Virüs!
Eboladan daha tehlikeli bir virüs vatan sathında insanların beynini adeta işgal etmiştir. Uzun çalışmalar sonunda CIA tarafından üretilen bu virüs, küresel efendiler tarafından, Türk’ün son yurdu Anadolu’ya servis edilmiştir.
Bu virüs, sizi belki öldürmeyecektir ama inanın ölümden beter edecektir. Teslimiyeti, yılgınlığı ve ümitsizliği bünyesinde bir bulaşıcı hastalık gibi taşıyan bu virüs; sizin mücadele gücünüzü yok edecek, direncinizi kıracak ve teslimiyet duygusu beyninizi prangalayacaktır. İşte o zaman, fark etmeden köleleşecek ve ömrünüzü küresel efendilerin çıkarı için çalışarak tüketeceksiniz.
Bu virüse karşı bağışıklık kazanmak mümkün müdür? Geçin aynanın karşısına, parmağınızı şah damarınızın üzerine koyun ve nabzınızı dinleyin. Size damarlarınızda akan kan, gerekli cevabı verecektir.
“Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
Gazi Paşam; “İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi” demektedir. Ahval ve şerait!..
10/Kasım/1938 Atatürk’ün HAKK’a yürüdüğü tarihtir. Ve bu tarihten sonra dönüşüm başlamış Türk istiklâl ve Cumhuriyet’i kuşatılmıştır.
Ancak bu kuşatma CFR’nin göbek bağını kestiği partinin iktidara gelmesiyle birlikte saldırıya dönüşmüştür.
Türk milleti iki ayrı güç tarafından rapt ve işgal altına alınmıştır. Bir tarafta dincilerin yıllarca sabırla afyon misali Anadolu insanının beynine enjekte ettiği hurafelerden ibaret Emevi Müslümanlığı, diğer tarafta ise Batı’yı kopyalayan halktan kopuk alaca karanlık aydınları…
Sadece din değil, Türk’ün milli değerleri de yozlaştırılmıştır. Kültürel soykırım, hançerini kadın anaların bağrına dayamış, gelecek neslin mimarlarını pasivize etmiştir.
Sahte solcular türemiş, Atatürkçülüğü kendilerine kalkan edinerek Türk milletinin halklardan ibaret olduğunu iddia etmişlerdir.
Siyasi partiler ise sistemin içinde dönüştürülmüş ve o partinin tabanında “Büyük Abi”nin atadığı genel başkana biat etme, parti disiplini olarak adlandırılmıştır.
İktidar partisine oy verenleri “koyun sürüsü” olarak niteleyenler; aslında biat kültürü ile sarmalanmış beyinleriyle aynı kulvarda koştuklarının farkında olmak zorundadırlar.
“koyun sürüsü”!.. Çalmadığınız kapılardan içeri girenlerin aldattığı Anadolu insanına hakaret etmek, onları küçümseyip ötekileştirmek sadece ve sadece CFR’nin göbek bağını kestiği partiye ve küresel güçlerin çıkarlarına hizmettir.
Evet, Cumhuriyet akıl ve mantık sınırlarını zorlayan bir saldırı altındadır. Bu yadsınamaz bir gerçektir. Bilerek veya bilmeyerek Türk milletinin bir bölümü sahneye konan bu küresel saldırının figüranlığını yapmaktadır.
Emperyalizm, Türklerden ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden intikam almak istemektedir. 91 yıl önce suratında patlayan şamarın acısını asla unutamamıştır. Damaklarında hâlâ Akdeniz’in tuzlu suyunun tadı vardır.
Cumhuriyet’in koruyucusu Türk Silahlı kuvvetleri pasivize edilmiş, ordu “TheGeneraller”in komutanlığında sessizleştirilmiştir.
Toplum mühendisleri “fevkaladenin fevkinde” çalışmış, o çok okunan yazarlar yazılarında sık, sık “korku imparatorluğu” tamlamasını vurgulayarak, Türk milletinin cephe gerisine çekilmesine neden olmuştur.
Milletin boşalttığı alanı ise karşı devrimcilerin süvariliğini yaptığı küresel çetelerin ahırlarında yetişmiş atların oluşturduğu boz, bulanık duman kaplamıştır.
Ana muhalefet denilen parti, saf değiştirmiş “Milliyetçilik” ve “Devrimcilik” okunu kökünden kırmıştır. O parti vatanın bütünlüğüne kast eden “6551 noluyasa”yı Anayasa Mahkemesi’ne götürmeyi es geçmiştir.
Bir köklü çınarın, Jandarma’nın 864 rakımlı tepeyi işgal eden kişinin emriyle kökleri budanmış, TSK’dan koparılarak; tıpkı MİT gibi İçişleri Bakanlığı’nın emrine verilmiştir.
Çankaya’da Anayasa Mahkemesi tarafından “laiklik karşıtı odak” kabul edilen ancak kapatılamayan bir partinin eski-yeni genel başkanı oturmaktadır. O zat-ı muhterem halen başbakandır, bakanlar kuruludur.
Hatta TBMM’nin de üstündedir.
At izi, it izine, it izi de at izine karıştırılmıştır. Atlar hadım edilmiş, itler çakal gibi ulumaya başlamıştır.
İmralı canisi, bölücü başı, bebek katili “Baş Müzakereci Sn. Öcalan” yapılmıştır. Devletin koalisyon ortağı artık Peşmerge-PKK’nın siyasi uzantıları ve PYD’dedir.
Virüs, beyinleri adeta kefenlemiştir. Bu salgın hastalık toplum mühendislerinin üretimidir. Çaresizlik ve teslimiyet, korku…
“Cumhuriyet yıkıldı!”
Bu tanım ilk kez bir siyasi parti tarafından, böylesine açık ifade edilmese de seslendirilecektir. “Yeni Cumhuriyet!”
O tarihte dahi ben ve benim gibi düşünenler isyan edecek ve tepkilerini ortaya koyacaktır. İşin tuhaf tarafı ise aynı partinin gazetesinde bir yazar “PKK, milli kurtuluş hareketidir” diyecek kadar ileri gidecektir.
Malum kişiler foyalarını ortaya döktüğümüz zaman, bizi sansürcülükle, MİT, MOSSAD ve CIA ajanı olmakla suçlayacaklar ve ölmüş anneme dahi gizli numaranın arkasına saklanıp küfredeceklerdir.
Şimdi ise bir başkaları daha da ileri giderek “Cumhuriyet yıkıldı!” gibi sapkın bir iddianın peşine takılacaklardır.
Ve bununla da yetinmeyerek bizleri yıkılan bir cumhuriyetin alanlarda bayramını kutlamakla suçlayacaklardır.
Kim bu sapkınlar?
Alaca karanlığın kimliksizleştirilmiş aydın geçinen zavallıları, Cumhuriyet’in ışığından gözü kamaşan “İleri Demokrasi” havarileri, sözde Türk milliyetçileri; siz bu milletin tüm farklılıkları öteleyerek bir araya gelmesine asla mani olamayacaksınız.
Bir kadeh rakı ile laik anlayışı özdeşleştirenler, Kemalizm’in sadece Laiklikten ibaret olmadığını öğrenmek ve beni anlamak zorundasınız. Bu millete, benim milletime cahil demek, bir paket bulgura oylarını sattı demek hakkına asla sahip değilsiniz. Önce bağımsızlık savaşçısı olmayı, emperyalizme direnmeyi öğreneceksiniz. Aksi takdirde çıkarın yakanızdan Atatürk’ün rozetini…
Ve siz sahte Türk milliyetçileri bilin ki; vatan sevdamız, bayrak aşkımız ve Cumhuriyet ise onurumuz, namusumuzdur.
İstiklalimize ve Cumhuriyet’imize kast eden tüm düşmanları ve işbirlikçilerini daha önce Çanakkale’de, Bağımsızlık Savaşı’nda yendik. Yapacağımız tek şey, bu ahval ve şerait içinde dahi bir olmak, tüm farklılıkları öteleyerek bir araya gelerek milli cepheyi bir an evvel inşa etmektir. Bu birlik, bu dayanışma, istiklalimizi ve Cumhuriyet’ini kurtaracaktır.”
“Kendi kişisel çıkarları için yabancılarla işbirliğine giren ve gücünü halktan almayan küçük bir azınlığın dışındaki tüm güçler; Aralarındaki Etnik, Dini ve Siyasi ayrımları ERTELEYEREK Ulusal Kuruluş Mücadelesi yolunda birleşmelidir.”
M. Kemal ATATÜRK (1921-İrade-i Milliye)
Her kışla senin evin ve mukaddesatın harem-i ismetin olacak. Askerine sahip çıkacaksın.
İşte o zaman Türk milleti galip gelecek, CIA’nın çetecileri ve onların işbirlikçileri Türk vatanından kovulacaktır.
Zafer kayıtsız, şartsız Türk milletinindir. “CUMHURİYET YIKILDI” diye çığırtkanlık yapanlar biliniz ki tüm saldırılara rağmen Cumhuriyet yıkılmamış ve ayaktadır. Bu söylem sadece emperyalizme hizmet değil, aynı zamanda gaflet, delalet ve hatta hıyanet örneğidir.
Cumhuriyet’in temelinde milli tarih bilinci, tam bağımsızlık aşkı, ilim ve irfan, milli devrimler, vatan sevdası, binlerce şehidimizin kanı ve canı vardır.
Ey Türk milleti, titre ve kendine dön!
Cumhuriyet yıkılmamıştır. Yedi düvel bir araya gelse de tüm işgale rağmen, Türk’ün silahsız kuvvetleri can, kan pahasına Cumhuriyet’i sonsuza dek yaşatmaya ant içmiştir. Son Türk vatana katılana kadar, sonsuza kadar…
Bu da böyle biline!
Figen ÖZEN, 22 Ekim 2014