Washington'da Vardiya Bizde Haftası
Yalan beyanlar, gizli tanıklar, asılsız ihbar mektuplarıyla Türk Silahlı Kuvvetlerine kurulan kumpas bir kez daha protesto edildi.
Beyaz Saray'ın karşısındaki Lafayette Park'ta hafta sonunda tutsak askerlerle dayanışma gösterisinin (Sessiz Çığlık) beşincisi yapıldı.
Kadın ve çocukların çoğunlıkta olduğu yüzün üzerinde protestocu Mustafa Kemal'li bayraklarla binlerce turistin ilgi odağı oldu.
Her ayın ikinci pazar günü yapılan 'Sessiz Çığlık' sessiz değildi.
Onlarca tutsak vatansever askerin isimleri okundu, 'adalet, özgürlük' diye haykırıldı.
Türkiye’deki hukuk dışı yargılama, düzmece deliller ve görünmeyen sahte tanıkların ifadesiyle verilen kararlar lanetlendi.
Washington'daki Türkler esir askerlerin eşlerine, babalarını bekleyen çocuklarına 'Vardiyada bizde varız' dediler. ‘Onuncu Yıl Marşı’ söylendi, ‘Andımız’ okundu.
Sahte deliller üreten adalet cellatlarının, kendi eşlerinin, çocuklarının yüzüne nasıl baktıklarını düşündüm.
'Karanlıkları aydınlatmak için kendimi feda ediyorum. Hoşça kalın." diye mektup bırakıp intihar eden 'Adalet Şehidi' Deniz Öğretmen Yarbay Ali Tatar'ı hatırladım.
Peşinen suçlu ilan edilip 'Ergenekon'un kasası' iftirasıyla hücresinde kanserden ölüp, parasızlıktan cenazesi güçlükle kaldırılan Kuddusi Okkır gözümün önüne geldi. Eşinin çığlıklarını hissettim.
Masum insanları peşinen suçlu ilan edenlerin nasıl bir vicdana sahip olduklarını düşündüm.
Yandaş basının iğrenç başlıkları bir kez daha midemi bulandırdı.
İnsan hakları ihlallerinde dünyaya rezil olduk.
Birleşmiş Milletler Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu'nun, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”nin keyfi tutuklama, âdil yargılama ve savunma hakkına dair üç kritik maddesi ile“Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi”nin keyfi tutuklama ve âdil yargılamaya ilişkin iki maddesine uyulmadığına ilişkin kararı kara bir leke olarak duruyor.
Türkiye bir an önce bu pislikten kurtulmalı.
Yılmaz POLAT, 22 Nisan 2014
yilmaz.polat@yurtgazetesi.com.tr