Yeni Kemal’den Yeni Bir
Kemalizm Bekleniyor imiş!Odatv / 27 Mayıs 2010Baykal’ı koltuğundan eden kasedin kimlerce hazırlanıp servis edildiği bilinmiyor. Ama bunların, hangi odakların en azından üstü kapalı izni olmadan gerçekleştirilemeyeceği biliniyor. Bu odaklardan bir tanesini, Deniz Bey’in de işaret ettiği gibi, iktidar oluşturuyor.
Fethullah Gülen’in üzüntülerini iletmesindeki samimiyetin, pek çokları açısından tartışılır göründüğünü not etmekle yetinelim. Ancak, Türkiye’deki büyük siyasal değişimlerin pek çoğunda olduğu gibi, daha büyük oyuncuların hesaba katılması gerektiğini biliyoruz.
Amerika CHP’deki değişimden hiç de rahatsız görünmüyor.CHP’deki değişimin ardında, dolaylı da olsa, Amerika’nın en azından
onayını aramak; Amerika’nın Türkiye’de olup bitenlerde
oynadığı rolü abartmak, bir ezbere ya da kolaycılığa sığınmak olarak yorumlanabilir. Ama fazlası var. Kılıçdaroğlu’nun yükselişi, doğrudan “
yandaş” dediğimiz medyanın dışındaki medyadan büyük destek gördü; üstüne
TÜSİAD’ın konuyla ilişkili olumlu görüşler bildirmesi geldi.
Bu desteği nasıl açıklamalıyız? Büyük medyanın ve TÜSİAD’ın cumhuriyete hiçbir bağlılıkları olmadığını biliyoruz.Bu desteğin ardında Erdoğan’ın, önce anayasa değişikliği ve referandum talebiyle, sonra da, neredeyse
Gül ve
Gülen’e dahi meydan okumayı göze alacak biçimde, “
başkanlık sistemi” tartışmasını gündeme getirerek sınırsız bir iktidar talep ettiğini göstermesinin payı elbette vardır. Gene de bu, yeterli bir açıklama oluşturmuyor.
Öte yandan, büyük medya ve TÜSİAD cumhuriyete ne kadar bağlı değilse, Amerika’ya da o kadar bağlıdır. Büyük medya ile TÜSİAD’ın Amerika’nın karşı çıktığı bir gelişmeyi alkışlamasını düşünemiyoruz.Amerika Türkiye İçin Yeni Bir Alternatif mi Arıyor?Odatv’de Erdoğan’ın Amerika ve İsrail’in gözünde sık sık haddini aştığı ve buralarda belli bir rahatsızlık yarattığı sıkça yazıldı. Bununla birlikte, AKP gerek sermayenin her türlü talebini yerine getirmede gösterdiği heveslilikle olsun, gerek sıkça haddini aşsa ve yüzüne gözüne bulaştırsa da Amerika ve İsrail’in, ilk adımını Kürtler üzerinden attığı yeni Ortadoğu düzenine gönülden teslimiyetiyle olsun, iktidar için tek alternatif olduğunu Türkiye sermayesine, Amerika ve İsrail’e gösterdi.
Öte yandan AKP aynı zamanda açılımları halka “
hazmettire hazmettire” sunmayı başarmak bir yana, tam tersine halkta bu konuda yepyeni bir tepki uyandırmayı; yeni bir Amerika ve İsrail karşıtlığı dalgası başlatmayı; bu arada Azerbaycan’la ilişkileri bozmayı; üstüne, medya üzerindeki baskısıyla liberallerin bir kısmının şimşeklerini üzerine çekmeyi; cumhuriyetle kavgasını akıl almaz boyutlara taşıyarak Baykal’ın üstü kapalı desteğini kaybetmeyi; İran politikasıyla yalnızca İsrail’i değil, Amerika’yı da çileden çıkarmayı başardı.
Bunları yaptığı ölçüde, Amerika’daki bir kesimi de neredeyse AKP karşıtı bir çizgiye çekti. Şimdi alıntılayacağım düşünce kuruluşu çalışanı bu kesimden. Birkaç yıldır AKP’ye çok sert eleştirilerde bulunuyor. Ancak 16 Mayıs tarihli yazısında ileri sürdüğü öneri yeni ve bizi yakından ilgilendiriyor.
Sözünü ettiğim kişi Washington Enstitüsü’nden
Soner Çağaptay. Hürriyet Daily News’ta yayınlanan yazısının başlığıysa “
Türkiye’nin Yeni Siyasal Dengesi: Eski AKP ve Yeni Kemalizm”.
Yeni Kemal, Yeni KemalizmÇağaptay yazısında AKP’nin Türkiye’yi ve Amerika’yı soktuğu krize bir kez daha dikkat çektikten sonra, AKP’nin tek seçenek olmadığını, görünürdeki bu çıkmazdan bir çıkış yolu bulunduğunu söylüyor.
Önerisi yeni bir Kemalizm oluşturulması.Çağaptay, özellikle AKP’nin AB yolunda hız kesmeye ve İsrail eleştirilerinin “dozunu kaçırmaya” başlamasından bu yana, Kemalizm’in, “AKP’nin tersine”, yüzünü her zaman Batı’ya dönmüş olduğunu sıkça vurgulayan bir isim. AKP’ninse bu konuda yeterince tutarlı davranmadığına ve davranamayacağına inanıyor.
Kemalizm, tarih boyunca pek çok farklı şekilde algılanmış bir ideoloji. 1930’lu yılların sınıf tanımayan devletçi anlayışından, 1960’lı yıllarda ve 1970’li yılların başlarında Doğan Avcıoğlu’nun ve Deniz Gezmişler’in elinde bağımsızlıkçı ve eşitlikçi mücadelesine, daha sonra 1980’le gelen tekelci ve faşist diktaya gönderme yapabiliyor. Elbette Çağaptay, yeni bir Kemalizm kurmaktan söz ederken ne devletçilik, ne bağımsızlıkçılık, ne gerçek bir halkçılık istiyor.
İstediği, liberal değerlerin ve “ılımlı” bir laikliğin korunduğu, itici sloganının AB’nin liberal değerleri olduğu bir Kemalizm.Çağaptay 16 Mayıs tarihli yazısında CHP’den de, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan da bahsetmiyor. Ama Çağaptay’ın yanısıra, büyük medyamız ve TÜSİAD’ın da “
yeni Kemal"den bu tür bir "
yeni Kemalizm" beklediğini görmek zor değil.
Gün geçmiyor ki, “yeni Kemal”e Amerikancı Kürt çözümünü tanıması, laikliği keskin bir tartışma konusu haline getirmemesi, “demokrasi yolundan” sapmaması, 30’lu yılların devletçi söyleminden de, 70’li yılların solcu söyleminden de kaçınması yolunda telkinlerde bulunmasınlar.Bir Başka Yeni Kemalizm MümkünAmerika ve büyük medyamız, gerçekten de, kısa vadede doğrudan iktidara gelmeyecek dahi olsa, en azından mevcut iktidarı dengeleyebilecek yeni bir “
liberal Kemalizm” oluşturulması özlemi içinde görülüyor. Ama bu, CHP’deki değişimi “
Amerika’dan da onay alan bir komplo” olarak mahkum etmek için yeter neden midir?
Baykal’ı koltuğundan eden kasedin servis edilmesinde, Baykal’ı ve CHP’yi vurma, AKP’nin referanduma ve seçimlere güçlü girmesini sağlama gibi hesaplar olmadığını düşünmek safdillik olur. Baykal istifa etmeseydi ya da istifa ettikten çok kısa bir süre içinde dönseydi, CHP de, anayasa paketine karşı çıkanlar da büyük bir darbe yemiş olacaktı. Ancak Kılıçdaroğlu’nun yükselişi ve CHP’nin birleştirici bir güç olarak yüzünü sola dönmesi, tüm bu hesapları boşa çıkardı. (bkz. “Her Şerde Bir Hayır Var”, Hakan Utkan, odatv, 25.05.2010) “
Recep Bey"in ve tüm AKP’lilerin kendileri için güzel gelişmeler getirecekmiş görünen “kasedin” ortaya çıktığı güne lanetler okumaya başladığını düşünmek çok da zor değil.
Amerika ve liberaller Kılıçdaroğlu’ndan yukarıda çizilen misyonu yerine getirmesini bekliyor olabilirler. Ancak bu, "bir başka yeni Kemalizm" anlayışının oluşturulamayacağı anlamına gelmiyor.
Türkiye’de “
ılımlı İslam”ın iktidara geliş öyküsünden tüm Cumhuriyetçiler’in önemli dersler çıkarması gerekiyor. Bunların belki de en önemlisi, sermayeye koşulsuz bağlılığı ölçüsünde halkından korkan, solu ve bu cumhuriyet çatısı altında yaşayan
halkları her durumda kendisine karşı bir tehdit olarak gören bir anlayışın, sürekli olarak dine sarılmak ve emperyalizmin kendisine biçtiği her türlü konumu benimsemek zorunda kalacağıdır. Türkiye’de yıllardır
Kemalizm’in tasfiyesinden söz etmeye başladıysak, bunun birincil nedeni, AKP’ye ya da Ameika’ya gelmeden önce Kemalistler’in, seçmeleriyle kendilerini bu noktaya getirmiş olmalarıdır.
Amerika’nın ve büyük medyanın hesapları başka olabilir. Ama Kılıçdaroğlu’nun halk nezdinde onca heyecan uyandırmasının tek nedeni, cumhuriyet değerlerinin savunusu ile halkçılığı birleştirme vaadi ve umudu sunmasıdır; asıl gücünü buradan aldığını unutmaması gerekiyor.
Bugün varlığını koruyup yükselebilecek tek Kemalist anlayışı da arsız özelleştirme ve taşeronlaştırma programlarının karşısında sosyal adalet, sosyal devlet ve kalkınma ilkelerini savunan; laikliği ılımlı bir şekilde ve bugüne dek olduğu gibi tavizlerle değil, tutarlı ve tavizsiz bir şekilde koruyan; Kürtler’i yok sayarak Amerika’nın ve gericiliğin kucağına iten değil, içlerindeki her türlü feodal ve (emperyalizme) teslimiyetçi eğilimle savaşarak bu cumhuriyete bağlayan; yöneticilerin ayrıcalıklarını koruma telaşıyla getirdiği seçim barajını ve özel yetkili mahkemeleri kaldıracak bir anlayış oluşturuyor.
Türkiye’nin yeni bir Kemalizm’e ihtiyacı var!Deniz Hakyemez