Yanılıyorsunuz Emine Hanım!
Devlet protokolünde davetiyelere isim yazılırken, genellikle kadının adı yoktur! Meselâ "Bay ve Bayan Recep Tayyip Erdoğan" diye yazılır! Ben bu uygulamayı kadınlara büyük saygısızlık olarak görürüm. Her insan ayrı bir kişiliktir. Bir ailenin aynı soyadıyla kurulması, aile birliğinin sağlanması ve çocukların geleceği ile ilgilidir ama kadınlar da aynı hakkı kullanmak isterse ne olacak? Mesela Tansu Çiller, eşinin soyadını almamış, kendi soyadını eşine vermişti Fakat erkek, kadının soyadını taşırsa, bu da bir çözüm olmuyor. Yargıtay son kararında kadınların sadece kızlık soyadını kullanabileceğine dair bir karar aldı. Bu da karmaşa yaratacak. Başka bir formül bulmak gerekir.
* * *
Bir de kadınların çoğu zaman kendilerini eşlerinin meslekleriyle birlikte anması vardır ki bu da çok iticidir! Bir eşin, "Biz filanca bakanlığa getirildiğimiz zaman" diye bir cümle kurmaya hakkı var mıdır? Bakanlığa birlikte mi getirilmişler? Kararları birlikte mi almışlar? Burada da bir zihniyet sorunu yok mudur?
Bu konuyla ilgili benzer bir ifadeyi Emine Erdoğan kullandı ve "Artık yeni bir kavşaktayız. Türkiye'nin 90 yıllık enkazını kaldırdık" dedi. İfadenin içeriğine de elbette geleceğim ama Emine Hanım'ın bu konuşmayı hangi sıfatla yaptığını sormak gerekiyor? "Türkiye'nin 90 yıllık enkazı"nı eşiyle birlikte mi kaldırmış? Eşi, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak bu yöndeki kararlarını kendisiyle birlikte mi almış? O halde birlikte sorumludurlar!
* * *
14 yıllık AKP iktidarının son hamlesi, "Yeni Anayasa" dolayısıyla "yeni rejim", hatta "yeni bir devlet"tir. Zaten Graham Fuller'in önerisi de "Yeni Türkiye Cumhuriyeti" kurulmasıdır. Böyle bir devlet kurulması için Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkılması gerekir. Hiçbir millet, kendi egemenliğine son verecek bir değişikliğe izin vermez!
Fakat ABD'nin Orta Doğu'da uyguladığı "yaratıcı kaos" teorisini, AKP de Türkiye'de uyguluyor. Devlet sistemini tamamen bozdular. Yargıyı, polisi, medyayı ve iş dünyasını perişan ettikleri gibi orduya da kumpas kurdular! Sorumluluğu cemaatin sırtına atıyorlar ama herkes düğmeye basanın kim olduğunu biliyor!
Bu süreçte Türkiye, tam bir kutuplaşmaya sahne oldu. Bunlar yetmezmiş gibi İsrail ile birlikte "one minute senaryosu"nun sahneye konulmasıyla, bir taraftan Büyük Orta Doğu Projesi'ne hizmet ederken diğer taraftan İslâm dünyasının liderliğine ulaşmak istediler. Sonuç ne oldu? Libya'yı ve Suriye'yi parçaladılar, Irak'ın parçalanması daha kalıcı hale geldi. Oslo süreci, Habur süreci, açılım süreci derken, Türkiye'yi sokak savaşlarının yaşandığı, bombaların patladığı bir ülke haline getirdiler. Suriye'ye gönderdikleri teröristler, Türkiye'yi vurmaya başladı! Türkiye'nin stratejik değerlerini 50-60 milyar dolara sattılar! İsrail ile de dostluğu hiç bozmadıkları gibi daha da artırdılar! Mülteciler meselesinden dolayı, Türkiye'nin güney illerinin nüfus yapısının değişmesine sebep oldular! Türkiye'yi rayından çıkardılar, Rusya gibi bir ülkeyle savaşın eşiğine getirdiler!
* * *
Yanılıyorsunuz Emine Hanım... Bakın eşiniz, AKP'nin tek başına hazırlayacağı Anayasa'yı, Meclis'te 330'u bulamasa bile referanduma götürmesinden bahsediyor. Daha doğrusu buna muhalefeti ikna etmek istiyor.
Türk Milleti'ne "Türk egemenliğine son vermek istiyorum, evet mi hayır mı?" diye sormak kimin projesi? Hangi aklın eseri?
Milletin sigortaları attığı zaman muhtemeldir ki enkaz altında kalan bu tür siyasetler olacaktır.
Arslan BULUT, 29 Şubat 2016
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr