Vatana mı, AKPye mi ihanet!
İngiliz siyaset bilimcisi Lord Acton, İktidar ifsat eder, mutlak iktidar, mutlaka ifsat eder demişti... Ben de, İktidarlar, tahammülsüz oldukça daha pervasız olurlar diyorum. AKP İktidarının, bugünkü manzarası bu! Eleştiriler karşısında demokratik tahammülleri gittikçe azalıyor ve tek parti sendromu, pervasızlıkları azıyor.
Özellikle Başbakan sinirlendikçe eleştirilere tahammülü azalıyor, gittikçe daha pervasız oluyor. Winston Churchill; Bir politikacı için en büyü zaaf, eleştiriler karşısında soğukkanlılığını kaybetmektir demiş. Ben de ekleyeyim; Muhalefet için de en iyi taktik, başarının yolu, Başbakanı sinirlendirmek, iktidarı kızdırmak, hoş görüsünü kaybettirmektir. Şu sırada, bunun için fazla gayrete gerek yok.
Başbakan sinirlendikçe ölçüyü kaçırıyor, mevkiine, makamına yakışmayacak sözler söylüyor... Böyle olunca kırmızı mintan , Ramsey kostümün yakasından yeninden seyirtiyor, asıl kişiliği ortaya çıkıyor. Böyle bir kişinin neden Çankayaya çıkamayacağı giderek anlaşılıyor. İktidarın pervasızlığının son örneği, KANALTÜRKe yapılan mali baskıyla medyayı susturmak teşebbüsü idi. Maliye Bakanı Unakıtan, istediği kadar bunun rutin bir inceleme olduğunu söylesin, zırva tevil götürmüyor, mızrak çuvala sığmıyor.
Ben aynı filmi demokrasiyle iktidara gelen bir partiyi, iktidarın nasıl bozduğunu ve sonunu getirdiğini, bizzat görmüştüm... Böyle bir sonu kimse için temenni etmem, ibret almalarını tavsiye ederim.
Bila olayı
Pervasızlığın en son örneği; Başbakanın, Ankaradan yalakalık yapmadan, olayların her tarafını yansıtan, doğru-dürüst haberler veren değerli gazeteci, Milliyet yazarı Fikret Bilayı vatana ihanet le suçlaması! Ne yapmış Fikret? Genelkurmay Başkanının, MGK toplantısında ABDnin, Barzaninin ihanetinin belgelerini, PKKnın sınırdaki faaliyetleri ve Kuzey Irakta gördüğü yardıma ilişkin görüntü, bilgi ve belgelerini sunacağını yazmış.
Başbakan da bu haberi sızdıran ve yayınlayan, vatana ihanet etmiştir diyor. Ve sonra da Fikret Bila kendisine Bir başbakan böyle konuşur mu? deyince, Evet diyor, bu kadar açık ve ağır konuşuyorum.Başbakanın bu kızgınlığı sadece bu habere münhasır değil. Doğruları yazdığı, doğru haber verdiği için, Bilaya karşı içinde birikim var. Bunun için de uçağına, hep bazı yalakları almış fakat yanaklarını okşamayan, ellerini öpmeyen, kendisini doğru yazdıklarıyla kızdıran, Bila gibileri almamıştır.
İhanetin manası
İhanet Bilanın haberinin neresinde? Kırk yıllık gazeteciyim ve her zaman yazdığım gibi, milli çıkarlar söz konusu olduğunda devlete zarar verecek sırların, dalgalanma ve haber yapılmasına karşı çıktım. Kendim de, bu ilkeye sadık kaldım. Devlet görevlerim esnasında vakıf olduğum devlet sırlarını, gazetecilik yaparken ve anılarımda asla açıklamadım ve açıklamam. Ama Bilanın haberindeki bilgiler devlet sırrı değildi, bunlar cümle alemce hatta yabancı medyaca malumdu. Fikret Bila, bunları açıklamakla vatana ihanet etmedi; aksine belki iktidarı kendi çıkarları ve hesaplarından dolayı rahatsız eden durumu haber yapmakla, büyük bir hizmet yaptı.
İktidarların, kendi çıkarlarını devletin çıkarlarıyla aynı saymaları, eski ve ölümcül bir sendromdur, hastalıktır. Erdoğan, haberi sızdıranları, daha doğrusu kaynağını da ihanetle suçluyor ama bunu doğrudan yapmaya anlaşılan cesareti yok.
Yalakaların başlıca endişeleri, devlete değil iktidara zarar vermemek. İşlevleri iktidarı pohpohlamak olan gazetecilerle, hep doğruları yazan Bila gibi gerçek gazeteciler arasındaki fark, Bila farkı da, işte bu! Gerçek gazeteciler, Bila ve onun gibiler açık, hatta kapalı toplantılarda Başbakanın konuşmasını takdir etseler bile, onu öpmezler, yanağını okşamazlar. Böyle yapmak caiz midir?
Belki, özel ortamda caizdir de, köşesinde, televizyon programlarında hep iktidarı savunan, Başbakanın methiyesini yapan Mehmet Barlas, herkesin ortasında, kameralar önünde bunu yaparsa, bu ister istemez başka şeye hamledilir!
NOT: Erdoğana en iyi cevabı, konuşmak istediği fakat Kürdistanın kurulmasına razı olmamız gerektiğini söyleyen Barzani verdi. Bakalım bu nasıl tevil edilecek?
Altemur KILIÇ / Yeniçağ