Ve Bir Gün!..
Ve bir gün; CFR’nin göbek bağını kestiği ve isim babalığını yaptığı parti iktidara gelecektir. Aynı partiyi Yahudiler havralarda kutsayacaklardır.
Emperyalizmin maskeli süvarileri, dini kullanarak halkı aldatacaklardır. Hatta daha da ileri giderek Müslümanlığı alet ederek; küresel çetelerin çıkarları için Hıristiyanlarla, Yahudilerle işbirliği yapacaklardır.
Ve bir gün bu parti; milleti yönetilerek yönetecektir.
Vatan toprakları, kamu malları satılacaktır. Milletin bir bölümü sadaka kültürüne alışacak, bir avuç mercimek, nohut bulgur bir torba kömür için bu partinin iktidarını destekleyecektir. Yaklaşık 18 milyon kişiye milletin cebinden çalınan paralarla “yardım” altında adeta rüşvet verilecektir.
Ve bir gün düşük faizle araba, ev sahibi olanlar; düzenleri bozulmasın diye, düzene teslim olacaklardır.
Gün gelecek milli servetin büyük bir bölümü küresel güçlerin ve işbirlikçilerinin, eline geçecektir.
“PKK ile görüşenler şerefsizdir.” diyenler, sadece PKK ile değil, Öcalan’la görüştüklerini de itiraf edeceklerdir.
PKK devlet, Öcalan devlet başkanı muamelesi görecektir. Hatta Oslo görüşmelerinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan, PKK’lı Sabri OK’a “O bölgede sizi rahatsız eden vali ve kaymakam varsa, söyleyin değiştirelim.” diyecektir.
Ve bir gün ülkede adeta deprem olacak, tüm fay hatları kırılacaktır. CFR’nin göbek bağını kestiği partinin iktidarında; CIA, MOSSAD, MI6 ve BND, F tipi örgüt ile iktidarı aynı yatağa sokacaklardır.
F tipi ve iktidar, iki cumhuriyet düşman örgüt yargıyı, emniyeti, devleti ele geçireceklerdir.
Küresel çetelerin emriyle üreyen veled-i zinalar, millet-ordu birlikteliğine kumpas kuracaklar, HenriBarkey’in ifşa ettiği gibi, TSK’ni kafese koyacaklardır.
“Biz, AKP ile birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerini kafesledik.”
Cehennemler kuduracak, kartal yuvası işgal edilecek, yıldırımlar yaratan bir milletin evlatları, kanla, irfanla ve devrimle cumhuriyeti kuranlar, el birliği ile kafeslenecektir.
Üçlü şer çetesi, CIA, iktidar ve F Tipi örgüt, devleti kuran ordu-millet birlikteliğine gölge düşürülecektir.
Ve gün gelecek devran dönecek, şer çetesinin iki ortağı arasında, rant ve “Devleti ben yöneteceğim, sen değil.” kavgası başlayacak, tüm kirli çamaşırlar ortaya dökülecektir.
Kadim dost düşman edilecek, göz yaşlarıyla “Gel, artık bu hasret bitsin” diye davet edilen Gülen bir numaralı terörist ilan edilecektir.
Paralar, babanın emriyle oğlu tarafından sıfırlanacak, deveyi hamutu ile götüren bakanlar oğullarının ak-pak olduğunu ilan edeceklerdir.
Gaziliğini çoktan yitiren Meclis bu dört bakanı AK Paklayacaktır.
Millet ise “Olsun, çalıyorlar ama çalışıyorlar” havasında, milyon dolarları görmezden gelecektir.
Türkiye toz dumanken, PKK ile mutabakata devam edilecek, ana vatan ameliyat masasına yatırılacaktır. PKK ile mutabakata devam edilecek ve gene Hakan Fidan İmralı’ya taşınacak yeni antlaşmalar ve tarihler üzerine bölücü başının talimatını alacaktır.
Belki şu soruyu soracaksınız kendinize… “Bölücülere özerklik verilecek mi?” Öcalan’ın şu sözünü hatırlayacaksınız; “Bağımsızlıktan, federasyondan, özerklikten vazgeçmedik.”
Ve son günlerin fotoğrafları, aynada yansıyacak… PKK’nın silahlı resmi geçidi, kolluk kuvvetleri…
Ve belki sesli dillendirmeyeceksiniz ama, sizin yerinize düşünceleriniz sorduğunuz soruyu cevaplandıracak.
“Hayır, özerklik verilmeyecek, çünkü verildi.” Yüreğiniz acıyacak ama gerçek büyük tehlikenin farkına varacaksınız.
Ve gün gelecek;
İstiklâl Marşı’mızın ıslıklanacaktır.
Atatürk büst ve heykellerinin yakılıp yıkılacak; bir askeri tesiste dahi Türk bayrağının gönderden indirilecektir.
“Vatana ihanetten hükümlü” İmralı’daki cani devlete meydan okuyacak, PKK’nın kolluk kuvvetleri kurup, kimlik soracaktır.
Ordunun kışlalarından, polisin Güneydoğu’da karakollarından çıkamadığı günler gelecek; PKK’nın vali, kaymakam atayacak, eşkıya ile müzakere-mütareke yapılacaktır.
“AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nın tartışıldığı, İhanet çetesinin devlete kafa tuttuğu, PKK’nın siyasi uzantılarının adam yerine koyulduğu günler takvim yapraklarında yerini alacaktır.
Hâlâ tehlikenin farkında olmayıp “benim partim” diyenlerin çoğunlukta olduğu, milletin “ALLAH”la aldatılıp, “ATATÜRK”le kandırıldığı, kısacası “TAŞLARIN BAĞLI, İTLERİN SERBEST” olduğu bir ülkenin resmi canlanacaktır gözlerinizin önünde.
Sarıklı, sakalı, cübbeli hoca müsveddelerinin okul sıralarında, çocuklarımızın beyinlerini kefenlediğini göreceksiniz.
Anasının yanlışlıkla doğurduğu, çıplaklığıyla ün salmış, mendil değiştirir gibi din değiştiren bir mahlukat çıkacak ortaya ve “Putlaştırılmış Atatürk yıkılmalıdır.” diyecektir.
Ve gölge başbakan kendi askerinin, sivilinin katiline selam gönderecek, Suriye topraklarındaki PYD’lileri alkışlayacaktır.
“Gerenimo yaralarını kızgın bıçakla dağlamış, kurşunu tükenmiş tüfeğini omuzuna asmış, elinde baltası bir tepeye tırmanmış. Bir yaşlı ve bilge Kızılderili’yle karşılaşmış tepede… Gerenimo haykırarak, isyanını dile getirmiş.” Beyaz adamlar topraklarımızı çaldılar, savaşçılarımızı ateş suyu ile sarhoş ettiler, kadınlarımıza, kızlarımıza tecavüz ettiler, bebelerimizi öldürdüler. Töremizi unutturdular. Okumu, yayımı kırıp dağlarda yaşamaya geldim.”
Kocamış bilge gülümsemiş ve titreyen parmaklarıyla gökyüzünü işaret etmiş. “Bak Gerenimo, gökyüzüne bak” demiş ve ilave etmiş.
“Şu uçan kartalı görüyor musun? Ne kadar güçlü ve özgür. Kimse durduramıyor onu. Yükseklerde uçuyor ve hain bir avcının oku ona yetişemiyor. O kartal gökyüzünde kanat çırptıkça senin halkın hep var olacaktır ve sen kendi topraklarının gene sahibi olacaksın. Unutma, o kartal gökyüzünde uçtukça..”
Gerenimo çok utanmış, tırmandığı tepeden hızla terk ettiği topraklarına doğru koşmaya başlamış. Kurşunu yokmuş, oku tükenmiş ama topraklarını savunmak ve bağımsızlığı için aldığı karar ona güç veriyormuş.
Kızılderililerin toprakları ellerinden alınmış. Ama o kartal hâlâ gökyüzünde uçuyormuş.”
Ve bir gün belki yarın, belki yarından da yakın biz de tepelere dağlara tırmanacak gökyüzünde uçan kartalları arayacağız.
Ve Çankaya’da hâlâ yükseklerde kanat çırpan o muhteşem güzellikteki kartalı göreceğiz. Güçlü, kudretli ve hedefini belirlemiş…
O kartal, kurucu önder Mustafa Kemal Atatürk bize Misak-ı Milli’yi hatırlatacak ve “Hedefiniz tam bağımsız Türkiye’dir!” diyecektir.
Ve biz terk ettiğimiz saflara dönecek ve vatan savunmasında yeni cepheler kuracağız. “sen-ben” değil, biz olacağız.
Ve belki bir gün değil, mutlaka bir gün, bu zaferi biz kazanacağız.
Ant olsun!
Figen ÖZEN, 5 Şubat 2015