“BOP” DEĞİL “BİP”
“BÜYÜK İSRAİL PROJESİ”
Merkez üssü olarak Washington – Beyaz Saray'ı kullanan Emperyalizm, taşınmaya karar verdi. Yeni taşınacağı adres olarak ta İstanbul'u gözüne kestirmiş görünüyor. Washington'u geçici üs olarak kullandığı anlaşılan Emperyalizm'in ağababaları durumundaki Yahudi sermaye sahipleri, artık gerçek evlerine (yuvalarına: vaadedilmiş topraklara) geçmeye hazırlanıyor. Büyük ortadoğu projesi “BOP”un, aslında başkenti İstanbul olan Büyük İsrail Devleti (İmparatorluğu) Projesi olduğunu gösteren ipuçları:
1) Atlantik eksenli Kapitalist-Liberalist dönemin sonuna gelinmiştir ve Emperyalizm kendine bir çıkış yolu aramaktadır. Bu çıkış yolunun ABD-WASHİNGTON'dan sağlanamayacağı aşikar. Emperyalizm artık Dünyayı daha merkezi bir yerden yönetmek istemektedir ve taşınacağı bu yeni yer için Büyük İsrail Devletinin hüküm süreceği “vaadedilmiş topraklar” kapsamındaki Türkiye merkezli Ortadoğu coğrafyası biçilmiş kaftandır. Ancak Ortadoğunun ele geçirilebilmesi için bir kaos ortamına ve yeniden dizayn'a ihtiyaç var.
2) Bazı çevrelerde “Osmanlı İmparatorluğuna dönüş” söylemleri başgöstermeye başladı. Burada küçük bir kelime oyunu, ince bir hile yapılmaktadır. Aslında Osmanlı İmparatorluğuna dönüş değil, 3. bin yılda hüküm sürmesi ve bütün dünyayı yönetmesi panlanan “Büyük İsrail İmparatorluğu” na dönüşüm söz konusudur.
3) Bir süredir “Dünya Başkenti İstanbul” sloganı kulanılmaya başlandı. Acaba bir rastlantı mıdır?.. T.C. damgalı bir İstanbul'un dünya başkenti olduğunu iddia etmek abesle iştigalden öteye gitmez. Öyleyse bu söylem ileriye dönük bir hedefi işaret etmektedir. Yani işlemekte olan bir sürecin sonuna gelindiğinde İstanbul, “Dünya Başkenti” sıfatı kazanacaktır, yani İstanbul birilerinin kafasındaki “geleceğin Dünya Başkenti”dir!..
4) Yalçın Küçük'ün deyimiyle İsrail Türkiye'de, İsrailde olduğundan daha güçlü. Bu durum nasıl mümkün olabilmiştir? Normal koşullarda Türkiye, İsrail'den çok daha güçlü olduğu düşünülen ve olması gereken bir ülkedir. Bu durumda acaba bir gizli işgal mi söz konusudur? Ne ad verilirse verilsin sonuçta İsrail için Türkiye'nin kendi topraklarından daha önemli olduğu sonucu çıkmaktadır. Öyleyse burada söz konusu “önem” nedir ve nereden kaynaklanmaktadır. Bu soruya verilebilecek en doyurucu cevap “Dünya'ya hükmeden Yahudi sermayesinin Dünya'yı artık Türkiye'den yönetmeye niyetli olduğu”dur.
5) Dünyayı sömürmekte olan büyük sermaye sahiplerinin neredeyse tamamı Yahudi'dir, Emperyalizmin merkez üssü olarak Washington'u kullanan bu Yahudi'lerin “vaadedilmiş topraklar”a sahip olmak olarak bilinen bir amaca binlerce yıldır inanageldikleri herkesin malûmudur. Ve bu vaadedilmiş toprakların sınırının Avrupaya kadar uzanan bütün Ortadoğu coğrafyasını kapsadığı biliniyor. Dünya tarihinde sömürgenlerin daima inançları bahane ederek savaşlar çıkardığı ve sonuçlarından yararlandığı da herkesin malûmudur. Emperyalist sermayenin dönüp dolaşıp geleceği yer Dünya'nın merkezi olacaktır. Yahudilerin “vaadedilmiş toprakları” tam da bu Dünyanın merkezine tekabül ediyor. Bu durumda “Emperyalist sermayenin büyük amacıyla”, “Yahudilerin büyük amacı” aynı noktada kesişmiş olmaktadır. Tarih boyunca din'i kullanagelen Emperyalizm, büyük amacına ulaşmak için yine bir din'in büyük amacını kullanmaktadır.
6) Emperyalizm Dünya tarihinde görülmemiş ölçüde Türkiye'nin üzerine abanmış durumdadır. Türkiye, şimdiye kadar en çok CIA-MOSSAD ajanının görevlendirildiği, en çok işbirlikçi satın alınan ülke durumundadır. Emperyalizm Türkiyeye mega önem vermektedir, öyleyse mega bir nedeni olmalıdır.
7) Kurulmaya çalışılan “Büyük Kürdistan Devleti”nin ikinci İsrail projesi olduğu genel kabul görmüş bir söylemdir. Başarılması halinde, elbette ki bu iki israil devleti boş durmayacak ve bir aşamadan sonra birleşerek, Büyük İsrail Devleti'ne doğru evrilecektir. Gerek PKK, gerek se de PJAK ve KDP gibi Kürt örgütlerin, İsrailoğulları ile Kürtlerin “kuzen” oldukları fikrini kabul etmiş oldukları biliniyor. Bu fikri bu örgütlere empoze edenin yine İsrail olduğu herkesin malumudur. Elbette ki İsrail bu işi sıradan gerekçelerle yapacak değildir.
8 ) Emperyalizm, 20. yy.'daki son büyük krizinden Hitler'i kullanarak yarattığı kaos ve tarihin en büyük savaşıyla çıkmıştı. Aynı oyunu sergilemek üzere bu kez Türkiye'nin başına Hitler'vari bir kişilik getirmiş olduğu anlaşılıyor. Şu an Türkiye'nin 1 numarası hakkında: padişahlık özentisi taşıdığı, Hitler'e benzediği, tıpkı Hitler gibi psikolojisinin bozuk olduğu söylemleri çok geniş çevrelerce dillendiriliyor. Türkiye'nin başına getirilen bu zat'ın Hitler'vari özellikler taşıması bir rastlantı olabilir mi?
Belli ki Emperyalizm 2. Dünya savaşında kullandığı yöntemlerin benzerlerini Türkiye'de uygulamaya niyetlidir. Ancak bu kez çıkacak kaos ve savaş 2. Dünya savaşından çok daha büyük boyutlarda olacaktır. Çünkü bu kez Emperyalizm Dünyanın merkezine yerleşmeye, böylelikle de Rusya, Çin gibi Asyanın sahibi konumundaki büyük devletlere komşu olmaya niyetlenmektedir. Bu durum Rusya, Çin, Hindistan ve İran gibi ülkeler tarafından kabul edilemez bir durumdur.
9) Bölgede kaos ve savaş çıkarmakla görevlendirilen II. Hitler “R.T.E.”nin Yahudilere çok büyük hizmetlerde bulunmuş kişilerden olduğu bizzat Yahudilerce ilan edilmiş, kendisi cesaret madalyalarıyla taltif edilmiştir. Belli ki bir hizmete yönelik “görevlendirme” söz konusudur. Burada söz konusu hizmet nedir ve nasıl bir görevdir? Ne zaman başlamıştır, şu an hangi aşamadadır ve ne zaman bitecektir? Belli ki bu hizmet devam etmektedir, üstelik görevin asıl önemli kısmı bundan sonraki süreçte gündeme gelecektir.
10) ABD ordusu “Milenium Challenge” adı altında Türkiye'yi işgal tatbikatı gerçekleştirdi. “Milenium Challenge” işgal tatbikatında Amerikan ordusu; etnik soykırım ile suçlanan bir ülkeyi işgal ediyordu:
Önümüzdeki süreçte II. Hitler R.T.E. eliyle Türkiye'de bir Kürt soykırımı yapılacağına dair çok sayıda işaret bulunmaktadır. AKP hükümetinin PKK'ya tavrı giderek sertleşiyor. ABD'den PKK'ya karşı kullanılmak üzere süper Kobra'lar getirildi. Çok sayıda KCK'lı tutuklandı ve çok daha fazlasının tutuklanacağı konuşuluyor. Türk ordusunun PKK'yla mücadelede inisiyatifi ele geçirdiği söylenmeye başladı.
R.T.E. birden bire yön değiştirerek kendisinin milliyetçi ve devletçi olduğunu açıkladı. Bu dönüş bir şaşkınlığın ürünü ya da bir sayıklama olabilir mi? Bundan sonraki süreçte Sosyalizm'i de savunmaya başlayacak ve aslında Sosyalist olduğunu açıklayacaktır.
Böylece kendisinin bir “Ulusal Sosyalist” yani “Nazi” (Nasyonal Sosyalist) olduğunu dünya kamuoyuna açıklamış olacak, sonra da görevinin gereği olarak “Kürt Soykırımına” girişecektir!..
Akabinde de soykırım yapılıyor gerekçesiyle ABD ve NATO ordusu Türkiye'nin üzerine çullanacak, planlanan işgal fiilen başlayacaktır.
Böylelikle de Büyük İsrail Projesi'nin gerçekleşmesindeki en büyük adım olan Ortadoğudaki kaos'un şartları oluşturulmuş ve başlatalmış olacaktır.
R.T.E'nin bu günlerde Libya ve Suriye gibi ülkelere saldırgan tavır sergilemesinin nedeni, işgal gerçekleştiğinde Türkiye'nin bölgede yalnız kalmasını sağlamak içindir.
11) Daha önce Emperyalizmin oltasına bütünüyle takılmış durumdaki Latin Amerika ülkeleri, arkada bıraktığımız yakın geçmişte bir bir kurtuluşa geçtiler. Bu gelişme de Emperyalizm'in artık eksen değiştirmeye hazırlandığının, Atlantik hattını terk etmek üzere olduğunun bir göstergesidir. Çünkü söz konusu Latin Amerika ülkelerinin özgürleşmeye başlamaları, artık içlerindeki satılmış işbirlikçilerinin azalmışlığını ve zayıflamışlığını gösteriyor. Belli ki Emperyalizm artık bütün kaynaklarını Ortadoğuya yönlendirmiş, bütün gücünü ve dikkatini başta Türkiye olmak üzere, Ortadoğu ülkelerine odaklamış durumdadır. Artık eskisi gibi Latin Amerika ülkelerine kaynak ayırmamakta, işbirlikçi satın almamaktadır. Haliyle bu ülkelerde Emperyalizm adına çalışan cingöz işbirlikçilerin azalmasıyla da ulusalcılar güçlenerek iktidara gelmeye başlamaktadır.
12) Hristiyan görünümlü bir kısım Amerikan yönetcilerinin aslında “Yahudi” temelli Tarikatlara üye oldukları herkesçe biliniyor. Yine bu aynı ABD yöneticileri “2. bin yılda Avrupa ve Amerika kıtalarını Hristiyanlaştırdıklarını, 3. bin yılda ise Asya kıtasını Hristiyanlaştıracaklarını” beyan ediyorlar. Ne tesadüftür ki bu iddianın sahipleri aynı zamanda “bin yılın meydan okuması”adlı Türkiyeyi işgal tatbikatının düğmesine basan kişilerdir. Demek ki “Türkiye'yi işgal tatbikatı” bin yıl sürecek bir projenin başlangıcıdır. Şimdi Hristiyan görünümlü bu kişilerin aslında “Yahudi” oldukları da göz önüne alındığında ne kastettikleri gün gibi ortaya çıkmaktadır: 3. bin yılın başlangıcında Türkiye işgal edilecek, buradan da “Asya” Yahudileştirilecektir. 27/11/2011
BÜYÜK PLAN DEVAM EDİYOR:
Paranoyak önsezilerimle, aşağıda özetlediğim senaryoyu görüyorum. Tarihe bir not düşmek adına bilgilerinize sunarım:
Kasım sonlarında II. Hitler R.T.E. hastalanınca AKP içinde bir fırtınadır koptu. Biat kültürünün baş temsilcilerinden bir zat: “bizim partimizde biat anlayışı yoktur, R.T.E.'ye biat etmedim ve etmem” dedi. Cumbada GÜL, R.T.E.'ye çalım atmaya, ayrı baş çekmeye başladı. Diğer yandan Bedi-üz bülbül Fettoş, Atlantik ötesinden R.T.E.'ye veryansın eden nameler şakımaya başladı. Daha öncesinde ise, Kasım ortalarında Aydınlık gazetezinde yayınlanmaya başlanan bir dizi haberde, ölmeden önce bir mektup bıraktığı iddia olunan MİT'çi KOZİNOĞLU'da Fettoş'un Tayyip'i sevmediğini açıklıyordu. Yine aynı süreç içinde bazı ABD'li yetkililer R.T.E.'nin Tiran'laştığını beyan ettiler. Velhasılı bütün veriler, rüzgarın R.T.E.'ye karşı esmeye başladığını gösteriyor
.
Ancak bütün bu gelişmelerin yapay olmadığını, büyük ve kusursuz bir planın sinsi parçaları olmadığını kim iddia edebilir?
Gerçekte Emperyalizm, baş görevlisi ile yollarını ayırdığı izlenimi veren bir tiyatro sergilemektedir. Önümüzdeki süreçte Emperyalist odaklar: tıpkı Usame gibi R.T.E.nin de kontrolden çıktığını ve artık kendilerine rağmen yoluna devam ettiğini ilan edeceklerdir. Ancak el altından desteklemeye ve güçlendirmeye de devam edecek, “Büyük Plan”ın asıl önemli kısmını devreye koyacaklardır. Planın bu evresinde R.T.E. de Atlantik hattından ipini kopardığını ilan ederek, “ulusalcılık” ve “sosyalizm” savunuculuğuna geçecek, kendisinin bir “Ulusal Sosyalist” olduğunu dünya kamuoyuna ilan edecektir. Böylelikle Emperyalizm, Türkiye'de sahneye koymak üzere olduğu “Kürt Soykırımı”nın sorumluluğundan kurtulmuş olacaktır. Bu gelişmelerin ardından da ülkede koşulları zaten hazırlanmış olan iç savaş ve “Kürt Soykırımı”, Türkiye'ye müdahale etmesi için Nato'ya bahane oluşturmak üzere sahneye konacaktır.
Soykırım görüntülerinin Dünya kamuoyuna servis edilmeye başlanmasıyla birlikte, ABD ordusunun 2002'de geçekleştirdiği “Binyılın Meydan Okuması” tatbikatında yer verilen işgal eylemi için düğmeye basılmış olacaktır. 08/12/2011