Çin Batıya doğru Yürürken Türkiye Doğuya Odaklanıyor “The Transatlantic Academy” tarafından hazırlanmış olan, “A New Eurasian Embrace, Turkey Pivots East While China Marches West, Transatlantic Academy Paper Series, May 2014” başlıklı kitapçıktan seçme alıntılar var aşağıda.
Bağımsız bir “Doğu Türkistan” kurmak isteyen Sincan Uygur Bölgesi’nde yaşayan Uygur ayrılıkçıları Çin’in enerji güvenliğini doğrudan tehdit ediyorlar; Pekin, Müslüman dünyasından “Tek Çin –bölünmemiş - (çevirmen notu) Politikası” için destek aramaya çalışacak. 2009 Sincan Uygur Bölgesi ayaklanması Çin’e gösterdi ki bölgede istikrar Müslüman toplumların küresel desteğine bağlı. Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın, Çin’in Uygur ayrılıkçılarının üzerine gitmesini “neredeyse soykırım” olarak tanımlaması Çin’de, dünya Müslüman toplumunun Çin’in çıkarlarına ters düşecek şekilde, Uygur ayrımcılarının davasına artan bir destek sağlayacakları endişesini yarattı. Bu yüzden 2009’dan beri Çin, iç güvenliğe daha önemli gördüğünden, milli savunma bütçesini aşan iç güvenlik harcamaları yaparken bir yandan da Müslüman dünyasını Çin politikalarını desteklemeleri için ikna etmeye çalışıyor. Özellikle 2010’dan beri Sincan Uygur Bölgesi’nde, içinde Türk şirketleri için bir endüstri alanı da olan karşılıklı ticaret anlaşmalarıyla Türkiye’yi ikna etmeye çalışıyor. Uluslararası Stratejik Araştırma Kurumu’ndan (USAK) Profesör Selçuk Çolakoğluna göre Çin’in Ankara büyükelçisi, Türkiye’nin de, Uygur ayrılıkçılarını teşvik edecek şekilde, Türkiye’de yaşayan 30 ila 50 bin Uygur’un yaptığı gibi, Sincan Uygur Bölgesi için “Doğu Türkistan” tanımını kullanmaması için uğraşıyor. Sincan Uygur Bölgesi’nin jeostratejik önemi aşağıdaki haritada görünüyor. Kaşgar’dan bakıldığında, Pekin ile Basra Körfezi arasındaki mesafenin üçte ikisi Çin’in içinde, yalnız üçte biri Kaşgar ile Hürmüz Boğazı arasında. Çin, enerji nakil hatlarına alternatif olarak Sincan Uygur Bölgesi’ni enerji kaynakları bol olan Hazar Denizi bölgesine ve Basra Körfezine bağlayan boru hatları döşüyor. Çin’in terör karşıtı hareketleri ve Çin’in Suriye’de Esad’a verdiği destekle bağlantılı gösterilen Uygur ayrılıkçılığının uluslararası konum almasını engellemesi, Suriye Terörizmi ve bunun Sincan Uygur Bölgesi bağlantısı ile ilgili. Suriye, uluslararası cihatçıların terör ihraç ettiği ve bazı Çin yorumcuların yeni “Afganistan” dedikleri yer. Suriye’de Çin yeni bir tehlikenin karşısında: Uygur ayrılıkçıların davasının Suriye savaş potasında uluslararası bir konuma erişmesi. Yerel ayrılıkçı hareketlerle küresel terörist ağları ile gittikçe artan bağlantıların ilk görüntüleri 2011 Temmuz’unda idi. Çinli yöneticiler Sincan Uygur Bölgesi’ndeki bombalamaların ardından Uygur ayrılıkçılarının ilk defa bilinen Doğu Türkistan bayrağı (mavi üzerine Türk bayrağındaki gibi hilal ve yıldız) yerine bir Selefi bayrağı (siyah üzerine Arapça yazılar olan) diktiklerini fark etti. Uygurlar Ortadoğu’daki cihatçı harekete katılmak istediklerini söylemeye başladılar. Bu Çin’de, Uygurların El-Kaide ve uzantıları olan 2009’da Çin’in Cezayir’deki tesislerine saldıran El Kaide İslami Mağrip (AQIM), Irak İslam Devleti, Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) ve El-Nusra gibi küresel cihatçılardan destek alacakları korkusunu yarattı. Çin’in Sincan Uygur Bölgesi’nde ve Türkiye’de yaşayan Uygurların, ileride Sincan Uygur Bölgesi’ne dönüp saldırılar başlatma amacıyla, Suriye’ye gittiklerini Pekin biliyor. Üstelik, Çin’de yaşayan Uygurların ve onların terörist yandaşlarının uluslararası cihatçılarla bağlantılar kurarak Çin’in 20 milyon Müslümanını da radikalleştireceği endişesi var. Çin Komünist Partisi organı Global Times 2013’de, Uygur terörist grubu Doğu Türkistan İslamî Hareketi’nin (DTİH) El-Kaide uzantıları, Pakistan Talibanı, Afgan Talibanı, İslam Cihat Birliği, Özbekistan İslam Hareketi, Kafkaslar İslam Emirliği ve Suriye’de El-Nusra ile işbirliği yaptığını açıkladı. Bu korkuyu ateşleyen, bölgenin laik diktatörleri ile arası iyi olan Çin’in Orta Asya’da Müslümanlığın daha radikal bir hale dönmesiyle istikrarsızlığa sürüklenmesi. Peki’nin korkusu, Esad düşerse ve yerine İslamcı bir yönetim gelirse Suriye’den ihraç edilen aşırılık hızla Müslüman Orta Asya cumhuriyetlerine yayılacak, Çin’in arka bahçesi sayılacak yerleri istikrarsız hale getirecek. Sincan Uygur Bölgesi halen Federal Yönetilen Kabile Alanları’ndan (FATA - çevirmen notu: Aşiretler Bölgesi) kaynaklanan saldırılarla karşı karşıya; Pekin Orta Asya Cumhuriyetleri tarafından yeni cephelerin açılmasını istemiyor. Sonuç olarak Sincan Uygur Bölgesi Pekin için son derece önemli. Basında, Sincan Uygur Bölgesi’ndeki terörle ilgili haberlerde ihmal edilen kilit nokta Çin’in nükleer silahları. Çin’in stratejik füze güçleri (2. Batarya) ve nükleer deneme alanı Lop Nur, Sincan Uygur Bölgesi’ndedir. 2. Batarya’nın övgü ile anılan tünelleri –füzelerin ve nükleer başlıkların saklandığı “yeraltı Çin Seddi”- Sincan Uygur Bölgesi başkenti Urumçi çevresindedir. Burası Temmuz 2009 ayaklanmasında 200 kişinin öldüğü ve 2000’ne yakın kişinin yaralandığı yer. Ülke çapında huzursuzluk, Çin’in Sincan Uygur Bölgesi’ndeki nükleer füzeleri, Kültürel Devrim zamanında olduğu gibi, en azından istenmeyen ellere geçebilir bir duruma getirir. Çinhay’daki nükleer silahlar Kültürel Devrim sırasında çekişmelere sebep oldu; bu arada karşı grupların hem Çinhay hem de Sincan Uygur Bölgesi’ndeki nükleer füze tesislerini ele geçirme çabaları görüldü. Böylesine bir istikrarsızlık tekrar oluşursa –ki bu,1989 Tiananmen Meydanı protestolarından çok daha büyük ölçüde olabilir- bu silahların Uygur militan grupların eline geçme tehlikesi ortaya çıkar. Sincan Uygur Bölgesi’nde bir istikrarsızlık ve cihatçıların Çin’in nükleer silahlarına el koyma olasılığı Pekin için bir kırmızı çizgidir. The Transatlantic Academy için mali destek sağlayanların listesi şöyle.
ABD German Marshall Fund, ZEIT-Stiftung Ebelin und Gerd Bucerius, Robert Bosch Stiftung ve Lynde and Harry Bradley Foundation, Fritz Thyssen Stiftung, Joachim Herz Stiftung, Volkswagen Stiftung, Aurea Foundation and the Hungary Initiatives Foundation.