
Kadınlara basın yoluyla belli bir güzellik anlayışı yerleştirilmeye çalışılmış, bunda da fazlasıyla başarılı olunmuştur. Asaletten yoksun, yalnızca kalça ve göğüs standartlarının önemli olduğu bir güzellik anlayışı bu bahsettiğimiz... Çünkü örnek alınan Hollywood yıldızlarında ki standartlara ulaşmak gerekmektedir… O yıldızları ne kadar taklit ediyorsa, toplumda da o denli kabul görmektedir kadınlarımız. Sonuç olarak çıplaklığın, teşhirciliğin çağdaşlık sayıldığı, aksi tavır sergileyenlerin yobazlıkla itham edildiği bir duruma geldik.
Erkeklerde ise durum çokta farklı değil, eşcinsellik, aşırı naiflik her programda olmazsa olmaz hale gelmiş… Ne var ki canım bu bir “tercih meselesi” diyerek, olay basite indirgenmekte, bu tarz insanlar genellikle şen-şakrak, herkesin sevdiği, sempatik ve zararsız insanlar olarak sunucu, oyuncu ve şarkıcı kisvesiyle (Fatih Ürek, Aydın) her kanalda yerini almaktadır. Çocuklarımız da hayran hayran izleyip, şarkılarını ezbere bilip, eşcinsel olunmadan sanatçı olunmuyor demek ki anlayışıyla yavaş yavaş yoğrulmaktadır.
Giyimi kuşamı ile Türk Kültürü arasında zerre bağ olmayan insanlar sürekli ön planda tutulmakta, ihanetin yüceltildiği, aşkta sadakatin yerle bir edildiği, eşine güven kavramının yer almadığı yapım ve kitaplar gün geçtikçe çoğalmaktadır.
Müzik sektöründe de bu ‘Kültürel Erozyon’un şiddetinden bahsetmezsek olmaz. Pop müzik denilen müzik türü ile zararlı fikirler gençlere aşılanmaktadır. İhanetin, intikam almak olarak dillendirildiği, “hiç tanımadığı bir erkeğe usulca sokulmanın” duygusallıkla ilişkilendirildiği, yaz aşkı, tek gecelik aşk gibi kavramların tekrar tekrar dile getirildiği bir endüstri haline geldi pop kültürü… Özellikle video kliplerinde ise aynı anda birden fazla çıplak kızla dans edilmeyenler izlenmez oldu. Ne kadar çıplaklık, o kadar satış ve izlenme rakamı… Şarkıların sözleri mi? İsterseniz o konuya hiç girip de canımızı daha fazla sıkmayalım…
Evlilik kurumunun da içi iyice boşaltıldı son zamanlarda, beraber yaşamak ve zina özendirilir hale geldi, üstüne üstlük bunun çağdaşlık olduğundan dem vurulmakta sürekli… . Son yıllarda evlenenlerin büyük çoğunluğu ilk yıllarda geri boşanıyor. Toplumda “evlilik aşkı öldürür” tarzı cümleler sıkça kullanılır hale geldi. “Kaçamak, ince iş, çapkınlık” en sık duyulan yumuşatılmış ihanet cümleleri artık…
Var güçleriyle aile, evlilik ve çocuk kavramlarına saldırmalarının başka bir nedeni olabilir mi? “Algı yöneticileri” de, “Küresel Güçler” de çok iyi biliyor ki aile toplumun çekirdeğidir. Toplumu, bir binanın kolonları misali “aile” ayakta tutar. Aile bozulursa toplumun bozulması o kadar kolaylaşır.
İşte tüm bu bahsettiğimiz hususlardan sonra umarım anlaşılmıştır… Türkiye’ye ihanet eden yazarların neden Nobel’le ödüllendirildiği, Türk Milletini en fazla yozlaştıranların neden en büyük ilgiyi gördüğü, halkı aşağılayıp kendilerini üst tabaka görenlerin neden gıpta ile izlendiği…
Aile yapısına, kültüre, tarihe yapılan saldırıların hepsinin temelinde bu bahsettiğimiz unsurlar bulunmakta. Bize düşen ise küçüklerimizi, çocuklarımızı kurtarmak olmalıdır. Böylesi bir ortamda yetişmenin ve bunun sonuçlarının, onların kabahati olmadığını bilerek işe başlamalıyız. Model aldıkları insanlar olan bizlerin, onlara en doğru yol gösterici olduğunu unutmamak gerekiyor. Bir önceki nesil nasıl ki dedelerini anlamıyorsa, bizden sonraki nesil de emin olun bizi anlamayacaktır…
Ömer YILDIZ ( Yazıları Facebook’tan takip etmek için : http://www.facebook.com/mryldz46 )
Mail adresi: mr_yldz@hotmail.com