Yağma Hasan'ın Böreği

Yağma Hasan'ın Böreği

İletigönderen İrfan Tuna » Çrş Haz 23, 2010 14:22

23 Haziran 2010

YAĞMA HASAN’IN BÖREĞİ

İrfan Tuna


10 eşit dilime kesilmiş bir tepsi böreği, masadaki 10 kişiye nasıl paylaştırırsınız?

Bu da amma saçma soru deyip geçmeyin sakın. Sizin hiç düşünmeden, masadaki 10 kişiden her birine birer dilim olarak dağıtacağınız böreği, bir yağma düzenine dönüşmüş olan kapitalizm öyle dağıtmıyor işte.

Kapitalizm; masadaki 10 kişiden 2’sine bu böreğin 8 dilimini veriyor. Böreğin geri kalan 2 dilimini de masadaki 8 kişiye veriyor.

Burada börekle anlatmak istediğim şey elbette bir kurgu. Ama kapitalizmin günümüzde gelir paylaşımındaki ‘adalet’ anlayışı işte böylesine insanlık dışı, böylesine akıl dışı ve vicdansızca.

***

Kapitalizmin gelir paylaşımındaki bu adaletsizliği, hem küresel anlamda, hem de ülkemizde geçerli.

Kapitalizmin, bir yağma ve mafya düzenine dönüştüğü günümüzde, en ileri kapitalist ülkelerde bile nüfusun çok küçük bir azınlığı, ülke gelirinin çok büyük bir bölümüne el koyuyor. Küresel düzeyde ise, merkezi ABD ve Avrupa’da olan bu dev şirketlere sahip çok küçük azınlık, hem kendi ülkelerindeki, hem de kendilerine bağladıkları gelişmekte olan kapitalist ülkelerdeki gelirin büyük bölümüne, o ülkelerdeki ortaklarıyla birlikte el koyuyor.

Sonuç olarak bu düzenin egemen olduğu tüm ülkelerde ve ülkemizde, çok küçük bir azınlığın serveti katlanarak artarken, çok geniş yığınların yoksulluğu ve sefaleti dayanılmaz boyutlara ulaşıyor.
***

Geçtiğimiz Mayıs ayında İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) işlem gören 300 şirket 2010 yılının ilk 3 ayına ilişkin kâr rakamlarını açıkladı.

15 Mayıs 2010 tarihli Milliyet gazetesinde ( http://www.milliyet.com.tr/Ekonomi/Habe ... %A2rlar%20%%20110%20artti ) geniş biçimde yer alan bu rakamlara göre, Borsa’da işlem gören 300 şirketin geçen yılın ilk üç ayında 4,4 milyar TL olan kârları, bu yılın ilk üç ayında 9,3 milyar TL olmuştu. Borsada işlem gören holding ve yatırım şirketleri ise yine aynı dönemde, hem de ‘kriz’ varken, kârlarını yüzde 2.504 oranında artırmıştı. Yani holdinglerin bir yıl önce aynı dönemdeki her 1 liralık kârı, bu yılın aynı döneminde 2 bin 504 TL olmuştu.

Hürriyet gazetesi yazarı Yalçın Doğan da, 19 Haziran 2010 günkü ’’Milyonerler 6 bin işsizler 105 bin arttı’’ başlıklı yazısında, bu konuyla ilgili Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na (BDDK) ait çok çarpıcı bazı rakamları aktardı.

Yalçın Doğan’n aktardığı BDDK rakamlarına göre:

- Türkiye'de geçen yıl 23 bin olan milyoner sayısı, bu yıl 29 bin olmuştu. Yani ülkemizdeki milyoner sayısında 6 bin kişilik bir artış olmuştu.

- Bu milyonerlerin bankalardaki parası, geçen yıl 178.1 milyar lira iken, bu yıl 213.4 milyar liraya yükselmişti. Yani milyonerlerin bankadaki parası 35.1 milyar liralık bir artış göstermişti.

-Bankalardaki toplam paranın (mevduatın) yarısına yakın bölümü, yüzde 44'ü milyonerlere, yani 29 bin kişiye aitti. Yani 72 milyon nüfuslu bir ülkede, 29 bin kişi, bankalardaki paranın neredeyse yarısına sahipti. Üstelik aynı kişinin birden fazla hesabı olduğu düşünüldüğünde bu oran daha da yüksekti.

-Bankalarda bulunan toplam 71.3 milyon tane hesaptaki paraların dökümü ise şöyleydi:

- 66 milyon 834 hesapta 10 bin ve 10 bin liranın altında para vardı.

- 2 milyon 700 bin hesapta 10 bin lira ile 50 bin lira arasında para vardı.

- 928 bin hesapta 50 bin lira ile 250 bin lira arasında para vardı.

- 900 bin hesapta 250 bin lira ile bir milyon lira arasında para vardı.

Bankalardaki toplam 503 milyar liranın 213 milyar lirası, 29 bin kişiye aitti. Yani 29 bin kişi bankalardaki toplam mevduatın yüzde 44‘üne sahipti. Geriye kalan 290 milyar lira 70 milyon 300 bin hesap arasında paylaşılmaktaydı..


Bu durumu tam bir dengesizlik olarak değerlendiren Yalçın Doğan soruyordu:

’’Bu iktidar kimin iktidarı? İktidarın ekonomi politikası kime yarıyor?

Rakamlar açık, hiç de öyle iktidar sahiplerinin attığı nutuklardaki gibi, (bu iktidar) yoksulların, dar gelirlilerin, işçilerin, emeklilerin, memurların iktidarı değil. (Bu iktidarın) Genellikle yüksek gelir gruplarına yarayan bir iktisat politikası var.

Yoksulluğu protesto eden bir mitingde anlamlı bir pankartı hatırlıyorum. Bu rakamlara çok denk düşüyor:

Egemenlik ulusun, paralar kimin?

Egemenliğin sahibi ulus, ilk genel seçimde AKP iktidarına bu soruyu sandıkta herhalde soracaktır.’’



***

Sayın Yalçın Doğan’ın yaptığı son değerlendirmede yanıtları eksik bırakılmış bazı sorular geliyor akla.

Örneğin, ABD’nin sıkı bir kontrol ve denetiminde olan ülkemizde, ulus, gerçek anlamda ne kadar egemenliğin sahibidir? Egemenlik, ulusa mı, ABD’ye mi aittir? İlk genel seçimde AKP iktidarına ‘kimin iktidarı’ olduğu sorusunu soracak olan ulus, AKP’nin yerine gerçek anlamda halkın ve ülkenin çıkarlarını kollayıp gözetecek bir iktidarın gelmesini nasıl sağlayacaktır? AKP’nin yerine gelecek hangi parti, bu rantiye ve ABD güdümlü iktidarlar sürecine son verebilecektir?

Bu ve benzeri soruların yanıtı, sayın Yalçın Doğan’ın yazısında yoktur elbette.

Üstelik, bankalardaki toplam mevduatın yüzde 44’üne sahip olan küçük azınlık içerisinde kamuoyunu yönlendiren diğer ’’yandaş medya’’ patronlarıyla birlikte, yazı yazdığı Hürriyet gazetesinin bağlı olduğu holdingin patronu Aydın Doğan ve ailesi de vardır…

Sayın Yalçın Doğan, ülkemizdeki gelir dağılımı bozukluğunu yansıtan resmi rakamları aktardıktan sonra, halkımızın bu AKP iktidarından sandıkta kurtulacağına vurgu yaparken, AKP’nin yerine gelecek partinin, ülkemizde yıllardan beri uygulanan bu politikalardan ülkemizi ve halkımızı nasıl kurtaracağı konusuna belki de bu yüzden hiç değinmemiştir.

Oysa ABD yıllardan beri hep bu oyunla aynı neoliberal politikaların bir başka parti tarafından uygulanmasını sağlamaktadır. İşbaşındaki parti yıprandığında, halk, ABD güdümündeki yaygın medya olanaklarıyla, düzmece anketlerle ve yogun haber bombardımanlarıyla aynı politikaları uygulayacak bir başka parti ya da partilere yönlendirilmektedir.

***

Ülkemizde 1980 yılından bu yana uygulanan politikaların esasına bakın. 30 yılı aşkın bu sürede değişen hükümetlere, işbaşına gelip giden adı sanı farklı partilere karşın, uygulanan politika hep aynıdır.

Ülkemizde 1980 yılında ABD patentli 24 Ocak Kararları adındaki ekonomik programın uygulamaya konmasından bu yana, uygulanan politikalar hiç değişmemiştir. ‘Seçimle’ sadece bu politikaları uygulayanlar değişmektedir. Ülkemizde 30 yıldır uygulanan bu politikaların esasını; özelleştirme, borçlanma, düşük ücret-yüksek faiz, sermayenin serbest dolaşımı, sıcak para hareketlerine tanınan serbestlikler, paradan para kazananları vergi dışı tutup vergi yükünü dolaylı vergilerle halkın sırtına yıkma gibi temel ilkeler oluşturmaktadır.

İşte bu neoliberal politikalarla, zengin daha zengin, yoksul daha yoksul olmaktadır.

2002 yılından bu yana işbaşında olan AKP Hükümeti de, kendisinden önceki hükümetler gibi, aynı neoliberal politikaları uyguladı. AKP Hükümeti’nin işbaşında olduğu 8 yıllık dönemde aynı neoliberal politikalarla; TÜPRAŞ, Türk Telekom, ERDEMİR, PETKİM gibi ülkemizin en stratejik kuruluşları birer birer satıldı. Enerji, iletişim ve finans gibi en stratejik alanlar küresel sermayenin eline geçti.

AKP’nin işbaşına geldiği 2002 yılında kamu ve özel sektörün iç ve dış borç toplamı 221 milyar dolardı. Kamu ve özel sektöre ait bu borç stoku, her yıl katlanarak arttı ve 2009 yılında 497 milyar dolara ulaştı. 2010 sonunda bu rakamın 500 milyar doların çok üstüne çıkacağından hiç kuşkunuz olmasın.

Peki; ülkemizin en stratejik kuruluşlarını ‘babalar gibi’ satan, dolar bazında 7 yılda borçları %125 artıran bu parti gelen paralarla 8 yılda ne yaptı?

Bu paralar nereye gitti?

Gelen bu paralarla üretime dönük yatırımlar yapılmadığı, yeni fabrikalar açılmadığı, işsizlik oranlarında bir düşüş olmadığı, insanlarımızın açlığı, yoksulluğu, ve sefaletinin azalmadığı belli.

Gelir dağılımının çok daha korkunç boyutlarda bozulduğunu açıklayan rakamlara bakıldığında ise bu paraların kimlerin kasasına gittiği de belli.

Sayın Yalçın Doğan’ın eksik bıraktığını tamamlayalım:

Sorun, AKP’den kurtulmak değil, AKP’nin de kendisinden önceki dönemde işbaşına gelip giden diğer partiler gibi büyük bir bağlılıkla uyguladığı ABD güdümlü neoliberal politikalardan kurtulmaktır.

Bunu hangi partinin yapacağını bulmaya gelince:

Hangi parti, ’’Özelleştirmeyeceğim, kamulaştıracağım’’ diyorsa; hangi parti, ’’Küreselleştirmeyeceğim, millileştireceğim’’ diyorsa; hangi parti, ’’Özal döneminde kaldırılan Türk parasını Koruma Kanunu’nu yeniden çıkaracağım, ülkeye girip çıkan vurguncu parasını kontrol altına alacağım’’ diyorsa; hangi parti, ’’Nereden Buldun Yasası’nı çıkarıp kararlılıkla uygulayacağım, herşeyi kayıt altına alacağım. Herkesi kazandığı oranda vergilendireceğim, hortumcunun malına el koyacağım, bu ülkeden çaldıklarını geri alacağım’’ diyorsa; hangi parti, ’’Artık ödenemez duruma gelen iç ve dış borçları uzun vadeli taksitlere yayarak, tefecilerin kasasına akan bu paraları üretime dönük yatırımlarda kullanacağım ve borçları bu yöntemle son kuruşuna kadar ödeyeceğim’’ diyorsa; hangi parti, ’’Türkiye’yi NATO’dan çıkaracağım, ülkemizdeki Amerikan üslerini kapatacağım’’ diyorsa; hangi parti, ’’Doğu ve güneydoğuda süregelen çağdışı toprak ağalığına, aşiret ve tarikat egemenliğine son vereceğim’’ diyorsa…… O parti ya da partiler yapacak bunu…

İşte ülkemizdeki tüm yurtseverlerin, bu kötü gidişe köklü biçimde son verebilmek ve bir kez daha ABD tuzağına düşmemek için sahip çıkması gereken program budur.



***

Tekrar baştaki börek hikayesine dönersek. Börek masadaki herkese yeter. Yeter ki börek adil paylaştırılsın.

Böreği yağmalanmaktan kurtarmak ve adil paylaşmak istiyorsak, bu yağma düzeninden kurtulmak zorundayız.

Bizleri bu yağma düzeninden kurtaracak ve yukarıdaki programı uygulayacak partiyi bulmak da size kalıyor…
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: Yağma Hasan'ın Böreği

İletigönderen İrfan Tuna » Prş Haz 24, 2010 19:31

Faruk Demir-Yuh Yuh

Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23


Şu dizine dön: İrfan TUNA

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x