Kimse söylemiyor, bari ben söyleyeyim
![İleti İleti](https://www.guncelmeydan.com/pano/styles/proFormell/imageset/icon_post_target.gif)
KİMSE SÖYLEMİYOR, BARİ BEN SÖYLEYEYİM - (Hulki CEVİZOĞLU)
Kimse söylemiyor, bari ben söyleyeyim biçimindeki sözler artık moda oldu!..
Önce Orhan Pamuk, bir süre sonra da Kenan Evren bu cümleleri kullandı. Kullandı ama, ardından gelen açıklamalar ya Türk Milletine hakaret içeren ya da aldatılmışlık duygusu veren ifadeler idi.
Benim söyleyeceğim öyle olmayacak. Tam tersine, bugüne kadar unutturulmaya çalışılan ve dikkatleri üzerinden uzaklaştırmaya yönelik önemli bir gerçek olacak.
MİLLİ MÜCADELEDE DÜŞMAN ÜLKELER..
Bizler bugüne kadar, Kurtuluş Savaşı denince aklımıza hiç ABDyi getirmedik. Ya da, aklımıza getirtmediler!..
Tekrar düşünelim bakalım, Kurtuluş Mücadelesi deyince aklımıza hangi düşman ülkeler geliyor?..
Başta Yunanistan, sonra İngiltere, Fransa ve İtalya..
Çoğunluğumuz sanıyor ve öyle biliyor ki, ülkemizi işgal eden ve paylaşmaya gelen ülkeler bunlar..
Oysa, Kurtuluş Savaşında ana düşman ABD dersek, hadi canım der misiniz?..
Böyle diyen ve düşünenler olsa dahi, şuna artık kimse itiraz etmiyor:
ABD, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş anlaşması olan Lozanı resmen tanımadı!..
Bugün, ülkemizi bölen yeni sınırlar çizmesinin ardında da bu yatıyor..
Biz yalnızca, yukarıda sayılan ülkelere karşı kurtuluş mücadelesi verdiysek ve ortada ABD yoksa, ABD niçin Lozanı tanımıyor?..
1919DA DA AVRUPAYA EMİR VEREN ABD..
Şu anda 100 bin adet sınırına dayanan İşgal ve Direniş adlı kitabımı yazarken, karşıma ABD çıktı.
Bugün PKKya destek veren, onu yok etmek için silahlı mücadeleye karşı çıkan ve sabredin! diyen, Irakın kuzeyinde bir Kürt Devleti kuran, ülkemizdeki Kürt ayrılıkçılara siyasal destek veren ABD, 1919da da karşımızda imiş de haberimiz yok!..
Bakınız, o tarihte ABD Başkanı olan Wilson, gitmiş Pariste oturmuş; yanına Fransa Başbakanı Klemenso, İngiltere Başbakanı Loyd Corc ve Yunanistan Başbakanı Venizelosu almış, Türkiyeyi paylaşmak için emirler veriyor.
Bizlere de yıllarca tek düşman olarak Avrupa gösterildi. Oysa o Avrupalı ülkelere emirleri veren ABD Başkanı Wilson.. Türkiyeyi dörde bölen haritayı yapan da ABD Başkanı Wilson. (Hepsi son kitabımda belgeleriyle yer alıyor.)
ABD Başkanı, İstanbul bir Türk kenti değildir diyor; İstanbul Boğazı ve çevresini ABD mandasına almalıyız diyor; Boğazlara ve İstanbula Amerikan askeri yerleştireceğiz diyor; Yunanistan Başbakanına söyledim diyor..
Yine aynı tarihte, Türkleri medenileştirmek! için ülkemize 100 bin Amerikan askeri göndermeyi planlıyor.. (Bugün Iraka yaptıklarını bize yapacakmış da Mustafa Kemali aşamamış!..)
AKP Hükümetinin ve bazılarının(!) çok istediği 1 Mart Tezkeresi geçseydi, Türkiyeye 62 bin 500 askerini yerleştirecekti.
Nasıl hiç birbirine benzemiyor değil mi!!..
İŞTE BEN SÖYLEDİM!..
Kimse söylemiyor, bari ben söyleyeyim diye başlamıştım. İşte söyledim!..
Kurtuluş Savaşıyla ilgili böyle önemli bir bilgi bugüne kadar milletten niçin gizlendi acaba?..
20 günde 3. baskısıyla 100 bin adedin üzerine çıkan İşgal ve Direniş adlı kitabımı okuyan pek çok tarih öğretmeni bile telefonla bu gerçeği yeni öğrendiğini söylüyor.
Peki bunu gören, okuyan, en küçük magazin dedikodusunu kaçırmayan ve 5 kamera ile izleyen televizyon habercileri, gazeteler bu gerçeği niçin vurgulamıyor dersiniz? Gazetelerin kitap ekleri bu gerçeği niçin yazmıyor?..
İşte ben söyledim ve yazdım..
Bakalım başkaları neler söyleyecek ve yazacak?.. Söyleyecek ve yazacaklar mı?..
Kimse söylemiyor, bari ben söyleyeyim biçimindeki sözler artık moda oldu!..
Önce Orhan Pamuk, bir süre sonra da Kenan Evren bu cümleleri kullandı. Kullandı ama, ardından gelen açıklamalar ya Türk Milletine hakaret içeren ya da aldatılmışlık duygusu veren ifadeler idi.
Benim söyleyeceğim öyle olmayacak. Tam tersine, bugüne kadar unutturulmaya çalışılan ve dikkatleri üzerinden uzaklaştırmaya yönelik önemli bir gerçek olacak.
MİLLİ MÜCADELEDE DÜŞMAN ÜLKELER..
Bizler bugüne kadar, Kurtuluş Savaşı denince aklımıza hiç ABDyi getirmedik. Ya da, aklımıza getirtmediler!..
Tekrar düşünelim bakalım, Kurtuluş Mücadelesi deyince aklımıza hangi düşman ülkeler geliyor?..
Başta Yunanistan, sonra İngiltere, Fransa ve İtalya..
Çoğunluğumuz sanıyor ve öyle biliyor ki, ülkemizi işgal eden ve paylaşmaya gelen ülkeler bunlar..
Oysa, Kurtuluş Savaşında ana düşman ABD dersek, hadi canım der misiniz?..
Böyle diyen ve düşünenler olsa dahi, şuna artık kimse itiraz etmiyor:
ABD, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş anlaşması olan Lozanı resmen tanımadı!..
Bugün, ülkemizi bölen yeni sınırlar çizmesinin ardında da bu yatıyor..
Biz yalnızca, yukarıda sayılan ülkelere karşı kurtuluş mücadelesi verdiysek ve ortada ABD yoksa, ABD niçin Lozanı tanımıyor?..
1919DA DA AVRUPAYA EMİR VEREN ABD..
Şu anda 100 bin adet sınırına dayanan İşgal ve Direniş adlı kitabımı yazarken, karşıma ABD çıktı.
Bugün PKKya destek veren, onu yok etmek için silahlı mücadeleye karşı çıkan ve sabredin! diyen, Irakın kuzeyinde bir Kürt Devleti kuran, ülkemizdeki Kürt ayrılıkçılara siyasal destek veren ABD, 1919da da karşımızda imiş de haberimiz yok!..
Bakınız, o tarihte ABD Başkanı olan Wilson, gitmiş Pariste oturmuş; yanına Fransa Başbakanı Klemenso, İngiltere Başbakanı Loyd Corc ve Yunanistan Başbakanı Venizelosu almış, Türkiyeyi paylaşmak için emirler veriyor.
Bizlere de yıllarca tek düşman olarak Avrupa gösterildi. Oysa o Avrupalı ülkelere emirleri veren ABD Başkanı Wilson.. Türkiyeyi dörde bölen haritayı yapan da ABD Başkanı Wilson. (Hepsi son kitabımda belgeleriyle yer alıyor.)
ABD Başkanı, İstanbul bir Türk kenti değildir diyor; İstanbul Boğazı ve çevresini ABD mandasına almalıyız diyor; Boğazlara ve İstanbula Amerikan askeri yerleştireceğiz diyor; Yunanistan Başbakanına söyledim diyor..
Yine aynı tarihte, Türkleri medenileştirmek! için ülkemize 100 bin Amerikan askeri göndermeyi planlıyor.. (Bugün Iraka yaptıklarını bize yapacakmış da Mustafa Kemali aşamamış!..)
AKP Hükümetinin ve bazılarının(!) çok istediği 1 Mart Tezkeresi geçseydi, Türkiyeye 62 bin 500 askerini yerleştirecekti.
Nasıl hiç birbirine benzemiyor değil mi!!..
İŞTE BEN SÖYLEDİM!..
Kimse söylemiyor, bari ben söyleyeyim diye başlamıştım. İşte söyledim!..
Kurtuluş Savaşıyla ilgili böyle önemli bir bilgi bugüne kadar milletten niçin gizlendi acaba?..
20 günde 3. baskısıyla 100 bin adedin üzerine çıkan İşgal ve Direniş adlı kitabımı okuyan pek çok tarih öğretmeni bile telefonla bu gerçeği yeni öğrendiğini söylüyor.
Peki bunu gören, okuyan, en küçük magazin dedikodusunu kaçırmayan ve 5 kamera ile izleyen televizyon habercileri, gazeteler bu gerçeği niçin vurgulamıyor dersiniz? Gazetelerin kitap ekleri bu gerçeği niçin yazmıyor?..
İşte ben söyledim ve yazdım..
Bakalım başkaları neler söyleyecek ve yazacak?.. Söyleyecek ve yazacaklar mı?..