YARIN BAYRAM DEĞİL Mİ?
1938 yılı 28 Ekim’inde, hasta yatağında sormuş Atatürk bu soruyu Sabiha Gökçen’e:
“Yarın bayram değil mi Gökçen?”
Cumhuriyetin 15. yılında, Cumhuriyeti kuran ordumuza yazdığı “Orduya Sesleniş” konuşmasını başbakan C. Bayar’a okuttuğu Cumhuriyet Bayramı’nda sorulmuş bu soru. Atatürk’ün sağlık nedeniyle katılamadığı son Cumhuriyet Bayramı’nın bir gün öncesinde. Sonra sözlerine devam etmiş:
“Bu günü halkımla, halkımın içinde kutlamak isterdim.”
Şimdi geçmişin bu anısını okurken gözlerimiz doluyor. Genç yaşında, yaşlanamadan sonsuzluğa göçen yüce Önderimiz Atatürk’e ulusça gönül borcu duyarken, gözlerimiz yaşarıyor. Cumhuriyetimizle onur duyarken, yaşadıklarımız, geldiğimiz nokta ise içimizi yakıyor.
Ne diyor bir Cumhuriyet sevdalısı (Murat Başaran) yayınladığı bildirimde, Cumhuriyet Bayramımızı kutlarken:
“Keşke 101. yıldönümünde, yurdumun her köşesinde "101 pare" top ve silah atışlarıyla kutlayabilecek kadar Cumhuriyet sevdalısı yöneticilerimiz ve sonuna kadar onların arkasında duracak kararlı, her ferdi omurgalı, yılmaz bir ulusumuz olsaydı.”
Değil “101 pare” top atışı yapmayı düşünmek, bunu akla getirmek, uygulamak; tam tersine, bayram yok sayılıyor bazı kesimlerce. Anayasa, bölünmek (Cumhuriyeti yıkmak) açık açık tartışılıyor.
Bir akşam, televizyonlardaki dizilere, yapımlara bakıverin üşenmeden, anlayın ne durumdayız! TRT Avaz, Atatürk’ün “Yarın bayram değil mi Gökçen?” sorusunu sorduğu, hastalığı nedeniyle bayrama katılamamaktan büyük üzüntü duyduğu bu gece ne yayınlıyordu biliyor musunuz? “Kazak Hanlığı” adında, anlaşılmayan bir dil konuşulan Türkçe alt yazılı bir film. Cumhuriyet Bayramı’nda derdimiz, öğrenmemiz gereken konu, “Kazak” hanlığı. Ya TRT’deki diğer diziler? İçlerinde tek bir Cumhuriyet konulu, Kurtuluş Savaşı konulu, Türk kahramanları konulu film, dizi yok. Belgesel yok. Cumhuriyet öncesinin tarihini, abartarak, süsleyerek, özlem duyurtarak veriyorlar millete… Özellikle devlet televizyonu TRT ulusa hizmet etmiyor. “Kudüs Fatihi” bile şu an, bayram öncesi, reklamlarda, dizi övülüyor, yeni bölümleri muştulanıyor. “Büyük Selçuklu”, “Fetihler Sultanı”, “Kuruluş Osmanlı”… Ağalığı öven, benimseten, yeşerten Karaağaç Destanı, burada oyuncuların hırıl hırıl sesleriyle, boğazdan konuşturulmalarıyla Türk Yazı Dili’ne ihanet ediliyor. “Orduya” gerek yok, üç kişi her işe yeter diyen Teşkilat dizisi… Amerikan filmleri, Çin filmleri… Onların kahramanlıkları… Eli silahlı caniler… Bayram gecesi “Pele” filmi “Bir Efsanenin Doğuşu”ymuş adı, Star’da. Artık öğrenmemiz gereken kahramanlar, Cumhuriyet kahramanları değil, Kurtuluş Savaşı kahramanları değil, Cumhuriyetin yetiştirdikleri değil, çok eski tarihten, oradan buradan… Atatürk, Cumhuriyet tarihi öğretilmesin de… Biz çoktan sömürge olmuşuz, haberimiz yok.
Akşam, yarın nerede bayrama katılalım diye duyurulara bakarken gördüm, gözlerime inanamadım. Doğruymuş. Antalya, bayramı kutlayıvermiş çoktan. Tarihine baktım, yine baktım. 28 Ekim 2024, bugünün tarihi. Çelenk koymuşlar, İstiklal Marşı çalınmış, tören bitmiş. Gerisi popçulara mı bırakılmış yoksa?.. Demre’de de aynısı olmuş. Bir gün önceden Atatürk anıtına çelenk konmuş, tamam. Nerede halkımız? Ulusal Bayram ile bu yüzlercesi her bayram ortalığa saçılan popçu tayfasının ilgisini bilen varsa söylesin! Türkü okuyanlar, marş söyleyenler, askeri- sivil bandolar değil de, her yanları dövmeli erkekler, beline kadar kara sakallılar, neredeyse yarı çıplak giyinik, aygın baygın bakışlı bayanlarla, iki cinsle ilgili özlem, istek anlatan, “Hadi bana gel! “Aç kapıyı, koy rakıyı… diyen belden aşağı şarkımsılarla bayram kutlama kimin aklıdır?
Ulusal duyguları böyle mi öğrenecek çocuklar? Yabancı taklidi basit sözlü şarkılarla mı geçmişiyle onur duyacak?
Bakınız bayram tanıtımına, üç günlük festivallerinde sahneye çıkartacaklarını tanıtıyorlar, sıra bayram gününe geliyor:
“En büyük coşku ise 29 Ekim Salı günü yaşanacak. Cumhuriyet Bayramı’nın kutlandığı bu özel günde, saat 21:00’de Koray Avcı sahne alacak. Demreliler, Cumhuriyetin 101. yılını Koray Avcı’nın şarkıları eşliğinde kutlayarak unutulmaz bir akşam yaşayacaklar.”
Bunun dışında ne bayram duyurusu var, ne bayramın nerede yapılacağı bildirilmiş. Yok sayılmış okulların kutlaması.
Aynı konuda Antalya’dan, Cumhuriyet kadını Sibel Ersoy da şikâyetçi. Bakın ne diyor:
“Hepsi “Tutsak Özel”den talimat almış galiba. Burada da aynısı oldu! Kimsenin haberi olmadan bugün çelenk koyup halksız bayram kutlaması yapılmış. Sosyal medyadan öğreniyoruz bayram kutladıklarını… Kutlama da değil, “geçiştirme, baştan savma”… Protokol geçidi… Halk olmasa da olur… Fakat ertesi gün popçular eşliğinde erik dalı oynatacaklar, sevinebiliriz.(!) Fener alayının bile suyu çıktı. Sanki popçular olmasa bayram kutlamayı beceremeyeceğiz! Bizler popçulara, arabesk türkücülere eşlik etmek istemiyoruz! Marşlarımızı söyleyerek yürümek istiyoruz! Anlarlar mı? Sanmıyorum. İktidar ne isterse o oluyor, peşin teslimiyet!(?)”
Bir de Antalya Kültür Yolu Festivali var sırada. 2-10 Kasım arasında. Atatürk’ü anma haftasında, 10 Kasım haftasında eğlence gırla gidecek. Duyurularda yazmışlar, eğlenceye doyulacakmış. Popçular çığıracaklar. Konuşur gibi sözleri paldır küldür söyleyerek, homurdanarak, Amerikan siyahilerinin müziğiyle. Basıldık sanacağız! Yabancı müzikçiler konser verecek, klasik müzik. Bizim sanatçılarımız neredeler? Yine nasıl bir rastlantıysa, seçimse, o hafta okullar tatile girecek. Okullarda Atatürk, ölüm yıldönümünde anılmayacak. Atatürk haftası arada kaynayacak.
Bu Cumhuriyet Bayramı’nda Cumhuriyeti kuran ordumuzu sanırım geçiş törenlerinde yine göremeyeceğiz! Atatürk’ün Orduya Mesajı şöyle başlar:
“Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman Türk ordusu!”
Cumhuriyetin Onuncu Yıldönümünde de Atatürk ulusa şöyle seslenir:
"Türk Milleti!
Kurtuluş savaşına başladığımızın, on beşinci yılındayız. Bugün, Cumhuriyetimizin, onuncu yılını doldurduğu, en büyük bayramdır.
Kutlu olsun!"
Televizyonlarda bir reklam dönüyor:
Reklamcı firma bayramı kutlayamıyor bile;
“29 Ekim Cumhuriyet Bayramı “mutlu” olsun deniyor. Eti reklamının müziğini çalıyorlar. “Cumhuriyet deyince akla hemen onun adı gelir.” Ayıp ötesi bir tanıtım!
İş Bankası, reklamında sınırını aşmış. Atatürk resimleri dönerken ekranda;
“Ne de güzelsin bakamıyorum, Seni sevmeye doyamıyorum” sözleri çalınıyor.
İş çığırından çıktı! Kendi kendini denetim yok, kısıtlama yok, vur abalıya!
Kimse duymuyor mu bunları? Toptan bir körlük mü yaşanıyor? Nerede Atatürk Cumhuriyetinin yetiştirdiği aydınlar?
Yazıyı yine “Onuncu Yıl Nutku’nun” son sözleriyle bitirelim:
"Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını, daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı, gönülden dilerim.
Ne mutlu Türk’üm diyene!"
Feza Tiryaki, 28 Ekim 2024