VİTES KÜÇÜLTEN TÜRKİYE(V): ŞEHİR EFSANELERİ BİRER BİRER ÇÖKÜYOR...
Dr. Noyan UMRUK
Bir diğer şehir efsanesi de fert başına milli gelirin(FBMG) 10 yılda 3 kat arttığı idi.(1) Bu artış oranı gerçekte sadece %45. 10 yılın toplam enflasyon oranının çok altında…Kaldı ki son dönemde 10.000 dolar FBMG(Fert başına milli gelir) tuzağında çırpındığımız artık genel kabul görür bir olgu…
Ülke ekonomisinin habis uru ise cari açıktı. Şimdi cari açığın %9-10’lardan %7-8’lere düşmesi yeni böbürlenme vesilesi… Üretmezseniz, büyümezseniz yatırım ve ara malı ithal etmezsiniz cari açığınız da küçülür…
Ülke ekonomisinin habis uru ise cari açıktı. Şimdi cari açığın %9-10’lardan %7-8’lere düşmesi yeni böbürlenme vesilesi… Üretmezseniz, büyümezseniz yatırım ve ara malı ithal etmezsiniz cari açığınız da küçülür…
Aşırı dışalıma( önemli bir bölümü ara malı, enerji gibi doğrudan ekonomik büyüme hızıyla ilintili olan bu yapısal yaranın tedavisi için orta vadeli bir planlama şart) dayalı büyüme modelinin kaçınılmaz sonucu cari açık. 2011 yılında 77.2 milyar USD, 2012 yılı için 65.4 milyar USD iken, 2014 yılı cari açığı 45.84 milyar dolara geriledi. Düşen petrol fiyatlarının etkisiyle cari açık son dört yılın en düşük seviyesinde gerçekleşti. Yine de
bu açıdan dünyada en kötü durumda dördüncü ülkeyiz. Rakiplerimiz Kenya, Mozambik, Moğolistan...
Lakin, bu kez büyümenin yavaşlaması ile bünyeyi dış borç, bütçe açıkları gibi zararlı urlar sarmakta…
2014 sonu itibarı ile kamu ve özel kesim dış borçlarının toplam tutarı 400 milyar dolar civarında. 2015 sonuna kadar ödenmesi gereken meblağ ise 120 milyar dolar. Bunun 96
Lakin, bu kez büyümenin yavaşlaması ile bünyeyi dış borç, bütçe açıkları gibi zararlı urlar sarmakta…
2014 sonu itibarı ile kamu ve özel kesim dış borçlarının toplam tutarı 400 milyar dolar civarında. 2015 sonuna kadar ödenmesi gereken meblağ ise 120 milyar dolar. Bunun 96
milyar dolarının özel sektörün olması ise özelleştirme maceramızın hazin sonu…Babacan’ın “Acilen 220 milyar dolar bulmamız gerek” dediği de cari açıkla birlikte herhalde bu olsa gerek…
Bütün bunlara rağmen, Türkiye’de, habis urlara karşı bağışıklık sağlayan yararlı bir ot vardı: Bütçe Dengesi
İşte bu ot bitmiyor artık. Çünkü bu ot büyüyen ekonomilerde bitiyor. Büyüme ve gelir artışı hız kesince tüketim de geriliyor. Vergi sistemi, adaletsiz, tüketim üzerinden alınan dolaylı vergilere dayanmışsa, bütçe gelirleri düşüyor.
İşte size çaya, suya, şekere dolaylı vergilere ağırlık veren adaletsiz, garip vergi sisteminin ilginç oyunu, bumerang etkisi… Uzun süredir ilk kez ciddi bir bütçe açığı: 6.5 milyar(eski T.L. ile 6.5 katrilyon). Seçim sürecinde bu açığın büyümesi büyük olasılık…
Tüketici kredilerinde kısıtlamaya, ulusal tasarruf ve üretimin artırılmasına yönelik, ekonomi yönetimince alınmaya çalışılan, geç kalmış, içeriği ve yeterliliği tartışmalı önlemlerin, bu durumu düzelmesi pek de olanaklı görülmüyor.
Merkez Başkanının yılsonunda 1,92 TL olacağını söylediği dolar kuru, sözlü ve fiili müdahalelere karşın 2.5 TL’nı taban yapmış, enflasyon almış başını gidiyor, dış ticaret açığı büyümekte. Kredi kartlarındaki can yakıcı durum herkesin malumu.
2015 seçimleri eğik düzlemine girilmişken de ekonomik veriler, beklentiler, uluslarası ilişkilerdeki olumsuz tırmanma, siyasi istikrarda derin sarsıntılar hiç de iç açıcı, umut verici bir manzara ortaya koymuyor…Bir de FED faiz oranlarını yükseltmeye başladı mı seyreyleyin siz gümbürtüyü…
Türkiye gibi büyümesini sıcak para akışına dayamış ülkeler için bu yolun sonu yaklaşırken yönetenlerin, üretim ekonomisine geçiş, dış politikada bir dönüşüm gibi bir eğilim olmadığına göre daha önce de vurgulandığı gibi mevcut ekonomi yönetiminin ;
*Yüksek faizle sıcak para çağırmaktan,
*Ödemeler dengesinin “net hata noksanlar” kalemine girebilecek, kaynağı ve ne bahasına olduğu meçhul milyarlarca dolardan,
*Ve de geriye bir şeyler kalmışsa “babalar gibi satmak”, küresel ve de yandaş sermayeye iştah kabartıcı yeni yağma imkanları sunmaktan başka çare kalmıyor… Üçüncü köprü ve hava alanı, Kanal İstanbul gibi mega projeler boşuna değil…Çevre, yeşil katliamı kimin umrunda…
* Bu arada doğal olarak vur abalıya halkın sırtına, sağolsun dolaylı vergiler. Doğal gaza, elektriğe, ete, süte, benzine…
Lakin bu çareler de artık bayatlamış vaziyette… Kemal Derviş’in sahneye sürülüp ekonominin küresel çıkarlara göre yeniden yapılandırılması çabaları da boşuna değil…
Ancak,plan ve ulusararası rekabet gücünden yoksun bir ekonominin ne kadar derde deva olacağı da çoooook tartışmalı…
(1)Her ülkenin milli geliri ve büyümesi ulusal para ile hesaplanır.Ulusal para biriminin dolar karşısında değerlenmesi veya değer kaybetmesi büyüme oranını değişir gibi görünür.. Örneğin; 2008’de 100 Japon Yen’i 0.94 dolarken, 2011’de 100 Japon Yen’i 1 dolar 32 sente yükselmiştir. Yen Dolara göre % 40 değerlenmiş ve Japonya’nın gerçekte pek de artmayan kişi başına milli geliri, cari dolar kuruyla % 40 artmıştır. Ama hiçbir Japon başbakanı, bunu böbürlenme vesilesi yapmamıştır.
AYDINLIK g; 12.04.2015