındaki öyküyle bitirelim.
Yıl 1920, Anadolu yedi düvelden gelen işgal ve saldırılara direnirken, Paris’te, galip devletler bir barış konferansı düzenlediler. Sadrazam Tevfik Paşa başkanlığında bir heyet Paris’e gitti.
Heyet, Sevr antlaşmasının taslak maddelerini almak için, Dış İşleri bakanlığı merasim Salonuna girince tanıdık birileri ile karşılaştılar. Biri Kürt biri Ermeni iki Osmanlı Paşası, Kürt Şerif ile Bogos Nubar Paşa, Fransız Dış İşleri Bakanının iki yanında oturmaktaydılar. Fransızlar ile, bir Kürt ve bir Ermeni, iki Devlet kurmak üzere anlaşmaya varmışlar, anlaşmayı açıklamak için Sadrazamla Paris’te yüzleşmeyi planlamışlardı.
Paris Barış Konferansında anlaşmaya varılan maddeler, Osmanlı Heyeti tarafından Padişah Vahdettin’e iletildi.
Galip Devletler sonuçtan emin cevap beklerlerken, Ankara’dan bir haber geldi. Mustafa Kemal, Batılı Devletlere, Osmanlı Heyetinin imzalayacağı hiçbir anlaşmaya uyulmayacağını, millet adına, tek yetkili organın, Ankara’da Büyük Millet Meclisi olduğunu bildirecekti.
İşte Batıyı hayrete boğan olaylar böyle başlamış, TARİH BÖYLE DEĞİŞTİRİLMİŞTİ.'' Banu Avar'ın Fransa ve Özgürlük programından.
Kullanıcı küçük betizi
celalsungur
Üye
Üye
 
İletiler: 47
Kayıt: Cum Mar 07, 2008 0:57

İletigönderen kaye » Prş Mar 20, 2008 22:10

Valla helal olsun Celal sana; benim yapmadığımı sen yapmışsın, teşekkür ederim. Noktayı da koymuş oldun bu sayede..
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

İletigönderen MansurSah » Prş Mar 20, 2008 23:28

Kürt Şerif paşa ile, Ermeni Bogos Nubar paşa konusunu, Attila İlhan da TRT'deki bir programında anlatmıştı. Ve "yahu, Osmanlı sizi almış paşa yapmış, hala şöyle davranıyorsunuz" gibi bir cümle kurmuştu. Youtube'da o bölüm var da hangisi olduğunu hatırladığımda eklerim.
Fatih "Mansur Şah" Özaydın

Hem Cemaat hem Cumhuriyet olunmaz,
Ters mıknatıslanma yapar!!!
Kullanıcı küçük betizi
MansurSah
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 611
Kayıt: Cum Ara 07, 2007 18:04
Konum: Osaka, JP

İletigönderen celalsungur » Cum Mar 21, 2008 13:12

kaye yazdı:Valla helal olsun Celal sana; benim yapmadığımı sen yapmışsın, teşekkür ederim. Noktayı da koymuş oldun bu sayede..


Sevgili Kaye, noktayı keşke koyabilmek mümkün olabilseydi, tarih tekerrür etmezdi ama Demokrasinin güzelliği ve zorluğu da burada zaten. Kimsenin kimseyi ikna etmeye zorlanmadığı, bilgilerin ve belgelerin ortaya konulup gerisinin insanlara bırakıldığı demokratik forumda, kabullenmek zor olsa da gerçeklerle yüzyüze geliyoruz.
Bu forumun da güzelliği bu.
Kazanan, bu bilgi pınarından eğriyi de doğruyu da alıp bir kazanda yoğurup senteze varan üyeler oluyor.
İyi ki varsınız.
Kullanıcı küçük betizi
celalsungur
Üye
Üye
 
İletiler: 47
Kayıt: Cum Mar 07, 2008 0:57

İletigönderen netna » Çrş Nis 02, 2008 19:11

osmanlı devletin de beceriksiz, ileri görüşlü padişahlar olabilir ama vatan haini olabileceğine inanmak istemiyorum
Kullanıcı küçük betizi
netna
Üye
Üye
 
İletiler: 49
Kayıt: Pzr Mar 30, 2008 19:17

İletigönderen Nihan » Çrş Nis 02, 2008 21:25

Basit bir mantıkla şu soruyu soralım: Vahdettin ihanet ettiyse bundan çıkarı ne olmuştur? İngiltere'nin onu Mustafa Kemal'e karşı kullanma teklifini neden reddetmiştir ve beyanatlarıyla neden yeni Türk devletini desteklemiştir? Neden doğruca İngiltere'ye gidip orada bir eli yağda bir eli balda bir yaşam sürmemiştir? Yurtdışına kaçan bir padişah neden maddi sıkıntılar içinde yaşam mücadelesi vermiş ve öldüğünde tabutuna haciz gelmiştir?
Ömrünü doldurmuş bir devlet sona ererken onurunu koruması çok zordur. Zaten tükenmiştir ama bu onursuzluğu göze alabilmek de ayrıca yürek ister. İntihar edebilirdi ama o aynı zamanda İslam dünyasının lideriydi dolayısıyla bunu yapamazdı. Osmanlı kardeş kanı dökmenin ne anlama geldiğini bildiği için müslümanı müslümana kırdırtmamaya çalışmıştır. Bugün biz bunu dirayetsizlik olarak değerlendiriyoruz. II. Abdülhamit tahttan indirilirken eğer sırf saraydaki askerlerin karşı koyması için emir verseydi Hareket Ordusu denilen çapulcuların hakkından gelirlerdi ama o müslümanı müslümana kırdırtmam diyerek tahttan indirilip sürgünü göze aldı. Kendisini tahttan indirenler yönetimde sıkıştıkları zaman yine ona danışmak için ayağına gitmişlerdir. Öldüğünde "kıymetini bilemedik" diyenler de onlar olmuştur. Osmanlı hanedanı dünyanın en bahtsız ve en ağır yükümlülükleri olan hanedanıdır. Değerlendirirken misyonlarını ve bunu yerine getirmekteki azimlerini gözönüne almak gerekir.
[img]http://img340.imageshack.us/img340/5780/nihanimza1kx5.jpg[/img]
Artık beklemiyorum.
Açık bir kapı gördüm.
Şimdi sevgi şehrindeyim.
Boşuna beklemişim.
Kullanıcı küçük betizi
Nihan
Üye
Üye
 
İletiler: 832
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:55

İletigönderen Ram » Çrş Nis 02, 2008 23:43

Nihan yazdı:Basit bir mantıkla şu soruyu soralım: Vahdettin ihanet ettiyse bundan çıkarı ne olmuştur? İngiltere'nin onu Mustafa Kemal'e karşı kullanma teklifini neden reddetmiştir ve beyanatlarıyla neden yeni Türk devletini desteklemiştir? Neden doğruca İngiltere'ye gidip orada bir eli yağda bir eli balda bir yaşam sürmemiştir? Yurtdışına kaçan bir padişah neden maddi sıkıntılar içinde yaşam mücadelesi vermiş ve öldüğünde tabutuna haciz gelmiştir?
Ömrünü doldurmuş bir devlet sona ererken onurunu koruması çok zordur. Zaten tükenmiştir ama bu onursuzluğu göze alabilmek de ayrıca yürek ister. İntihar edebilirdi ama o aynı zamanda İslam dünyasının lideriydi dolayısıyla bunu yapamazdı. Osmanlı kardeş kanı dökmenin ne anlama geldiğini bildiği için müslümanı müslümana kırdırtmamaya çalışmıştır. Bugün biz bunu dirayetsizlik olarak değerlendiriyoruz. II. Abdülhamit tahttan indirilirken eğer sırf saraydaki askerlerin karşı koyması için emir verseydi Hareket Ordusu denilen çapulcuların hakkından gelirlerdi ama o müslümanı müslümana kırdırtmam diyerek tahttan indirilip sürgünü göze aldı. Kendisini tahttan indirenler yönetimde sıkıştıkları zaman yine ona danışmak için ayağına gitmişlerdir. Öldüğünde "kıymetini bilemedik" diyenler de onlar olmuştur. Osmanlı hanedanı dünyanın en bahtsız ve en ağır yükümlülükleri olan hanedanıdır. Değerlendirirken misyonlarını ve bunu yerine getirmekteki azimlerini gözönüne almak gerekir.


Nihan, azizim, buraya bütün bunları yazmadan önce, buraya yazılanları cevaplamaya çalışman daha uygun olmaz mıydı¿? Bunca yazılan, cevapsız kalmış bu doğru mudur¿? Sorularını sorduktan sonra, sorduklarını cevaplamaya çalışayım...

  • Vahdettin ihanet ettiyse bundan çıkarı ne olmuştur?

Öncelikle bir hain, kin güttüğü için de ihanet edebilir, çıkarı olduğu için de ihanet edebilir. Kimileri de, o kadar çok ihanet etmiştir ki, hayınlık için bir gerekçeye gerek duymazlar. Vahdettin, bana göre yukarıdaki kümelerden "çıkarcı" olanına giriyor.

Elde ettiği çıkar, Milli Mücadele'yi sürdüren Mustafa Kemâl ve yiğit askerlerinin, işgâl kuvvetlerinin ve siyasilerinin binbir türlü ali cengiz oyunlarıyla önünün kesilmesi, hızının yavaşlatılmasıdır. Bunlar, kısa vadede elde ettiği çıkarcıklardır.

Ali Kemâl de kısa vadede bu tür çıkarlar edinmiştir. Lâkin kader, Ali Kemâl haini gibi, Vahdettin haininin uzun vadede elde etmek istedikleri çıkarları onlara sağlamamıştır. Zira Mustafa Kemâl ve yiğit askerleri, mucizeyi başarmış ve bütün plânları, maksatları ters-düz etmiştir. Buradan çıkarcağımız en önemli ders şudur: "Her hain, hedeflediği çıkarı sağlayamaz!"

  • İngiltere'nin onu Mustafa Kemal'e karşı kullanma teklifini neden reddetmiştir ve beyanatlarıyla neden yeni Türk devletini desteklemiştir?

Tam tersi olmasın Nihan¿? Tevfik Paşa, padişahının emri doğrultusunda, boğazları İngiltere'ye devretmek istemiş, fakat İngiltere müttefiklerinin oluru olmadan gizli-kapaklı bir anlaşma yapmayı reddetmiştir. Eğer beyanatlarla destek gibi görünen söylemlere bakacaksak, askerimiz galip geldiğinde Tevfik Paşa ve Damat Ferit Ankara'yı tebrik etmek gerektiğini savunmuştur, bu iki yüzlü yüzsüzlüğe inanacaklar elbette olacaktır. Dolayısıyla, bu mantığa göre Damat Ferit de hain değildir...

  • Neden doğruca İngiltere'ye gidip orada bir eli yağda bir eli balda bir yaşam sürmemiştir?

Böyle bir soru sorduğuna inanamıyorum gerçekten, neyse... Çünkü Vahdettin ve saz ekibi, Ankara hareketlenmesini bastırılması çok kolay bir isyan olarak nitelendiriyordu. Bunun için de, İngilizlerle sıkı diyalog içerisine girmişlerdir. Zira yine padişahlığının ancak İngiliz desteğiyle devam edeceğine inanacak kadar da gafildi. Bunun için doğruca İngiltere'ye gitmemiştir. hainliği nedeniyle, kaybetmesi sonucuyla, ancak daha sonra gitmeye (kaçmaya) çalışmıştır. Lâkin hesabı yine tutmamıştır. Türkiye, İngiltere'den bu noktada söz aldığından, çok güvendiği İngiltere ona hizmetinin karşılığını asla iade etmemiştir.

  • Yurtdışına kaçan bir padişah neden maddi sıkıntılar içinde yaşam mücadelesi vermiş ve öldüğünde tabutuna haciz gelmiştir?

Kendisine İngilizler'in yardım edeceği umuduyla kaçmıştır zaten. Elbette yine geri dönmek ümidiyle hareket etmiştir. Hani bazıları soruyor, "Vahdettin hazineyi de götürürdü istese" diye... İşte en büyük nedeni budur, geri dönmeyi tasarlıyordur zira... Bir de kaçış, ani olmuştur. Öyle ki, saraydan kızıl haçın arabasıyla kaçmıştır. Bunun yanında da 50.000 lira da cep harçlığı yapmış. Tabi diyoruz ya, kader bu, her haine umduğu çıkarı sağlamayabilir. Kimini halk linç eder, kimisini sefalet içinde ölmeye mahkûm eder! "İlâhi adalet" demek geçiyor içimden...

Ömrünü doldurmuş bir devlet sona ererken onurunu koruması çok zordur. Zaten tükenmiştir ama bu onursuzluğu göze alabilmek de ayrıca yürek ister. İntihar edebilirdi ama o aynı zamanda İslam dünyasının lideriydi dolayısıyla bunu yapamazdı.


Her türlü hainliğe imza atıp daha sonra ülkesinden kaçan sözde liderin, onuru mu kalmıştır ki korumaya çalışsın¿? Diyorsun ki, ihanet edip ülkeden haysiyetsiz bir şekilde kaçmak, yürek ister. Evet, olsa olsa mühürlü bir yürek ister. Kötü ruh ister. Satılmış bir beyin ister. Yani bu Vahdettin, sanki onursuzluğu devletin al-i menfaati için göze almış gibi konuşuyorsun ya, ne diyeyim daha sana... Teşkilât kitabında iddia ediliyor bu, bilgine...

İslâm dünyasının lideri...

Sorulacak ilk soru: Hangi İslâm dünyası¿?

Sorulacak ikinci soru: Abdülmecit ne oluyor peki¿?

Sorulacak üçüncü soru: İçinde biraz onur kırıtısı olan bir hain dahi intihar eder. Hele Müslüman bir Türk ise, bu kaçınılmazdır. Vahdettin bu kırıntıya dahi sahip olamadığı için mi intihar etmemiştir¿?

Osmanlı kardeş kanı dökmenin ne anlama geldiğini bildiği için müslümanı müslümana kırdırtmamaya çalışmıştır. Bugün biz bunu dirayetsizlik olarak değerlendiriyoruz. II. Abdülhamit tahttan indirilirken eğer sırf saraydaki askerlerin karşı koyması için emir verseydi Hareket Ordusu denilen çapulcuların hakkından gelirlerdi ama o müslümanı müslümana kırdırtmam diyerek tahttan indirilip sürgünü göze aldı. Kendisini tahttan indirenler yönetimde sıkıştıkları zaman yine ona danışmak için ayağına gitmişlerdir. Öldüğünde "kıymetini bilemedik" diyenler de onlar olmuştur. Osmanlı hanedanı dünyanın en bahtsız ve en ağır yükümlülükleri olan hanedanıdır. Değerlendirirken misyonlarını ve bunu yerine getirmekteki azimlerini gözönüne almak gerekir.


Öncelikle, bunu neden başka mevzulara bağladığını anlayamadım. Kardeş kanı mı diyorsun¿? Nihan darılma ama, sen önce otur bir defa daha Kurtuluş Savaşı'nı şöyle baştan sona kadar oku lütfen. Şimdi buraya, İngiltere'nin emri doğrultusunda İstanbul hükümetlerine yazdırılan "ölüm emirleri"ni mi sıralayayım¿? Anzavur Ahmet'i bilir misin¿? İngiliz desteğiyle cihad ilân eden Şeyh-ül İslamları bilir misin¿? Bütün bunlar hain ve suçlu da, bunlara emirleri veren hükümetler hain de, padişah Vahdettin hain değil öyle mi¿? Zaten o yüzden Mustafa Kemâl ve yiğit arkadaşlarının idam kararı alınmamış mıdır...

Abdülhamit öldüğünde "kıymetini bilemedik" diyenler var diyorsun da, Vahdettin öldüğünde "kıymetini bilemedik" diyenler var mıdır¿? Yoksa eğer, bu boş yere verilmiş bir örnek değil midir¿? Var diyorsan eğer, şu soruyu sormak en doğal hak değil midir¿?

"Başkalarının sözlerine kulak veriyorsun da, tarihi yapan Mustafa Kemâl'in sözlerine neden kulak vermiyorsun Nihan¿?"
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen Nihan » Cum Nis 04, 2008 9:47

Peki mirim, Vahdettin haindir dedik ki bugüne kadar resmi tarihin empoze ettiği düşünce buydu. Onun hain olması yeni kurulan rejimi güçlendirmiş midir? Güçlendirdiyse neden Türkiye Cumhuriyeti şeriat yanlısı dolayısıyla Osmanlı yanlısı isyanlarla uğraşmıştır ve biz bugün Atatürk düşmanı Said-i Kürdi'nin öğrencileriyle uğraşıyoruz. Osmanlı'nın yıkılışının doğal bir süreç olduğu, devletlerin de aynı insanlar gibi doğar, büyür ve ölür oldukları, yapılan hataların ömürlerini kısalttığı Osmanlı'nın da hatalarıyla sona erdiği ve yeni devletin bir zorunluluk sonucu kurulduğu önceki rejime düşmanlık beslenmeden anlatılsaydı bugün bunlarla uğraşmak zorunda kalır mıydık? Sosyolojik ve psikolojik unsurlar ihmal edildiği için bugün bunları yaşıyoruz. Bir düşmanlık oluşturursanız aynı ölçüde de bir muhabbet oluşturursunuz. İran'da 1979'dan bu yana farklı bir rejim var. Eski rejim taraftarı olanlar nüfusun yarısını oluşturuyor. Irak'la savaşa girmeselerdi ve Amerikan yayılmacılığının hedefi olmasalardı birbirlerini yiyeceklerdi. Rejim güvenlik sorunu nedeniyle eski rejimi kötülemek yerine ondan bahsetmeyerek, unutturmaya çalışarak ayakta duruyor. Biz ise güvenlik açısından onlardan daha tehlikeli bir durumda olduğumuz halde tarihimizle boğuşmaktan önümüzü göremiyoruz. Duygusal bakış açısı bizi yerimizde saydırıyor. İyi veya kötü bu, bizim tarihimiz. Reddetmek diye bir şey sözkonusu değil. Fatih'le gurur duyuyoruz. Vahdettin ile de onursuzluk yaşıyoruz ama bu onu hain olarak değerlendirmemizi haklı kılmaz. İyi yetiştirilememiş, devlet yönetiminde ne yapacağını bilemeyen, beceriksiz, uzağı göremeyen, yetersiz, çaresiz bir padişah olduğunu söyleyebiliriz ama hain diyemeyiz çünkü ihanette kasıt vardır.
[img]http://img340.imageshack.us/img340/5780/nihanimza1kx5.jpg[/img]
Artık beklemiyorum.
Açık bir kapı gördüm.
Şimdi sevgi şehrindeyim.
Boşuna beklemişim.
Kullanıcı küçük betizi
Nihan
Üye
Üye
 
İletiler: 832
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:55

İletigönderen DEHLİZ » Cum Nis 04, 2008 10:23

İranda 1979dan bu yana farklı bir rejim var. Eski rejim taraftarı olanlar nüfusun yarısını oluşturuyor. Irakla savaşa girmeselerdi ve Amerikan yayılmacılığının hedefi olmasalardı birbirlerini yiyeceklerdi. Rejim güvenlik sorunu nedeniyle eski rejimi kötülemek yerine ondan bahsetmeyerek, unutturmaya çalışarak ayakta duruyor

MÜKEMMEL bir yorum,tüm bu tartışılan olayları 4 cümlede özetliyor,tebrikler
Kullanıcı küçük betizi
DEHLİZ
Üye
Üye
 
İletiler: 13
Kayıt: Cum Nis 04, 2008 9:51

İletigönderen kaye » Cum Nis 04, 2008 11:55

Nihan yazdı: Peki mirim, Vahdettin haindir dedik ki bugüne kadar resmi tarihin empoze ettiği düşünce buydu. Onun hain olması yeni kurulan rejimi güçlendirmiş midir? Güçlendirdiyse neden Türkiye Cumhuriyeti şeriat yanlısı dolayısıyla Osmanlı yanlısı isyanlarla uğraşmıştır ve biz bugün Atatürk düşmanı Said-i Kürdi'nin öğrencileriyle uğraşıyoruz.

O'nun hain olup olmamasının yeni kurulan rejimle direkt alakası vardır: Şöyle, eğer hain olmasaydı, belki de bugün hala padişahlık rejimi devam ediyor olacaktı. Padişah eğer Atatürk ve Kuva-i Milliye'nin yanında olsaydı, Atatürk ve silah arkadaşları O'nun emrinde olacaktı ve kimse padişahı ne itham edecekti, ne de sınırdışı. Padişah kuvvacıları öldürmek için kuva-i inzibatiye'yi kurdurmasaydı, ölüm fetvası verdirmeseydi, kuvvacılar düşmanlara karşı daha güçlü olacaklardı...
Olayın bir de şu boyutu vardır; bu ülkeyi kuran kişi, yani Atatürk, kendi yazdığı eserinde bu kişinin hain olduğunu belgeleriyle yazmıştır ve olay o noktada kapanmıştır. Geçmişi deşeleyen, Atatürk'ü, yani bugün üzerinde yaşadığımız devleti kuran kişiyi "yalancı" göstermek gayretinde olan sizsiniz. Bu nasıl bir gaflettir!!!
Ve de Said-i Kürdi isyanı mesela, direkt İngiliz desteklidir. Bu isyankarlar Osmanlı'yı çok sevdikleri için çıkartmadılar bu isyanı..
Atatürk düşmanı Said-i Kürdi demişsiniz, buradan az çok Atatürk'ü sevdiğinizi ve Said- Kürdi'yi sevmediğinizi kestirebiliyorum. Böyle değilse uyarınız lütfen, ona göre konuşayım. Bugün karşınıza biri çıksa ve dese ki, Kürt Said'de hain değildir, düşman değildir, ne dersiniz? Siz Vahdettin hakkında Türk Tarih Kurumu yayınlarına rağmen, Nutuk'a rağmen hain değildir deme hakkını kendinizde buluyorsanız, bu adamlarında size karşı çıkmaya hakları vardır. O zaman da şimdi konuştuğunuz gibi konuşur musunuz yoksa susmayı mı tercih edersiniz..
Bir de cumhuriyet kurulduktan sonra çıkan şeriat ayaklanmalarını direkt Vahdettin'in hainliğine bağlamayınız. Bunlar farklı mevzulardır, hilafetin kaldırılması ayrıdır, halife Abdülmecit'in kendi kafasına buyruk olması farklıdır, Vahdettin'in ihanet içerisinde olması ayrı, rejimin değiştirilmesi ayrıdır. Tarihsel süreç içerisinde hepsinin bağlantısı elbet vardır ama hepsinin ortaya çıkardığı neticeler farklıdır.
Nihan yazdı:Osmanlı'nın yıkılışının doğal bir süreç olduğu, devletlerin de aynı insanlar gibi doğar, büyür ve ölür olduklarını, yapılan hataların ömürlerini kısalttığı Osmanlı'nın da hatalarıyla sona erdiği ve yeni devletin bir zorunluluk sonucu kurulduğu önceki rejime düşmanlık beslenmeden anlatılsaydı bugün bunlarla uğraşmak zorunda kalır mıydık? Sosyolojik ve psikolojik unsurlar ihmal edildiği için bugün bunları yaşıyoruz. Bir düşmanlık oluşturursanız aynı ölçüde de bir muhabbet oluşturursunuz.

Osmanlı'nın yıkılışı doğal bir süreç mi!!! İlahi Nihan Hanım; kapitülasyonlar, azınlık raporları, tanzimatlar, ıslahatlar hep bir doğallık mıdır? Doğmak, büyümek ve ölmek canlılara has bir özelliktedir. Birebir tasvirleri örtüştüremezsiniz. Bu sefer teşbihte hata var.. Memleket iyi idare edilirse, tarihten ders alınır, gelecek planlanırsa, bilimden, eğitimden, dinden uzaklaşılmazsa (ama gerçek olanlarından), adalet, savunma sistemleri düzgün işlerse bir devlet neden çöksün ki!! Ama bir canlıya istediğiniz kadar iyi bakım yapın, eninde sonunda ölecektir değil mi!!!
Bir de durup dururken nereden çıkarttınız önceki rejime düşmanlığı? Vahdettin'in hain olmasıyla padişahlık rejimine, Osmanlı'ya düşmanlığın ne alakası var? Bizim maksadımız hataların ne olduğunu sizlere göstermek, burada hata baştaki kişilerindir, ihanet içerisinde olanlarındır. Bunu günümüzde de görebiliriz değil mi, tüm dünya ülkeleri için hem de.
Nihan yazdı:İran'da 1979'dan bu yana farklı bir rejim var. Eski rejim taraftarı olanlar nüfusun yarısını oluşturuyor. Irak'la savaşa girmeselerdi ve Amerikan yayılmacılığının hedefi olmasalardı birbirlerini yiyeceklerdi. Rejim güvenlik sorunu nedeniyle eski rejimi kötülemek yerine ondan bahsetmeyerek, unutturmaya çalışarak ayakta duruyor. Biz ise güvenlik açısından onlardan daha tehlikeli bir durumda olduğumuz halde tarihimizle boğuşmaktan önümüzü göremiyoruz. Duygusal bakış açısı bizi yerimizde saydırıyor. İyi veya kötü bu, bizim tarihimiz. Reddetmek diye bir şey sözkonusu değil.

İran hakikaten rejimini söylediğiniz şekilde mi idame ettiriyor! İran'da mı yaşıyorsunuz siz? Merak ettim de.. Sitemizde Banu Avar'ın iki adet İran belgeseli var, yine Irak için Erbil Ve Kerkük belgeselleri de mevcut. Bir zahmet seyreder misiniz onları, kim neyle uğraşıyor, kim neyi savunuyor, göreceksinizdir.
Tarihle boğuşan da biz değiliz ayrıca. Boğuşan sizsiniz. Tarihi belgeler bizim söylediklerimizi söylüyor, sizin değil. Tarihin tekerrürden ibaret olduğuna hemfikirizdir. Belgelerle ve gerçeklerle boğuşmaktan önünü göremeyen de sizsiniz. Mesela bu forumun başında Türk-Kan'ın koyduğu belge..
İyi veya kötü, bu tarih bizim. Ben de zaten bunu inkar etmiyorum. Vahdettin Osmanlı padişahı değildir diyen oldu mu?
Nihan yazdı:Fatih'le gurur duyuyoruz. Vahdettin ile de onursuzluk yaşıyoruz ama bu onu hain olarak değerlendirmemizi haklı kılmaz. İyi yetiştirilememiş, devlet yönetiminde ne yapacağını bilemeyen, beceriksiz, uzağı göremeyen, yetersiz, çaresiz bir padişah olduğunu söyleyebiliriz ama hain diyemeyiz çünkü ihanette kasıt vardır.

Fatih'le gurur duyuyor, Vahdettin'le onursuzluk yaşıyoruz, bundan doğal ne olabilir ki! O yüzden bu cümleyi neden yazdığınızı anlayamadım.
Vahdettin hakkında da herşeyi yazmışsınız :) bir hain dememişsiniz.. Onda da kasıt vardır diye dememişsiniz. Peki, beceriksiz, uzağı göremeyen, yetersiz, çaresiz (sizin tabirinizle konuşuyorum) bir insanın ihanete sürüklenmesi, oyuncak edilmesi çok mu zordur sizce?
İhanet içerisinde olmanız için illa kasıt aranmaz hem. PKK'ya katılan, dağa çıkan nice saf, kandırılmış insanlar vardır. Bu onlara terörist demememizi gerektirmez değil mi, onların terörist olmadığını da göstermez.. Aynı şey işte deminden beri anlatmaya çalıştığım, tabii anlayana...
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

İletigönderen Nihan » Cum Nis 04, 2008 14:36

Vahdettin'in hain olup olmaması kimsenin umurunda değil kaye. Bu tartışmanın zamanlaması ve üslup önemli.
"Vahdettin hain miydi?" diye bir soru olmaz.Hain olduğu yönünde genel bir görüş mevcut zaten ama bu görüş de ortadaki birkaç belgeden başka çok miktarda sağlam belge ile desteklenmiyor. Her neyse hain kabul ettik diyelim peki genel görüş hain olduğu yönündeyse tekrar "Vahdettin hain miydi?" sorusunu sorup tartışma başlatmanın ne anlamı var? Şu anlamı var: Belge kıtlığından ve olumlu yorumlanabilecek bazı durumlardan dolayı Vahdettin hain çıkmazsa o zaman Atatürk hain olur. Ya tutarsa meselesi. 1919'ların yeniden yaşandığı şu günlerde, memleket satılmışken bu ihaneti meşrulaştırmak, uyanışa geçen Kemalistleri de susturmak gerek. "Vahdettin hain miydi" sorusu bir psikolojik harp malzemesidir.
Vahdettin hain değildi sonucuna geldik diyelim Atatürk de hain oldu. Bu sefer Vahdettin ile Atatürk aynı kefeye konularak (ki bu tür tartışmalarda hep böyle olmuştur) karşılaştırılır ki ikisinin de Türk ve müslüman olması dışında benzer yönleri yoktur. Bu da Atatürk'e hakarettir. Sonuçta bu tartışmalara mahal vermek başka faydasız tartışmalara neden olur. Tartışmanın amacı ortadadır: İkilik yaratmak. Ya Vahdettin'i savunursun ya da Atatürk'ü. Ben Vahdettin'i de Atatürk'ü de bunlara kurban edemem. Vahdettin hatalıdır, acizdir, beceriksizdir ama bu onun suçu değildir. Başında bulunduğu devletin sistemi onun gibi devlet yönetiminden anlamayan birini başa getiriyorsa sistemi sorgulayıp yıkmak gerek. Atatürk de bunu yapmıştır. Biri son öteki başlangıçtır.
kaye, Osmanlı'nın ve tarihteki bütün devletlerin yıkılışı doğal bir süreçtir. Sen de yazmışsın adaletli olunmazsa, gelecek planlanmazsa vesaire bir devlet yıkılır. Bunları yapıp da ayakta kalan bir devlet var mı? Yok demekki doğal. Doğada da güçlü, uyum yeteneği olan canlılar hayatta kalabiliyor. Sonra devlet cansız bir varlık mıdır? Bir kurumdur ve temelinde insan vardır. O halde canlıdır ve bütün canlıların dünyada geçirdikleri evreler devlet için de geçerlidir. Yasama organı dediğimiz şey nedir sence?
[img]http://img340.imageshack.us/img340/5780/nihanimza1kx5.jpg[/img]
Artık beklemiyorum.
Açık bir kapı gördüm.
Şimdi sevgi şehrindeyim.
Boşuna beklemişim.
Kullanıcı küçük betizi
Nihan
Üye
Üye
 
İletiler: 832
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:55

İletigönderen kaye » Cum Nis 04, 2008 18:00

Atatürk diyor ki:
"Benim naçiz vücudum elbet birgün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır".
Siz, Atatürk'ün sözlerine güvenmemekte bayağı ısrarlısınız sanırım. Önce Vahdettin hakkındaki söylediklerine, sonra da yukarıda yazdığım sözüne. Ben diyorum ki Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır, referansım da Atatürk'tür. Siz diyorsunuz ki her canlı gibi bir gün O da ölecektir ve bu da gayet normal bir süreçtir.. Tamam, ben de biliyorum bugün sıkıntılı bir dönemeçten geçtiğimizi, ama bu sıkıntıları atacağımızdan da eminim, kolay veya zor; er veya geç. Neyse, böyle düşünmeniz çok canımı sıktı ve bu konu da daha fazla konuşmak istemiyorum.
Nihan yazdı: "Vahdettin hain miydi?" diye bir soru olmaz.

Böyle bir soru yoktur mu diyorsunuz siz şimdi? Allah Allah.... Neyi tartışıyoruz peki biz şimdi?
Nihan yazdı:Hain olduğu yönünde genel bir görüş mevcut zaten ama bu görüş de ortadaki birkaç belgeden başka çok miktarda sağlam belge ile desteklenmiyor.

Belgelere güvenmemeniz sanırım artık normal zira hâlâ Atatürk'e inanmadığınızı, yalan söylediğini savunuyorsunuz.. Nutuk'a sağlam bir belge değildir diyorsunuz..
Nihan yazdı:Her neyse hain kabul ettik diyelim peki genel görüş hain olduğu yönündeyse tekrar "Vahdettin hain miydi?" sorusunu sorup tartışma başlatmanın ne anlamı var? Şu anlamı var: Belge kıtlığından ve olumlu yorumlanabilecek bazı durumlardan dolayı Vahdettin hain çıkmazsa o zaman Atatürk hain olur. Ya tutarsa meselesi. 1919'ların yeniden yaşandığı şu günlerde, memleket satılmışken bu ihaneti meşrulaştırmak, uyanışa geçen Kemalistleri de susturmak gerek. "Vahdettin hain miydi" sorusu bir psikolojik harp malzemesidir.

Belge kıtlığı yok Nihan Hanım, başka birşeyler kıt bence... Ama şu konuda çok şaşırttınız beni; bunun psikolojik bir harp olduğunu idrak ediyorsunuz.. Peki neden alet oluyorsunuz bu harbe?
Nihan yazdı:Vahdettin hain değildi sonucuna geldik diyelim Atatürk de hain oldu.

Böyle bir olasılık yok bile..
Nihan yazdı:Bu da Atatürk'e hakarettir. .

Evet..
Nihan yazdı:Sonuçta bu tartışmalara mahal vermek başka faydasız tartışmalara neden olur. Tartışmanın amacı ortadadır: İkilik yaratmak. .

Gelmeyin o zaman bu oyuna. İki tane doğru olmaz. Neden dış mihrakların, sevgi kelebeklerinin laflarıyla hareket ediyorsunuz?
Nihan yazdı:Vahdettin hatalıdır, acizdir, beceriksizdir ama bu onun suçu değildir. .

Kimin suçudur, sizin mi???
Nihan yazdı:Başında bulunduğu devletin sistemi onun gibi devlet yönetiminden anlamayan birini başa getiriyorsa sistemi sorgulayıp yıkmak gerek. Atatürk de bunu yapmıştır. Biri son öteki başlangıçtır..

Fatih'te aynı metotla gelmiştir o mertebeye.. Onunla gurur duyuyoruz diyordunuz, O'nun dönemini de sorguluyor musunuz hiç!!! Hayır, neden çünkü O ihanet etmemiştir, savaşa ordunun başında koşmuştur hep, gemileri karadan denize indirmek O'nun aklına gelmiştir, Bizans'ı yıkmış, çağ açıp çağ kapatmıştır. Şimdi tüm bunlar Fatih'in başarısı değil, sistemin başarısı diyorsunuz!!! Oysa o sistemi de o hale getiren kişinin, o sistemi kendi menfaatlerince kullanan kişinin Fatih olduğunu kabul etmiyorsunuz!!!
Tebrik ederim sizi...
Hadi onu da geçelim, en kötü sistem Atatürk zamanında yokmuydu, hem de Vahdettin'le aynı şartlar altında, aynı ülkede.. Hatta Atatürk'ün işi daha da zor, sarayda oturmuyor, kışlada ömrü geçiyor, o cepheden bu cepheye, vahdettin gibi kolay yolu seçmiyor, teslim olmuyor.. Aynı çağ, aynı sistem; ama ne hikmetse, biri memleketi kurtarırken, öbürü İngilizlere mektup gönderiyor, kendisini de götürmeleri için yalvarıyor..

..
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

ÖncekiSonraki

Şu dizine dön: Çokluortam Paylaşımları - Tarih

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x