Yaygın Medya Sus Pus Ama Suriye’yi Bir Türk Heyeti Ziyaret Etti!
Suriye topun ağzında. Libya’nın NATO güçlerince bombalanmasından, izahı mümkün olmayan bir zevkle bahsedenler, Suriye için de kalem bilemekteler…
Batıya her yanlarıyla bağlı bu ‘dolma’ kalemler ve ekran gülleri bir komsu ülkede olan bitenle ilgili tarafsız yayın yapmanın çok ötesinde, yalan haber üretme merkezlerine dönüştüler… Neden?
Bağlı oldukları merkezlerden gelen emir böyle!
Rahat rahat yaşamaları için olayların gerçek yüzünü görüp yazmak değil, ağababalarına yaranmak ve ‘uluslar arası yalan merkezleriyle’ aynı doğrultuda olmaları gerek!
Aptallar! Ortalık kan gölüne döndüğünde o kanın sizi affedeceğini mi sanıyorsunuz? Yoksa Amerikalı dostlarınızın yardıma geleceğini mi umuyorsunuz? Bu kadar saf olabilmek için hangi kolejlerde beyin travmasına uğradınız? Hangi yurtdışı burslarda beyninizi kiraya verdiniz?
Her cenahtan isimleri buluşturan bir Türk Heyeti
Türkiye Suriye Dostluk komitesi davetiyle, bu akraba ülkeye bir ziyarette bulunduk. Yaygın medyadan muhabirler de geziye katıldı… CNN, HaberTürk, NTV… Hepimiz bir aradaydık. Bakalım bu kanalların mutfağından çıkan haberlerle bizim gördüklerimiz birbirini tutacak mı? Yoksa gezi notları mutfakta yeniden üretilip servise sunulacak mı?!
Heyet olarak davet edilenler: Refah Partisi Adalet Eski Bakanı İsmail Müftüoğlu, CHP Eski Milletvekilleri Fuat Çay ve Bayram Meral, yazar Yılmaz Dikbaş, İskenderun Ziraat Odası Başkanı Selim Kamacı, Prof. Cüneyt Akalın, Türk Ocakları İstanbul Şubesi Başkanı Cezmi Bayram, Prof. Semih Koray, Prof. Caner Karavit, Yeniçağ’dan Arslan Bulut, BengüTürk televizyonundan Murat İde, Meltem televizyonundan Muharrem Bayraktar, Ulusal Kanal’dan Fikret Akfırat, Cumhuriyet’den Ümit Zileli, İskenderun Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Şehmus Aslan ve internet medyasından İlk Kurşun ve Güncel Meydan siteleri gazetecileriydi. Bağımsız gazetecilerden ben, Bartu Soral, Mete Akıncı ve Faik Bulut heyette yeraldık..
Davet edilen onlarca gazeteci gelmeyi reddetmişti. Onların bir kısmı oturdukları yerden Washington uzantılı yalan haberleri çiğnediklerinden, bir şey görme ihtiyacında değillerdi.. Suriye 2001’den beri Pentagon’un VUR! listesindeydi. Ve tabii ki ‘uluslar arası camia’ (!) Suriye'ye ne kader biçmişse hayata geçmeliydi…
Amerika 2007'de söylemişti: Suriye terörist devletti! Çünkü ABD ile anlaşmaya yanaşmamıştı. ABD ve İsrail politikalarına karşıydı. Bölgede küresel çetelerin politikalarının karşısında yeralmaktaydı. Lübnan’da Hizbullahla, ve İran’la dosttu. Irak savaşından kaçan 2 milyon mülteciye kapılarını açmıştı. Ürdün’deki Filistinlileri destekliyor Filistin’in haklarını kolluyordu. Bu onu terörist yapmaya yeterde artardı!
‘Herkes Suriye’den nefret etmeli!’
2011 kan yılına gelindiğinde yol haritası belliydi.. Mısır, Tunus, içerden ‘soft power’la çökertildi. Başlarına pentagonla sıkı fıkı ordu mensupları getirildi.. Libya ‘uluslar arası camia’ denen sırtlanlar ordusu tarafından bombalandı. Batının beslediği, silahlandırdığı ‘muhalifler’ Libya’yı kana boyadı.. Yıllardır uzaktan beslenen ‘Tetikçiler’ sokağa indi, kargaşa ve kan dönemi başladı. Farklı küresel çete grupları bu arada bu ülkelerde birbirleriyle de gırtlaklaştı!
Suriye bir sonraki hedef! Batıda para bitti. Operasyonlar için komşu ülkelerin birbirini yemesi gerekli.. Şimdi medya bu çerçevede göreve başladı… Türkiye’de iklim hazırlanıyor..: ‘Herkes Suriye’den nefret etmeli!’
Dolmakalemler ‘Suriye PKK’nın arkasında!’ sakızını çiğnemeye başladı! Siz bugün CFR ve Chatham House koridorlarında ‘Kürt devleti kurma’ çalışmaları yaparken yanınızda Suriye mi vardı! Yoksa CIA'nin üst düzey uzmanları mı!
Suriye sınırında sınırlar arasında kalmış, PKK ile sıkı fıkı bir grup Suriyeli kürt olduğu biliniyor.Yeni Lawrence'lar acaba bunları ne şekilde devreye sokuyor... Bu aktörler Suriye hükümeti ile mi yoksa ABD Avrupa güç odaklarınca mı yönlendiriliyor?!
Türk kamuoyuna servis edilen bu konu, acaba Türkiye Suriye ortak bakanlar kurulu önerileri havada uçuşurken neden hiç gündeme gelmedi!
Bir yandan bu sakız çiğnenirken bir yandan ‘Bak zavallı Sünniler, ‘barışcıl’ protesto yaparken nasıl üstlerine kurşun yağıyor!’ söylemi yayıldı… Malum, sünni alevi çatışması çıkarmak da Lawrence'lar için pek verimli! Acaba nerden biliyorlardı? El Cezire’den mi? Yoksa BBC, CNN, FOX mu haber kaynakları?.. Bu yayın kuruluşları acaba kimlerin uzantısı?
Suriye’de birçok kişiden dinlediğimiz bir çok hikayeden en çarpıcı olanı cami çıkışlarında yapılan televize eylemlerdi:
Cemaat camiden çıkarken aralarına bir anda dört yandan eylemciler giriyordu. Muhalif sloganları silah sesleri süslüyordu.. Cemaat neye uğradığını şaşırmış dağılmaya çalışırken ortaya çıkan bir kamera kayda giriyordu: Akşam haberlerinde cemaat kendini Esad’a direnen ‘muhalifler’ olarak ekranda izliyordu!
Biz otobüsle Hama’ya giderken, El Cezire ‘Türk heyetine silahlı saldırı!’ haberine yer verdi.. Acaba muradı böyle bir provokasyon muydu?!
Malum ‘Uluslar arası camia’ya göre, Terör örgütleri, özel ordular, tetikçileri Suriye’yi bir anda kana boyarken Suriye devleti ağzı açık seyretmeliydi… 2004’de Beşar Esad’ın ayağına gelerek, ABD ile anlaş! diyen Colin Powell’a, istenen işbirliği yanıtı verilseydi acaba Suriye bugünü yaşar mıydı! Tabii ki hayır.
Esad, Amerika’ya ‘Al önerilerini git!’ demişti. O nedenle, anti demokratikti, katildi, barbardı.. Esad talimatları geri çevirmişti! Suudi Arabistan kralına uluslar arası camia laf ediyor muydu? Ya da Bahreyn’deki faşizme kimsenin bir şey dediği var mıydı? Eğer bir ülke batının işine yarıyorsa, iş bitene kadar ‘demokrasi ölçer’de geçer not alırdı…. İş bitince ona da ‘demokrasi’ getirilirdi!!!
‘Kaddafi Afrika’yı gönendirmişti!’
CIA eğitimli terörist çeteler Afganistan’dan, Irak’dan,Türkiye sınırından, Sırbistan’dan Suriye’ye sızacaklar, okulları işgal edecekler, polis karakollarını devlet binalarını ateşe verecekler ve devlet onları seyredecekti. Batı için demokratik olan buydu!
Bunu yapmazsa ve ulusun birliği için terör çeteleriyle mücadele ederse o devlet suçluydu ve rejimin değişmesi, NATO pentagon CIA eliyle gerçekleşirdi! Bakınız Irak ve Libya gerçeği!
Tüm Afrika’ya yardım eden, okullar açan, inşaatlar yapan, eğitim seferberliği başlatan Afrika’yı petrol borularıyla döşeyen Kaddafi, bunun cezasını çekiyordu.. Tüm kaynaklarını tüketmiş batı petrol ve doğal gaz denizi üzerinde oturan Libya’yı Irak gibi tarumar edecekti!
Bundan en büyük zararı gören Türkiye’nin ‘dolma’ kalemleri, sevinç çığlıkları atarak Washington’a selam göndereceklerdi… ‘Yaşa Varol! Kıvırcık gitti!’ diye manşet atacaklardı. Gün gelip kendilerine sıra geldiğinde de ‘Aman ne iyi, işgal ediliyoruz!’ diyeceklerinden hiç kuşkum yok.
‘İsmail Müftüoğlu Onur Konuğuydu!’
Suriye’de Şam’da büyük bir uluslar arası toplulukla aynı zamanda Türk heyeti olarak çeşitli görüşmeler yaptık.. Çok büyük bir davetli topluluğu olması programı aksatmıştı ama yine de Hama’yı Şam’ı ve otobüs yolculuğu boyunca çevreyi gözlemledik. Şam sokaklarında Hama’da özgürce dolaştık. İstediğimiz herkesle temas ettik.. Hama valisinin ‘yalan üretim merkezleri’ ile ilgili sunumuna ve Dışişleri bakan yardımcısı Faysal Mikdat’ın özel davetine katıldık… Bu davette 300 kişilik uluslar arası davetli önünde, Refah Partisi Adalet Eski Bakanı İsmail Müftüoğlu, içinde sağdan sola çeşitli kimlikleri barındıran Türk heyeti adına kapsamlı bir konuşma yaptı. Türkiye ile Suriye’nin yüz yıl önce olduğu gibi bugün de yedi düvelin baskılarına karşı elele vereceğinin altını çizdi.
Daha sonra heyetten bir grup eski bakanlar Fuat Çay ve İsmail Müftüoğlu, Arslan Bulut, ben, İskenderun Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Şehmus Aslan, Fikret Akfırat, Prof. Semih Koray ve Güncel Meydan internet gazetesi yetkilisi Türkân Orhan, Dışişleri Bakanlığında özel olarak ağırlandık.. Sorular yönelttik. Cevapları dinledik.
Faysal Mikdat, ‘Ülkede sistemli bir terör eylemi başlatıldığını, El kaide ve Müslüman kardeşler örgütlerinin ‘işbaşında’ olduklarını’ açıkladı. ‘kamuflajlı CIA’ dediğim zaman onayladı. Arslan Bulut’un sorusunu ‘Uluslar arası camia’nın, terör örgütleri, uyuşturucu ve silah baronlarıyla işbirliği içinde, Lübnan, Irak, Ürdün ve kısmen Türkiye’den gizlice Suriye’ye silah yığdığını, ‘muhaliflere’ destek sağladığı’ şeklinde cevapladı.
Mikdat, Avrasya coğrafyasında yeralan ülkelerin, bu emperyal saldırıya karşı nasıl konumlandıklarına dair sorumuzu ‘zaman geldiğinde tehdit altında olanlar bir bütün olacaklardır’ şeklinde yanıtladı.
‘Suriye kendi imkanlarıyla başının çaresine bakabilecek güçtedir. Suriye halkı tehdite karşı bir aradadır, bir bütündür. Ama eğer bu coğrafyaya bir müdahale sözkonusu olursa, bu bölgedeki tüm ülkeleri içine alır. O zaman da tüm bölge ve Avrasya güçleri yekvucut olacaktır.’ dedi.
Madam Avarila!
Halkının yarısı Türk kökenli olan kardeş ve akraba Suriye’de 48 saat geçirdik. Sokaklarda, otellerde, lokantada büyük sevgi gördük. Yanıma ‘Madam Avarila!’ diyerek gelenler oldu… Sonra bunun anlamını öğrendim. Belgesellerimiz Arapçaya çevrilmişti. Televizyonlarda gösteriliyordu. Program adı ‘Banu Avar ile Dünya Düzeni’ olunca Soyadım Avarile olarak bellenmişti.
Dünya televizyonundan programına katıldığımız ünlü gazeteci Hanna El Saleh, ‘Hayretler içindeyim!’ diyordu. ‘Çok uzun zaman olmadı, Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’la röportajlar yaptım. Suriye’ye ne övgüler düzüyorlardı.. Birden ne değişti! Şimdi çok farklı söylemleri!’
Suriye’yi anlatmaya devam edeceğim…
Banu AVAR, 25 Ağustos 2011
avarbanu@gmail.com