Profesör Yalçın Küçük, Fethullah Gülen'e Rus darbesini Oda TV'ye değerlendirdi.
Bilindiği gibi Rusya Yüksek Mahkemesi, Fethullah Gülen Cemaatinin Rusyadaki faaliyetlerine yasaklama kararı getirdi.
Odatv.com olarak hala tartışılan ve Fethullah Gülen Cemaatine darbe şeklinde yorumlanan bu kararı Prof. Dr. Yalçın Küçüke sorduk.
3. baskıya ulaşan Epilepsi ile Orgazm adlı kitabıyla gündemi belirleyen Yalçın Küçük, Rusyanın Gülen Cemaati ile ilgili bu kararı ve AB Komisyon Başkanı Barrosonun laiklik ile ilgili açıklamalarını yorumladı.
İşte Rusyayı en iyi bilen isim Prof. Dr. Yalçın Küçükten, Odatv.coma özel çok tartışılacak açıklamalar:
"İndirildiyse bu darbe Barrosoya indirildi. Bugün Ona, Laisizmi bu kadar tehlikeli görmeyen Türkiyeye, tehlikeli görmeyen bir insan.
Burası İslami, yuttaşlarının çoğu Müslüman olan bir ülkede egemen olan, artık Başsavcı dahil, Şeriat Devleti kuruluyor, bu tehlikelidir, dediği zaman artık çok net Moskovadaki bu karardan sonra artık çok net söyleyebiliriz.
Brükseldeki bir zavallı Barroso bunu görmüyor, bunu Demokrasiye aykırı buluyor, ama Moskovadaki Yüksek Mahkeme dini esaslara dayalı olduğu için, aşırı dinci olduğu için Türkiyedeki egemen tarikatı kapatıyor.
Bu çok açık, çok açık; egemen tarikatı kapatıyor. Bunda şaşılacak yani, daha fazla yorum yapacak bir taraf yok.
Bunun anlamı şudur; bu tarikatın, bütün tarikatların okullarında Rasyonalizm - Akılcılık okutulmaz. Darwinizme karşı olması tesadüfi bir şey değildir.
Darwin bilimsel bir şeydir. Yani şu şu sebeplerden şu sonuç çıkıyor. Yani insanların bir evrimi var, şöyle şöyle, tarikatlar buna inanmazlar, bu İlahidir derler.
Yani insanın türlerden yetiştiğine inanmazlar. Rusya da bu tehlikeye işaret ediyor, aşırı dinci diyor, nifak sokuyor diyor.
Türk milliyetçiliği yapıyor, diyor ben buna katılmıyorum, bunu kapatıyor. Dolayısıyla bu kapatma İç Asyadaki ülkeler için de bir işarettir. Birinci söyleyeceğim budur.
Ve bu aşağı yukarı da, aşağı yukarı değil esas itibarıyla Türkiyeye tam Barrosonun buraya geldiği bir zamanda Barrosoya da çok büyük bir darbedir.
Çünkü dünyada Rasonalizmin, Aydınlanmanın memleketi olan Batı Avrupadan birisi geliyor, ve şaşırmış.
Bir Yüksek Mahkemenin bir siyasi partiyi, iktidardaki siyasi partiyi kapatması iktidardan uzaklaştıracak adımlar atmasına çok şaşırmış.
Cahil, lütfen cahil olduğunu söyleyin, Amerikadaki Cumhurbaşkanlarına Modern Prens denir.
Amerikadaki başkanlık sisteminde bütün sistem iktidar başkandadır. E bu cahil Barroso Amerikada, impeachment denilen bir hukuk yolu olduğunu bilmiyor mu?
Amerikadaki başkanlar mahkemeye, yüksek mahkemeye verilip başkanlıktan atılabiliyor ve hapse sokuluyor. Bunun en son iki örneğini biliyoruz.
Bunlardan bir tanesi Nixon, Watergate skandalı dolayısıyla impeach edileceği, yani savcı tarafından yüksek mahkemeye verileceği ortaya çıktığı zaman istifa ederek, başkanlıktan düşerek, Yüksek Mahkeme de karar verse başkanlıktan düşecek, ancak o zaman hapse de girecek.
Nikson bunu seçti. Demek ki, dünyanın her yerinde iktidardaki bir kimse o ülkenin kanunlarına aykırı hareket ettiğine inanıldığı zaman yerinden edilebiliyor.
Clinton da böyle bir tehlikeyle karşı karşıya geldi, mahkemeye vereceklerdi, teknik deyimle impeach edilecekti.
Ağladı etti, vazgeçirdi. Demek ki her modern ülkede buna benzer hukuk yolları vardır. Ama onun kafasında başka.
Artık şu anlaşıldı ki, Barrosonun bu sözlerinden Brüksel ile Washington arasında ve Tel Aviv arasında Türkiyeyi İslamlaştırmak ve Osmanlıda olduğu gibi eyaletlere bölme konusunda bir ayrılık yoktur.
Bunu tespit ediyor.
Barrosoya da bir darbedir bu. Onun ötesinde de gayet açık. Rusya Mahkemesi diyor ki, siz bu okullarınızda, yaptığınız dini esaslara dayalı bir toplum kurmak ve buradaki insanlardan, bırakınız Müslümanlardan, burada Ortodoks Hristiyan olan insanlardan da taraftar toplamak istiyorsunuz, kapatıyorum.
Ve kapatıyor. Bu kapatması aynı zamanda Turgut Özala bir darbedir, diğerlerinin adını da almıyorum.
Bütün bu okulları İç Asyaya öbür tarafa götüren yerlerdi. Türk Milliyetçiliği doğru değildir. Çünkü Türk Milliyetçisi olsa bu okulları burada yapar.
Türk Milliyetçileri olsalar, bugün hükümet üzerinde polis üzerinde, pek çok üniversite üzerinde etkili olma sözü az, neredeyse hakim durumdalar.
Buna rağmen Türkiyede Türk Milliyetçiliği ceza yasalarına göre Ulusalcılık, Milliyetçilik artık suç sayılıyor, çünkü o da haklı.
Ve bütün limanlarınızı, telefonunuzu, iktisadi devlet teşekküllerinizi satarsanız buna karşı çıkacak olanlar olursa, siz, politikanız olsa, o karşı çıkanları ceza yasanızla kovuşturursunuz.
Dolayısıyla benim söyleyeceğim budur.
Bu, Türkiye Cumhuriyetindeki, iktidarda olan, hükümeti elinde bulunduranlara büyük bir darbedir.
Kimse kimseyi kandırmasın. Kimse kimseyi kandırmasın. Bunların ne yaptıkları biliniyor.
Bugün Türkiyede ister Said-i Nursinin ister öbür modern Nurculuk denilen Fethullah Gülen Cemaatinin görüşleri, ilkokulların internet sitelerinde yayınlanıyor, ediliyor.
Dolayısıyla bu asıl, asıl Türkiyedeki hükümeti elinde bulunduran siyasi partiye bir darbedir. Ve Türkiyede laikliğin tehlikede olduğunu, Cumhuriyetin tehlikede olduğunu düşünenler için bir teyittir, doğrulamadır.
Şu anda yasaklanan tarikatın Rusya topraklarından çekilmesi anlamına gelir. Yavaş yavaş da Rusya ile yakın ilişkiler içinde oldukları; İç Asyadaki Türki devletlerde de zor duruma gelmeleri ihtimalini ortaya çıkartmaktadır.
Dolayısıyla bu öyle Rusya Türkiye değildir. Diyanet İşleri Başkanlığından, hükümetten, İçişleri Bakanlığından, Dışişleri Bakanlığından bir yardım almalarını bekleyemeyiz.
Orada, zaten tedbir alıyordu Rusya. Rusya tedbir alıyordu. Çünkü Moskovada, başka yerlerde de Türki kökenli Rusya vatandaşları vardır. Onların da bu okullara gitmelerini zorlaştıracak bir karardır.
Bizim açımızdan önemi şuradadır. Bir Başsavcılığın iddianamesine manevi bir destektir. Ne diyor Başsavcılık; Şeriat esasına dayalı bir devlet kuruluyor, böyle bir devlet söz konusu olduğunda en önemli tarikatlardan bir tanesi budur.
Bu manevi olarak, direkt olarak değil, manevi olarak. Başsavcı ne diyor; Şeriat esaslarına dayalı bir devlete dönüşüyoruz diyor.
Eğer öyle dönüşüyorsak, bu daha çok devletin her tarafında bir tarikatın, birkaç tarikatın, en fazla Nurculuk Tarikatlarının, onların babası olan, Nakşibendi Tarikatının elemanlarının egemen olmasıdır.
E 60lı 70li yıllarda, insanlara, aydınlara Moskovaya Moskovaya diyordu, şimdi Moskovadan bir destek geliyor, manevi bir destek.
Buradaki en baş faktör tarikatın, dini esaslara dayalı bir dünya düzeni kurmak istediğini söylüyor. Dolayısıyla, nereden bakarsanız bakın, Türkiyede Laisizmin tehlikede olduğunu düşünenlere ve Türkiye Cumhuriyetinin bir din devletine dönüştürmek isteyenlere, dönüştüğünü düşünen insanlara manevi bir destek gelmiş oluyor.
Burada da Başsavcılığın İddianamesi var. Ve ne büyük bir tesadüftür ki, Brükseldeki Heyet Başkanına da büyük bir darbe indirilmiş oluyor.
Nedir o darbe? Barrosoya da, Laisizmin beşiğinden gelen bir insana, bundan daha ağır bir söz olabilir mi?
Türkiyede en egemen, en yaygın, hükümeti kontrol ettiğine inanılan bir tarikata Moskovadan, bu bir aşırı dinci tarikattır, bunun çağdaş modern bir ülkede yeri yoktur.
Bunun eğitim kurumlarının, kulüplerinin hepsi kapatılmalıdır, diyor. Bundan daha açık ne olabilir? Daha açık ne olabilir? Benim söylemek istediğim budur. "